BÜYÜK ŞEFİN 78. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ

MANİSA GÜNDEMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 10.11.2016 - 08:17, Güncelleme: 10.11.2016 - 08:17
 

BÜYÜK ŞEFİN 78. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ

Tarihte milyonlarca insanı öldüreni de, dünyayı korkudan titreteni de var. Yaptıkları reformlar ile demokrasinin temellerini atanı da, insanları özgür kılanı da... Dünya liderlerinden bahsediyoruz.
İkinci DünyaSavaşını başlatan ve milyonlarca Yahudi’nin katledilmesine neden olan Adolf Hitler, Yunan Mitolojisinde İthaka Adasının kralı Odysseus, Roma İmparatorluğu'nun ilk imparatoru olan Jül Sezar, acımasız ve efsanevi askeri taktikleri ile Büyük İskender, Roma İmparatorluğu'nun 1765’ten 1790’a kadar başında olan ünlü imparator İkinci Joseph, tarihe acımasızlığı kadar büyük başarıları ile de geçen Cengiz Han, İngiltere ve İrlanda’nın tahtına 1558 yılında oturan Birinci Elizabeth, yaptığı reformlar ile Avrupa’nın demokratik temellerini atan liderŞarlman,politika ve savaşa doymak bilmeyen bir lider olan Napolyon, ABD’nin en zor döneminde, iç Savaş esnasında ülkesine başkanlık yapmış Abraham Lincoln, Roma İmparatorluğu'nun yok olmasını önleyen Hannibal,Küba, Hindistan ve Afrika’da askeri tecrübesi ile tarihe yön veren  Winston Churchill, henüz 21 yaşında bir çağın ve bir imparatorluğun sonunu getirerek dünya tarihine damgasını vuran Fatih Sultan Mehmet,Birinci Dünya Savaşı'ndaki barış hareketleri ile Almanya ile olan savaşın sona ermesini sağlayan Vladimir Lenin, İtalya’nın Başbakanı BenitoMussolini… Ancak bu liderlerin ve onların ülkelerinde yaşayan insanların da hayran olduğu tek bir dünya lideri var: MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 11 Ocak 1905 tarihinde Harp Akademisini bitiren Mustafa Kemal, orduya Kurmay Yüzbaşı olarak katıldı. İlk olarak Suriye’de, ardından 1911 senesinde tabur komutanı olarak Trablusgarp’ta savaştı. Çanakkale Savaşı'nda1915 yılında müttefiklere geçit vermeyen Mustafa Kemal, 1916’da Muş, Bitlis ve Van’ı Rus işgalinden kurtardı. Bir yıl sonra Korgeneral rütbesine yükseldikten sonra, Filistin cephesinde Arapları yanına alan İngilizlere karşı müdafaa yaptı. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından işgalci karıncalar gibi Anadolu’ya yayılan ittifak ülkelerine dur diyen yine Mustafa Kemal’di. Samsun’a 1919’da geçişinin ardından Erzurum ve Sivas kongrelerini düzenleyen Mustafa Kemal, milli mücadelenin planını çizdikten sonra Ankara’da TBMM’yi açtı. Sakarya ve Dumlupınar Medyan Muharebelerinde yenilen Yunanlıları Büyük Taarruz ile Anadolu’dan çıkaran Mustafa Kemal; İngiliz, Fransız, İtalyanlar dâhil olmak üzere tüm Anadolu’yu düşman kuvvetlerinden temizledi.Mustafa Kemal  Atatürk1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Ekonomik, politik ve sosyal alanda yaptığı reformlar ile Türkiye’nin kalkınmasında ilk adımı atan Atatürk, döneminin en ünlü lideri idi. Mustafa Kemal,zaferleri, inkılapları, Birinci Dünya Savaşı'nda Bolşevik rejimini yıkan Çanakkale zaferi ve Suriye cephesinde dağılmakta üzere olan ordusu ile yaptığı müdafaa ününü tüm dünyaya yaydı. ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE ASIL GERÇEKLER Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyük şefi, Önderi, Lideri ve Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü 10 Kasım 1938’de saat 09.05’te ebediistirahatgahına uğurladık. Vikipedia ve kaynakların geneline göre Büyük Şef’in ölüm nedeni siroz. Kaynaklara göre “Mustafa Kemal Atatürk, 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana gelmekte ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü'ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal'e gönderildi. Termal Otel'de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk'ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk'e siroz teşhisi koydu. Hastalık giderek ilerliyordu ve Atatürk'ün karnında yeniden su toplanmıştı. Ekim ayında yeniden su alma işlemi yapıldı. İşlemin ardından 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra Atatürk ağır bir komaya girdi. Hükümet, Ulusu Atatürk'ün sağlık durumundan haberdar etmek amacıyla 17 Ekim 1938'den itibaren Anadolu Ajansı aracılığı ile resmi tebliğler yayınlamaya başladı. Atatürk girdiği komadan 21 Ekim günü çıktı. Fakat ikinci ve son komadan uyanamadı. Kıvranmalar, çırpınmalar içinde yanıyordu. 9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybetti.” ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN SIR PERDESİ… Oysa yazılan, çizilen, söylenen ve tarihe geçen bu bilgilerde eksikler, yanlışlar ve kasıtlar var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve 10 Kasım… Herkes ellerini kavuşturmuş, büyük bir acz içinde. Kimsenin elinden bir şey gelmiyordu… Kazandığı zaferlerle ve inkılapları ile Türk Milleti’nin gözünde devleşen Mustafa Kemal, hasta yatağında küçücük kalmış ancak karnı davul gibi şişmişti ATATÜRK'ÜN DOKTORLARI... Atatürkün tedavisinde sorumlu olan doktorlar müdavi ve müşavir olmak kaydıyla 2 çeşide ayrılıyordu. Müdavi doktorları Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Dr. NigadReşadBelger’di. Müşavir doktorları da 5 hekimden oluşuyordu. Müdavi hekimler Atatürk’ün sağlık durumunu zamanı zamanına takip edenlerdi. Müşavirler ise Gerekli zamanlarda tedavi eden hekimlerdi. ATATÜRK'ÜN HASTALIĞI VE GERÇEKLER Atatürk 1916 yılında Akciğer iltihabıyla yatağa düştü. 1918'de böbrek rahatsızlığıyla hastalandı. 1919'da Şişlideki evinde kulak rahatsızlığı baş gösterdi. 1921 yılında  sol yanağında çıban çıktı. 1921 yılında da ata binerken 3 kaburgası kırıldı. 1923 yılında bilindiği gibi ufak - tefek kalp rahatsızlıkları geçirdi. Mustafa Kemal Atatürk  1936 Kasım ayında kötü üşüttü, asıl öldürücü hastalık ise 1936 sonunda başladı. KOCA ŞEFİN CILIZ SOLUĞU 10 Kasım 1938 Perşembe saat: 00:05'te sonda ile 140 cc'lik idrar boşaltıldı Mustafa Kemal Atatürk’ten. Saat 02:00'de yarım balon oksijen verildi. Saat 02:45'te 1.cc'lik Huile de Camphree şırınga edildi. Saat 3:30'da koltuk altından ateşi alındı(Ateşi normaldi). Aralıklarla oksijen verimi devam etti. Saat 06:25'te solunum yüzeyselleşti ve hırıltı azaldı. Saat 07:45'te 37,7 cc, nabız 124 olarak kaydedildi. Saat 8:00 glikozlu serum verildi. Saat 8:00'i geçerken Atatürk'ün yüzü daha da soldu. Sapsarı oldu. Ve birden gırtlağından hırıltılar çıkmaya başladı. Bu sırada oradaki doktorlardan Kamil Berk gözleri yaşlı ve eli karyolaya dayalı olarak, diğer elindeki ıslatılmış pamukla Atatürk’ün ağzına su verme çabasındaydı. Prof. Dr. Süreyya Hidayet ile Dr. Abravaya Marmaralı, tabanla ilgili refleksleri kontrol ediyordu. Saat: 8:05'te 1cc HuileCamphree ve 500cc glikozlu serum yapıldı. Saat: 08:25'te toplar damar için 1/8mgr ouabaine şırınga edildi. Saat 8:30 da 500 cc glikozlu serum tekrarlandı. SAAT 09:00... NABIZ 130... SOLUK ALIP VERME 34... Atatürk’ün gözleri kapalı, göğsü sık sık inip çıkıyor. Başta bulunduğu oda olmak üzere, bütün Dolmabahçe Sarayı derin bir sessizlik içinde... Saat 09.05  Atatürk birden gözlerini açtı, başını sert bir hareketle sağ tarafa çevirdikten sonra, tekrar önceki durumuna getirdi. Son nöbet defterine şu yazıldı: “Saat: 09:05 vefat etmişlerdir...” ATATÜRK, GERÇEKTEN ALKOLE BAĞLI SİROZDAN MI ÖLDÜ? Bu konudaki en büyük eksiklik Atatürk’ün otopsisinin yapılmamış olması. Uzun yıllar görev yapan doktorlar bile Atatürk’ün ölümünün alkoldenmi olduğunu kestiremiyordu.Bazı kesimler, Atatürk'ün ölümünü alkole bağladı. İçki içtiği için siroz hastalığına yakalandığını ve içkiden öldüğünü iddia ederek İslam kesiminde Atatürk düşmanlığı yaratmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Atatürk’ün ölümü sonrasında tutulan raporlar şöyle. "... Atatürk'ün vefatına sebep olan müzmin karaciğer hastalığı 'cirrhoseascitogene' tabii seyrinde devam ederek karaciğer büyük kifayetsizliğine bağlı derin koma ile husule geldiği ittifakla tesbit edilmiş(tir)..."(karın içinde sıvı, asit toplanması) Ölüm raporunda ise hastalığın teşhisi şöyle: "... hastalığın bir 'hepatite sclerocongestiveethylique' olduğu tespit edilmiştir..."(alkolle ilişkili karaciğer iltihabı) Birinci raporda ölümün "cirrhoseascitogene" (karın içinde sıvı, asit toplanması)'ndanmeydana geldiği; ikinci raporda da hastalığın "hepatite sclerocongestiveethylique" (alkolle ilişkili karaciğer iltihabı) olduğu belirtildi. İkinci raporda ise siroz hastalığı alkolle ilişkilendirildi. Ölüm raporunda böyle denilince, ölümün alkolle ilişkilendirilmesi yaygın kanı haline geldi. ATATÜRK'E BİYOPSİ VE OTOPSİ  YAPILMADI Oysa bugün, tıbbın ulaştığı düzey içinde, konunun uzmanları, biyopsi yapılmadan, bazı tıbbi tahliller yapılmadan böyle bir kanıya varılamayacağı görüşündeler. Atatürk'e biyopsi ve otopsi yapılmadı. Sirozun nedenini belirlemek için bugün gerekli görülen tahliller o günlerde bilinmiyordu. Sirozu alkole bağlama, tamamen, siroz konusundaki genel bilgiden ve Atatürk'ün alkol almasından yola çıkılarak yapılan varsayımdan kaynaklanıyordu. Yani Atatürk’ün ölüm nedeni tıbbi bir sonuç değil sadece gerekli tıbbi tahliller yapılmadan varılan bir sanı idi. DÖRT AYRI NEDEN Atatürk'ün siroz hastalığına sebep olarak gösterilen dört ayrı nedenin dördü de Atatürk'te vardı: Sıtma: İki kez sıtmaya tutulur. Biri çocukluğunda, biri Mayıs 1919'da Samsun'da. Hepatit virüsleri: Daha çok diş tedavisi sırasında kapıldığı bilinir. Atatürk birçok diş tedavisi yaptırmış, diş çektirmiş, üç altın diş taktırmış ve sonunda üst damak protezi yaptırmış bir lider. Bunların birisinde hepatit virüsü kapma olasılığı, o günkü koşulları düşündüğümüzde çok yüksek. Dengesiz beslenme: Atatürk, askeri yaşamında özellikle 12 yıllık savaş ortamındaki yaşamında bulduğunu yemiş ve çoğunlukla beslenememişti. Cumhurbaşkanlığı döneminde de disiplinli yemek düzeni yoktu. Sabah kahvaltısı yapmaz, yalnız bir kahve ile sigara içer. Öğleyin çoğu kez yemek yerine sadece bir dilim ekmekle ayran veya limonata içer. Akşam yemeğini düzenli yer. Ancak dengeli beslenemezdi. Alkollü içki: İçki içerdi. Ancak gündüz içmez, akşam sofralarında küçük rakının (35 cl.) yarısını içerdi. Sürekli içici değildi, ciddi konuların görüşüleceği sofralarda ve önemli devlet işlerinin yürütüldüğü günlerde içmezdi. Bu durumda siroz nedeni bunlardan hangisidir? Sıtma mı, hepatit virüsleri mi, dengesiz beslenme mi, alkol mü? Yoksa dördü birden mi? Bugün için sirozun gerçek nedenine ulaşmak pek mümkün görülmüyor. Dolayısıyla ‘Atatürk'ün ölümü alkolden olmuştur’ demek doğru ve gerçekçi değil. Atatürk'ün ölümü sirozdanama siroz nedeni alkol değil. Bazı kaynaklardan alınan bilgiye göre ise: "Mustafa Kemal Atatürk  milletini kurtarmak ve çağdaş uygarlığa götürmek için cepheden cepheye koşarken iki defa yakalandığı sıtma hastalığından ve tedavisi için kullanılan ilaçların bir komplikasyonu olan ‘BantiSendromu’ndan öldü." ASIL NEDEN: AŞIRI ‘KİNİN’ YÜKLEMESİ Atatürk’e sıtma tedavisi yapılmış, aşırı “kinin” yüklenmiş ve karaciğeri bu yüzden iflas etmiş, siroza dönüşmüştü. Tedaviyi yapan doktor mason locası üstadı azamlarındandoktor Mim Kemal’di. Durumu iyice fenalaştıktan sonra Celâl Bayar’ın ısrarı ile dışarıdan bir doktor getirildi. Yanlış tedavi yapıldığını, karaciğerinin bu yüzden iflas ettiğini rapor eden bu yabancı doktordur. İstirahat için 2 ay kadar kaldığı Savarona’da nemli sıcaktan durumu daha da kötüleşmiş, son günlerinde Dolmabahçe Sarayı’na götürülmüştü. NEDEN SİROZDAN ÖLDÜĞÜ AÇIKLANDI? Peki, nasıl oldu da sirozdan öldüğü açıklandı ve bütün yazılı kaynaklara da böyle girdi? Büyük Millet Meclisinde ölüm raporu gündeme getirildi. Mason locaları 1935’de kapatılmasına rağmen Mecliste hala mason milletvekilleri vardı. “Efendim, gençlerimize terbiye olur, onun alkol ve sigaradan öldüğünü duyuralım…” denir ve kabul edilir. Arkasından Yeşilay icat edilir, tarih kitaplarına da böyle girer… Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve askeri deha Mustafa Kemal Atatürk’ü bugün ölümünün 78. Yılında özlemle anıyoruz. Dünyaya O’nun gibi büyük bir şef, lider bir daha da gelmeyecek. ATATÜRK'ÜN VASİYETİ Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum: 1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. 2. Her seneki nemadan, bana nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir. 3. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir. 4. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. 5. İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. 6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir. K.Atatürk John F.KENNEDY    (ABD.Başkanı, 10 Kasım 1963) “Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır... Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri koruması, Atatürk'ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye'de giriştiği derin ve geniş inkılaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.” Franklin ROOSEVELT    (ABD Başkanı, 10 Kasım 1938) “Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.” General Mc ARTHUR “Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye'nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.”    
Tarihte milyonlarca insanı öldüreni de, dünyayı korkudan titreteni de var. Yaptıkları reformlar ile demokrasinin temellerini atanı da, insanları özgür kılanı da... Dünya liderlerinden bahsediyoruz.
İkinci DünyaSavaşını başlatan ve milyonlarca Yahudi’nin katledilmesine neden olan Adolf Hitler, Yunan Mitolojisinde İthaka Adasının kralı Odysseus, Roma İmparatorluğu'nun ilk imparatoru olan Jül Sezar, acımasız ve efsanevi askeri taktikleri ile Büyük İskender, Roma İmparatorluğu'nun 1765’ten 1790’a kadar başında olan ünlü imparator İkinci Joseph, tarihe acımasızlığı kadar büyük başarıları ile de geçen Cengiz Han, İngiltere ve İrlanda’nın tahtına 1558 yılında oturan Birinci Elizabeth, yaptığı reformlar ile Avrupa’nın demokratik temellerini atan liderŞarlman,politika ve savaşa doymak bilmeyen bir lider olan Napolyon, ABD’nin en zor döneminde, iç Savaş esnasında ülkesine başkanlık yapmış Abraham Lincoln, Roma İmparatorluğu'nun yok olmasını önleyen Hannibal,Küba, Hindistan ve Afrika’da askeri tecrübesi ile tarihe yön veren  Winston Churchill, henüz 21 yaşında bir çağın ve bir imparatorluğun sonunu getirerek dünya tarihine damgasını vuran Fatih Sultan Mehmet,Birinci Dünya Savaşı'ndaki barış hareketleri ile Almanya ile olan savaşın sona ermesini sağlayan Vladimir Lenin, İtalya’nın Başbakanı BenitoMussolini

Ancak bu liderlerin ve onların ülkelerinde yaşayan insanların da hayran olduğu tek bir dünya lideri var:

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK




11 Ocak 1905 tarihinde Harp Akademisini bitiren Mustafa Kemal, orduya Kurmay Yüzbaşı olarak katıldı. İlk olarak Suriye’de, ardından 1911 senesinde tabur komutanı olarak Trablusgarp’ta savaştı. Çanakkale Savaşı'nda1915 yılında müttefiklere geçit vermeyen Mustafa Kemal, 1916’da Muş, Bitlis ve Van’ı Rus işgalinden kurtardı. Bir yıl sonra Korgeneral rütbesine yükseldikten sonra, Filistin cephesinde Arapları yanına alan İngilizlere karşı müdafaa yaptı.


Birinci Dünya Savaşı'nın ardından işgalci karıncalar gibi Anadolu’ya yayılan ittifak ülkelerine dur diyen yine Mustafa Kemal’di. Samsun’a 1919’da geçişinin ardından Erzurum ve Sivas kongrelerini düzenleyen Mustafa Kemal, milli mücadelenin planını çizdikten sonra Ankara’da TBMM’yi açtı. Sakarya ve Dumlupınar Medyan Muharebelerinde yenilen Yunanlıları Büyük Taarruz ile Anadolu’dan çıkaran Mustafa Kemal; İngiliz, Fransız, İtalyanlar dâhil olmak üzere tüm Anadolu’yu düşman kuvvetlerinden temizledi.Mustafa Kemal  Atatürk1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Ekonomik, politik ve sosyal alanda yaptığı reformlar ile Türkiye’nin kalkınmasında ilk adımı atan Atatürk, döneminin en ünlü lideri idi.
Mustafa Kemal,zaferleri, inkılapları, Birinci Dünya Savaşı'nda Bolşevik rejimini yıkan Çanakkale zaferi ve Suriye cephesinde dağılmakta üzere olan ordusu ile yaptığı müdafaa ününü tüm dünyaya yaydı.

ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE ASIL GERÇEKLER
Türkiye Cumhuriyeti’nin Büyük şefi, Önderi, Lideri ve Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü 10 Kasım 1938’de saat 09.05’te ebediistirahatgahına uğurladık.
Vikipedia ve kaynakların geneline göre Büyük Şef’in ölüm nedeni siroz. Kaynaklara göre “Mustafa Kemal Atatürk, 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana gelmekte ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü'ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal'e gönderildi. Termal Otel'de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk'ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk'e siroz teşhisi koydu. Hastalık giderek ilerliyordu ve Atatürk'ün karnında yeniden su toplanmıştı. Ekim ayında yeniden su alma işlemi yapıldı. İşlemin ardından 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra Atatürk ağır bir komaya girdi. Hükümet, Ulusu Atatürk'ün sağlık durumundan haberdar etmek amacıyla 17 Ekim 1938'den itibaren Anadolu Ajansı aracılığı ile resmi tebliğler yayınlamaya başladı. Atatürk girdiği komadan 21 Ekim günü çıktı. Fakat ikinci ve son komadan uyanamadı. Kıvranmalar, çırpınmalar içinde yanıyordu. 9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybetti.”

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN SIR PERDESİ…

Oysa yazılan, çizilen, söylenen ve tarihe geçen bu bilgilerde eksikler, yanlışlar ve kasıtlar var.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve 10 Kasım…

Herkes ellerini kavuşturmuş, büyük bir acz içinde. Kimsenin elinden bir şey gelmiyordu…
Kazandığı zaferlerle ve inkılapları ile Türk Milleti’nin gözünde devleşen Mustafa Kemal, hasta yatağında küçücük kalmış ancak karnı davul gibi şişmişti

ATATÜRK'ÜN DOKTORLARI...

Atatürkün tedavisinde sorumlu olan doktorlar müdavi ve müşavir olmak kaydıyla 2 çeşide ayrılıyordu. Müdavi doktorları Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Dr. NigadReşadBelger’di. Müşavir doktorları da 5 hekimden oluşuyordu. Müdavi hekimler Atatürk’ün sağlık durumunu zamanı zamanına takip edenlerdi. Müşavirler ise Gerekli zamanlarda tedavi eden hekimlerdi.

ATATÜRK'ÜN HASTALIĞI VE GERÇEKLER
Atatürk 1916 yılında Akciğer iltihabıyla yatağa düştü. 1918'de böbrek rahatsızlığıyla hastalandı. 1919'da Şişlideki evinde kulak rahatsızlığı baş gösterdi. 1921 yılında  sol yanağında çıban çıktı. 1921 yılında da ata binerken 3 kaburgası kırıldı. 1923 yılında bilindiği gibi ufak - tefek kalp rahatsızlıkları geçirdi. Mustafa Kemal Atatürk  1936 Kasım ayında kötü üşüttü, asıl öldürücü hastalık ise 1936 sonunda başladı.

KOCA ŞEFİN CILIZ SOLUĞU
10 Kasım 1938 Perşembe saat: 00:05'te sonda ile 140 cc'lik idrar boşaltıldı Mustafa Kemal Atatürk’ten. Saat 02:00'de yarım balon oksijen verildi. Saat 02:45'te 1.cc'lik Huile de Camphree şırınga edildi. Saat 3:30'da koltuk altından ateşi alındı(Ateşi normaldi). Aralıklarla oksijen verimi devam etti. Saat 06:25'te solunum yüzeyselleşti ve hırıltı azaldı. Saat 07:45'te 37,7 cc, nabız 124 olarak kaydedildi. Saat 8:00 glikozlu serum verildi. Saat 8:00'i geçerken Atatürk'ün yüzü daha da soldu. Sapsarı oldu. Ve birden gırtlağından hırıltılar çıkmaya başladı. Bu sırada oradaki doktorlardan Kamil Berk gözleri yaşlı ve eli karyolaya dayalı olarak, diğer elindeki ıslatılmış pamukla Atatürk’ün ağzına su verme çabasındaydı. Prof. Dr. Süreyya Hidayet ile Dr. Abravaya Marmaralı, tabanla ilgili refleksleri kontrol ediyordu. Saat: 8:05'te 1cc HuileCamphree ve 500cc glikozlu serum yapıldı. Saat: 08:25'te toplar damar için 1/8mgr ouabaine şırınga edildi. Saat 8:30 da 500 cc glikozlu serum tekrarlandı.

SAAT 09:00... NABIZ 130... SOLUK ALIP VERME 34...
Atatürk’ün gözleri kapalı, göğsü sık sık inip çıkıyor. Başta bulunduğu oda olmak üzere, bütün Dolmabahçe Sarayı derin bir sessizlik içinde...
Saat 09.05  Atatürk birden gözlerini açtı, başını sert bir hareketle sağ tarafa çevirdikten sonra, tekrar önceki durumuna getirdi. Son nöbet defterine şu yazıldı:
“Saat: 09:05 vefat etmişlerdir...”


ATATÜRK, GERÇEKTEN ALKOLE BAĞLI SİROZDAN MI ÖLDÜ?
Bu konudaki en büyük eksiklik Atatürk’ün otopsisinin yapılmamış olması. Uzun yıllar görev yapan doktorlar bile Atatürk’ün ölümünün alkoldenmi olduğunu kestiremiyordu.Bazı kesimler, Atatürk'ün ölümünü alkole bağladı. İçki içtiği için siroz hastalığına yakalandığını ve içkiden öldüğünü iddia ederek İslam kesiminde Atatürk düşmanlığı yaratmaya çalıştıysa da başarılı olamadı.
Atatürk’ün ölümü sonrasında tutulan raporlar şöyle.

"... Atatürk'ün vefatına sebep olan müzmin karaciğer hastalığı 'cirrhoseascitogene' tabii seyrinde devam ederek karaciğer büyük kifayetsizliğine bağlı derin koma ile husule geldiği ittifakla tesbit edilmiş(tir)..."(karın içinde sıvı, asit toplanması)

Ölüm raporunda ise hastalığın teşhisi şöyle:
"... hastalığın bir 'hepatite sclerocongestiveethylique' olduğu tespit edilmiştir..."(alkolle ilişkili karaciğer iltihabı)
Birinci raporda ölümün "cirrhoseascitogene" (karın içinde sıvı, asit toplanması)'ndanmeydana geldiği; ikinci raporda da hastalığın "hepatite sclerocongestiveethylique" (alkolle ilişkili karaciğer iltihabı) olduğu belirtildi. İkinci raporda ise siroz hastalığı alkolle ilişkilendirildi. Ölüm raporunda böyle denilince, ölümün alkolle ilişkilendirilmesi yaygın kanı haline geldi.

ATATÜRK'E BİYOPSİ VE OTOPSİ  YAPILMADI
Oysa bugün, tıbbın ulaştığı düzey içinde, konunun uzmanları, biyopsi yapılmadan, bazı tıbbi tahliller yapılmadan böyle bir kanıya varılamayacağı görüşündeler. Atatürk'e biyopsi ve otopsi yapılmadı. Sirozun nedenini belirlemek için bugün gerekli görülen tahliller o günlerde bilinmiyordu. Sirozu alkole bağlama, tamamen, siroz konusundaki genel bilgiden ve Atatürk'ün alkol almasından yola çıkılarak yapılan varsayımdan kaynaklanıyordu. Yani Atatürk’ün ölüm nedeni tıbbi bir sonuç değil sadece gerekli tıbbi tahliller yapılmadan varılan bir sanı idi.

DÖRT AYRI NEDEN
Atatürk'ün siroz hastalığına sebep olarak gösterilen dört ayrı nedenin dördü de Atatürk'te vardı:
Sıtma: İki kez sıtmaya tutulur. Biri çocukluğunda, biri Mayıs 1919'da Samsun'da.
Hepatit virüsleri: Daha çok diş tedavisi sırasında kapıldığı bilinir. Atatürk birçok diş tedavisi yaptırmış, diş çektirmiş, üç altın diş taktırmış ve sonunda üst damak protezi yaptırmış bir lider. Bunların birisinde hepatit virüsü kapma olasılığı, o günkü koşulları düşündüğümüzde çok yüksek.
Dengesiz beslenme: Atatürk, askeri yaşamında özellikle 12 yıllık savaş ortamındaki yaşamında bulduğunu yemiş ve çoğunlukla beslenememişti. Cumhurbaşkanlığı döneminde de disiplinli yemek düzeni yoktu. Sabah kahvaltısı yapmaz, yalnız bir kahve ile sigara içer. Öğleyin çoğu kez yemek yerine sadece bir dilim ekmekle ayran veya limonata içer. Akşam yemeğini düzenli yer. Ancak dengeli beslenemezdi.
Alkollü içki: İçki içerdi. Ancak gündüz içmez, akşam sofralarında küçük rakının (35 cl.) yarısını içerdi. Sürekli içici değildi, ciddi konuların görüşüleceği sofralarda ve önemli devlet işlerinin yürütüldüğü günlerde içmezdi.


Bu durumda siroz nedeni bunlardan hangisidir? Sıtma mı, hepatit virüsleri mi, dengesiz beslenme mi, alkol mü? Yoksa dördü birden mi? Bugün için sirozun gerçek nedenine ulaşmak pek mümkün görülmüyor.
Dolayısıyla ‘Atatürk'ün ölümü alkolden olmuştur’ demek doğru ve gerçekçi değil. Atatürk'ün ölümü sirozdanama siroz nedeni alkol değil.
Bazı kaynaklardan alınan bilgiye göre ise:
"Mustafa Kemal Atatürk  milletini kurtarmak ve çağdaş uygarlığa götürmek için cepheden cepheye koşarken iki defa yakalandığı sıtma hastalığından ve tedavisi için kullanılan ilaçların bir komplikasyonu olan ‘BantiSendromu’ndan öldü."

ASIL NEDEN: AŞIRI ‘KİNİN’ YÜKLEMESİ
Atatürk’e sıtma tedavisi yapılmış, aşırı “kinin” yüklenmiş ve karaciğeri bu yüzden iflas etmiş, siroza dönüşmüştü. Tedaviyi yapan doktor mason locası üstadı azamlarındandoktor Mim Kemal’di. Durumu iyice fenalaştıktan sonra Celâl Bayar’ın ısrarı ile dışarıdan bir doktor getirildi. Yanlış tedavi yapıldığını, karaciğerinin bu yüzden iflas ettiğini rapor eden bu yabancı doktordur.
İstirahat için 2 ay kadar kaldığı Savarona’da nemli sıcaktan durumu daha da kötüleşmiş, son günlerinde Dolmabahçe Sarayı’na götürülmüştü.

NEDEN SİROZDAN ÖLDÜĞÜ AÇIKLANDI?
Peki, nasıl oldu da sirozdan öldüğü açıklandı ve bütün yazılı kaynaklara da böyle girdi?
Büyük Millet Meclisinde ölüm raporu gündeme getirildi. Mason locaları 1935’de kapatılmasına rağmen Mecliste hala mason milletvekilleri vardı. “Efendim, gençlerimize terbiye olur, onun alkol ve sigaradan öldüğünü duyuralım…” denir ve kabul edilir. Arkasından Yeşilay icat edilir, tarih kitaplarına da böyle girer…
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve askeri deha Mustafa Kemal Atatürk’ü bugün ölümünün 78. Yılında özlemle anıyoruz.
Dünyaya O’nun gibi büyük bir şef, lider bir daha da gelmeyecek.

ATATÜRK'ÜN VASİYETİ
Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:
1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
2. Her seneki nemadan, bana nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
3. Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.
4. Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5. İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.
K.Atatürk



John F.KENNEDY
   (ABD.Başkanı, 10 Kasım 1963)
“Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır... Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye'nin doğması yeni Türkiye'nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri koruması, Atatürk'ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye'de giriştiği derin ve geniş inkılaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.”
Franklin ROOSEVELT
   (ABD Başkanı, 10 Kasım 1938)
“Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.”
General Mc ARTHUR
“Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi. Kendisi, Türkiye'nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.”
 








 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.