Osmanlı’nın şehzadeleri ve Mevleviliğin çelebileri bu şehirde yetişti

MANİSA GÜNDEMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 21.03.2022 - 13:56, Güncelleme: 21.03.2022 - 13:56
 

Osmanlı’nın şehzadeleri ve Mevleviliğin çelebileri bu şehirde yetişti

Osmanlı döneminde tahta çıkan çok sayıda padişahın şehzadelik yaptığı Manisa, Anadolu’daki en eski ve Konya’ya makam çelebisi yetiştirme özelliğiyle önemli bir konumda olan Mevlevihaneye de ev sahipliği yapıyor. Osmanlı döneminde yönetimin ve Mevleviliğin birlikte hareket etmesinin en önemli sebebi olarak ise şehzade ve çelebilerin Manisa’da başlayan dostlukları ve irtibatlarının hayat boyu devam etmesi olarak gösteriyor.
Manisa’yı fetheden ve Türkleşmesini sağlayan Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi tarafından Saruhanoğulları Beyliğinin başkenti Manisa’nın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Spil dağı eteğinde, Manisa Ulu Camii Külliyesinin bir parçası olarak 1368 yılında inşa edilen ve 1369 yılında tamamlanan Manisa Mevlevihanesi büyük restorasyon hatalarına rağmen orijinalliğini koruyabilen en eski Mevlevî asitanesi olarak dikkat çekiyor. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar kullanılan sonra atıl bir vaziyette kalan Mevlevihanede 1961 yılında aralıklarla başlayan restorasyon çalışmaları 1982 yılında tamamlanarak 1983-1992 yılları arasında Manisa Müzesi İslâmî Mezar Taşları ve Kitabeler Seksiyonu olarak kullanıldı. Daha Manisa Celal Bayar Üniversitesine devredilen tarihi yapı yapılan restorasyonun ardından müze olarak hizmet vermeye başladı. Anadolu’da inşa edilen ikinci Mevlevihane olma özelliğini de taşıyan tarihi yapı çok sayıda ziyaretçisini ağırlamaya devam ediyor. Mevlevihaneyi gezen ziyaretçiler Manisa’nın tarihteki önemine bir kez daha tanıklık ediyor.   "Mevlana'nın soyu Manisa'da yaşamış"   Manisa Celal Bayar Üniversitesi Manisa Yöresi Türk Tarihi ve Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezine bağlı olarak faaliyet gösteren Manisa Mevlevihanesinin Müdür Yardımcısı Manisa Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Arkın Ongan, “Manisa Mevlevihanesi 1368 yılında yapılmış. Neredeyse Hazreti Pir Mevlana’nın vefatından 90 yıl sonra yapılmıştır. Anadolu’da yapılan ikinci Mevlevihanedir, birincisi Afyonkarahisar’dadır. Yaptıran kişi Saruhanoğulları Beylerinden İshak Çelebi’dir. Ulu Cami ile birlikte bir külliye olarak burası yapılmıştır. Hazreti Pir’in vefatından çok geçmeden ve Mevlevilik Anadolu’da bu kadar yaygın değilken ikincisinin burada yapılmış olması ilgi çekicidir. Bunun sebebine baktığımızda İshak Çelebi’nin anne tarafından Hz. Mevlana’nın soyundan olduğunu görüyoruz. Hz. Mevlana’nın soyundan gelenlerin isimlerinin sonuna Çelebi eklenmesi de kendisinin İshak Çelebi olarak bilinmesi de bunu doğrulamakta. Bu şekilde ikinci Mevlevihane olarak Manisa yapılmış. Buranın özelliklerinden birisi Mevlevilikte merkez olan Konya’da makam çelebisi dediğimiz baş çelebi olur. Bu baş makam çelebisi Hz. Mevlana’nın soyundan gelmek zorundadır. Normal vazifelendirilen başka dedeler vardır ancak Konya’da vazifelendirilecek olan dedenin Hz. Mevlana’nın soyundan olması gerekir. Konya’daki çelebi vefat ettiğinde Manisa’nın çelebisi Konya’ya çelebi olurmuş. Buradan anlıyoruz ki Mevlana’nın soyu Manisa’da yaşıyormuş. Manisa Mevlevihanesinde görev alıyormuş. Makam çelebisi olacağı zaman buradan Konya’ya gidiyormuş. Manisa’da niye yaşadıklarına baktığımız zaman Manisa’nın Osmanlı dönemindeki önemine bakıyoruz. Zira Padişah olması en muhtemel şehzadeler Manisa’ya gönderiliyor. Dolayısıyla padişah olacak şehzade ile makam çelebisi olacak çelebi daha gençliklerinden burada arkadaşlık kuruyorlar ve hiçbir zaman birbirlerinden irtibatı koparmıyorlar. Mevlevilik her zaman idare ile yönetim ile birlikte hareket etmiştir. Bu anlamda sebebini de biz bu arkadaşlıklara bağlıyoruz" dedi.   Müze olarak kullanılıyor   Mevlevihanenin müze haline geliş sürecinden de bahseden Ongan şunları söyledi: "1800’lü yılların sonunda burası artık atıl bir hale ve kullanılmaz hale gelmiş. Aşağıda ikinci bir Mevlevihanenin yapılması da buranın atıl olmasına sebep olmuş. Adeta cumhuriyetin ilk yıllarında bir harabe durumuna gelmiş. Sonrasında bir restorasyon görmüş restorasyonda tabii eksiklikler var hala bu eksiklikleri giderme yolundayız. Aşağıdaki ikinci Mevlevihanenin 2000’li yıllarda yapılan bir çevre düzenlemesinde yıkılması neticesinde Manisa’da tek Mevlevihane olarak burası kalmıştır. Manisa Celal Bayar Üniversitesi de burayı bir müze haline getirmiştir. Manisa Mevlevihanesi şu an üniversitenin uhdesinde bulunmaktadır.”   Okullarıyla birlikte Manisa Mevlevihanesini ziyarete gelen Salihli Fatih Ortaokulu 7. sınıf öğrencisi Fadime Gül Köse, “Manisa’nın tekrardan görülmeye değer bir şehir olduğunu yeniden anlamış olduk gezilerimiz sayesinde. Çeşitli yerleri, dini anlamdaki eserleri görmüş olduk. Bence herkesin bu eserleri görmesi gerekiyor. Gezince insan daha çok bilgiye sahip oluyor o yüzden kesinlikle gelinmesi gerekiyor.” derken, yine aynı okulun 7. sınıf öğrencisi Rana Zeybek de şunları söyledi: “Mevlana hakkında gerçekten çok güzel bir yer. Hani derler ya çok okuyan mı çok gezen mi diye gerçekten de çok gezen daha çok bilgi ediniyor. Gezince kendi gözlerimle çok daha güzel oluyor. Buraya gelmeden bilgim vardı ama burayı gezince burada anlatılanları duyunca hiçbir bilgimin olmadığını anladım. Burada onların hikayesi anlatıldı, kaç gün burada kalındığı, eğitimleri ve odaların isimlerini öğrendim. Çok güzeldi." dedi.
Osmanlı döneminde tahta çıkan çok sayıda padişahın şehzadelik yaptığı Manisa, Anadolu’daki en eski ve Konya’ya makam çelebisi yetiştirme özelliğiyle önemli bir konumda olan Mevlevihaneye de ev sahipliği yapıyor. Osmanlı döneminde yönetimin ve Mevleviliğin birlikte hareket etmesinin en önemli sebebi olarak ise şehzade ve çelebilerin Manisa’da başlayan dostlukları ve irtibatlarının hayat boyu devam etmesi olarak gösteriyor.

Manisa’yı fetheden ve Türkleşmesini sağlayan Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi tarafından Saruhanoğulları Beyliğinin başkenti Manisa’nın en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Spil dağı eteğinde, Manisa Ulu Camii Külliyesinin bir parçası olarak 1368 yılında inşa edilen ve 1369 yılında tamamlanan Manisa Mevlevihanesi büyük restorasyon hatalarına rağmen orijinalliğini koruyabilen en eski Mevlevî asitanesi olarak dikkat çekiyor. 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar kullanılan sonra atıl bir vaziyette kalan Mevlevihanede 1961 yılında aralıklarla başlayan restorasyon çalışmaları 1982 yılında tamamlanarak 1983-1992 yılları arasında Manisa Müzesi İslâmî Mezar Taşları ve Kitabeler Seksiyonu olarak kullanıldı. Daha Manisa Celal Bayar Üniversitesine devredilen tarihi yapı yapılan restorasyonun ardından müze olarak hizmet vermeye başladı. Anadolu’da inşa edilen ikinci Mevlevihane olma özelliğini de taşıyan tarihi yapı çok sayıda ziyaretçisini ağırlamaya devam ediyor. Mevlevihaneyi gezen ziyaretçiler Manisa’nın tarihteki önemine bir kez daha tanıklık ediyor.

  "Mevlana'nın soyu Manisa'da yaşamış"

  Manisa Celal Bayar Üniversitesi Manisa Yöresi Türk Tarihi ve Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezine bağlı olarak faaliyet gösteren Manisa Mevlevihanesinin Müdür Yardımcısı Manisa Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Arkın Ongan, “Manisa Mevlevihanesi 1368 yılında yapılmış. Neredeyse Hazreti Pir Mevlana’nın vefatından 90 yıl sonra yapılmıştır. Anadolu’da yapılan ikinci Mevlevihanedir, birincisi Afyonkarahisar’dadır. Yaptıran kişi Saruhanoğulları Beylerinden İshak Çelebi’dir. Ulu Cami ile birlikte bir külliye olarak burası yapılmıştır. Hazreti Pir’in vefatından çok geçmeden ve Mevlevilik Anadolu’da bu kadar yaygın değilken ikincisinin burada yapılmış olması ilgi çekicidir. Bunun sebebine baktığımızda İshak Çelebi’nin anne tarafından Hz. Mevlana’nın soyundan olduğunu görüyoruz. Hz. Mevlana’nın soyundan gelenlerin isimlerinin sonuna Çelebi eklenmesi de kendisinin İshak Çelebi olarak bilinmesi de bunu doğrulamakta. Bu şekilde ikinci Mevlevihane olarak Manisa yapılmış. Buranın özelliklerinden birisi Mevlevilikte merkez olan Konya’da makam çelebisi dediğimiz baş çelebi olur. Bu baş makam çelebisi Hz. Mevlana’nın soyundan gelmek zorundadır. Normal vazifelendirilen başka dedeler vardır ancak Konya’da vazifelendirilecek olan dedenin Hz. Mevlana’nın soyundan olması gerekir. Konya’daki çelebi vefat ettiğinde Manisa’nın çelebisi Konya’ya çelebi olurmuş. Buradan anlıyoruz ki Mevlana’nın soyu Manisa’da yaşıyormuş. Manisa Mevlevihanesinde görev alıyormuş. Makam çelebisi olacağı zaman buradan Konya’ya gidiyormuş. Manisa’da niye yaşadıklarına baktığımız zaman Manisa’nın Osmanlı dönemindeki önemine bakıyoruz. Zira Padişah olması en muhtemel şehzadeler Manisa’ya gönderiliyor. Dolayısıyla padişah olacak şehzade ile makam çelebisi olacak çelebi daha gençliklerinden burada arkadaşlık kuruyorlar ve hiçbir zaman birbirlerinden irtibatı koparmıyorlar. Mevlevilik her zaman idare ile yönetim ile birlikte hareket etmiştir. Bu anlamda sebebini de biz bu arkadaşlıklara bağlıyoruz" dedi.

  Müze olarak kullanılıyor

  Mevlevihanenin müze haline geliş sürecinden de bahseden Ongan şunları söyledi: "1800’lü yılların sonunda burası artık atıl bir hale ve kullanılmaz hale gelmiş. Aşağıda ikinci bir Mevlevihanenin yapılması da buranın atıl olmasına sebep olmuş. Adeta cumhuriyetin ilk yıllarında bir harabe durumuna gelmiş. Sonrasında bir restorasyon görmüş restorasyonda tabii eksiklikler var hala bu eksiklikleri giderme yolundayız. Aşağıdaki ikinci Mevlevihanenin 2000’li yıllarda yapılan bir çevre düzenlemesinde yıkılması neticesinde Manisa’da tek Mevlevihane olarak burası kalmıştır. Manisa Celal Bayar Üniversitesi de burayı bir müze haline getirmiştir. Manisa Mevlevihanesi şu an üniversitenin uhdesinde bulunmaktadır.”

  Okullarıyla birlikte Manisa Mevlevihanesini ziyarete gelen Salihli Fatih Ortaokulu 7. sınıf öğrencisi Fadime Gül Köse, “Manisa’nın tekrardan görülmeye değer bir şehir olduğunu yeniden anlamış olduk gezilerimiz sayesinde. Çeşitli yerleri, dini anlamdaki eserleri görmüş olduk. Bence herkesin bu eserleri görmesi gerekiyor. Gezince insan daha çok bilgiye sahip oluyor o yüzden kesinlikle gelinmesi gerekiyor.” derken, yine aynı okulun 7. sınıf öğrencisi Rana Zeybek de şunları söyledi: “Mevlana hakkında gerçekten çok güzel bir yer. Hani derler ya çok okuyan mı çok gezen mi diye gerçekten de çok gezen daha çok bilgi ediniyor. Gezince kendi gözlerimle çok daha güzel oluyor. Buraya gelmeden bilgim vardı ama burayı gezince burada anlatılanları duyunca hiçbir bilgimin olmadığını anladım. Burada onların hikayesi anlatıldı, kaç gün burada kalındığı, eğitimleri ve odaların isimlerini öğrendim. Çok güzeldi." dedi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.