“CHP KENDİ YARATTIĞI KRİZDEN YİNE KENDİ ŞİKAYET EDİYOR!”

ÖZEL HABER (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.02.2017 - 08:54, Güncelleme: 28.02.2017 - 08:54
 

“CHP KENDİ YARATTIĞI KRİZDEN YİNE KENDİ ŞİKAYET EDİYOR!”

MHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay, CHP’nin ‘Biz İstemezuk’ tavrı sergilediğini ve bu yüzden mecliste ana muhalefet görevini kendi partilerinin üstlendiğini belirterek, CHP’yi hedef aldı. MHP’li Akçay; “CHP artık slogan üretmekten vazgeçsin. ‘Rejim elden gidiyor, ülke elden gidiyor’ ne demektir? Tek adamlık gelecek diyor, çok başlılık daha mı iyidir?” diye sordu. Başkanlık Sistemini, çift başlı yönetimin giderilebilmesi için kendilerinin teklifte bulunduklarını belirten Akçay şu açıklamalarda bulundu; “ Girilen süreç bizzat MHP’nin çağrısı ile yapılmıştır. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iktidara ve siyasilere bir çağrıda bulunuldu. ‘Gelin ele ele verelim, hükümet sistemindeki bu yönetme durumunu netleştirelim, bu devletin tepesindeki kriz bize bir vatan kaybettirebilir’ dedi.”
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay, ETV ekranlarında Canan Güngör’ün hazırlayıp sunduğu ‘Herkes Bunu Konuşuyor’ programının konuğu oldu. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan MHP’li Akçay önemli ifadelere yer verdi. Türkiye’de 16 Nisan tarihinde yapılacak olan referandumda Milliyetçi Hareket Partisi’nin kendi içerisinde ‘Evet’ veya ‘Hayır’ diyen iki gruba ayrıldığı yönünde çıkan haberler hakkında açıklamalarda bulunan Akçay; “MHP’de referanduma hayır kampanyası yürütenlerin çoğu MHP üyesi dahi değil. Bunların bir kısmı ihraç edilmiş, bir kısmı da 12 Eylül’den beri yani 36 yıldır partimizin önünden geçmemiş kişiler, partimizin içerisinde bölünmeler varmış gibi izlenimler ortaya çıkarıyor. Bu isimler CHP ve Doğu Perinçek’in kanatları altında parti içi muhalefet gibi hareket ediyorlar. Biz bu referandumda hayır demiş olsaydık, o beyler evet deme yoluna gideceklerdi. Parti genel merkezi ve Bahçeli, hangi kararı alırsa onlar tam aksini savunuyorlar. 12 Eylül 2010 yılında anayasa referandumunda bizler hayır derken, farklı isimler evet kampanyası yürüttüler. Bunların derdi memleket meselesi ya da anayasa değil. Parti içinde huzursuzluk var imajı yaratabilmektir” dedi.   “ÇİFT BAŞLILIĞI ORTADAN KALDIRMAYI TEKLİF EDEN BAHÇELİ’DİR” “AK Parti hükümeti tarafından hazırlanmış bir sisteme MHP’nin gözü kapalı evet dediği zannediliyor. Bu algı tamamen yanlıştır.” diyerek kendilerinin çift başlı yönetimin giderilebilmesi için teklifte bulunduklarını belirten Akçay; “ Girilen süreç bizzat MHP’nin çağrısı ile yapılmıştır. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından, 11 Ekim 2016 tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından iktidara ve siyasilere bir çağrıda bulunuldu. Devletin yürütme erki dahil tepede fiili bir durum var. Bir yönetim uyuşmazlığı, çift başlılık var. Bu durumun hukuki zemine oturması gerekir. Gelin bu durumu ortadan kaldıralım şeklinde çağrı yapan MHP’nin ta kendisidir. Başbakan Binali Yıldırım bu çağrımıza olumlu yanıt verdi. İki parti arasında görüşmeler başladı. 16 Nisan referandumu MHP ve AK Parti’nin ortak kararıdır. Beraber hazırlanan bir metindir. Bizim de büyük oranda katkımız vardır.”dedi. “TARİH SAYFALARI CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN ARASINDA YAŞANILAN OLAYLARLA DOLU” Türkiye Cumhuriyeti’nin 94 yıldır 65 ayrı hükümet oluşturduğunu ve bu kadar çok sayının Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan sorunlardan kaynaklandığını belirten MHP Grup Başkanvekili Akçay konuşmalarına şöyle devam etti; “ 94 yıllık cumhuriyet tarihinde çok büyük tecrübeler kazandık. Başarılarla dolu bir 94 yıl var. Bununla gurur duyuyoruz fakat eksiklerimiz de var. Sorunlarımızı iyi bilerek adım adım daha güçlü bir cumhuriyete ve demokrasiye geçmemiz lazım.  94 yıl boyunca hep devletin zirvesinde sorun yaşandı. Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı iken, birlikte savaştığı, canını emanet ettiği dönemin başbakanı İsmet İnönü ile sorunlar yaşamıştır. Atatürk, İnönü’yü by-pass ederek Celal Bayar’ı Başbakanlık makamına getirmiştir ama bu İnönü ile Atatürk arasında değil, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanılan bir sorundur. Atatürk vefat ettikten sonra İnönü Cumhurbaşkanı oldu ve o da birçok başbakan ile çalıştı. 1950–60 yılları arasında Adnan Menderes Başbakan, Celal Bayar ise Cumhurbaşkanıydı. Menderes idam edildiğinde Bayar ile küstü. 1974 yılında Kıbrıs Harekâtı’nda Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile Başbakan Bülent Ecevit arasında sorunlar yaşanmıştır. Ecevit, Cumhurbaşkanını by-pass ederek Kıbrıs Harekâtını düzenledi. Turgut Özal Cumhurbaşkanı olunca ilk çatışmasını Anavatan Partisi iktidarında ve yine kendi atadığı getirdiği Genel Başkan ve Başbakan Yıldırım Akbulut ile yaşadı. Yıldırım Akbulut’a emanetçi başbakan muamelesi yaptılar. Akbulut birkaç ay içinde emanetçi olmadığını gösteren birçok duruşlar sergiledi. Bunlardan bir tanesi de Özal’ın Musul-Kerkük’e yönelik müdahalesi vardı. Ona ilk karşı çıkan Akbulut olmuştur. O dönemde devletin zirvesinde kriz çıkmıştı, davul birinde tokmak öbüründe gibi. Baba ile oğul arasında iki kardeş arasında dahi bu tür olaylar yaşanıyor. Turgut Özal ile Mesut Yılmaz da kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşadılar. Bunları şahısların çatışması değil Cumhurbaşkanı ve Başbakanın çatışması olarak görmemiz lazım. Demirel daha başbakan olmadan Çankaya köşkünde oturan Özal ile sorun yaşayacağını açık açık beyan etti. Kaldı ki Süleyman Demirel ile Turgut Özal aynı orijinden aynı dünya görüşünden gelen insanlar. Özal rahmetli olunca Demirel Cumhurbaşkanı oldu ve Süleyman Demirel ilk tartışmasını Tansu Çiller ile yaşadı. Erbakan hükümeti ile ciddi sorunlar yaşadı. 28 Şubat dönemleri yaşandı. Kendi sohbetlerinde neredeyse Çiller’i camdan aşağı atacaklardı. Demirel döneminden sonra hükümetin ve muhalefetin tüm desteği ile Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı seçildi. En çok oy alarak seçilenlerdendir. O da ilk kavgasını kendini cumhurbaşkanı olarak öneren Ecevit ile yaşadı. Bir anayasa kitapçığı fırlatma olayı, devletin zirvesinden ülkenin ekonomisini alt üst etmişti. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğunda dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile anlaşabildiler mi? Onlar da anlaşamadılar ama bu onların şahsi değil siyasi kimlikleri ile yaşadıkları sorunlardı.”   “367 SAYISINI ORTAYA ÇIKARAN CHP’DİR” Ahmet Necdet Sezer döneminde CHP’nin seçimlerde kriz çıkarttığı belirten Akçay; “Bugünlere CHP’nin sistemi tıkamasından dolayı gelindi. Zamanında Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış olan bir kişi Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 kişi toplantı yeter sayısının yakalanması gerektiğini ortaya attı. CHP hemen üzerine atladı. Biliyorlar ki CHP meclise girmezse o dönem de 367 sayısı hayatta bulunamayacak. 27 Nisan 2007 yılında Abdullah Gül yapılan ilk turluk seçimde 357 oy aldı. Bunun akşamına Yaşar Büyükanıt hemen e-muhtıra yayınladı. Bu da bir darbe teşebbüsüdür hükümete karşı. O zaman yapılacak tek bir şey kalmıştı ki o da erken seçime gitmek. Hiçbir Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanmayan 367 durumunu maalesef Anayasa Mahkemesi’de onayladı.Bu olayla parlamenter sistem CHP’nin yapmış olduğu bu hareket ile kilitlendi. 22 Temmuz’da yapılan seçim sonrası MHP 71 milletvekili ile tekrar meclise girdi. Meclise girdikten sonra Genel Başkanımız bu 367 olayını çözeceğini söylemişti. 23 Temmuz’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte Türkiye bu 367 garabetini MHP ile aşmıştır. MHP daima krizleri çözen, devletin yönetiminde üst kademelerde krizlerde Türkiye Cumhuriyeti’nden demokrasiden milli iradeden yana tavır aldı. Adalet ve Kalkınma Partisi 2007 yılında bu böyle olmuyor cumhurbaşkanını halk seçsin, dedi. 21 Ekim 2007 tarihinde anayasa referandumu ile Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği öngörüldü ve %69 oy ile bu referandum kabul edildi. Manisa’da da %60 oy oranında kabul edilmişti. Biz o dönemde bu seçimin yaşanılan sorunları ortadan kaldırmayacağını aksine hükümet ile cumhurbaşkanı arasındaki sorunları daha da ortaya çıkaracağını söylemiştik. Anayasada çok geniş yetkileri olan, cezai sorumluluğu olmayan ve halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı ile yine halk tarafından seçilen hükümet kafa kafaya çarpışacaktır, demiştik. Bu da devlet krizlerine yol açar, biz hayır demiştik MHP olarak.”dedi.    “ANA MUHALEFETİN SORUMLULUĞUNU BİZ ALDIK” Halk tarafından 10 Ağustos 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın anayasanın tüm yetkilerini kullanacağına dair söylemleri olduğunu belirten Akçay, “ana muhalefetin yüklenmediği tüm sorumlulukları biz omuzladık” dedi. Akçay açıklamalarına şöyle devam etti; “Türkiye’de sistem tıkanıklığından dolayı çözülmeyi bekleyen bir sürü olay var ve Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimine maruz kaldı. Türkiye bir iç savaştan ve işgalden kurtulmuştur. Bu olaylardan sonra çift başlılıkla ülkeyi yönetmenin mümkünatı olmadığını söyledik ve 11 Ekim 2016 tarihinde gelin ele ele verelim, hükümet sistemindeki bu yönetme durumunu netleştirelim, bu devletin tepesindeki kriz bize bir vatan kaybettirebilir, dedi Sayın Genel Başkanımız. Bu durumda yine CHP ‘Biz istemezuk’ dedi. CHP ana muhalefet partisi olarak bizim olmadığımız hiçbir anayasa çalışması olamaz deyip sorumluluk alması gerekir, insiyatif alması gerekirken bu sorumluluğu MHP almıştır. Erdoğan’a düşmanlık edeceğiz diye, ülke yararlarını düşünmeyelim mi? Biz hukuka ve demokrasiye bağlı bir partiyiz. Cumhurbaşkanlığı makamında kim olursa olsun aynı şeyleri hep söyleyeceğiz. Bir kısım vatandaşlarımız ön yargılarla, şartlanmışlıklarla hareket ediyorlar. “   “ASLINDA TEK ADAMLIĞIN ÖNÜNE GEÇİLİYOR, ANLAMIYORLAR”  Referandum sürecinden sonra yapılacak değişiklikle, darbe anayasasında cumhurbaşkanına verilen yetkilerin sınırlandırılacağını belirten Akçay; “Cumhurbaşkanı makamında ki kişi meclise kanun tasarısı dahi sunamayacak aslında. Yaptığı her işten attığı her imzadan sorumlu bir Cumhurbaşkanlığı Sistemi gelecek. Bu da Türkiye’yi bilakis şahsi ve tek adam yönetimini ortadan kaldırılması için yapılıyor. Anayasanın 105. Maddesinde Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten sorumludur, yazıyor. Şahsi ve keyfiliği ortadan kaldırıp sorumluluk yükleniyor. Vatana ihanetten dolayı 550 milletvekilinden 413 milletvekilinin oyu ile yüce divana gönderebiliyorsun. Yeni sistemden 600 milletvekilinden 400 milletvekilinin oylaması ile yüce divana gönderilecek. CHP artık slogan üretmekten vazgeçsin. ‘Rejim elden gidiyor, ülke elden gidiyor’ ne demektir? Tek adamlık gelecek diyor, çok başlılık daha mı iyidir? CHP bu sorumluluktan kaçtı. Kendi yarattığı krizden yine kendisi şikâyet eder. Şimdi de halkı yanlış yönlendirmenin kampanyasını yürütüyor. 94 yıllık bir ülke de 65. Hükümet var. Bu normal bir durum mudur? Herkes AK Parti’yi tek başına iktidar sanıyor evet vatandaş ona oy verdi ama 15 yılda AK Parti 8 hükümet kurmuş, 15’i 8’e bölersek çıkan sonuçta bize siyasi istikrarsızlığı gösteriyor. Anayasa değişikliğinden sonra ikinci mevzuat dediğimiz anayasa kanunları içerisinde değişiklikler yapılacak ve meclis iç tüzük değişikliği olacak. Devlet bütçesi plan bütçe komisyonunda görüşülerek genel kurula geliyordu. Önümüzdeki yılın ki de aynı şekilde ama geçmiş yılın bütçeleri de kurulacak yeni bir komisyonla hesaplama yapılacak. Bunun gibi birçok örnek verilir. Daha güçlü bir meclis geliyor. Fren ve denge sisteminin olduğu, cezai sorumlulukların olduğu yeni bir düzen geliyor ve bu tamamen güzel ülkemizin daha güçlü ve daha istikrarlı olması içindir.”                  
MHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay, CHP’nin ‘Biz İstemezuk’ tavrı sergilediğini ve bu yüzden mecliste ana muhalefet görevini kendi partilerinin üstlendiğini belirterek, CHP’yi hedef aldı. MHP’li Akçay; “CHP artık slogan üretmekten vazgeçsin. ‘Rejim elden gidiyor, ülke elden gidiyor’ ne demektir? Tek adamlık gelecek diyor, çok başlılık daha mı iyidir?” diye sordu. Başkanlık Sistemini, çift başlı yönetimin giderilebilmesi için kendilerinin teklifte bulunduklarını belirten Akçay şu açıklamalarda bulundu; “ Girilen süreç bizzat MHP’nin çağrısı ile yapılmıştır. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iktidara ve siyasilere bir çağrıda bulunuldu. ‘Gelin ele ele verelim, hükümet sistemindeki bu yönetme durumunu netleştirelim, bu devletin tepesindeki kriz bize bir vatan kaybettirebilir’ dedi.”
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay, ETV ekranlarında Canan Güngör’ün hazırlayıp sunduğu ‘Herkes Bunu Konuşuyor’ programının konuğu oldu. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan MHP’li Akçay önemli ifadelere yer verdi. Türkiye’de 16 Nisan tarihinde yapılacak olan referandumda Milliyetçi Hareket Partisi’nin kendi içerisinde ‘Evet’ veya ‘Hayır’ diyen iki gruba ayrıldığı yönünde çıkan haberler hakkında açıklamalarda bulunan Akçay; “MHP’de referanduma hayır kampanyası yürütenlerin çoğu MHP üyesi dahi değil. Bunların bir kısmı ihraç edilmiş, bir kısmı da 12 Eylül’den beri yani 36 yıldır partimizin önünden geçmemiş kişiler, partimizin içerisinde bölünmeler varmış gibi izlenimler ortaya çıkarıyor. Bu isimler CHP ve Doğu Perinçek’in kanatları altında parti içi muhalefet gibi hareket ediyorlar. Biz bu referandumda hayır demiş olsaydık, o beyler evet deme yoluna gideceklerdi. Parti genel merkezi ve Bahçeli, hangi kararı alırsa onlar tam aksini savunuyorlar. 12 Eylül 2010 yılında anayasa referandumunda bizler hayır derken, farklı isimler evet kampanyası yürüttüler. Bunların derdi memleket meselesi ya da anayasa değil. Parti içinde huzursuzluk var imajı yaratabilmektir” dedi.
 
“ÇİFT BAŞLILIĞI ORTADAN KALDIRMAYI TEKLİF EDEN BAHÇELİ’DİR”
“AK Parti hükümeti tarafından hazırlanmış bir sisteme MHP’nin gözü kapalı evet dediği zannediliyor. Bu algı tamamen yanlıştır.” diyerek kendilerinin çift başlı yönetimin giderilebilmesi için teklifte bulunduklarını belirten Akçay; “ Girilen süreç bizzat MHP’nin çağrısı ile yapılmıştır. 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından, 11 Ekim 2016 tarihinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından iktidara ve siyasilere bir çağrıda bulunuldu. Devletin yürütme erki dahil tepede fiili bir durum var. Bir yönetim uyuşmazlığı, çift başlılık var. Bu durumun hukuki zemine oturması gerekir. Gelin bu durumu ortadan kaldıralım şeklinde çağrı yapan MHP’nin ta kendisidir. Başbakan Binali Yıldırım bu çağrımıza olumlu yanıt verdi. İki parti arasında görüşmeler başladı. 16 Nisan referandumu MHP ve AK Parti’nin ortak kararıdır. Beraber hazırlanan bir metindir. Bizim de büyük oranda katkımız vardır.”dedi.

“TARİH SAYFALARI CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN ARASINDA YAŞANILAN OLAYLARLA DOLU”
Türkiye Cumhuriyeti’nin 94 yıldır 65 ayrı hükümet oluşturduğunu ve bu kadar çok sayının Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan sorunlardan kaynaklandığını belirten MHP Grup Başkanvekili Akçay konuşmalarına şöyle devam etti; “ 94 yıllık cumhuriyet tarihinde çok büyük tecrübeler kazandık. Başarılarla dolu bir 94 yıl var. Bununla gurur duyuyoruz fakat eksiklerimiz de var. Sorunlarımızı iyi bilerek adım adım daha güçlü bir cumhuriyete ve demokrasiye geçmemiz lazım.  94 yıl boyunca hep devletin zirvesinde sorun yaşandı. Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı iken, birlikte savaştığı, canını emanet ettiği dönemin başbakanı İsmet İnönü ile sorunlar yaşamıştır. Atatürk, İnönü’yü by-pass ederek Celal Bayar’ı Başbakanlık makamına getirmiştir ama bu İnönü ile Atatürk arasında değil, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanılan bir sorundur. Atatürk vefat ettikten sonra İnönü Cumhurbaşkanı oldu ve o da birçok başbakan ile çalıştı. 1950–60 yılları arasında Adnan Menderes Başbakan, Celal Bayar ise Cumhurbaşkanıydı. Menderes idam edildiğinde Bayar ile küstü. 1974 yılında Kıbrıs Harekâtı’nda Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ile Başbakan Bülent Ecevit arasında sorunlar yaşanmıştır. Ecevit, Cumhurbaşkanını by-pass ederek Kıbrıs Harekâtını düzenledi. Turgut Özal Cumhurbaşkanı olunca ilk çatışmasını Anavatan Partisi iktidarında ve yine kendi atadığı getirdiği Genel Başkan ve Başbakan Yıldırım Akbulut ile yaşadı. Yıldırım Akbulut’a emanetçi başbakan muamelesi yaptılar. Akbulut birkaç ay içinde emanetçi olmadığını gösteren birçok duruşlar sergiledi. Bunlardan bir tanesi de Özal’ın Musul-Kerkük’e yönelik müdahalesi vardı. Ona ilk karşı çıkan Akbulut olmuştur. O dönemde devletin zirvesinde kriz çıkmıştı, davul birinde tokmak öbüründe gibi. Baba ile oğul arasında iki kardeş arasında dahi bu tür olaylar yaşanıyor. Turgut Özal ile Mesut Yılmaz da kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşadılar. Bunları şahısların çatışması değil Cumhurbaşkanı ve Başbakanın çatışması olarak görmemiz lazım. Demirel daha başbakan olmadan Çankaya köşkünde oturan Özal ile sorun yaşayacağını açık açık beyan etti. Kaldı ki Süleyman Demirel ile Turgut Özal aynı orijinden aynı dünya görüşünden gelen insanlar. Özal rahmetli olunca Demirel Cumhurbaşkanı oldu ve Süleyman Demirel ilk tartışmasını Tansu Çiller ile yaşadı. Erbakan hükümeti ile ciddi sorunlar yaşadı. 28 Şubat dönemleri yaşandı. Kendi sohbetlerinde neredeyse Çiller’i camdan aşağı atacaklardı. Demirel döneminden sonra hükümetin ve muhalefetin tüm desteği ile Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı seçildi. En çok oy alarak seçilenlerdendir. O da ilk kavgasını kendini cumhurbaşkanı olarak öneren Ecevit ile yaşadı. Bir anayasa kitapçığı fırlatma olayı, devletin zirvesinden ülkenin ekonomisini alt üst etmişti. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğunda dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile anlaşabildiler mi? Onlar da anlaşamadılar ama bu onların şahsi değil siyasi kimlikleri ile yaşadıkları sorunlardı.”
 
“367 SAYISINI ORTAYA ÇIKARAN CHP’DİR”
Ahmet Necdet Sezer döneminde CHP’nin seçimlerde kriz çıkarttığı belirten Akçay; “Bugünlere CHP’nin sistemi tıkamasından dolayı gelindi. Zamanında Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış olan bir kişi Cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 kişi toplantı yeter sayısının yakalanması gerektiğini ortaya attı. CHP hemen üzerine atladı. Biliyorlar ki CHP meclise girmezse o dönem de 367 sayısı hayatta bulunamayacak. 27 Nisan 2007 yılında Abdullah Gül yapılan ilk turluk seçimde 357 oy aldı. Bunun akşamına Yaşar Büyükanıt hemen e-muhtıra yayınladı. Bu da bir darbe teşebbüsüdür hükümete karşı. O zaman yapılacak tek bir şey kalmıştı ki o da erken seçime gitmek. Hiçbir Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanmayan 367 durumunu maalesef Anayasa Mahkemesi’de onayladı.Bu olayla parlamenter sistem CHP’nin yapmış olduğu bu hareket ile kilitlendi. 22 Temmuz’da yapılan seçim sonrası MHP 71 milletvekili ile tekrar meclise girdi. Meclise girdikten sonra Genel Başkanımız bu 367 olayını çözeceğini söylemişti. 23 Temmuz’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte Türkiye bu 367 garabetini MHP ile aşmıştır. MHP daima krizleri çözen, devletin yönetiminde üst kademelerde krizlerde Türkiye Cumhuriyeti’nden demokrasiden milli iradeden yana tavır aldı. Adalet ve Kalkınma Partisi 2007 yılında bu böyle olmuyor cumhurbaşkanını halk seçsin, dedi. 21 Ekim 2007 tarihinde anayasa referandumu ile Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği öngörüldü ve %69 oy ile bu referandum kabul edildi. Manisa’da da %60 oy oranında kabul edilmişti. Biz o dönemde bu seçimin yaşanılan sorunları ortadan kaldırmayacağını aksine hükümet ile cumhurbaşkanı arasındaki sorunları daha da ortaya çıkaracağını söylemiştik. Anayasada çok geniş yetkileri olan, cezai sorumluluğu olmayan ve halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı ile yine halk tarafından seçilen hükümet kafa kafaya çarpışacaktır, demiştik. Bu da devlet krizlerine yol açar, biz hayır demiştik MHP olarak.”dedi.
 
 “ANA MUHALEFETİN SORUMLULUĞUNU BİZ ALDIK”
Halk tarafından 10 Ağustos 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın anayasanın tüm yetkilerini kullanacağına dair söylemleri olduğunu belirten Akçay, “ana muhalefetin yüklenmediği tüm sorumlulukları biz omuzladık” dedi. Akçay açıklamalarına şöyle devam etti; “Türkiye’de sistem tıkanıklığından dolayı çözülmeyi bekleyen bir sürü olay var ve Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimine maruz kaldı. Türkiye bir iç savaştan ve işgalden kurtulmuştur. Bu olaylardan sonra çift başlılıkla ülkeyi yönetmenin mümkünatı olmadığını söyledik ve 11 Ekim 2016 tarihinde gelin ele ele verelim, hükümet sistemindeki bu yönetme durumunu netleştirelim, bu devletin tepesindeki kriz bize bir vatan kaybettirebilir, dedi Sayın Genel Başkanımız. Bu durumda yine CHP ‘Biz istemezuk’ dedi. CHP ana muhalefet partisi olarak bizim olmadığımız hiçbir anayasa çalışması olamaz deyip sorumluluk alması gerekir, insiyatif alması gerekirken bu sorumluluğu MHP almıştır. Erdoğan’a düşmanlık edeceğiz diye, ülke yararlarını düşünmeyelim mi? Biz hukuka ve demokrasiye bağlı bir partiyiz. Cumhurbaşkanlığı makamında kim olursa olsun aynı şeyleri hep söyleyeceğiz. Bir kısım vatandaşlarımız ön yargılarla, şartlanmışlıklarla hareket ediyorlar. “
 
“ASLINDA TEK ADAMLIĞIN ÖNÜNE GEÇİLİYOR, ANLAMIYORLAR”
 Referandum sürecinden sonra yapılacak değişiklikle, darbe anayasasında cumhurbaşkanına verilen yetkilerin sınırlandırılacağını belirten Akçay; “Cumhurbaşkanı makamında ki kişi meclise kanun tasarısı dahi sunamayacak aslında. Yaptığı her işten attığı her imzadan sorumlu bir Cumhurbaşkanlığı Sistemi gelecek. Bu da Türkiye’yi bilakis şahsi ve tek adam yönetimini ortadan kaldırılması için yapılıyor. Anayasanın 105. Maddesinde Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten sorumludur, yazıyor. Şahsi ve keyfiliği ortadan kaldırıp sorumluluk yükleniyor. Vatana ihanetten dolayı 550 milletvekilinden 413 milletvekilinin oyu ile yüce divana gönderebiliyorsun. Yeni sistemden 600 milletvekilinden 400 milletvekilinin oylaması ile yüce divana gönderilecek. CHP artık slogan üretmekten vazgeçsin. ‘Rejim elden gidiyor, ülke elden gidiyor’ ne demektir? Tek adamlık gelecek diyor, çok başlılık daha mı iyidir? CHP bu sorumluluktan kaçtı. Kendi yarattığı krizden yine kendisi şikâyet eder. Şimdi de halkı yanlış yönlendirmenin kampanyasını yürütüyor. 94 yıllık bir ülke de 65. Hükümet var. Bu normal bir durum mudur? Herkes AK Parti’yi tek başına iktidar sanıyor evet vatandaş ona oy verdi ama 15 yılda AK Parti 8 hükümet kurmuş, 15’i 8’e bölersek çıkan sonuçta bize siyasi istikrarsızlığı gösteriyor. Anayasa değişikliğinden sonra ikinci mevzuat dediğimiz anayasa kanunları içerisinde değişiklikler yapılacak ve meclis iç tüzük değişikliği olacak. Devlet bütçesi plan bütçe komisyonunda görüşülerek genel kurula geliyordu. Önümüzdeki yılın ki de aynı şekilde ama geçmiş yılın bütçeleri de kurulacak yeni bir komisyonla hesaplama yapılacak. Bunun gibi birçok örnek verilir. Daha güçlü bir meclis geliyor. Fren ve denge sisteminin olduğu, cezai sorumlulukların olduğu yeni bir düzen geliyor ve bu tamamen güzel ülkemizin daha güçlü ve daha istikrarlı olması içindir.”
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.