EMEKLİ OLDUKTAN SONRA İKİNCİ ÜNİVERSİTEYİ OKUDU, YEPYENİ BİR HAYATA ADIM ATTI

ÖZEL RÖPORTAJ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 02.12.2017 - 10:39, Güncelleme: 02.12.2017 - 10:39
 

EMEKLİ OLDUKTAN SONRA İKİNCİ ÜNİVERSİTEYİ OKUDU, YEPYENİ BİR HAYATA ADIM ATTI

Manisa’da, hayvanlara olan ilgisi ve şefkatiyle bilinen Reyhan Erbirliler’in hayatını, bilinmeyen yönleriyle kaleme aldık. Emekli olduktan sonra, ikinci bir üniversite okuyarak azmiyle örnek olan Erbirliler, aynı zamanda yurtiçi ve yurtdışında kendisine has stili ile adından söz ettiren başarılı bir ressam…
HABER CANER KILIÇ Bulgaristan göçmeni bir ailenin kızı olan Reyhan Erbirliler,Manisa’da doğdu. 2 kız çocuklu ailenin küçük kızıErbirliler, hayvan sevgisiyle tanınıyor. Birçok kişi Erbirliler’in hayatını bunlarla sınırlı sanıyor. Aslında bu durum bilindiği gibi değil. Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinden mezun olan Erbirliler, yaklaşık 22 yıllık iş yaşantısının ardından, yeni bir hayata adeta yelken açtı. Resim yeteneğini bilgiyle harmanlayıp pratiğe dönüştürme hayaliyle yaşayan Reyhan Erbirliler, emekli olduktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazandı, Resim Bölümünden dereceyle mezun oldu. Yurt içinde 35, yurt dışında da 23 jürili karma sergiye katıldı. Manisa başta olmak üzere, İzmir, İstanbul, Antalya ve Ankara’da 9 kişisel sergi açtı. Kendisine has bir resim sanatı olan Reyhan Erbirliler’in yurtiçi-yurtdışı özel resim koleksiyonlarında ve müzelerde yapıtları yer alıyor. 2 ulusal, 1 uluslararası ödülü bulunan Erbirliler şimdilerde ise; insanın doğaya karşı tavrını iç içe olduğumuz hayvanlarla sorgulayan çalışmalarını Manisa’da kendi atölyesinde sürdürüyor. BİZ SORDUK REYHAN ERBİRLİLER HAYATINI ANLATTI Genellikle hayvanlara duyduğunuz sevgi ve şefkat yönünüzle anılıyorsunuz. Kendinizden bahseder misiniz? Aslında evet öyle anılırım. Arkadaşlarımız her zaman “Aaa dün akşam seni andık” diyorlar. “Neden?” diye sorduğum da muhakkak hayvanlarla ilgili bir konu açıyorlar. Çünkü benim o yönümü biliyorlar.  Kendimden bahsedeyim. Ailem Bulgaristan’dan gelme ama ben Manisa’da doğdum, büyüdüm. Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinden mezun oldum. İhracat ağırlıklı bir tekstil firmasında çalıştım. Yaklaşık 22 sene iş hayatından sonra üst düzey yöneticiliğinden emekli oldum. O zamanlar erken emekli olunabiliyordu. 40’lı yaşlarda emekli oldum.Resmim güzeldi ama hiçbir zaman hobi gözüyle bakmadım. Sadece arkadaşlarımızın çocukları “Reyhan abla, Reyhan teyze şunu çizer misin?” dediklerinde elime kalem alıyordum. Hep içimden çiziyor, içimden gözlemliyordum. Ama gönlümde yatan bir sevgi vardı. Emekli olduktan sonra iyi bir puanla Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesini kazandım. Resim Bölümünden dereceyle mezun oldum. Farklı bir hayata başladınız yani? Emekli olduktan sonra sınavlara girip, yeniden bir okul okumak takdir edilecek ve örnek gösterilecek bir şey. Biz de bir huy vardır, arkadaş çevremde de öyle. Bir işe koyulacaksak önce o işin detaylarını öğrenmeye çalışırız. Mesela Manisa Hayvanları Koruma Derneğini kurduğumuzda da aynı şeyi yaptık. Ne kadar hayvanlarla ilgili bilgi ve yasa varsa hepsini inceliyorduk. Yani önce bilgileniriz her zaman. Bilgi edinmeden bir şeyi hayal ederek ortaya çıkartmak zordur. Bu anlamda, “ben madem resim yaparak içimdekileri dışarı vuracağım, o zaman bilgilenmem gerek” dedim. Onun için Dokuz Eylül Üniversitesinin sınavlarına girdim, kazandım, okudum, öğrendim, mezun oldum. Benim amacım diploma değildi, bir şeyler öğrenmekti. Bu yüzden dereceyle mezun olmama rağmen diplomamı dahi almadım. Öğrendiğim şeyler benim ufkumu açtı ve hiç hayal bile edemediğim yerlere götürdü. Benim yurt içinde ve yurt dışında ödüllerim var. Koleksiyonlarda, müzelerde resimlerim var. Çok farklı bir tarzım var. İsmimi kapatsanız dahi “Bu Reyhan Erbirliler’in resmi” diyebilirler. İstediğiniz hayatı emekli olduktan sonra yaşadığınızı söyleyebilir miyiz? Bu istediğiniz hayata bağlı. Ben “resim yapacağım” demiştim ve onu kafama koymuştum.Bunun için bilgilenmek gerekiyordu. Yetenek tek başına yeterli olmuyor çünkü. Yeteneğiniz olabilir ama onu bilgiyle beslemezseniz bir sonuç alamazsınız. Yeteneğiniz sizinle toprak olur gider. Ben yeteneğimi beslemek için Güzel Sanatlarda okudum. Konuşmalarınızda da dernek örneğini verdiniz.  Manisa Hayvanları Koruma Derneği’ni siz mi kurdunuz? Evet. Zaten gözümüzü açtığımızdan beri hayvanlarla iç içeyiz. Çevremizdeki hayvanlarla hep ilgileniyorduk. İş hayatım Organize Sanayi Bölgesi’nde geçti. İzmir’de Güzel Sanatlarda okuduktan sonra Manisa’ya dönmek istedim. O zamanlar da “Neden dönüyorsun, orada ne yapabilirsin ki?” diye soruyorlardı. Ama ben biliyorum ki; insanlar bir şeyi yapmak istedikten sonra yerin bir önemi yok. Yeter ki elinizdeki imkanları kullanmasını bilin. Aslında Manisa’da yaşamak belli bir yaştan sonra daha kolay.  Ben de Manisa’ya geri döndüm. Bir gün yolda uyuz olmuş, üstünde tüyü kalmamış bir köpek gördüm. Kedi olsa bir kutuya koy götür ama köpek için öyle kolay olmuyor. Dedim ki “Bir tek ölüme çare yok. Hastanelerde bulaşıcı hastalıklar dezenfekte ediliyor.” Gazeteyle tuttum köpeği küvete koydum. O zamanlar Manisa’da hayvanları tedavi eden sadece Kutlu Dayıoğlu isimli Veteriner Hekim vardı. Aldım köpeği ona götürdüm. Kutlu ile birlikte artık bir şeyler yapmanın vaktinin geldiğini konuştuk ve ikimiz bu yola çıktık. 2003 yılı Kasım ayında dernek kurduk. Hayvanlar için sıfırdan başlamak zor olsa gerek. Çok zor oldu. Dernek kurduktan sonra deyim yerindeyse hayatımın gönyesi kaydı resmen. Manisa’da hayvanlar adına hiçbir şey yoktu. Akpınar’da bakım evi dedikleri bir yer vardı. Bayağı bir mücadele ettik ama bizim için önemli olan süreklilikti. 3–5 kişiyle başladığımız bu yolda, aradan 14 yıl geçmesine rağmen hala ayaktayız. Pes etmedik, etmeyeceğiz. Manisa’da bu anlamda çok yol alındı. Ama daha fazla alınabilirdi. Çünkü bunlar kolay şeyler. Barınaklar da bu süreçlerden sonra mı oluştu? Evet. 2006 yılında Manisa Merkez İlçe Barınağı’nın bir bölümünün inşaatı bitti. O zamanlarda Manisa büyükşehir olmadığı için barınağın ismi öyle geçiyordu. Akpınar’daki köpekler oraya taşındı. 2008 yılında da diğer bölümler, kedi evi falan tamamlandı. Ondan sonrası bilindiği gibi devam ediyor. Aslında barınak dediğimiz şeyin neyle, nasıl yapıldığı değil, içindekiler önemli. Yani içinde çalışanların merhametli, hayvanlarla barışık yaşayan kişilerden oluşması önemli. Dernek olarak ilçelere ulaşmanız kolay oldu mu? Bakım evini kurduğumuzda, daha önce çalışmışlığın verdiği pratiklik ve genele bakış açısı vardı. Sadece merkezle olacak bir iş değildi bu. O zamanlar Manisa merkez ilçe dahil olmak üzere 16 ilçe vardı. Beldeler de belediyelikti. Beldeler ve köyler Gıda Tarım ve Hayvancılık’a bağlıydı. Oradaki hayvanlardan onlar hayvanlardan sorumluydu. 2004 yılında Hayvanları Koruma Yasası çıktı. 2006 yılında da uygulama yönetmeliği çıktı. O zaman beldelerle birlikte 82 tane belediye vardı Manisa’da. 'Haberimiz yoktu’ demesinler diye tüm belediyelere yasayı posta yoluyla belediyelere gönderiyorduk. O zamanlar sermayemizin çoğu, iadeli taahhütlü postaya gidiyordu. Manisa, ilk İl Hayvan Koruma Kurulu’nu oluşturan valilik olmuştu. Dolayısıyla konu ile ilgili ilçe kaymakamlıkları, belediye başkanları vs görüşmeler başlamıştı. Gerçi hala o görüşmeler sürüyor. İlçelerin bakım evi durumları ne haldeydi? O zamanlar bir tek Saruhanlı’da kötü durumda olan bir barınak vardı. Başka hiçbir ilçede yoktu. Turgutlu’da da vardı ama oraya barınak bile denmezdi, hala daha öyle. Kaç yıldan beri yakışmayan bir şey bu durum Turgutlu için. Daha sonra Soma, Demirci, Salihli ilçelerinde güzel güzel işleyen yerler oldu. Diğer yerler için bunu söylemek mümkün değil. Manisa merkez ilçeler dahil olmakla beraber, barınak anlamında en iyi veya en kötü diyebileceğiniz yerler nerelerdir? Açıkçası en iyi barınak olmayan barınaktır. Çünkü o hayvanlar bizim aramızda yaşamalı. Barınak demeyelim, barınak eskiden kalma bir şey. Barınak dediğiniz şey eskiden bütün hayvanların toplanıp bir yerde barındırıldığı yerdi. Onun için biz bakım evleri diye tercih ediyoruz. Bizim ilk günden bu yana üzerinde durduğumuz şudur; her ilçe kendi vicdanından sorumludur. Her ilçede, kendi çapına göre, sağlık ocağı niteliğinde bakım evi olmalıdır. Aralıksız düzenli kısırlaştırma yapılmalıdır, rutin basit hastalıklar, tedaviler oradaki veteriner hekimler tarafından sağlanmalıdır. Bütün ilçe belediyeleri tarafından kesinlikle veteriner hekim hizmeti verilmelidir. Büyükşehir olan yerlerde, büyükşehir barınakla, toplamayla uğraşmasın. Büyükşehir belediyeleri, kapsamlı hastane niteliğinde bakım evi yapmalıdır. İlçelerde tedavisi mümkün olmayan hayvanlar oralara götürülebilsin. Örnek alıyorum bazı büyükşehir belediyelerini; oralarda belediye bünyesinde en az 7 veteriner hekim hizmet veriyor; teknisyenleri saymıyorum bile. Dernek kurduğumuz günü bırakalım, 2008 yılında bile belediyeler işi ciddiye alsalardı, bu gün sokak hayvanları diye bir şey olmazdı. Bir çift köpek kısırlaştırılmadığında 64 bin adedi buluyor. Bu konuda aslında epey bir yol almıştık. Manisa büyükşehir olunca 10 yıl geriye gittik. Sen yapacaksın, ben yapacağım davası başladı hala devam ediyor. Bu gün Akhisar köpek kaynıyor; Manisa Ovası köpek kaynıyor. Yazık. Buna rağmen hala sen yapacaksın ben yapacağım davasındalar. “EN İÇLER ACISI DURUM TURGUTLU’DA” En içler acısı durum Turgutlu. Yakıştıramıyoruz. Turgutlu hep kanayan yara olmuştur. Oradaki arkadaşlarımız çok mücadele ediyor ama Turgutlu Belediyesi’nin de biran önce elini taşın altına koyması gerek. Oraya acilen bir bakımevi yeri şart. Saruhanlı da pek çok konuda olay oldu; şimdi düzene girdi diyorlar ama veteriner hizmeti tam olarak yok. Yakıştıramadığımız diğer ilçeler; Sarıgöl zengin bir ilçe bakım evi olması lazım.  Alaşehir bakım evi var, yeri de güzel ama veteriner hekim hizmeti yok. Kula’da veteriner hekim Büyükşehir’e bağlı, ara ara gidip bakıyor. Nüfusu az olan Köprübaşı, Selendi gibi ilçelere de sayı değil nitelik önemli diye düşünüyorum. Akhisar’ın dibinde Kayalıoğlu var. Beldeyken 2 bin nüfusa sahipti ama bu anlamda örnek verilebilecek bir yerdi. Evde okulda hayvanlar için eğitim veriliyordu, beldede kısırlaştırılmamış köpek kalmamıştı. Peki, siz evinizde kaç hayvan besliyorsunuz? Asla saymam. Sayılır mı hiç? Bereketi kaçar. Ancak şunu söyleyebilirim; leylekten baykuşa, kargadan tavuğa kadar evime kadar her tür hayvan girmiştir. Yolda bulduğumuz bacağı kopmuş çekirgeyi bile beslemişimdir. Son olarak Manisalılara söylemek istediğiniz veya eklemek istediğiniz bir şey var mı? Bizler hayvanlarla büyüdük.  Kökenlerimiz köylerden geliyor. On metre öteden köpek geçince çocuklarını çekiyorlar. Biz buna anlam veremiyoruz. Çocuklarını bunu yaparak korku öğretiyorlar. Bunun sonu çocukların ileriki günlerde yerden taş veya sopa alıp köpeğe saldırmasına kadar gidiyor. Çocuklarını çeken anne babalar bilmeden şiddeti aşılamış oluyorlar. Bu neyin korkusu anlamıyorum. Biz hayvanlarla iç içe büyümedik mi? Şimdi şehirleştikçe, betonlaştıkça hayvanları dışarı itiyoruz. Sitelerin bahçesine kedi dahi sokmuyorlar. Böyle şeylerin olmaması lazım. Birlikte, barışık yaşamak zorundayız. Sonradan görme olmayalım, bizim kökenimiz belli. Birden bire hepsini yok edemezsiniz. Bakım evlerine gittiğinizde “aaa ne güzel, mama veriliyor” bilmem ne diyebilirsiniz ama hiç de öyle değil aslında. Vatandaşlarımıza söylemek istediğim; empati yapsınlar ve kendilerini onların yerine koysunlar. Bu gün doğum yapmış bir kediyi yavrularından ayırıp bakımevine gönderiyorlarsa, o insandan her şey beklenir. Çünkü acıma yok, kendi çocuğuna bile kötülük eder o insan. Havalar da soğudu. Lütfen onlara sahip çıkalım. Farklı haber gibi GELİRLER SOKAK HAYVANLARINA HARCANACAK 8 Aralık’ta Schneider Elektrik Fabirkası’nda, 14 Aralık tarihinde Manisa Hedef Koleji’nde hediyelik eşya standı açacaklarını belirten Reyhan Erbirliler, Manisalı vatandaşları davet etti. Stanttan elde edilecek gelirler, sokak hayvanlarının tedavilerinde kullanılacak. Konuyla ilgili konuşan Erbirliler; “Siz de biliyorsunuz ki bakım evlerinde tam anlamıyla tedavi olanakları yok. Nasıl ki ayağımız kırıldığında sağlık ocağına değil de uzman doktorlara gidiyorsak, hayvanlar için de öyledir. Uzmanlık gerektiren tedavilerde, bizler de bu açtığımız stantlarla destekte bulunmaya çalışıyoruz.”dedi.    
Manisa’da, hayvanlara olan ilgisi ve şefkatiyle bilinen Reyhan Erbirliler’in hayatını, bilinmeyen yönleriyle kaleme aldık. Emekli olduktan sonra, ikinci bir üniversite okuyarak azmiyle örnek olan Erbirliler, aynı zamanda yurtiçi ve yurtdışında kendisine has stili ile adından söz ettiren başarılı bir ressam…
HABER
CANER KILIÇ


Bulgaristan göçmeni bir ailenin kızı olan Reyhan Erbirliler,Manisa’da doğdu. 2 kız çocuklu ailenin küçük kızıErbirliler, hayvan sevgisiyle tanınıyor. Birçok kişi Erbirliler’in hayatını bunlarla sınırlı sanıyor. Aslında bu durum bilindiği gibi değil. Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinden mezun olan Erbirliler, yaklaşık 22 yıllık iş yaşantısının ardından, yeni bir hayata adeta yelken açtı. Resim yeteneğini bilgiyle harmanlayıp pratiğe dönüştürme hayaliyle yaşayan Reyhan Erbirliler, emekli olduktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazandı, Resim Bölümünden dereceyle mezun oldu. Yurt içinde 35, yurt dışında da 23 jürili karma sergiye katıldı. Manisa başta olmak üzere, İzmir, İstanbul, Antalya ve Ankara’da 9 kişisel sergi açtı. Kendisine has bir resim sanatı olan Reyhan Erbirliler’in yurtiçi-yurtdışı özel resim koleksiyonlarında ve müzelerde yapıtları yer alıyor. 2 ulusal, 1 uluslararası ödülü bulunan Erbirliler şimdilerde ise; insanın doğaya karşı tavrını iç içe olduğumuz hayvanlarla sorgulayan çalışmalarını Manisa’da kendi atölyesinde sürdürüyor.



BİZ SORDUK REYHAN ERBİRLİLER HAYATINI ANLATTI
Genellikle hayvanlara duyduğunuz sevgi ve şefkat yönünüzle anılıyorsunuz. Kendinizden bahseder misiniz?
Aslında evet öyle anılırım. Arkadaşlarımız her zaman “Aaa dün akşam seni andık” diyorlar. “Neden?” diye sorduğum da muhakkak hayvanlarla ilgili bir konu açıyorlar. Çünkü benim o yönümü biliyorlar.  Kendimden bahsedeyim. Ailem Bulgaristan’dan gelme ama ben Manisa’da doğdum, büyüdüm. Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinden mezun oldum. İhracat ağırlıklı bir tekstil firmasında çalıştım. Yaklaşık 22 sene iş hayatından sonra üst düzey yöneticiliğinden emekli oldum. O zamanlar erken emekli olunabiliyordu. 40’lı yaşlarda emekli oldum.Resmim güzeldi ama hiçbir zaman hobi gözüyle bakmadım. Sadece arkadaşlarımızın çocukları “Reyhan abla, Reyhan teyze şunu çizer misin?” dediklerinde elime kalem alıyordum. Hep içimden çiziyor, içimden gözlemliyordum. Ama gönlümde yatan bir sevgi vardı. Emekli olduktan sonra iyi bir puanla Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesini kazandım. Resim Bölümünden dereceyle mezun oldum.

Farklı bir hayata başladınız yani? Emekli olduktan sonra sınavlara girip, yeniden bir okul okumak takdir edilecek ve örnek gösterilecek bir şey.
Biz de bir huy vardır, arkadaş çevremde de öyle. Bir işe koyulacaksak önce o işin detaylarını öğrenmeye çalışırız. Mesela Manisa Hayvanları Koruma Derneğini kurduğumuzda da aynı şeyi yaptık. Ne kadar hayvanlarla ilgili bilgi ve yasa varsa hepsini inceliyorduk. Yani önce bilgileniriz her zaman. Bilgi edinmeden bir şeyi hayal ederek ortaya çıkartmak zordur. Bu anlamda, “ben madem resim yaparak içimdekileri dışarı vuracağım, o zaman bilgilenmem gerek” dedim. Onun için Dokuz Eylül Üniversitesinin sınavlarına girdim, kazandım, okudum, öğrendim, mezun oldum. Benim amacım diploma değildi, bir şeyler öğrenmekti. Bu yüzden dereceyle mezun olmama rağmen diplomamı dahi almadım. Öğrendiğim şeyler benim ufkumu açtı ve hiç hayal bile edemediğim yerlere götürdü. Benim yurt içinde ve yurt dışında ödüllerim var. Koleksiyonlarda, müzelerde resimlerim var. Çok farklı bir tarzım var. İsmimi kapatsanız dahi “Bu Reyhan Erbirliler’in resmi” diyebilirler.




İstediğiniz hayatı emekli olduktan sonra yaşadığınızı söyleyebilir miyiz?
Bu istediğiniz hayata bağlı. Ben “resim yapacağım” demiştim ve onu kafama koymuştum.Bunun için bilgilenmek gerekiyordu. Yetenek tek başına yeterli olmuyor çünkü. Yeteneğiniz olabilir ama onu bilgiyle beslemezseniz bir sonuç alamazsınız. Yeteneğiniz sizinle toprak olur gider. Ben yeteneğimi beslemek için Güzel Sanatlarda okudum.

Konuşmalarınızda da dernek örneğini verdiniz.  Manisa Hayvanları Koruma Derneği’ni siz mi kurdunuz?
Evet. Zaten gözümüzü açtığımızdan beri hayvanlarla iç içeyiz. Çevremizdeki hayvanlarla hep ilgileniyorduk. İş hayatım Organize Sanayi Bölgesi’nde geçti. İzmir’de Güzel Sanatlarda okuduktan sonra Manisa’ya dönmek istedim. O zamanlar da “Neden dönüyorsun, orada ne yapabilirsin ki?” diye soruyorlardı. Ama ben biliyorum ki; insanlar bir şeyi yapmak istedikten sonra yerin bir önemi yok. Yeter ki elinizdeki imkanları kullanmasını bilin. Aslında Manisa’da yaşamak belli bir yaştan sonra daha kolay.  Ben de Manisa’ya geri döndüm. Bir gün yolda uyuz olmuş, üstünde tüyü kalmamış bir köpek gördüm. Kedi olsa bir kutuya koy götür ama köpek için öyle kolay olmuyor. Dedim ki “Bir tek ölüme çare yok. Hastanelerde bulaşıcı hastalıklar dezenfekte ediliyor.” Gazeteyle tuttum köpeği küvete koydum. O zamanlar Manisa’da hayvanları tedavi eden sadece Kutlu Dayıoğlu isimli Veteriner Hekim vardı. Aldım köpeği ona götürdüm. Kutlu ile birlikte artık bir şeyler yapmanın vaktinin geldiğini konuştuk ve ikimiz bu yola çıktık. 2003 yılı Kasım ayında dernek kurduk.

Hayvanlar için sıfırdan başlamak zor olsa gerek.
Çok zor oldu. Dernek kurduktan sonra deyim yerindeyse hayatımın gönyesi kaydı resmen. Manisa’da hayvanlar adına hiçbir şey yoktu. Akpınar’da bakım evi dedikleri bir yer vardı. Bayağı bir mücadele ettik ama bizim için önemli olan süreklilikti. 3–5 kişiyle başladığımız bu yolda, aradan 14 yıl geçmesine rağmen hala ayaktayız. Pes etmedik, etmeyeceğiz. Manisa’da bu anlamda çok yol alındı. Ama daha fazla alınabilirdi. Çünkü bunlar kolay şeyler.



Barınaklar da bu süreçlerden sonra mı oluştu?
Evet. 2006 yılında Manisa Merkez İlçe Barınağı’nın bir bölümünün inşaatı bitti. O zamanlarda Manisa büyükşehir olmadığı için barınağın ismi öyle geçiyordu. Akpınar’daki köpekler oraya taşındı. 2008 yılında da diğer bölümler, kedi evi falan tamamlandı. Ondan sonrası bilindiği gibi devam ediyor. Aslında barınak dediğimiz şeyin neyle, nasıl yapıldığı değil, içindekiler önemli. Yani içinde çalışanların merhametli, hayvanlarla barışık yaşayan kişilerden oluşması önemli.

Dernek olarak ilçelere ulaşmanız kolay oldu mu?
Bakım evini kurduğumuzda, daha önce çalışmışlığın verdiği pratiklik ve genele bakış açısı vardı. Sadece merkezle olacak bir iş değildi bu. O zamanlar Manisa merkez ilçe dahil olmak üzere 16 ilçe vardı. Beldeler de belediyelikti. Beldeler ve köyler Gıda Tarım ve Hayvancılık’a bağlıydı. Oradaki hayvanlardan onlar hayvanlardan sorumluydu. 2004 yılında Hayvanları Koruma Yasası çıktı. 2006 yılında da uygulama yönetmeliği çıktı. O zaman beldelerle birlikte 82 tane belediye vardı Manisa’da. 'Haberimiz yoktu’ demesinler diye tüm belediyelere yasayı posta yoluyla belediyelere gönderiyorduk. O zamanlar sermayemizin çoğu, iadeli taahhütlü postaya gidiyordu. Manisa, ilk İl Hayvan Koruma Kurulu’nu oluşturan valilik olmuştu. Dolayısıyla konu ile ilgili ilçe kaymakamlıkları, belediye başkanları vs görüşmeler başlamıştı. Gerçi hala o görüşmeler sürüyor.

İlçelerin bakım evi durumları ne haldeydi?
O zamanlar bir tek Saruhanlı’da kötü durumda olan bir barınak vardı. Başka hiçbir ilçede yoktu. Turgutlu’da da vardı ama oraya barınak bile denmezdi, hala daha öyle. Kaç yıldan beri yakışmayan bir şey bu durum Turgutlu için. Daha sonra Soma, Demirci, Salihli ilçelerinde güzel güzel işleyen yerler oldu. Diğer yerler için bunu söylemek mümkün değil.

Manisa merkez ilçeler dahil olmakla beraber, barınak anlamında en iyi veya en kötü diyebileceğiniz yerler nerelerdir?
Açıkçası en iyi barınak olmayan barınaktır. Çünkü o hayvanlar bizim aramızda yaşamalı. Barınak demeyelim, barınak eskiden kalma bir şey. Barınak dediğiniz şey eskiden bütün hayvanların toplanıp bir yerde barındırıldığı yerdi. Onun için biz bakım evleri diye tercih ediyoruz. Bizim ilk günden bu yana üzerinde durduğumuz şudur; her ilçe kendi vicdanından sorumludur. Her ilçede, kendi çapına göre, sağlık ocağı niteliğinde bakım evi olmalıdır. Aralıksız düzenli kısırlaştırma yapılmalıdır, rutin basit hastalıklar, tedaviler oradaki veteriner hekimler tarafından sağlanmalıdır. Bütün ilçe belediyeleri tarafından kesinlikle veteriner hekim hizmeti verilmelidir. Büyükşehir olan yerlerde, büyükşehir barınakla, toplamayla uğraşmasın. Büyükşehir belediyeleri, kapsamlı hastane niteliğinde bakım evi yapmalıdır. İlçelerde tedavisi mümkün olmayan hayvanlar oralara götürülebilsin. Örnek alıyorum bazı büyükşehir belediyelerini; oralarda belediye bünyesinde en az 7 veteriner hekim hizmet veriyor; teknisyenleri saymıyorum bile. Dernek kurduğumuz günü bırakalım, 2008 yılında bile belediyeler işi ciddiye alsalardı, bu gün sokak hayvanları diye bir şey olmazdı. Bir çift köpek kısırlaştırılmadığında 64 bin adedi buluyor. Bu konuda aslında epey bir yol almıştık. Manisa büyükşehir olunca 10 yıl geriye gittik. Sen yapacaksın, ben yapacağım davası başladı hala devam ediyor. Bu gün Akhisar köpek kaynıyor; Manisa Ovası köpek kaynıyor. Yazık. Buna rağmen hala sen yapacaksın ben yapacağım davasındalar.

“EN İÇLER ACISI DURUM TURGUTLU’DA”
En içler acısı durum Turgutlu. Yakıştıramıyoruz. Turgutlu hep kanayan yara olmuştur. Oradaki arkadaşlarımız çok mücadele ediyor ama Turgutlu Belediyesi’nin de biran önce elini taşın altına koyması gerek. Oraya acilen bir bakımevi yeri şart. Saruhanlı da pek çok konuda olay oldu; şimdi düzene girdi diyorlar ama veteriner hizmeti tam olarak yok. Yakıştıramadığımız diğer ilçeler; Sarıgöl zengin bir ilçe bakım evi olması lazım.  Alaşehir bakım evi var, yeri de güzel ama veteriner hekim hizmeti yok. Kula’da veteriner hekim Büyükşehir’e bağlı, ara ara gidip bakıyor. Nüfusu az olan Köprübaşı, Selendi gibi ilçelere de sayı değil nitelik önemli diye düşünüyorum. Akhisar’ın dibinde Kayalıoğlu var. Beldeyken 2 bin nüfusa sahipti ama bu anlamda örnek verilebilecek bir yerdi. Evde okulda hayvanlar için eğitim veriliyordu, beldede kısırlaştırılmamış köpek kalmamıştı.

Peki, siz evinizde kaç hayvan besliyorsunuz?
Asla saymam. Sayılır mı hiç? Bereketi kaçar. Ancak şunu söyleyebilirim; leylekten baykuşa, kargadan tavuğa kadar evime kadar her tür hayvan girmiştir. Yolda bulduğumuz bacağı kopmuş çekirgeyi bile beslemişimdir.

Son olarak Manisalılara söylemek istediğiniz veya eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Bizler hayvanlarla büyüdük.  Kökenlerimiz köylerden geliyor. On metre öteden köpek geçince çocuklarını çekiyorlar. Biz buna anlam veremiyoruz. Çocuklarını bunu yaparak korku öğretiyorlar. Bunun sonu çocukların ileriki günlerde yerden taş veya sopa alıp köpeğe saldırmasına kadar gidiyor. Çocuklarını çeken anne babalar bilmeden şiddeti aşılamış oluyorlar. Bu neyin korkusu anlamıyorum. Biz hayvanlarla iç içe büyümedik mi? Şimdi şehirleştikçe, betonlaştıkça hayvanları dışarı itiyoruz. Sitelerin bahçesine kedi dahi sokmuyorlar. Böyle şeylerin olmaması lazım. Birlikte, barışık yaşamak zorundayız. Sonradan görme olmayalım, bizim kökenimiz belli. Birden bire hepsini yok edemezsiniz. Bakım evlerine gittiğinizde “aaa ne güzel, mama veriliyor” bilmem ne diyebilirsiniz ama hiç de öyle değil aslında. Vatandaşlarımıza söylemek istediğim; empati yapsınlar ve kendilerini onların yerine koysunlar. Bu gün doğum yapmış bir kediyi yavrularından ayırıp bakımevine gönderiyorlarsa, o insandan her şey beklenir. Çünkü acıma yok, kendi çocuğuna bile kötülük eder o insan. Havalar da soğudu. Lütfen onlara sahip çıkalım.
Farklı haber gibi

GELİRLER SOKAK HAYVANLARINA HARCANACAK
8 Aralık’ta Schneider Elektrik Fabirkası’nda, 14 Aralık tarihinde Manisa Hedef Koleji’nde hediyelik eşya standı açacaklarını belirten Reyhan Erbirliler, Manisalı vatandaşları davet etti. Stanttan elde edilecek gelirler, sokak hayvanlarının tedavilerinde kullanılacak. Konuyla ilgili konuşan Erbirliler; “Siz de biliyorsunuz ki bakım evlerinde tam anlamıyla tedavi olanakları yok. Nasıl ki ayağımız kırıldığında sağlık ocağına değil de uzman doktorlara gidiyorsak, hayvanlar için de öyledir. Uzmanlık gerektiren tedavilerde, bizler de bu açtığımız stantlarla destekte bulunmaya çalışıyoruz.”dedi.
 
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.