TÜRKİYE NEDEN TERÖRÜN HEDEFİNDE?

ÖZEL RÖPORTAJ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.02.2016 - 17:12, Güncelleme: 28.02.2016 - 17:12
 

TÜRKİYE NEDEN TERÖRÜN HEDEFİNDE?

Ankara’daki patlama. Öncesi ve sonrasında gelen şehit haberleri. Sivil halkın hedef alınması. Türkiye’nin iç savaşın orta göbeğine çekilmesine çalışılmasının nedenleri. Siyasal ve silah gücü olan ülkelerin, Türkiye üzerindeki hesapları…
 Bu konuların sıklıkla sorgulanması şart. Dünyanın önde gelen iş-teknoloji dergilerinden Business Insider Dergisi uzmanlarının yaptığı bir araştırmayı siz ‘Denge’  okuyucuları ile paylaşmak istiyorum. Dergi dünyanın en güçlü 35 ordusunun yer aldığı bir liste yayınladı. Bu sıralamaya göre birinci sırada ABD, ikinci sırada en çok tank ve nükleer silaha sahip Rusya bulunuyor. Türkiye ise Japonya ve Güney Kore gibi ülkeleri geçip, Dünyanın en güçlü orduları sıralamasında 8. sırada bulunuyor. Listeye göre Türkiye asker sayısı konusunda ise; Avrupa Birliği’nin Büyük Britanya, Fransa ve Almanya gibi büyük ülkelerini geride bırakıyor. 50’den  fazla gösterge içeren sıralama dünya genelinde en tarafsız değerlendirmelerden biri olarak kabul ediliyor. Sıralamanın araştırması yapılırken Ordu ve ekonomi uzmanları; yalnızca tank, savaş uçağı ve gemilerinin sayısını  hesaplamıyor. Araştırma kriterlerinde ayrıca muvazzaf asker ve askerlik görevini yapacakların sayısı , ordunun finansman seviyesi, ülkenin ulaşım altyapısı, petrol çıkartılma seviyesi , devlet borcu miktarı ve hatta sahil şeridinin uzunluğu gibi;  ulusal güvenliği etkileyebilecek tüm unsurlar dikkate alınıyor. İşte ordusu ve silah gücü en yüksek 10 ülke ve sıralaması. 1-ABD 2-RUSYA 3-ÇİN 4-HİNDİSTAN 5-BÜYÜK BRİTANYA 6-FRANSA 7-ALMANYA 8-TÜRKİYE 9-GÜNEY KORE 10-JAPONYA   Ordusu bu kadar güçlü olan Türkiye’nin terör konusunda  neden çaresiz kaldığını iyi anlamak lazım. Son 5 yılda gerçekleşen 15 saldırıda 266 kişi öldü, 765 kişi de yaralandı. Son gelen şehit haberleri ve sivil saldırı istatistikleri bu rakama dahil bile değil. Ağırlıkla intihar saldırganlarınca gerçekleştirilen saldırıların failleri ise; IŞİD ve PKK. Terörün babası olarak bilinen Hasan Sabbah 1.100’lü yıllarda  işlediği suikastlar ile Selçuklu devletini kökünden sarsmış ve kurduğu terör örgütü ile dokunulamaz biri haline gelmişti. İşte Hasan Sabbah ile başlayan kanlı  terör eylemleri  916 yıldır eksilmeden, hatta artarak devam ediyor. Üstelik şimdilerde terör örgütlerini  destekleyen  ve Türkiye’ye sahip olmak isteyen güçlü ülkelerin desteği ile. ABD ve Rusya bunların başında geliyor. İran, İsrail, Almanya, Fransa, Yunanistan, Ermenistan, İtalya ve bir çok AB üyesi ülke; terörü alenen destekliyor. Bir de gizli gizli destekleyen ülkeler var. İngiltere gibi mesela. Kısacası  Ankara’daki kanlı saldırının uluslararası boyutları  var. Ankara’da istihbarat ve güvenlik birimlerinin terör saldırısına ilişkin kritik değerlendirmesi şöyle: PKK / YPG’nin, Türkiye’nin ‘PYD terör örgütüdür’ tezini güçlendireceği halde böyle bir saldırıya imza atması, en çok Rusya’nın işine yarıyor. Çünkü Rusya, strateji olarak PYD’yi ABD’den uzaklaştırıp kendisine, dolayısıyla da Esad’a müttefik yapmak istiyor. Devlet zirvesine sunulan rapora göre saldırganın ailesi de Suriye istihbaratının haber kaynağı.   Son Günlerde Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen ve “Türkiye iç savaşa doğru mu gidiyor?” sorularını sordurtan Ankara’daki patlama… Öncesinde ve sonrasında gelen şehit haberleri.  Sivil halkın da hedefte olduğu terör olaylarını, bir bilene sorduk. Siyaset Bilimci ve Siyasal İletişim Uzmanı Ozan Erdem;  tarihten bugüne terör olaylarını sebep sonuç ilişkilerini yorumladı. Türkiye’nin neden terörist örgütlerin hedefinde olduğunu anlattı. İşte çok konuşulacak o röportaj…     Nurgül Yılmaz : Ankara’da, Devletin tüm önemli kurumlarının olduğu bir noktada, askeri servis aracına yönelik olarak yapılan canlı bomba saldırısını nasıl okumalıyız? Ozan Erdem : Ankara’daki patlamayı, Türkiye’nin PKK-PYD’ye yönelik sıkı operasyonlarına karşılık olarak okumak basit bir analiz olur. Görünürde PKK (PYD)- Suriye- İran- Moskova işbirliği ve bir savaşın içinde olmamız, onlar tarafından bir misillemeymiş algısı oluşturabilir. Lakin, gerçek çok daha derin ve kompleks olarak karşımızda. Milli bir zeka ve akılla en ince ayrıntısına kadar tüm olasılıkları hesaplayarak, cesur bir şekilde ifade etmemiz lazım. Şimdi saldırıyı şu yaptı, adı şuydu, kimliği şuydu… Bunlar savcılığın işidir. Biz resme bakalım. PKK tarafından, onun Suriye kolu PYD/YPG tarafından yapıldığı açıklandı. Daha doğru tabirle ise PYD’ye ihale edildi. Uluslararası ilişkilerde “Proxy War- Vekaletler Savaşı” denilen bir tabir vardır. Bir ülkenin savaşını başka bir güce yaptırmasına denilir. Bu bazen bir devlet olur, bazen şimdiki olaydaki gibi bir terör örgütü olur. Bazen de Irak Savaşı’nda da gördük, ABD özel askeri şirketlerden de yararlandı. O yüzden tetiği çeken ele, o işi kim verdi ve neyi amaçlıyordu diye sormamız gerekiyor? Nurgül Yılmaz: IŞİD (DAEŞ), PYD, PKK, El KAİDE terör örgütlerinin hedefinde sürekli Türkiye var. Neden Türkiye? Ozan Erdem : 2013 Reyhanlı, Temmuz 2015 Urfa-Suruç, Ekim 2015 Ankara Garı, Ocak 2016 Sultanahmet ve geçen hafta 17 Şubat 2016 Ankara’da askeri servis aracına yapılan saldırı. Hepsinin de failleri farklı. IŞİD’in (DAEŞ’in) işi, Suriye’nin işi, PKK’nın işi. Ama ortak saldırı yapılan ülke Türkiye. O zaman tüm terör örgütleri mi bize düşman ya da tüm bu maşaları tutan el mi aynı diye sorarsak, gerçek azmettireni buluruz. Devlet aklı bunu zaten bilir, zamanı geldiğinde de gereğini yapar. Nurgül Yılmaz: Ankara Saldırısında verilmek istenen mesaj neydi? Ozan Erdem: Öncelikle, Başkentte, tam devletin sınır merkezinde, Genelkurmay, TBMM, Kuvvet Komutanlıklarının yakınında böyle bir saldırı olması her şeyden önce psikolojik bir boyut taşır. Türk Devleti zaaf içerisindeymiş algısı oluşturmak içindir. İkincisi, herhangi bir kuruma veya siyasi partiye değil bizzat devletin kendisine bir mesaj olduğu da gayet açıktır. Saldırıyı bir devletin yaptırdığını biliyoruz. Hükümet Sözcüsünün; “Türkiye’ye kimse terör örgütleri üzerinden ayar vermeye kalkmasın” açıklaması da en yetkili ağızdan, olayın arkasında uluslararası bir gücün ve verilmek istenen bir mesajın olduğunu gösteriyor. O halde bunu yorumlarken ilk akla gelen, özellikle de Suudi Arabistan ile anlaşmamız ve jetlerinin İncirlik’e gelecek olması ve birlikte hareket edecek olmamızdan dolayı, Suriye’ye giremezsiniz, uyarısı olarak okuyabiliriz. Devletin sinir merkezlerinde bile istersek bombalar patlatabiliriz, mesajı olarak okuyabiliriz. Nurgül Yılmaz: Halep ve Musul Türkiye için önemli. Suriye meselesine müdahale edilmeli mi? Türkiye’yi nasıl bir hesabın ve çatışmanın içine çekmeye çalışıyorlar? Ozan Erdem: Peki ya farklı bir bakış açısıyla bakıp, adı bugünlerde hiç geçmeyen ama tüm bu yaşananlardan en karlı çıkacak devlet olan ve her zaman bu tür saldırıların arkasında, planlamasında eli olan bir devlet, Türk Devleti’ne ve Türk Milleti’nin algısına; “Hadi artık. Bu mücadele, en mahrem yerinizde sizi bombalıyor. Artık, TSK sınırı aşıp, Suriye’ye müdahale etmesi lazım. Sabrınız tükenmedi mi?” dedirtmek istiyor olabilir. Bizi o bataklığa çekmek istiyor da olabilirler.  Devlet aklı duygularla hareket etmez ama halkın tepkisi ile hükümetler üzerinden farklı planlar yaptırtmaya zorlanabilir ülkeler. Bu savaş masada bitecek. Ve bu masada, Türkiye, Halep ve Musul hattına sahip olmak zorundadır. Yeni dünya düzeninde büyük devletler oyunu nasıl oynuyorsa, Türkiye’de öyle oynamak zorundadır ki oynadığı için ve “Diriliş” gösterdiği için tüm bu saldırılar. Nurgül Yılmaz:  Türkiye’nin ekonomik büyüme gücü ortada.  Türkiye’yi karıştırmak ve parlamak isteyen bir çok AB ülkesinin tek gayesi Türkiye’nin ekonomisini çökertmek. Bu terör saldırılarının bir başka amacı bu olabilir mi? Ozan Erdem: Bakın, Tunus’taki Arap Baharı sonrası seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Merzuki, Ankara’daki terör saldırısı için şunu söylüyor: “Türkiye, Sykes-Picot anlaşmasında kendisine biçilen itaatkârlık” rolünü aşarak rol-model oldu. Ekonomik ve sosyal alanlardaki başarısından ve büyük devletlerle yarışmasından dolayı cezalandırılmak amacıyla terör saldırıları aracılığıyla hedef alındı.” diyor. Ve Erdoğan’ı iyi tanıdığını ifade ederek ekliyor: “Halkın yüksek bir demokrasiyle birçok kez seçmiş olduğu yönetimdeki insanları tanıdığım kadarıyla, bu gaddar saldırılar, onların ancak sağlam duruşunu ve güçlerini artıracaktır” diyor. Neye dayanarak söylüyor bunu? Çünkü bizi tanıyor. Osmanlı eyaletlerinden birisi Tunus. O yüzden, bu ülke sadece Türkiye değil ve kökü 90 yıl olan sunî bir devlet değil. 2000 yıldan fazla devlet aklına sahip, koskoca devletlerimizin ve imparatorluklarımızın hafızasına haiz bir devlet. Nurgül Yılmaz : 24 Kasım’daki Rus uçağını düşürmemiz ve Rusya ile yaşadığımız gerilimin bir cevabı olarak okumak eksik olur o zaman, bu saldırıları. Ozan Erdem : Evet, olayı Rus uçağının vurulması ve sonrası diye okuyamayız. 1991 Sovyetlerin yıkılışı ve sonrası dünyada oluşan bir boşluğun doldurulması mücadelesi var. Sovyetlerin yıkılışı ile birlikte Soğuk Savaş’ın bitimiyle, yeni dünya düzeninde istihbarat kurumları ve taşeron terör örgütleri eliyle yaşanan bir harita değişmesi, sınırların el değiştirmesi ve hegemonya mücadelesi var. 1990’dan beri ABD’nin Saddam’a müdahalesiyle başlayan yeni bir Ortadoğu devletçikleri oluşturma savaşı var. Özetle, 24 Kasım’dan bugüne olan bir durum değil, içinde olduğumuz durum. Ve son yaşadığımız terör saldırısı.  
Ankara’daki patlama. Öncesi ve sonrasında gelen şehit haberleri. Sivil halkın hedef alınması. Türkiye’nin iç savaşın orta göbeğine çekilmesine çalışılmasının nedenleri. Siyasal ve silah gücü olan ülkelerin, Türkiye üzerindeki hesapları…
 Bu konuların sıklıkla sorgulanması şart. Dünyanın önde gelen iş-teknoloji dergilerinden Business Insider Dergisi uzmanlarının yaptığı bir araştırmayı siz ‘Denge’  okuyucuları ile paylaşmak istiyorum. Dergi dünyanın en güçlü 35 ordusunun yer aldığı bir liste yayınladı.

Bu sıralamaya göre birinci sırada ABD, ikinci sırada en çok tank ve nükleer silaha sahip Rusya bulunuyor. Türkiye ise Japonya ve Güney Kore gibi ülkeleri geçip, Dünyanın en güçlü orduları sıralamasında 8. sırada bulunuyor. Listeye göre Türkiye asker sayısı konusunda ise; Avrupa Birliği’nin Büyük Britanya, Fransa ve Almanya gibi büyük ülkelerini geride bırakıyor. 50’den  fazla gösterge içeren sıralama dünya genelinde en tarafsız değerlendirmelerden biri olarak kabul ediliyor. Sıralamanın araştırması yapılırken Ordu ve ekonomi uzmanları; yalnızca tank, savaş uçağı ve gemilerinin sayısını  hesaplamıyor. Araştırma kriterlerinde ayrıca muvazzaf asker ve askerlik görevini yapacakların sayısı , ordunun finansman seviyesi, ülkenin ulaşım altyapısı, petrol çıkartılma seviyesi , devlet borcu miktarı ve hatta sahil şeridinin uzunluğu gibi;  ulusal güvenliği etkileyebilecek tüm unsurlar dikkate alınıyor.

İşte ordusu ve silah gücü en yüksek 10 ülke ve sıralaması.

1-ABD

2-RUSYA

3-ÇİN

4-HİNDİSTAN

5-BÜYÜK BRİTANYA

6-FRANSA

7-ALMANYA

8-TÜRKİYE

9-GÜNEY KORE

10-JAPONYA

 

Ordusu bu kadar güçlü olan Türkiye’nin terör konusunda  neden çaresiz kaldığını iyi anlamak lazım. Son 5 yılda gerçekleşen 15 saldırıda 266 kişi öldü, 765 kişi de yaralandı. Son gelen şehit haberleri ve sivil saldırı istatistikleri bu rakama dahil bile değil. Ağırlıkla intihar saldırganlarınca gerçekleştirilen saldırıların failleri ise; IŞİD ve PKK. Terörün babası olarak bilinen Hasan Sabbah 1.100’lü yıllarda  işlediği suikastlar ile Selçuklu devletini kökünden sarsmış ve kurduğu terör örgütü ile dokunulamaz biri haline gelmişti. İşte Hasan Sabbah ile başlayan kanlı  terör eylemleri  916 yıldır eksilmeden, hatta artarak devam ediyor. Üstelik şimdilerde terör örgütlerini  destekleyen  ve Türkiye’ye sahip olmak isteyen güçlü ülkelerin desteği ile. ABD ve Rusya bunların başında geliyor. İran, İsrail, Almanya, Fransa, Yunanistan, Ermenistan, İtalya ve bir çok AB üyesi ülke; terörü alenen destekliyor. Bir de gizli gizli destekleyen ülkeler var. İngiltere gibi mesela. Kısacası  Ankara’daki kanlı saldırının uluslararası boyutları  var. Ankara’da istihbarat ve güvenlik birimlerinin terör saldırısına ilişkin kritik değerlendirmesi şöyle: PKK / YPG’nin, Türkiye’nin ‘PYD terör örgütüdür’ tezini güçlendireceği halde böyle bir saldırıya imza atması, en çok Rusya’nın işine yarıyor. Çünkü Rusya, strateji olarak PYD’yi ABD’den uzaklaştırıp kendisine, dolayısıyla da Esad’a müttefik yapmak istiyor. Devlet zirvesine sunulan rapora göre saldırganın ailesi de Suriye istihbaratının haber kaynağı.

 

Son Günlerde Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen ve “Türkiye iç savaşa doğru mu gidiyor?” sorularını sordurtan Ankara’daki patlama… Öncesinde ve sonrasında gelen şehit haberleri.  Sivil halkın da hedefte olduğu terör olaylarını, bir bilene sorduk. Siyaset Bilimci ve Siyasal İletişim Uzmanı Ozan Erdem;  tarihten bugüne terör olaylarını sebep sonuç ilişkilerini yorumladı. Türkiye’nin neden terörist örgütlerin hedefinde olduğunu anlattı. İşte çok konuşulacak o röportaj…

 

 

Nurgül Yılmaz : Ankara’da, Devletin tüm önemli kurumlarının olduğu bir noktada, askeri servis aracına yönelik olarak yapılan canlı bomba saldırısını nasıl okumalıyız?

Ozan Erdem : Ankara’daki patlamayı, Türkiye’nin PKK-PYD’ye yönelik sıkı operasyonlarına karşılık olarak okumak basit bir analiz olur. Görünürde PKK (PYD)- Suriye- İran- Moskova işbirliği ve bir savaşın içinde olmamız, onlar tarafından bir misillemeymiş algısı oluşturabilir. Lakin, gerçek çok daha derin ve kompleks olarak karşımızda. Milli bir zeka ve akılla en ince ayrıntısına kadar tüm olasılıkları hesaplayarak, cesur bir şekilde ifade etmemiz lazım.

Şimdi saldırıyı şu yaptı, adı şuydu, kimliği şuydu… Bunlar savcılığın işidir. Biz resme bakalım. PKK tarafından, onun Suriye kolu PYD/YPG tarafından yapıldığı açıklandı. Daha doğru tabirle ise PYD’ye ihale edildi. Uluslararası ilişkilerde “Proxy War- Vekaletler Savaşı” denilen bir tabir vardır. Bir ülkenin savaşını başka bir güce yaptırmasına denilir. Bu bazen bir devlet olur, bazen şimdiki olaydaki gibi bir terör örgütü olur. Bazen de Irak Savaşı’nda da gördük, ABD özel askeri şirketlerden de yararlandı. O yüzden tetiği çeken ele, o işi kim verdi ve neyi amaçlıyordu diye sormamız gerekiyor?

Nurgül Yılmaz: IŞİD (DAEŞ), PYD, PKK, El KAİDE terör örgütlerinin hedefinde sürekli Türkiye var. Neden Türkiye?

Ozan Erdem : 2013 Reyhanlı, Temmuz 2015 Urfa-Suruç, Ekim 2015 Ankara Garı, Ocak 2016 Sultanahmet ve geçen hafta 17 Şubat 2016 Ankara’da askeri servis aracına yapılan saldırı. Hepsinin de failleri farklı. IŞİD’in (DAEŞ’in) işi, Suriye’nin işi, PKK’nın işi. Ama ortak saldırı yapılan ülke Türkiye. O zaman tüm terör örgütleri mi bize düşman ya da tüm bu maşaları tutan el mi aynı diye sorarsak, gerçek azmettireni buluruz. Devlet aklı bunu zaten bilir, zamanı geldiğinde de gereğini yapar.

Nurgül Yılmaz: Ankara Saldırısında verilmek istenen mesaj neydi?

Ozan Erdem: Öncelikle, Başkentte, tam devletin sınır merkezinde, Genelkurmay, TBMM, Kuvvet Komutanlıklarının yakınında böyle bir saldırı olması her şeyden önce psikolojik bir boyut taşır. Türk Devleti zaaf içerisindeymiş algısı oluşturmak içindir. İkincisi, herhangi bir kuruma veya siyasi partiye değil bizzat devletin kendisine bir mesaj olduğu da gayet açıktır. Saldırıyı bir devletin yaptırdığını biliyoruz. Hükümet Sözcüsünün; “Türkiye’ye kimse terör örgütleri üzerinden ayar vermeye kalkmasın” açıklaması da en yetkili ağızdan, olayın arkasında uluslararası bir gücün ve verilmek istenen bir mesajın olduğunu gösteriyor. O halde bunu yorumlarken ilk akla gelen, özellikle de Suudi Arabistan ile anlaşmamız ve jetlerinin İncirlik’e gelecek olması ve birlikte hareket edecek olmamızdan dolayı, Suriye’ye giremezsiniz, uyarısı olarak okuyabiliriz. Devletin sinir merkezlerinde bile istersek bombalar patlatabiliriz, mesajı olarak okuyabiliriz.

Nurgül Yılmaz: Halep ve Musul Türkiye için önemli. Suriye meselesine müdahale edilmeli mi? Türkiye’yi nasıl bir hesabın ve çatışmanın içine çekmeye çalışıyorlar?

Ozan Erdem: Peki ya farklı bir bakış açısıyla bakıp, adı bugünlerde hiç geçmeyen ama tüm bu yaşananlardan en karlı çıkacak devlet olan ve her zaman bu tür saldırıların arkasında, planlamasında eli olan bir devlet, Türk Devleti’ne ve Türk Milleti’nin algısına; “Hadi artık. Bu mücadele, en mahrem yerinizde sizi bombalıyor. Artık, TSK sınırı aşıp, Suriye’ye müdahale etmesi lazım. Sabrınız tükenmedi mi?” dedirtmek istiyor olabilir. Bizi o bataklığa çekmek istiyor da olabilirler.

 Devlet aklı duygularla hareket etmez ama halkın tepkisi ile hükümetler üzerinden farklı planlar yaptırtmaya zorlanabilir ülkeler. Bu savaş masada bitecek. Ve bu masada, Türkiye, Halep ve Musul hattına sahip olmak zorundadır. Yeni dünya düzeninde büyük devletler oyunu nasıl oynuyorsa, Türkiye’de öyle oynamak zorundadır ki oynadığı için ve “Diriliş” gösterdiği için tüm bu saldırılar.

Nurgül Yılmaz:  Türkiye’nin ekonomik büyüme gücü ortada.  Türkiye’yi karıştırmak ve parlamak isteyen bir çok AB ülkesinin tek gayesi Türkiye’nin ekonomisini çökertmek. Bu terör saldırılarının bir başka amacı bu olabilir mi?

Ozan Erdem: Bakın, Tunus’taki Arap Baharı sonrası seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Merzuki, Ankara’daki terör saldırısı için şunu söylüyor: “Türkiye, Sykes-Picot anlaşmasında kendisine biçilen itaatkârlık” rolünü aşarak rol-model oldu. Ekonomik ve sosyal alanlardaki başarısından ve büyük devletlerle yarışmasından dolayı cezalandırılmak amacıyla terör saldırıları aracılığıyla hedef alındı.” diyor. Ve Erdoğan’ı iyi tanıdığını ifade ederek ekliyor: “Halkın yüksek bir demokrasiyle birçok kez seçmiş olduğu yönetimdeki insanları tanıdığım kadarıyla, bu gaddar saldırılar, onların ancak sağlam duruşunu ve güçlerini artıracaktır” diyor. Neye dayanarak söylüyor bunu? Çünkü bizi tanıyor. Osmanlı eyaletlerinden birisi Tunus. O yüzden, bu ülke sadece Türkiye değil ve kökü 90 yıl olan sunî bir devlet değil. 2000 yıldan fazla devlet aklına sahip, koskoca devletlerimizin ve imparatorluklarımızın hafızasına haiz bir devlet.

Nurgül Yılmaz : 24 Kasım’daki Rus uçağını düşürmemiz ve Rusya ile yaşadığımız gerilimin bir cevabı olarak okumak eksik olur o zaman, bu saldırıları.

Ozan Erdem : Evet, olayı Rus uçağının vurulması ve sonrası diye okuyamayız. 1991 Sovyetlerin yıkılışı ve sonrası dünyada oluşan bir boşluğun doldurulması mücadelesi var. Sovyetlerin yıkılışı ile birlikte Soğuk Savaş’ın bitimiyle, yeni dünya düzeninde istihbarat kurumları ve taşeron terör örgütleri eliyle yaşanan bir harita değişmesi, sınırların el değiştirmesi ve hegemonya mücadelesi var. 1990’dan beri ABD’nin Saddam’a müdahalesiyle başlayan yeni bir Ortadoğu devletçikleri oluşturma savaşı var. Özetle, 24 Kasım’dan bugüne olan bir durum değil, içinde olduğumuz durum. Ve son yaşadığımız terör saldırısı.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.