BEL VE BOYUN FITIĞI OLANLAR DİKKAT!

SAĞLIK (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 16.03.2016 - 11:40, Güncelleme: 16.03.2016 - 11:40
 

BEL VE BOYUN FITIĞI OLANLAR DİKKAT!

Günümüzde bilişim teknolojisinin kullanılabilirliğinin artmasıyla masa başı çalışma oranları artış gösterdi.8-10 saat arasındaki masa başı mesailer de insanlarda sağlık sorunlarına sebebiyet vermeye başladı. Bu sağlık sorunlarının başında ise bel ve boyun ağrıları şikayeti geliyor. Beyin Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Alper Ergin Denge Gazetesi okuyucularına bel ve boyun fıtığı hakkında bilgi verdi…
 BEL FITIĞI NEDİR?   Günümüzde sıkça karşılaşılan ve hastalarda duyu kayıplarına kadar etkileri olan bel fıtığının insan vücudunda nasıl oluşum gösterdiği ile röportajımıza başlayan Beyin Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Alper Ergin ; ‘Omurilik; omurga kanalının içinde yer alır ve sağlı sollu belirli kanallardan geçerek bacaklarımıza kollarımıza giden sinir lifleri çıkar. Onlarda kaslara uyarıları vererek bizim hareketlerimizi sağlarlar. Omurga kanalında omurga kemiklerinin arasındaki kıkırdak hem bizim sağa sola dönmemizi, hem de öne eğilip kalkmamızın kolaylaşmasını sağlar. Bu kıkırdak yapılar omurilik tarafından doğru çıkar yani anatomik yerinden dışarıya doğru çıkar. Böyle olduğunda omurilikten bacaklara giden lifler baskı yapabilir. Genellikle sinirin gittiği bölgede ağrı duyulur. Bunun adı da bel fıtığıdır.’ Diyerek hastalığın tıbbi şeklini bizlerle paylaştı.   İLK ÖNCE DUYULARIMIZ KAYBOLUR   Bel fıtığı rahatsızlığının ilk önce duyu organlarımız yoluyla hastaya sinyaller verdiğini belirten Ergin, hangi süreçte cerrahi operasyona gidildiğinden bahsetti ve ekledi ; ‘Bel fıtığında genellikle bacak ağrısı ve bacaklar da uyuşma his edilir. Sinir liflerinin içinde motor liflerini çalıştıran lifler vardır. Hastalarıma her zaman kablo örneğini veririm, bakırlı olan kısımda kasların hareketini sağlayan motor, sinirlerdir. Etrafının plastik kısmı olan yerde duyu sinirleridir. Dokunma, yanma, batma, yere basıyorsanız basma hissi algılamayı sağlayan lifler geçer. Bel fıtığında öncelikle duyusal lifler tahrip oluyor. Yanma, donma hissi olabiliyor. Ayağıma buz kalıbı değdi diyebiliyor hasta ya da bacağıma kaynar su dökülüyor, karıncalar yürüyor, elektrik çarpıyor gibi refleksler his ettiklerini söylüyorlar. Bu yüzden geceleri uykularından uyanıp evin içinde yürüyen ve rahatlamak isteyen hastalar var. Bunlar bel fıtığının göstergesidir. Fıtık başladığı zaman büyümeye başlıyor, geri dönülmesi zor bir süreç başlıyor. Büyüdüğü zamanda motor sinirlere baskı yapmaya başlıyor. O zaman cerrahi sınır gelmiş oluyor. Hasta yürürken ayağını kaldıramıyor, topallamaya başlıyor. Düşük ayak dediğimiz durum artık bizim için önemli bir boyut.’ diyerek vücudunda bu tür sinyalleri his edenlerin doktorlarına gitmelerini önerdi.   FITIĞI TAKLİT EDEN BULGULAR VAR   Bel ve boyun fıtığının hastalarda göstermiş olduğu etkilerin başka rahatsızlıklarında göstergesi olabileceğini belirten Beyin Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Alper Ergin; ‘Fıtık olmayıp, fıtık gibi bulguları olan hastalar için beyin cerrahları, fizik tedavi ya da ortopedi uzmanları ile birlikte hareket edilebilir. Bu anatomiye hakim olan hekim arkadaşlarla bel fıtığı ya da onun tetiklediği bir hastalık olup olmadığını anlaşılabilir. Kişinin kendi başına bel fıtığını tetikleyen ya da bel fıtığının tetiklediği başka bir hastalığı anlayabileceğini çok sanmıyorum. Duruma bel ağrısı olarak baktığımızda toplumda çok fazla bel ağrısı şikayeti olan hasta var. Her bel ağrısı bel fıtığı değildir. Bunların bazıları kasların spazmı oluyor. Hava değişimine bağlı sıcak soğuk farkının bariz olduğu dönemlerde gerçekleşiyor. Kaslar gevşemeyince içerisinde laktik asidi atamıyor. Atamayınca ağrı oluşuyor. Hastaların da çoğu bel fıtığı mıyım diye koşa koşa geliyorlar. Bel fıtığı şüphesinden daha çok hastalarımızın çoğu sakroiliak eklem diz fonksiyonudur. Bunu açarsak; leğen kemiklerimiz ve kuyruk sokumu kemiğimizin arasında bir eklem var; bu eklem çok fazla hareketli bir eklem değildir. Yürürken 1-2 mm hareket yapar. Siyatik sinirle çok yakın komşuluğu vardır. Öne eğilerek çalışanlarda, uzun süre oturarak çalışanlarda sakroiliak eklem bozuluyor. Bozulduğunda siyatik siniri uyarıyor ve aynı bel fıtığını taklit eden bulgular görülüyor. Hasta yine aynı şikayetlerle doktoruna başvuruyor. Bu ayrım muayene ile anlaşılır ama en garantili yol tabi ki hastanın MR’ını çekmektir.’ dedi.   FİZYOLOJİK ETKEN UNUTULMAMALI Kişilerin doğuştan fizyolojik yapılarından kaynaklanan bel ve boyun fıtığı adaylıklarını da Dr. Ergin’in yorumu şu yönde oldu; ‘Herkesin vücut yapısı farklıdır, kimimizin uzun incedir, kimisi kısa boylu ve tıknazdır. Bel fıtığı atletik vücutlu kişilerde az görülmekle birlikte genellikle ince yapılı ve uzun boylu olan insanlarda fizyolojik yapıdan kaynaklandığı için bel fıtığı, boyun fıtığı ve omurga rahatsızlıkları daha fazladır. Omurga uzuyor ama kaslar ona yeterince modüle olamıyor; kısa boylu birinden ömür boyu daha çok eğiliyorlar. Bana gelen hastalar genellikle oturarak istihdam eden kesimler çünkü oturarak çalıştıkça yükü bölüşen eklemler devre dışı oluyor. Tüm gövdenin yükü sadece omurganın üzerinde oluyor. Buda fıtık oluşma riskini arttırıyor. Hepimizin zaman zaman yanlış olarak uyguladığı bir hareket vardır ki o da öne eğilme hareketidir. Omurga dik durmaya programlanmış bir sistemdir. Öne eğilmiş şekilde durduğumuzda vücudun tüm ağırlık merkezi değişiyor. Yerden kağıt dahi alacak olsak mutlaka dizlerimizi bükerek almamız gerekiyor. Uzun süreli oturarak çalışanlar 20 dakikada bir kalkmalı ve birkaç adım atmalıyız. Bel fıtığında korunmanın imkanı var risk faktörlerini azaltarak bunu yapabiliriz. Kilo kontrolü çok önemli ve sabahları uyanma zamanımız geldiğinde hızlı bir şekilde kalkmadan önce yatakta genleşme hareketleri uygulamamız gerekir. Vücudumuzu günlük hayata hazırlayarak ayağa kalkmamız gerekir. Bunun süresi de maksimum 2-3 dakikadır. Hamilelik döneminde leğen kemiğinde açılma oluyor, içinde rahim ve çocuk var. Kemikleri bir arada tutan tüm dar yapıların hepsi genişliyor, bunlar gevşediği zaman vücut biraz daha savunmasız oluyor. Hamile bayanlardan ricam olabildiğince az kilo alarak hamileliklerini tamamlamalarıdır. Hamilelikten önce bir tıp teşhisi konulduysa mümkünse sezaryeni tercih etmelerini öneririm.’ diyerek kilo kontrolünün kişilerin her türlü hastalıktan korunması adına önemli bir faktör olduğunu belirtti.   HAPŞURMA BİLE FITIK İÇİN YETERLİ OLABİLİR   Bel fıtığının tedavisinde fıtığın büyüklüğüne göre tedavi şekli değişir. Hasta da kas spazmları varsa o zaman vücutta ve sırtta tetik noktaları oluşur, o noktaları açmamız gerekiyor. Manuel tedavi ile bunlar açılabilir. Bazı hastalarda diskojenik ağrılar gözükür, yani fıtık var ama çok da büyük değil, ameliyatlık değil ama basıncı fazla. O zamanda diskin etrafındaki sinir uçlarını uyararak ağrı oluşabiliyor. Bu durumda lazer önerilebilir, ozon tedavisi önerilebilir, tamamen diskin basıncını azaltmaya yönelik tedaviler uygulanır. Eğer basınç çok yüksek değilse diskojenik ağrıdan uzaklaşıyorsa fizik tedavi önerilebilir. Hakkı ile yapıldığı sürece çok güzel sonuçlar alınıyor. Ortalama 100 hasta olduğunu varsayarsak bunlardan 2 ya da 3 tanesi cerrahi müdahale görür. Diğer grup ise bu saydığım tedaviler ile kendisini toparlar. Manisa çevresinde sıkça karşılaştığımız bir durumda çıkıkçılara inanılması … Hastalarıma her zaman söylerim doktor olabilmek kolay değil, yıllarca okuyorsunuz, fakülteden mezun oluyorsunuz yine de okumadan bu mesleği sürdüremiyorsunuz; ama hiçbir eğitimi olmayan tıp ehliyeti olmayan kişilere güvenmemeliler. Lazerle 2 dakikalık bir operasyonla hayatına çok rahat devam edebilme ihtimali varken halk tabiri ile fıtığını patlatarak daha kötü sonuçlar ile hayatını devam ettirmemeli insan. Çıkıkçılardan ya da bel çeken kişilerden fayda yerine zarar görüp doktora gelen kişileri ameliyata alıyoruz ama maalesef çok düzgün bir sonuç alamıyoruz. Hasta da güç kaybı yoksa cerrahi operasyona gerek yoktur ama bu her hekimin kendi tecrübesi ve kendi bilgi birikimi ile ilgilidir. Son çare olarak cerrahiye başvururum. Cerrahiden önce yapılabilecek ne varsa önce onu denerim, ben bundan yanayım. Peki ne zaman cerrahi operasyon uyguluyoruz, disk ile omuriliğin arasında posterior logitidunal ligaman dediğimiz bir bağ doku var. Sağlam sert bir doku, bu oluşan fıtığı omurilikten ayıran tek bağ ve ciddi bir bariyer oluşturur. Hastanın hapşırması ile de yırtılabilecek duruma gelir. Ligamanın yırtılması için yıpranması gerekir. Kullanılan çarşaf zamanla yırtılacak duruma gelir, ligaman da günlük olarak yaptığımız bilinçsiz hareketler sonucu bir hapşırma ile ya da bir ıkınma sonucu dahi yırtılabilir. Ligamanın omurilik tarafına fıtık geçmişse o zaman yapılacak tek işlem cerrahi operasyondur. Cerrahi operasyonda zamanlama çok önemlidir, motor sinirler liflere baskı yaptığı zaman hasta birkaç ay o şekilde tedavi sürecini ertelerse o liflerin bir kısmı ölüyor. Biz ameliyatla o fıtığı tamamen temizlesek dahi o sinirin tekrardan canlanması mümkün olmuyor. Bel ağrısını ciddiye alıp bir hekime göstermek lazım. Bu süreçte hekim ile hasta arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır, hasta da hekim kadar üzerine düşeni yapmalı ve kendisini korumalıdır. Hastanın bir kere fıtık ameliyatı olup fıtığı temizletmesiyle birlikte bir daha fıtık olmayacağının garantisi yoktur. Ameliyat olduğu yerden bile tekrar fıtık olabilir.’diyerek çıkıkçılara ya da bel çekicilere inanılmaması gerektiğini bir kez daha belirtti.   HASTA KENDİNİ KORUMALI   Bel fıtığı operasyonu geçiren bir hastanın eğer kendisini dış etkenlerden iyi korumazsa tekrardan bu hastalıkla karşılaşabileceğini dile getiren Beyin Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Alper Ergin; ‘Cerrahi sonrasında hastanın neler yapmaması gerektiğini ısrarla anlatıyoruz;  yatağa yatarken önce yatağa oturun ve o şekilde yan olarak yatın ve asla yüzükoyun yatmayın. Uyurken belki bunu fark edemeyiz ama uyanıkken hiç değilse yüzükoyun yatmamalıyız. Ne kadar sağa sola yatarsak o kadar faydalı. Yan yatmanın omurgaya faydası daha fazladır. Ameliyat sonrası hastalarıma yan yatıp bacak aralarına yastık koymalarını öneririm çok daha rahat uyuyacaklardır. Yerden ne alacaklarsa eğer dizlerini kırmadan asla eğilmesinler. Çorap giymeyi özellikle anlatıyorum çünkü gövdeyi çoraba doğru götürüp öyle giyiyorlar bu tamamen yanlış. Ağır bir şeyi hafif bir şeyin yanına götürmemeliyiz, hafif cismi ağır cismin yanına getirmeliyiz. Gövdemizi kendimize çekip o şekilde giymeliyiz çorabımızı. Bel ve boyun ağrısı çeken hastalarımızın yazın fazla bir sorunu olmaz ama ilkbahar ve sonbahar bizim için daha yoğun geçer. Kalın giyiniyorsunuz fazla geliyor terliyorsunuz, hava rüzgarlı oluyor üşütüyorsunuz; aynı şekilde ince giyiniyoruz yine üşütüyoruz. Bundan dolayı bahar aylarına dikkat etmemiz gerekir.’ diyerek bu tür rahatsızlıkları his eden herkesin hekimine başvurması gerektiği uyarısını yaptı.
Günümüzde bilişim teknolojisinin kullanılabilirliğinin artmasıyla masa başı çalışma oranları artış gösterdi.8-10 saat arasındaki masa başı mesailer de insanlarda sağlık sorunlarına sebebiyet vermeye başladı. Bu sağlık sorunlarının başında ise bel ve boyun ağrıları şikayeti geliyor. Beyin Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Alper Ergin Denge Gazetesi okuyucularına bel ve boyun fıtığı hakkında bilgi verdi…
 BEL FITIĞI NEDİR?

 

Günümüzde sıkça karşılaşılan ve hastalarda duyu kayıplarına kadar etkileri olan bel fıtığının insan vücudunda nasıl oluşum gösterdiği ile röportajımıza başlayan Beyin Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Alper Ergin ; ‘Omurilik; omurga kanalının içinde yer alır ve sağlı sollu belirli kanallardan geçerek bacaklarımıza kollarımıza giden sinir lifleri çıkar. Onlarda kaslara uyarıları vererek bizim hareketlerimizi sağlarlar. Omurga kanalında omurga kemiklerinin arasındaki kıkırdak hem bizim sağa sola dönmemizi, hem de öne eğilip kalkmamızın kolaylaşmasını sağlar. Bu kıkırdak yapılar omurilik tarafından doğru çıkar yani anatomik yerinden dışarıya doğru çıkar. Böyle olduğunda omurilikten bacaklara giden lifler baskı yapabilir. Genellikle sinirin gittiği bölgede ağrı duyulur. Bunun adı da bel fıtığıdır.’ Diyerek hastalığın tıbbi şeklini bizlerle paylaştı.

 

İLK ÖNCE DUYULARIMIZ KAYBOLUR

 

Bel fıtığı rahatsızlığının ilk önce duyu organlarımız yoluyla hastaya sinyaller verdiğini belirten Ergin, hangi süreçte cerrahi operasyona gidildiğinden bahsetti ve ekledi ; ‘Bel fıtığında genellikle bacak ağrısı ve bacaklar da uyuşma his edilir. Sinir liflerinin içinde motor liflerini çalıştıran lifler vardır. Hastalarıma her zaman kablo örneğini veririm, bakırlı olan kısımda kasların hareketini sağlayan motor, sinirlerdir. Etrafının plastik kısmı olan yerde duyu sinirleridir. Dokunma, yanma, batma, yere basıyorsanız basma hissi algılamayı sağlayan lifler geçer. Bel fıtığında öncelikle duyusal lifler tahrip oluyor. Yanma, donma hissi olabiliyor. Ayağıma buz kalıbı değdi diyebiliyor hasta ya da bacağıma kaynar su dökülüyor, karıncalar yürüyor, elektrik çarpıyor gibi refleksler his ettiklerini söylüyorlar. Bu yüzden geceleri uykularından uyanıp evin içinde yürüyen ve rahatlamak isteyen hastalar var. Bunlar bel fıtığının göstergesidir. Fıtık başladığı zaman büyümeye başlıyor, geri dönülmesi zor bir süreç başlıyor. Büyüdüğü zamanda motor sinirlere baskı yapmaya başlıyor. O zaman cerrahi sınır gelmiş oluyor. Hasta yürürken ayağını kaldıramıyor, topallamaya başlıyor. Düşük ayak dediğimiz durum artık bizim için önemli bir boyut.’ diyerek vücudunda bu tür sinyalleri his edenlerin doktorlarına gitmelerini önerdi.

 

FITIĞI TAKLİT EDEN BULGULAR VAR

 

Bel ve boyun fıtığının hastalarda göstermiş olduğu etkilerin başka rahatsızlıklarında göstergesi olabileceğini belirten Beyin Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Alper Ergin; ‘Fıtık olmayıp, fıtık gibi bulguları olan hastalar için beyin cerrahları, fizik tedavi ya da ortopedi uzmanları ile birlikte hareket edilebilir. Bu anatomiye hakim olan hekim arkadaşlarla bel fıtığı ya da onun tetiklediği bir hastalık olup olmadığını anlaşılabilir. Kişinin kendi başına bel fıtığını tetikleyen ya da bel fıtığının tetiklediği başka bir hastalığı anlayabileceğini çok sanmıyorum. Duruma bel ağrısı olarak baktığımızda toplumda çok fazla bel ağrısı şikayeti olan hasta var. Her bel ağrısı bel fıtığı değildir. Bunların bazıları kasların spazmı oluyor. Hava değişimine bağlı sıcak soğuk farkının bariz olduğu dönemlerde gerçekleşiyor. Kaslar gevşemeyince içerisinde laktik asidi atamıyor. Atamayınca ağrı oluşuyor. Hastaların da çoğu bel fıtığı mıyım diye koşa koşa geliyorlar. Bel fıtığı şüphesinden daha çok hastalarımızın çoğu sakroiliak eklem diz fonksiyonudur. Bunu açarsak; leğen kemiklerimiz ve kuyruk sokumu kemiğimizin arasında bir eklem var; bu eklem çok fazla hareketli bir eklem değildir. Yürürken 1-2 mm hareket yapar. Siyatik sinirle çok yakın komşuluğu vardır. Öne eğilerek çalışanlarda, uzun süre oturarak çalışanlarda sakroiliak eklem bozuluyor. Bozulduğunda siyatik siniri uyarıyor ve aynı bel fıtığını taklit eden bulgular görülüyor. Hasta yine aynı şikayetlerle doktoruna başvuruyor. Bu ayrım muayene ile anlaşılır ama en garantili yol tabi ki hastanın MR’ını çekmektir.’ dedi.

 

FİZYOLOJİK ETKEN UNUTULMAMALI

Kişilerin doğuştan fizyolojik yapılarından kaynaklanan bel ve boyun fıtığı adaylıklarını da Dr. Ergin’in yorumu şu yönde oldu; ‘Herkesin vücut yapısı farklıdır, kimimizin uzun incedir, kimisi kısa boylu ve tıknazdır. Bel fıtığı atletik vücutlu kişilerde az görülmekle birlikte genellikle ince yapılı ve uzun boylu olan insanlarda fizyolojik yapıdan kaynaklandığı için bel fıtığı, boyun fıtığı ve omurga rahatsızlıkları daha fazladır. Omurga uzuyor ama kaslar ona yeterince modüle olamıyor; kısa boylu birinden ömür boyu daha çok eğiliyorlar. Bana gelen hastalar genellikle oturarak istihdam eden kesimler çünkü oturarak çalıştıkça yükü bölüşen eklemler devre dışı oluyor. Tüm gövdenin yükü sadece omurganın üzerinde oluyor. Buda fıtık oluşma riskini arttırıyor. Hepimizin zaman zaman yanlış olarak uyguladığı bir hareket vardır ki o da öne eğilme hareketidir. Omurga dik durmaya programlanmış bir sistemdir. Öne eğilmiş şekilde durduğumuzda vücudun tüm ağırlık merkezi değişiyor. Yerden kağıt dahi alacak olsak mutlaka dizlerimizi bükerek almamız gerekiyor. Uzun süreli oturarak çalışanlar 20 dakikada bir kalkmalı ve birkaç adım atmalıyız. Bel fıtığında korunmanın imkanı var risk faktörlerini azaltarak bunu yapabiliriz. Kilo kontrolü çok önemli ve sabahları uyanma zamanımız geldiğinde hızlı bir şekilde kalkmadan önce yatakta genleşme hareketleri uygulamamız gerekir. Vücudumuzu günlük hayata hazırlayarak ayağa kalkmamız gerekir. Bunun süresi de maksimum 2-3 dakikadır. Hamilelik döneminde leğen kemiğinde açılma oluyor, içinde rahim ve çocuk var. Kemikleri bir arada tutan tüm dar yapıların hepsi genişliyor, bunlar gevşediği zaman vücut biraz daha savunmasız oluyor. Hamile bayanlardan ricam olabildiğince az kilo alarak hamileliklerini tamamlamalarıdır. Hamilelikten önce bir tıp teşhisi konulduysa mümkünse sezaryeni tercih etmelerini öneririm.’ diyerek kilo kontrolünün kişilerin her türlü hastalıktan korunması adına önemli bir faktör olduğunu belirtti.

 

HAPŞURMA BİLE FITIK İÇİN YETERLİ OLABİLİR

 

Bel fıtığının tedavisinde fıtığın büyüklüğüne göre tedavi şekli değişir. Hasta da kas spazmları varsa o zaman vücutta ve sırtta tetik noktaları oluşur, o noktaları açmamız gerekiyor. Manuel tedavi ile bunlar açılabilir. Bazı hastalarda diskojenik ağrılar gözükür, yani fıtık var ama çok da büyük değil, ameliyatlık değil ama basıncı fazla. O zamanda diskin etrafındaki sinir uçlarını uyararak ağrı oluşabiliyor. Bu durumda lazer önerilebilir, ozon tedavisi önerilebilir, tamamen diskin basıncını azaltmaya yönelik tedaviler uygulanır. Eğer basınç çok yüksek değilse diskojenik ağrıdan uzaklaşıyorsa fizik tedavi önerilebilir. Hakkı ile yapıldığı sürece çok güzel sonuçlar alınıyor. Ortalama 100 hasta olduğunu varsayarsak bunlardan 2 ya da 3 tanesi cerrahi müdahale görür. Diğer grup ise bu saydığım tedaviler ile kendisini toparlar. Manisa çevresinde sıkça karşılaştığımız bir durumda çıkıkçılara inanılması … Hastalarıma her zaman söylerim doktor olabilmek kolay değil, yıllarca okuyorsunuz, fakülteden mezun oluyorsunuz yine de okumadan bu mesleği sürdüremiyorsunuz; ama hiçbir eğitimi olmayan tıp ehliyeti olmayan kişilere güvenmemeliler. Lazerle 2 dakikalık bir operasyonla hayatına çok rahat devam edebilme ihtimali varken halk tabiri ile fıtığını patlatarak daha kötü sonuçlar ile hayatını devam ettirmemeli insan. Çıkıkçılardan ya da bel çeken kişilerden fayda yerine zarar görüp doktora gelen kişileri ameliyata alıyoruz ama maalesef çok düzgün bir sonuç alamıyoruz.

Hasta da güç kaybı yoksa cerrahi operasyona gerek yoktur ama bu her hekimin kendi tecrübesi ve kendi bilgi birikimi ile ilgilidir. Son çare olarak cerrahiye başvururum. Cerrahiden önce yapılabilecek ne varsa önce onu denerim, ben bundan yanayım. Peki ne zaman cerrahi operasyon uyguluyoruz, disk ile omuriliğin arasında posterior logitidunal ligaman dediğimiz bir bağ doku var. Sağlam sert bir doku, bu oluşan fıtığı omurilikten ayıran tek bağ ve ciddi bir bariyer oluşturur. Hastanın hapşırması ile de yırtılabilecek duruma gelir. Ligamanın yırtılması için yıpranması gerekir. Kullanılan çarşaf zamanla yırtılacak duruma gelir, ligaman da günlük olarak yaptığımız bilinçsiz hareketler sonucu bir hapşırma ile ya da bir ıkınma sonucu dahi yırtılabilir. Ligamanın omurilik tarafına fıtık geçmişse o zaman yapılacak tek işlem cerrahi operasyondur. Cerrahi operasyonda zamanlama çok önemlidir, motor sinirler liflere baskı yaptığı zaman hasta birkaç ay o şekilde tedavi sürecini ertelerse o liflerin bir kısmı ölüyor. Biz ameliyatla o fıtığı tamamen temizlesek dahi o sinirin tekrardan canlanması mümkün olmuyor. Bel ağrısını ciddiye alıp bir hekime göstermek lazım. Bu süreçte hekim ile hasta arasında çok iyi bir iletişim olmalıdır, hasta da hekim kadar üzerine düşeni yapmalı ve kendisini korumalıdır. Hastanın bir kere fıtık ameliyatı olup fıtığı temizletmesiyle birlikte bir daha fıtık olmayacağının garantisi yoktur. Ameliyat olduğu yerden bile tekrar fıtık olabilir.’diyerek çıkıkçılara ya da bel çekicilere inanılmaması gerektiğini bir kez daha belirtti.

 

HASTA KENDİNİ KORUMALI

 

Bel fıtığı operasyonu geçiren bir hastanın eğer kendisini dış etkenlerden iyi korumazsa tekrardan bu hastalıkla karşılaşabileceğini dile getiren Beyin Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Alper Ergin; ‘Cerrahi sonrasında hastanın neler yapmaması gerektiğini ısrarla anlatıyoruz;  yatağa yatarken önce yatağa oturun ve o şekilde yan olarak yatın ve asla yüzükoyun yatmayın. Uyurken belki bunu fark edemeyiz ama uyanıkken hiç değilse yüzükoyun yatmamalıyız. Ne kadar sağa sola yatarsak o kadar faydalı. Yan yatmanın omurgaya faydası daha fazladır. Ameliyat sonrası hastalarıma yan yatıp bacak aralarına yastık koymalarını öneririm çok daha rahat uyuyacaklardır. Yerden ne alacaklarsa eğer dizlerini kırmadan asla eğilmesinler. Çorap giymeyi özellikle anlatıyorum çünkü gövdeyi çoraba doğru götürüp öyle giyiyorlar bu tamamen yanlış. Ağır bir şeyi hafif bir şeyin yanına götürmemeliyiz, hafif cismi ağır cismin yanına getirmeliyiz. Gövdemizi kendimize çekip o şekilde giymeliyiz çorabımızı. Bel ve boyun ağrısı çeken hastalarımızın yazın fazla bir sorunu olmaz ama ilkbahar ve sonbahar bizim için daha yoğun geçer. Kalın giyiniyorsunuz fazla geliyor terliyorsunuz, hava rüzgarlı oluyor üşütüyorsunuz; aynı şekilde ince giyiniyoruz yine üşütüyoruz. Bundan dolayı bahar aylarına dikkat etmemiz gerekir.’ diyerek bu tür rahatsızlıkları his eden herkesin hekimine başvurması gerektiği uyarısını yaptı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.