TEDAVİ EDİLEN BÖBREK TAŞLARINIZ 5 YIL İÇERİSİNDE TEKRARLAYABİLİR!

SAĞLIK (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.08.2017 - 10:03, Güncelleme: 28.08.2017 - 10:03
 

TEDAVİ EDİLEN BÖBREK TAŞLARINIZ 5 YIL İÇERİSİNDE TEKRARLAYABİLİR!

Üroloji Uzmanı Op. Dr. Özgür Koç, tedavi edilen böbrek taşlarının 5 yıl içerisinde yüzde 50 yeniden tekrarlayabileceğini söyledi. 
Türkiye’de ortalama olarak bölge ve iklime göre değişmekle birlikte yüzde 10 oranında böbrek taşı hastalığının görüldüğünü ifade eden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Özgür Koç, ürolojide üriner enfeksiyonlar ve prostat hastalıklarından sonra en sık görülen 3’üncü hastalık olduğunu söyledi. Bir defa böbrek taşı oluştuysa 5 yıl içinde yüzde 50 yeniden oluşabileceğinin altını çizen Özgür Koç, “Genetik yatkınlık, soy, ırk, erkek cinsiyeti, coğrafi bölge, iklim, meslek ve beslenme taş oluşumunda önemli faktörlerdir. Beslenmede günlük sıvı alımı, diyet ve alkol alışkanlığı önemlidir. Düşük sıvı alımı, proteinden veya yeşil sebze, kakao, kola gibi gıdalardan, ya da karbonhidrattan zengin tek taraflı beslenme, aşırı tuz tüketimi kalsiyum taşı açısından, protein ve alkol alımı ürik asit taşı açısından riskli bir beslenme şeklidir. Bunun aksine örneğin balık yağından zengin beslendikleri için Eskimolarda taş hastalığı görülmemektedir” diye konuştu. Tanısının çoğu kez başka bir sebeple istenilen batın ultrasonografide tesadüfen ortaya çıktığını belirten Koç, “İki ana belirtisi vardır. Lomber ağrı ve hematüri. Lomber ağrı künt vasıflı veya kolik tarzında şiddetli olabilir. Taş hastalığında ağrı, genellikle kaburgaların altından başlayıp sırttan öne, kasıklara doğru vuran şiddetli ağrı şeklindedir. Genellikle hastayı kıvrandıracak kadar şiddetlidir. Çoğunlukla bulantı kusma da görülmektedir. Taşın lokalizasyonu alt üriner sistemdeyse idrarda yanma, sık idrara çıkma, aniden idrara sıkışma, az miktarda idrar yapma veya hiç idrar yapamama gibi belirtilerde verebilmektedir” dedi. Üriner sistem taş tanısını kesin koyabilmek için radyolojik yöntemlere başvurulduğunu ifade eden Op. Dr. Koç, “Böbrek, üreter, mesane radyografileri incelemenin başlangıcında yapılan ilk rutin radyografilerdir. DÜSG’de taşlar yüzde 85-90 oranında görülür. Çoğunlukla DÜSG ve USG kombinasyonu tanıda yeterlidir. Ancak daha ayrıntılı incelemelerde IVP ve tomografi kullanılmaktadır. Taş hastalığında tedavi çok farklılık göstermektedir. Bazı hastalara hiçbir şey yapılmazken, bazı hastalara taş kırma ya da acil olarak cerrahi tedavi uygulanabilir. Taş cerrahisinde uygun yönteme karar vermek için taşın yerine, taş boyutuna ve yüküne, hastanın genel durumuna, taşın yapısına, radyoopak oluşuna, üriner sistemin durumuna, eldeki teknolojik imkanlara ve cerrahın becerisine bakılır” şeklinde konuştu. Türkiye’de ortalama olarak bölge ve iklime göre değişmekle birlikte yüzde 10 oranında böbrek taşı hastalığının görüldüğünü ifade eden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Özgür Koç, ürolojide üriner enfeksiyonlar ve prostat hastalıklarından sonra en sık görülen 3’üncü hastalık olduğunu söyledi. Bir defa böbrek taşı oluştuysa 5 yıl içinde yüzde 50 yeniden oluşabileceğinin altını çizen Özgür Koç, “Genetik yatkınlık, soy, ırk, erkek cinsiyeti, coğrafi bölge, iklim, meslek ve beslenme taş oluşumunda önemli faktörlerdir. Beslenmede günlük sıvı alımı, diyet ve alkol alışkanlığı önemlidir. Düşük sıvı alımı, proteinden veya yeşil sebze, kakao, kola gibi gıdalardan, ya da karbonhidrattan zengin tek taraflı beslenme, aşırı tuz tüketimi kalsiyum taşı açısından, protein ve alkol alımı ürik asit taşı açısından riskli bir beslenme şeklidir. Bunun aksine örneğin balık yağından zengin beslendikleri için Eskimolarda taş hastalığı görülmemektedir” diye konuştu. Tanısının çoğu kez başka bir sebeple istenilen batın ultrasonografide tesadüfen ortaya çıktığını belirten Koç, “İki ana belirtisi vardır. Lomber ağrı ve hematüri. Lomber ağrı künt vasıflı veya kolik tarzında şiddetli olabilir. Taş hastalığında ağrı, genellikle kaburgaların altından başlayıp sırttan öne, kasıklara doğru vuran şiddetli ağrı şeklindedir. Genellikle hastayı kıvrandıracak kadar şiddetlidir. Çoğunlukla bulantı kusma da görülmektedir. Taşın lokalizasyonu alt üriner sistemdeyse idrarda yanma, sık idrara çıkma, aniden idrara sıkışma, az miktarda idrar yapma veya hiç idrar yapamama gibi belirtilerde verebilmektedir” dedi. Üriner sistem taş tanısını kesin koyabilmek için radyolojik yöntemlere başvurulduğunu ifade eden Op. Dr. Koç, “Böbrek, üreter, mesane radyografileri incelemenin başlangıcında yapılan ilk rutin radyografilerdir. DÜSG’de taşlar yüzde 85-90 oranında görülür. Çoğunlukla DÜSG ve USG kombinasyonu tanıda yeterlidir. Ancak daha ayrıntılı incelemelerde IVP ve tomografi kullanılmaktadır. Taş hastalığında tedavi çok farklılık göstermektedir. Bazı hastalara hiçbir şey yapılmazken, bazı hastalara taş kırma ya da acil olarak cerrahi tedavi uygulanabilir. Taş cerrahisinde uygun yönteme karar vermek için taşın yerine, taş boyutuna ve yüküne, hastanın genel durumuna, taşın yapısına, radyoopak oluşuna, üriner sistemin durumuna, eldeki teknolojik imkanlara ve cerrahın becerisine bakılır” şeklinde konuştu.
Üroloji Uzmanı Op. Dr. Özgür Koç, tedavi edilen böbrek taşlarının 5 yıl içerisinde yüzde 50 yeniden tekrarlayabileceğini söyledi. 
Türkiye’de ortalama olarak bölge ve iklime göre değişmekle birlikte yüzde 10 oranında böbrek taşı hastalığının görüldüğünü ifade eden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Özgür Koç, ürolojide üriner enfeksiyonlar ve prostat hastalıklarından sonra en sık görülen 3’üncü hastalık olduğunu söyledi. Bir defa böbrek taşı oluştuysa 5 yıl içinde yüzde 50 yeniden oluşabileceğinin altını çizen Özgür Koç, “Genetik yatkınlık, soy, ırk, erkek cinsiyeti, coğrafi bölge, iklim, meslek ve beslenme taş oluşumunda önemli faktörlerdir. Beslenmede günlük sıvı alımı, diyet ve alkol alışkanlığı önemlidir. Düşük sıvı alımı, proteinden veya yeşil sebze, kakao, kola gibi gıdalardan, ya da karbonhidrattan zengin tek taraflı beslenme, aşırı tuz tüketimi kalsiyum taşı açısından, protein ve alkol alımı ürik asit taşı açısından riskli bir beslenme şeklidir. Bunun aksine örneğin balık yağından zengin beslendikleri için Eskimolarda taş hastalığı görülmemektedir” diye konuştu.

Tanısının çoğu kez başka bir sebeple istenilen batın ultrasonografide tesadüfen ortaya çıktığını belirten Koç, “İki ana belirtisi vardır. Lomber ağrı ve hematüri. Lomber ağrı künt vasıflı veya kolik tarzında şiddetli olabilir. Taş hastalığında ağrı, genellikle kaburgaların altından başlayıp sırttan öne, kasıklara doğru vuran şiddetli ağrı şeklindedir. Genellikle hastayı kıvrandıracak kadar şiddetlidir. Çoğunlukla bulantı kusma da görülmektedir. Taşın lokalizasyonu alt üriner sistemdeyse idrarda yanma, sık idrara çıkma, aniden idrara sıkışma, az miktarda idrar yapma veya hiç idrar yapamama gibi belirtilerde verebilmektedir” dedi.

Üriner sistem taş tanısını kesin koyabilmek için radyolojik yöntemlere başvurulduğunu ifade eden Op. Dr. Koç, “Böbrek, üreter, mesane radyografileri incelemenin başlangıcında yapılan ilk rutin radyografilerdir. DÜSG’de taşlar yüzde 85-90 oranında görülür. Çoğunlukla DÜSG ve USG kombinasyonu tanıda yeterlidir. Ancak daha ayrıntılı incelemelerde IVP ve tomografi kullanılmaktadır. Taş hastalığında tedavi çok farklılık göstermektedir. Bazı hastalara hiçbir şey yapılmazken, bazı hastalara taş kırma ya da acil olarak cerrahi tedavi uygulanabilir. Taş cerrahisinde uygun yönteme karar vermek için taşın yerine, taş boyutuna ve yüküne, hastanın genel durumuna, taşın yapısına, radyoopak oluşuna, üriner sistemin durumuna, eldeki teknolojik imkanlara ve cerrahın becerisine bakılır” şeklinde konuştu.

Türkiye’de ortalama olarak bölge ve iklime göre değişmekle birlikte yüzde 10 oranında böbrek taşı hastalığının görüldüğünü ifade eden Üroloji Uzmanı Op. Dr. Özgür Koç, ürolojide üriner enfeksiyonlar ve prostat hastalıklarından sonra en sık görülen 3’üncü hastalık olduğunu söyledi. Bir defa böbrek taşı oluştuysa 5 yıl içinde yüzde 50 yeniden oluşabileceğinin altını çizen Özgür Koç, “Genetik yatkınlık, soy, ırk, erkek cinsiyeti, coğrafi bölge, iklim, meslek ve beslenme taş oluşumunda önemli faktörlerdir. Beslenmede günlük sıvı alımı, diyet ve alkol alışkanlığı önemlidir. Düşük sıvı alımı, proteinden veya yeşil sebze, kakao, kola gibi gıdalardan, ya da karbonhidrattan zengin tek taraflı beslenme, aşırı tuz tüketimi kalsiyum taşı açısından, protein ve alkol alımı ürik asit taşı açısından riskli bir beslenme şeklidir. Bunun aksine örneğin balık yağından zengin beslendikleri için Eskimolarda taş hastalığı görülmemektedir” diye konuştu.

Tanısının çoğu kez başka bir sebeple istenilen batın ultrasonografide tesadüfen ortaya çıktığını belirten Koç, “İki ana belirtisi vardır. Lomber ağrı ve hematüri. Lomber ağrı künt vasıflı veya kolik tarzında şiddetli olabilir. Taş hastalığında ağrı, genellikle kaburgaların altından başlayıp sırttan öne, kasıklara doğru vuran şiddetli ağrı şeklindedir. Genellikle hastayı kıvrandıracak kadar şiddetlidir. Çoğunlukla bulantı kusma da görülmektedir. Taşın lokalizasyonu alt üriner sistemdeyse idrarda yanma, sık idrara çıkma, aniden idrara sıkışma, az miktarda idrar yapma veya hiç idrar yapamama gibi belirtilerde verebilmektedir” dedi.

Üriner sistem taş tanısını kesin koyabilmek için radyolojik yöntemlere başvurulduğunu ifade eden Op. Dr. Koç, “Böbrek, üreter, mesane radyografileri incelemenin başlangıcında yapılan ilk rutin radyografilerdir. DÜSG’de taşlar yüzde 85-90 oranında görülür. Çoğunlukla DÜSG ve USG kombinasyonu tanıda yeterlidir. Ancak daha ayrıntılı incelemelerde IVP ve tomografi kullanılmaktadır. Taş hastalığında tedavi çok farklılık göstermektedir. Bazı hastalara hiçbir şey yapılmazken, bazı hastalara taş kırma ya da acil olarak cerrahi tedavi uygulanabilir. Taş cerrahisinde uygun yönteme karar vermek için taşın yerine, taş boyutuna ve yüküne, hastanın genel durumuna, taşın yapısına, radyoopak oluşuna, üriner sistemin durumuna, eldeki teknolojik imkanlara ve cerrahın becerisine bakılır” şeklinde konuştu.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.