MİKE'NİN FOTOĞRAFLARI!

"- Birbirimize saygılı olma konusunda 3 tip temel hatamız var... 

Avrupa’da yasayan vatandaşımız, orada yerlere çöp atmıyor ama Kapıkule’den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya başlıyor. Niye burada böyle yapıyorsun diye sorulduğunda, herkes böyle yapıyor diyor. Kendi fikri olmayan insanin duruma göre hareket etmesidir bu. 

İkinci hatamız, adama göre davranmamız. Karsımızdaki adam iri yarıysa, 'buyur abi', diyoruz, ufak tefekse, 'ne var lan!' diyoruz. Oysa ki, insanların onuru birbirine eşittir. 

Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak. Keyfimiz yerindeyse eve girerken 'merhaba millet' diyoruz, değilse surat asıyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasın insanlara saygılı davranmak zorundayız.

Diyorum ki, yerdeki ekmeğe saygılı olma konusunda ülkemde mutabakat var, kimse basamaz, ayağıyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara. 

Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet değil mi?”
 
Profesör Üstün Dökmen’in bu yazısını sizlerle paylaştıktan sonra, asıl konuya gelmek istiyorum.
 
Tayvanlı bir iş adamı. Mike.
 
Yaklaşık 2 yıl önce tanıştık.
 
Birbirinden uzak ülkelerde yaşamamıza rağmen çok samimi ve sıcak bir dostluğumuz var.
 
Aslında sadece Mike değil, tanıdığım diğer Tayvanlılarda güler yüzlülüğü, dostluğu, hoşgörüyü, sadakati… daha birçok hasret kaldığımız duyguları gördüm. En önemlisi insana saygıyı fazlasıyla gördüm.
 
İnsana saygının en güzel örneğini, Mike’nin paylaştığı fotoğraflarda hissettim.
Ve bunu da sizinle paylaşmak istedim.
 
Geçtiğimiz gün Mike ile sohbet ederken, uzun zamandır aklıma takılan soruyu sordum.
 
Çünkü dikkatimi çeken bir şey vardı.
 
Mike’nin açık alanlarda, toplum içerisinde çektiği fotoğraf karelerine giren tüm insanların yüzleri kapatılmış.
 
Belli ki sadece yakın arkadaşlarının yüzleri açık.
 
Bu fotoğraflar bana ilginç geldi ve nihayet o soruyu sordum.
 
“Mike! Senin fotoğraflarında genellikle başkalarının yüzleri kapalıdır. Sosyal medya profil fotoğrafında bile insanların yüzü kapalı. Bunun nedeni nedir?”
 
Mike, aslında verdiği cevapla 'insana saygı'yı o fotoğraflarla çok basit anlattı;
 
“Başkalarının gizlilik haklarına saygı duyuyorum. Çünkü o insanları tanımıyorum. Onlar benim arkadaşlarım değiller.”
 
Bu duyarlılık çok hoşuma gitti ve tekrar sordum.
 
“Bu çok hoş bir davranış. Peki, ülkenizde herkes bunu yapar mı?”
 
Mike; “Evet. Özellikle fotoğraf kamuya açık alanlarda çekilirse herkes bunu yapar. Her zaman saygı!”
 
Konuyu daha fazla uzatmanın veya detaylandırmanın anlamı yok sanırım.
 
Mike’nin fotoğrafları, insana saygıyı en iyi ve en basit şekilde anlatmış oldu.
 
Bir fotoğraf karesine bile ‘insana saygı’ anlamını yükleyen saygıdeğer insanlar…

Onlar 'önemsiz' diyebileceğimiz bir fotoğraf karesinde bile 'insana saygı' gösteriyorsa, sanırım biz daha çok mesafe kat etmeliyiz.
 
Sadece biraz düşünmeliyiz. (Ben de dahil.)
 
İnsana gerçek anlamda ne kadar saygılıyız?
 
Sosyal medya bağımlısı bir ülke olduğumuz aşikar. Her anımızı, her dakikamızı; evde, işte, yemekte, kafede, sokakta, sinemada, plajda; içtiğimiz kahveyi, yediğimiz yemeği… anın tadını henüz kendimiz çıkaramamışken çektiğimiz fotoğraflar ne kadar ‘insana saygı’ barındırıyor?
 
İnsana saygı, kendimize saygıdır.
 
Mike’nin insana saygısı, benim ona daha fazla saygı duymamı sağladı.