Tarım politikalarına yönelik dikkat çeken açıklamalar

SİYASET (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 14.12.2020 - 09:46, Güncelleme: 14.12.2020 - 09:46
 

Tarım politikalarına yönelik dikkat çeken açıklamalar

Gazetemiz Denge’nin her hafta bir siyasetçiyi ağırladığı Siyasetin Nabzı serisinin 8’nci bölümüne İYİ Parti Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi Grup Başkanvekili Gökhan Köse konuk oldu. Özlem Şahin’in sorularına yanıt veren Başkanvekili Köse, tarım politikaları ve su kaynakları ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Akademik kariyeri ve ticari hayatı nedeniyle tarım ile iç içe olan Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi Grup Başkanvekili Gökhan Köse, tarım politikaları üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Tarım politikalarının istikrarsızlık üzerine kurulu olduğunu ve bu durumun çiftçiyi çıkmaza sürüklediğini savunan Grup Başkanvekili Köse, “İstikrarsızlık ve yüksek girdi maliyeti ile çiftçi ne yapacağını şaşırıyor. Bu sefer çiftçi değişik yollara başvuruyor, arka kapılardan dolaşmaya başlıyor. Değişik yöntemler bulmaya çalışıyor” dedi. İşte İYİ Parti Grupbaşkanvekili Gökhan Köse’nin yerel yönetim hizmetlerine ve tarım politikalarına dair yaptığı dikkat çeken açıklamalardan öne çıkan kısımlar; TARIM, TİCARET VE SİYASETLE İÇ İÇE BİR HAYAT *Gökhan Köse kimdir? -1978 Soma doğumluyum. Evliyim, bir çocuğum var. Ege Üniversitesi gıda mühendisliği mezunuyum. Yine Ege Üniversitesi'nde Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Sistemleri üzerine yüksek lisans yaptım. Anadolu Üniversitesi'nde felsefe bitirdim. Kendime ait inşaat, danışmanlık ve zeytinyağı sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerim var bunun yanında da siyasetle uğraşıyorum. TOPLUMSAL POLİTİKALAR BAŞKAN YARDIMCILIĞINA ATANDI *Siyaset ile nasıl tanıştınız? -Babamdan gelen bir Ülkücü hareket mensupluğu var. Ancak daha önce hiçbir siyasi partiye üye olmamıştım. Milliyetçi Hareket Partisi’nde Siyaset ve Liderlik Okulu’nda eğitim aldım. Orada bir eğitimimi tamamladım. Onun üzerine, İYİ Parti'nin kuruluş aşamasından beri Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener ile beraber hareket ediyoruz. 18 aydır Grup Başkanvekili olarak görev yapıyorum. Geçtiğimiz ay içerisinde de, İYİ Parti Toplumsal Politikalar Başkanı Ünzile Yüksel’in takdirleri ve Genel Başkanımız Meral Akşener’in olurlarıyla Toplumsal Politikalar Başkan Yardımcısı olarak atandım. “EN BÜYÜK SORUN GİRDİ MALİYETLERİ” *Akademik kariyeriniz ve ticari işleriniz nedeniyle tarımla iç içesiniz. Pandemi sürecinde de çiftçilerle bir araya geldiniz. Şuan tarımsal üretim noktasında ne durumdayız? - Manisa, tarım üretiminde Türkiye'deki ilk 5 ilden birisi. Tarımsal ekin potansiyelimiz çok yüksek. Sadece Manisa'ya has olmayan tüm Türkiye’ye has olan sorunlar bizi de etkilemiş durumda. Pandemi öncesinde de sorunlar vardı bir de pandemi yaşanınca sorunlar daha da arttı. Tarım sektöründe en büyük sorun girdi maliyetleri. Mazot, gübre, ilaç vb. şeyler Dolar veya Euro’yla alınıyor. Maalesef girdi maliyetleri yüksek olan bu ürünlerin Türkiye’de üretimi azaldığı için yurt dışından alıyoruz. “VERİMLİLİK ESASLI DESTEKLEME TEŞVİKİ YAPILMASI GEREK” -Girdi maliyetlerinin yanı sıra desteklemelerin orantısız yapılması çok büyük bir sorun oluşturuyor. Mesela çiftçilere dekar bazında destekleme veriliyor ancak 3000 dönümlük büyük bir alanı var diyelim bu çiftçi dekar başına parayı alıyor fakat buradan gerekli verimliliği sağlayamadığı için biz istediğimiz katma değeri elde edemiyoruz. Mesela şöyle düşün bir çiftçi bakarsa bağına bir dönümden 800-900 kilogram kuru üzüm elde edebiliyor. Kötü baktığında 300 kilogram elde ediyor. Şimdi bu üç katı fark aslında ülkenin milli gelirine vurulmuş bir darbe. Bunu ortadan kaldırmak için verimlilik, üretim esaslı bir desteklemeye geçilmesi gerekiyor. O zaman herkes daha kaliteli ürün üretmek için çabalayacak. “DESTEK PROGRAMLARI EN ALTTAKİ ÇİFTÇİYE GİTMİYOR” -Bunun haricinde değişik destek programları var 2006'dan beri uygulanan. Ne yazık ki bunlar, en alttaki çiftçiye gitmiyor. Tarım Bakanlığı sık sık destek programı çıkarıyor; geçenlerde 14. Etabı çıkardı ancak bu destekler hep büyük tesislere gidiyor. Tabii ki büyük tesislerin de desteklenmesi lazım ama onların stratejik öneminin fazla olduğu ürün işleyenlerin bu destek kapsamında olması gerek. “TERSİNE GÖÇÜ HAYATA GEÇİRMEK ZORUNDAYIZ” -En alttaki çiftçiye ulaşılmazsa, çiftçiler refah içinde yaşayamazsa burada fabrikalara işçi olarak çalışmaya giderler. Öyle de oluyor. OSB’ye de işçi lazım ama bu sefer köyler boşalmış oluyor. Kırsal alanın bu derece boşaltılmasının sıkıntısını pandemide gördük. Bu salgında herkes ‘kırsala göçmek lazım’ dedi. Bunun adına Avrupa ‘tersine göç’ demiş ve 25 sene önce bu yönde politikalar oluşturmuşlar. Bu millet de tersine göçü hayata geçirmek zorunda. Ben köylü çocuğuyum her yiyeceğimizi kendimiz yapardık şimdi köylere gidiyorum köy ekmeği yapan kişi sayısı azalmış. Bir köyde marketten salça alınması çokta akılla anlatılacak bir şey değil. “İSTİKRARSIZLIK NEDENİYLE ÇİFTÇİ NE YAPACAĞINI ŞAŞIRIYOR” -Tarım Kredi Kooperatifleri sözde destek veriyor, faizle para veriyor ancak verip vermedikleri belli değil. Ziraat Bankası kendi isteğine göre destek veriyor. Bir sene veriyor, diğer sene ‘desteği kapattım’ diyor. Ürün fiyatları bir sene 9 lira 1 sene 12 oluyor ertesi yıl 10 liraya düşüyor. Bu istikrarsızlık ve yüksek girdi maliyeti ile çiftçi ne yapacağını şaşırıyor. Bu sefer çiftçi değişik yollara başvuruyor, arka kapılardan dolaşmaya başlıyor. Değişik yöntemler bulmaya çalışıyor. “BU ŞEKİLDE BELKİ MİLYARLAR KAYBOLUYOR” * ‘Çiftçi arka kapılardan dolaşıyor’ cümlesini biraz daha açabilir miyiz? -Mesela elinizde zeytin yağı var diyelim. Normalde bu ürünün elde edildikten sonra uygun koşullarda muhafaza edilmesi lazım ki kalite kaybı yaşanmasın. Çünkü şöyle düşünün kalite olarak 08 asite kadar ki yağ diyelim 20 liraysa 08’den 1.5’a kadar olan 18 lira. Şimdi sen elinde 07 asit bir yağı 16 derecede, oksijensiz ortamda hijyenik kron kaplarda muhafaza edersen bir yıl boyunca bunu bütün kalite değerlerini korusun. Ürün 20 lirası ise 20 lira olmaya devam eder. Ama bunu hava geçirgenliği yüksek bir plastik bidona alıp evin bir köşesine koyarsan, oksijenle, güneş ışığında temas ederse hava sıcaklığına dikkat edemezsek değer kaybı yaşanır. Çiftçinin buna dikkat etme şansı yok. Bunun sonucunda bu yağ 1 asite çıkar çiftçinin 2 lira değer kaybı olur. Bu şekilde belki milyarlar kayboluyor. Ülke gelirine büyük bir darbe yaratan bu kaybın engellenmesi için çiftçinin destekli bir şekilde bilinçlendirilmesi lazım. “2050 YILINDA DÜNYAYI CİDDİ BİR AÇLIK VE SUSUZLUK TEHLİKESİ BEKLİYOR” -Çiftçinin köyde kaliteli, verimli bir üretim yapmasına olanak sağlayarak, tersine göçü destekleyen devlet politikası lazım. Bunlar için biz parti olarak çalışmalar yapıyoruz. İnşallah iktidar olduğumuzda tarım konusunda çok ciddi bir şekilde eğileceğiz. Çünkü bizim geleceğimiz tarımda. Hatta dünyanın geleceği tarımda. 2050 yılında dünyayı ciddi bir açlık ve susuzluk tehlikesi bekliyor. 2050’ye az kaldı. Su kaynakları tükeniyor. Tarımsal ürünlerin yetişmesi için su lazım. SU TASARRUFUNA ‘TEŞVİK’ ÖNERİSİ *Manisa’da da son zamanlarsa su kıtlığı gündem oldu. Yetkililer, tasarruflu su kullanmaları için vatandaşları sık sık uyarıyor. -Tabii ki, Manisa'da şu anda su ciddi bir problem. Eskiden 100 metrelerden çıkan sondajlar 300 metreden çıkıyor şu anda. Bunlar ciddi problem. Konu suya gelmişken su ile ilgili söyleyeceklerimi şimdi ifade edeyim. 18 aydır suyla alakalı çeşitli konuşmalarım var. Biz suya zam yapılmasına karşıyız ancak suyun bilinçli tüketim ile de karşıyız. Su, insanın yaşamını devam ettirmesi için gereken temel ögelerden bir tanesi. Hava, su ve toprak bütün canlılar için vazgeçilmez unsurlar ve bunlara Allah tarafından bize sunulmuş imkanlar. Bunları parayla satarak metalaştırmak çok doğru değil. Ancak kıt kaynak olduğu için belli bir ücrete tabi olması çok doğal. 18 ay önce suya ilk zam yapılmaya kalkıldığında dedik ki; “Bir aile ayda 8.3 metreküp su kullanır. Bunu hesap etmiştik ve bu asgari bir rakam. Temel ihtiyaçların karşılanarak bir ayda harcanabilecek su miktarı. İlk 8.3 metreküplük su kullanımı ucuz olsun bu limit aşılırsa pahalı olsun” demiştik. Bu şekilde hem tasarrufa teşvik olur hem de insanların mecbur olduğu su ihtiyacını uygun fiyata satmış oluruz. “BUNU VATANDAŞ VERECEKSE BELEDİYE NE İŞE YARIYOR O ZAMAN?” -Bir su faturasında çeşit çeşit ödeme kalemi var. Örneğin (faturayı gösteriyor) bir hayvan çiftliği sahibi hiç su kullanmamasına rağmen 380 TL fatura kesilmiş. Faturanın temeli; katı atık toplama bedeli yani KAYSÜ’den kaynaklanıyor. Devlet, KAYSÜ ücretinin toplanmasını talep etmiş ancak bunun içeriğini tam yazmamış. Çevre Şehircilik Bakanlığı bir tarifeler çıkartmış. Şimdi bunu büyükşehirlerin uygulaması gerekiyor. Büyükşehirler bunu uygularken aboneleri sınıflandırmış. Kentsel konutlar, kırsaldaki konutlar, lokantalar gibi gruplar yapmışlar ve bunlara bir fiyatlar çıkarıyorlar. Bu gruplamalar sonrası diyorlar ki; bir yıl içinde katı atık toplama maliyetin kadar para toplamak zorundasın. E şimdi ben soruyorum, Bunu vatandaş verecekse belediye ne işe yarıyor o zaman? Belediyeler şirket mi? Benim en çok karşı çıktığım konulardan bir tanesi de bu; devleti şirket gibi yönetme felsefesi doğru bir felsefe değil. “MANİSA PRİME PROJESİNE KARŞIYIZ” -Burada şirket belediyeciliği değil sosyal belediyecilik yapılması gerekiyor. Manisa’da yeterince uygulanmıyor. Manisa Prime diye bir AVM yapılıyor. Manisa’nın buna ihtiyacı var mı? Esnaf zaten kan ağlıyor. Esnaflar, buraya yıllardır emek verirken ve zor durumdayken buraya AVM yapmak belediyenin işi mi? Bence, değil. 250 Milyon lira parayla Manisa’nın içinde daha değişik şeyler yapılamaz mıydı? Manisa buradan ne kazanacak? Bu maliyetle Manisa’nın en önemli sorunu olan su kaynaklarının çıkarılmasına harcanabilirdi. Enerji verimliliğine harcanabilirdi. Bu yüzden Manisa Prime projesine karşıyız. “HER ŞEYE MUHALEFETLİK YAPAN KONUMDA DEĞİLİZ” *Bunlar yerel yönetimde eleştirdiğiniz kısımlar. Peki, mevcut belediyede destek verdiğiniz, projeler, işler var mı? -Tabii ki var. Sonuçta Cengiz Başkanımızın bazı sosyal içerikli yardımları oluyor, bunlara canı gönülden destek veriyoruz. Köy yollarını yapmaya gayret ediyor bunlara destek veriyoruz. Sonuçta bu yapılanlar Manisa’ya kalacak. Yeter ki iyi şeyler yapılsın. Biz, iyi şeyleri zaten destekliyoruz. Mecliste her şeye muhalefetlik yapan bir parti konumunda değiliz. Kararların yüzde 90’ından fazlası oy birliği ile geçiyor zaten. Ama bizim siyaset anlayışımıza ters konularda muhalefet yapıyoruz. Olay, bundan ibaret. “ESNAFLAR İÇİN VERDİĞİMİZ SU ÖNERGESİ REDDEDİLDİ” *Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir meclis toplantısında esnafı sevindirecek kararlar alındı. -Evet, Manisa’da bazı ilçelerimizde esnafa destek olan projeler görünce büyükşehir olarak bizde harekete geçtik. Yalnız esnaf için verdiğimiz bir önerge AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Esnafların KAYSÜ ücretine indirim yapılmasını talep ettik. Vatandaşa yapamıyoruz bari, esnafa yapalım istedik. Ancak, bunlar burada konuşulmaz deyip önergemizi reddettiler. “İKTİDAR OLDUĞUMUZDA SORUNLARA ÇÖZÜM OLACAĞIZ” *Peki, başka eklemek istediğiniz bir şey var mı? -Manisa’nın tarım ve sanayi kenti olduğu unutulmadan adaletli bir şekilde yönetilmesi lazım. Refah içinde yaşayan belediyeler var. Bunlar yeni şeyler değil. Sadece, bilgi paylaşımına açık olmak lazım. İnsanların fikirlerini yok saymadan bu işleri yapmamız lazım. Genel siyaset içinde şunu diyebilirim; İYİ Parti olarak güçlenerek geliyoruz. Toplumun derdinden anlayan, esnafı anlayan bir genel başkanımız var biz de onu takip ediyoruz. Belki şuanda sorunlara çözüm getiremiyoruz ama iktidar olduğumuzda inşallah çözüm olacağız.”
Gazetemiz Denge’nin her hafta bir siyasetçiyi ağırladığı Siyasetin Nabzı serisinin 8’nci bölümüne İYİ Parti Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi Grup Başkanvekili Gökhan Köse konuk oldu. Özlem Şahin’in sorularına yanıt veren Başkanvekili Köse, tarım politikaları ve su kaynakları ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Akademik kariyeri ve ticari hayatı nedeniyle tarım ile iç içe olan Manisa Büyükşehir Belediye Meclisi Grup Başkanvekili Gökhan Köse, tarım politikaları üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Tarım politikalarının istikrarsızlık üzerine kurulu olduğunu ve bu durumun çiftçiyi çıkmaza sürüklediğini savunan Grup Başkanvekili Köse, “İstikrarsızlık ve yüksek girdi maliyeti ile çiftçi ne yapacağını şaşırıyor. Bu sefer çiftçi değişik yollara başvuruyor, arka kapılardan dolaşmaya başlıyor. Değişik yöntemler bulmaya çalışıyor” dedi.

İşte İYİ Parti Grupbaşkanvekili Gökhan Köse’nin yerel yönetim hizmetlerine ve tarım politikalarına dair yaptığı dikkat çeken açıklamalardan öne çıkan kısımlar;

TARIM, TİCARET VE SİYASETLE İÇ İÇE BİR HAYAT

*Gökhan Köse kimdir?

-1978 Soma doğumluyum. Evliyim, bir çocuğum var. Ege Üniversitesi gıda mühendisliği mezunuyum. Yine Ege Üniversitesi'nde Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Sistemleri üzerine yüksek lisans yaptım. Anadolu Üniversitesi'nde felsefe bitirdim. Kendime ait inşaat, danışmanlık ve zeytinyağı sektörlerinde faaliyet gösteren şirketlerim var bunun yanında da siyasetle uğraşıyorum.

TOPLUMSAL POLİTİKALAR BAŞKAN YARDIMCILIĞINA ATANDI

*Siyaset ile nasıl tanıştınız?

-Babamdan gelen bir Ülkücü hareket mensupluğu var. Ancak daha önce hiçbir siyasi partiye üye olmamıştım. Milliyetçi Hareket Partisi’nde Siyaset ve Liderlik Okulu’nda eğitim aldım. Orada bir eğitimimi tamamladım. Onun üzerine, İYİ Parti'nin kuruluş aşamasından beri Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener ile beraber hareket ediyoruz. 18 aydır Grup Başkanvekili olarak görev yapıyorum. Geçtiğimiz ay içerisinde de, İYİ Parti Toplumsal Politikalar Başkanı Ünzile Yüksel’in takdirleri ve Genel Başkanımız Meral Akşener’in olurlarıyla Toplumsal Politikalar Başkan Yardımcısı olarak atandım.

EN BÜYÜK SORUN GİRDİ MALİYETLERİ”

*Akademik kariyeriniz ve ticari işleriniz nedeniyle tarımla iç içesiniz. Pandemi sürecinde de çiftçilerle bir araya geldiniz. Şuan tarımsal üretim noktasında ne durumdayız?

- Manisa, tarım üretiminde Türkiye'deki ilk 5 ilden birisi. Tarımsal ekin potansiyelimiz çok yüksek. Sadece Manisa'ya has olmayan tüm Türkiye’ye has olan sorunlar bizi de etkilemiş durumda. Pandemi öncesinde de sorunlar vardı bir de pandemi yaşanınca sorunlar daha da arttı. Tarım sektöründe en büyük sorun girdi maliyetleri. Mazot, gübre, ilaç vb. şeyler Dolar veya Euro’yla alınıyor. Maalesef girdi maliyetleri yüksek olan bu ürünlerin Türkiye’de üretimi azaldığı için yurt dışından alıyoruz.

VERİMLİLİK ESASLI DESTEKLEME TEŞVİKİ YAPILMASI GEREK”

-Girdi maliyetlerinin yanı sıra desteklemelerin orantısız yapılması çok büyük bir sorun oluşturuyor. Mesela çiftçilere dekar bazında destekleme veriliyor ancak 3000 dönümlük büyük bir alanı var diyelim bu çiftçi dekar başına parayı alıyor fakat buradan gerekli verimliliği sağlayamadığı için biz istediğimiz katma değeri elde edemiyoruz. Mesela şöyle düşün bir çiftçi bakarsa bağına bir dönümden 800-900 kilogram kuru üzüm elde edebiliyor. Kötü baktığında 300 kilogram elde ediyor. Şimdi bu üç katı fark aslında ülkenin milli gelirine vurulmuş bir darbe. Bunu ortadan kaldırmak için verimlilik, üretim esaslı bir desteklemeye geçilmesi gerekiyor. O zaman herkes daha kaliteli ürün üretmek için çabalayacak.

DESTEK PROGRAMLARI EN ALTTAKİ ÇİFTÇİYE GİTMİYOR”

-Bunun haricinde değişik destek programları var 2006'dan beri uygulanan. Ne yazık ki bunlar, en alttaki çiftçiye gitmiyor. Tarım Bakanlığı sık sık destek programı çıkarıyor; geçenlerde 14. Etabı çıkardı ancak bu destekler hep büyük tesislere gidiyor. Tabii ki büyük tesislerin de desteklenmesi lazım ama onların stratejik öneminin fazla olduğu ürün işleyenlerin bu destek kapsamında olması gerek.

TERSİNE GÖÇÜ HAYATA GEÇİRMEK ZORUNDAYIZ”

-En alttaki çiftçiye ulaşılmazsa, çiftçiler refah içinde yaşayamazsa burada fabrikalara işçi olarak çalışmaya giderler. Öyle de oluyor. OSB’ye de işçi lazım ama bu sefer köyler boşalmış oluyor. Kırsal alanın bu derece boşaltılmasının sıkıntısını pandemide gördük. Bu salgında herkes ‘kırsala göçmek lazım’ dedi. Bunun adına Avrupa ‘tersine göç’ demiş ve 25 sene önce bu yönde politikalar oluşturmuşlar. Bu millet de tersine göçü hayata geçirmek zorunda. Ben köylü çocuğuyum her yiyeceğimizi kendimiz yapardık şimdi köylere gidiyorum köy ekmeği yapan kişi sayısı azalmış. Bir köyde marketten salça alınması çokta akılla anlatılacak bir şey değil.

İSTİKRARSIZLIK NEDENİYLE ÇİFTÇİ NE YAPACAĞINI ŞAŞIRIYOR”

-Tarım Kredi Kooperatifleri sözde destek veriyor, faizle para veriyor ancak verip vermedikleri belli değil. Ziraat Bankası kendi isteğine göre destek veriyor. Bir sene veriyor, diğer sene ‘desteği kapattım’ diyor. Ürün fiyatları bir sene 9 lira 1 sene 12 oluyor ertesi yıl 10 liraya düşüyor. Bu istikrarsızlık ve yüksek girdi maliyeti ile çiftçi ne yapacağını şaşırıyor. Bu sefer çiftçi değişik yollara başvuruyor, arka kapılardan dolaşmaya başlıyor. Değişik yöntemler bulmaya çalışıyor.

BU ŞEKİLDE BELKİ MİLYARLAR KAYBOLUYOR”

* ‘Çiftçi arka kapılardan dolaşıyor’ cümlesini biraz daha açabilir miyiz?

-Mesela elinizde zeytin yağı var diyelim. Normalde bu ürünün elde edildikten sonra uygun koşullarda muhafaza edilmesi lazım ki kalite kaybı yaşanmasın. Çünkü şöyle düşünün kalite olarak 08 asite kadar ki yağ diyelim 20 liraysa 08’den 1.5’a kadar olan 18 lira. Şimdi sen elinde 07 asit bir yağı 16 derecede, oksijensiz ortamda hijyenik kron kaplarda muhafaza edersen bir yıl boyunca bunu bütün kalite değerlerini korusun. Ürün 20 lirası ise 20 lira olmaya devam eder. Ama bunu hava geçirgenliği yüksek bir plastik bidona alıp evin bir köşesine koyarsan, oksijenle, güneş ışığında temas ederse hava sıcaklığına dikkat edemezsek değer kaybı yaşanır. Çiftçinin buna dikkat etme şansı yok. Bunun sonucunda bu yağ 1 asite çıkar çiftçinin 2 lira değer kaybı olur. Bu şekilde belki milyarlar kayboluyor. Ülke gelirine büyük bir darbe yaratan bu kaybın engellenmesi için çiftçinin destekli bir şekilde bilinçlendirilmesi lazım.

2050 YILINDA DÜNYAYI CİDDİ BİR AÇLIK VE SUSUZLUK TEHLİKESİ BEKLİYOR”

-Çiftçinin köyde kaliteli, verimli bir üretim yapmasına olanak sağlayarak, tersine göçü destekleyen devlet politikası lazım. Bunlar için biz parti olarak çalışmalar yapıyoruz. İnşallah iktidar olduğumuzda tarım konusunda çok ciddi bir şekilde eğileceğiz. Çünkü bizim geleceğimiz tarımda. Hatta dünyanın geleceği tarımda. 2050 yılında dünyayı ciddi bir açlık ve susuzluk tehlikesi bekliyor. 2050’ye az kaldı. Su kaynakları tükeniyor. Tarımsal ürünlerin yetişmesi için su lazım.

SU TASARRUFUNA ‘TEŞVİK’ ÖNERİSİ

*Manisa’da da son zamanlarsa su kıtlığı gündem oldu. Yetkililer, tasarruflu su kullanmaları için vatandaşları sık sık uyarıyor.

-Tabii ki, Manisa'da şu anda su ciddi bir problem. Eskiden 100 metrelerden çıkan sondajlar 300 metreden çıkıyor şu anda. Bunlar ciddi problem. Konu suya gelmişken su ile ilgili söyleyeceklerimi şimdi ifade edeyim. 18 aydır suyla alakalı çeşitli konuşmalarım var. Biz suya zam yapılmasına karşıyız ancak suyun bilinçli tüketim ile de karşıyız. Su, insanın yaşamını devam ettirmesi için gereken temel ögelerden bir tanesi. Hava, su ve toprak bütün canlılar için vazgeçilmez unsurlar ve bunlara Allah tarafından bize sunulmuş imkanlar. Bunları parayla satarak metalaştırmak çok doğru değil. Ancak kıt kaynak olduğu için belli bir ücrete tabi olması çok doğal. 18 ay önce suya ilk zam yapılmaya kalkıldığında dedik ki; “Bir aile ayda 8.3 metreküp su kullanır. Bunu hesap etmiştik ve bu asgari bir rakam. Temel ihtiyaçların karşılanarak bir ayda harcanabilecek su miktarı. İlk 8.3 metreküplük su kullanımı ucuz olsun bu limit aşılırsa pahalı olsun” demiştik. Bu şekilde hem tasarrufa teşvik olur hem de insanların mecbur olduğu su ihtiyacını uygun fiyata satmış oluruz.

BUNU VATANDAŞ VERECEKSE BELEDİYE NE İŞE YARIYOR O ZAMAN?”

-Bir su faturasında çeşit çeşit ödeme kalemi var. Örneğin (faturayı gösteriyor) bir hayvan çiftliği sahibi hiç su kullanmamasına rağmen 380 TL fatura kesilmiş. Faturanın temeli; katı atık toplama bedeli yani KAYSÜ’den kaynaklanıyor. Devlet, KAYSÜ ücretinin toplanmasını talep etmiş ancak bunun içeriğini tam yazmamış. Çevre Şehircilik Bakanlığı bir tarifeler çıkartmış. Şimdi bunu büyükşehirlerin uygulaması gerekiyor. Büyükşehirler bunu uygularken aboneleri sınıflandırmış. Kentsel konutlar, kırsaldaki konutlar, lokantalar gibi gruplar yapmışlar ve bunlara bir fiyatlar çıkarıyorlar. Bu gruplamalar sonrası diyorlar ki; bir yıl içinde katı atık toplama maliyetin kadar para toplamak zorundasın. E şimdi ben soruyorum, Bunu vatandaş verecekse belediye ne işe yarıyor o zaman? Belediyeler şirket mi? Benim en çok karşı çıktığım konulardan bir tanesi de bu; devleti şirket gibi yönetme felsefesi doğru bir felsefe değil.

MANİSA PRİME PROJESİNE KARŞIYIZ”

-Burada şirket belediyeciliği değil sosyal belediyecilik yapılması gerekiyor. Manisa’da yeterince uygulanmıyor. Manisa Prime diye bir AVM yapılıyor. Manisa’nın buna ihtiyacı var mı? Esnaf zaten kan ağlıyor. Esnaflar, buraya yıllardır emek verirken ve zor durumdayken buraya AVM yapmak belediyenin işi mi? Bence, değil. 250 Milyon lira parayla Manisa’nın içinde daha değişik şeyler yapılamaz mıydı? Manisa buradan ne kazanacak? Bu maliyetle Manisa’nın en önemli sorunu olan su kaynaklarının çıkarılmasına harcanabilirdi. Enerji verimliliğine harcanabilirdi. Bu yüzden Manisa Prime projesine karşıyız.

HER ŞEYE MUHALEFETLİK YAPAN KONUMDA DEĞİLİZ”

*Bunlar yerel yönetimde eleştirdiğiniz kısımlar. Peki, mevcut belediyede destek verdiğiniz, projeler, işler var mı?

-Tabii ki var. Sonuçta Cengiz Başkanımızın bazı sosyal içerikli yardımları oluyor, bunlara canı gönülden destek veriyoruz. Köy yollarını yapmaya gayret ediyor bunlara destek veriyoruz. Sonuçta bu yapılanlar Manisa’ya kalacak. Yeter ki iyi şeyler yapılsın. Biz, iyi şeyleri zaten destekliyoruz. Mecliste her şeye muhalefetlik yapan bir parti konumunda değiliz. Kararların yüzde 90’ından fazlası oy birliği ile geçiyor zaten. Ama bizim siyaset anlayışımıza ters konularda muhalefet yapıyoruz. Olay, bundan ibaret.

ESNAFLAR İÇİN VERDİĞİMİZ SU ÖNERGESİ REDDEDİLDİ”

*Geçtiğimiz günlerde Büyükşehir meclis toplantısında esnafı sevindirecek kararlar alındı.

-Evet, Manisa’da bazı ilçelerimizde esnafa destek olan projeler görünce büyükşehir olarak bizde harekete geçtik. Yalnız esnaf için verdiğimiz bir önerge AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Esnafların KAYSÜ ücretine indirim yapılmasını talep ettik. Vatandaşa yapamıyoruz bari, esnafa yapalım istedik. Ancak, bunlar burada konuşulmaz deyip önergemizi reddettiler.

İKTİDAR OLDUĞUMUZDA SORUNLARA ÇÖZÜM OLACAĞIZ”

*Peki, başka eklemek istediğiniz bir şey var mı?

-Manisa’nın tarım ve sanayi kenti olduğu unutulmadan adaletli bir şekilde yönetilmesi lazım. Refah içinde yaşayan belediyeler var. Bunlar yeni şeyler değil. Sadece, bilgi paylaşımına açık olmak lazım. İnsanların fikirlerini yok saymadan bu işleri yapmamız lazım. Genel siyaset içinde şunu diyebilirim; İYİ Parti olarak güçlenerek geliyoruz. Toplumun derdinden anlayan, esnafı anlayan bir genel başkanımız var biz de onu takip ediyoruz. Belki şuanda sorunlara çözüm getiremiyoruz ama iktidar olduğumuzda inşallah çözüm olacağız.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.