KIZILAY ONUNLA; O KIZILAY’LA ÖZDEŞLEŞTİ

ÖZEL RÖPORTAJ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 12.04.2012 - 11:00, Güncelleme: 12.04.2012 - 11:00
 

KIZILAY ONUNLA; O KIZILAY’LA ÖZDEŞLEŞTİ

O, Türkiye’nin en büyük ve en güvenilen derneğinin başında olan bir isim. Borçla aldıkları Kızılay Manisa Şubesi’ni bugün ülkenin en zengin şubeleri arasına sokan Cengiz Yurdabekçi, Kızılay’da geçen 40 yılı ULU ÇINAR’larda DENGE okuyucularına anlattı.
Yazımızın başlığında da yer aldığı gibi Cengiz Yurdabekçi’nin ismi Kızılay’la özdeşleşti. 1971 yılında yönetime gelen, 1977 yılında ise başkanlık görevini alan ve bugüne kadar başarıyla yürüten Yurdabekçi ile sözleştiğimiz gibi şube binasında bir araya geliyoruz. Sorularımıza içtenlikle yanıt vererek bizleri ağırlayan Kızılay Şube Başkanı’na bir kez daha teşekkür ediyoruz. Manisalı bir ailenin tek erkek çocuğu olan Cengiz Yurdabekçi, aynı zamanda ailenin en büyüğü. Babasıyla arkadaş gibi olan Yurdabekçi, aile hayatını ve babasıyla ilişkisini şu sözlerle anlatıyor: “30 Aralık 1942 yılında Manisa’da doğdum. 4 çocuklu ailenin en büyük ve tek erkek çocuğuyum. Ben ailenin tek erkek çocuğu olduğumdan küçük yaşta ticaret hayatına atıldım. Babam da ticaretle uğraşıyordu. Dokumacılıkla uğraşıyorduk. Sonrasında manifaturacılıkla ilgilendik. Babamla baba-oğul olmaktan çok arkadaş gibiydik” Okumak için ne yapsa da babasını ikna edemedi Çok okumak istemesine rağmen babasının buna engel olduğunu kaydeden Yurdabekçi, o dönem okumak için evden bile kaçsa da babasını bir türlü ikna etmiş. Cengiz Yurdabekçi, okuma hayalini ve iş hayatını, “Ortaokul mezunuyum. Aslında çok okumak istedim. 1 hafta evden kaçarak teyzemin yanında kaldım. Babam dedi ki ‘okuyanları görüyoruz. Az bir aylık alıyorlar. Bizim işimiz bu. Bana adam lazım, okuyup da ne yapacaksın?’ diyerek okutmadı. O dönem öğretmenlerim de babama çok ısrar etti. Ama tüm olanlara rağmen ikna edemedik. Böylelikle de genç yaşta ticaret hayatına atıldık. Askere gidene kadar babamla birlikte çalıştım. Askerden döndükten sonra 30 ay süren bir Almanya maceram var. Döndükten sonra ayakkabıcılığa başladım. Sonrasında ayakkabı üzerine bir imalathane açtık. 2000’li yılların başında da yanımda yetiştirdiğim bir ustam vardı. İşleri ona teslim ettim” diyerek anlatıyor. Eşiyle 7 yıl flört etti Cengiz Yurdabekçi, eşi Emine hanımla tam 7 yıl arkadaşlıktan sonra evlenmiş, Bu kadar uzun flörtü ise “O zamanlar Emine daha okuyordu” sözleriyle anlatan Kızılay Şube Başkanı, evlilikte 46 yılı tamamlarken; bugün çocukları ve torunlarıyla mutlu bir hayat sürdüklerini anlatıyor. Torunlarından sevgiyle söz eden Yurdabekçi aile hayatını, şu sözlerle aktarıyor: “1962 yılında askere gittim. Bu esnada eşim Emine Yurdabekçi’yle de görüşüyordum. 7 yıllık arkadaşlıktan sonra 1966 yılında evlendik. Evlilikte 46. yılımızı doldurduk. Bir oğlum bir de kızım var. Onlarla her zaman arkadaş olmayı tercih etmişimdir. Benimle her şeylerini paylaşırlar. 3 torunum var. Bunu herkes söyler. Ben de aynı kanıdayım. Gençken çalışma telaşından çocuklarımıza gereken vakti ayıramadık. Ama torun sevgisi bambaşka bir şey. Evlatta bunu göremedik, ama torunlarımızda görüyoruz. Çocuk sermayeyse torun kardır sözü hakikaten çok doğu. Torunlarsız duramıyorum diyebilirim. Her hafta birlikte oluruz. Onlar da beni çok severler. 3 torun geldiklerinde benden ayrılmazlar. Bu da beni mutlu ediyor elbette. Onların hayatımızdaki yeri bambaşka. Onlara kızmak mümkün değil; istediklerini yaparlar. Anne babasına yaptıramadıkları istekleri de bizden isterler. E tabi biz de onları kıramıyoruz” ‘Siyaset hayatım mücadeleyle geçti’ Gelelim siyasete. 1967 yılında Adalet Partisi’nde gençlik kollarıyla girdiği siyasete 2001 yılında veda eden Cengiz Yurdabekçi, o dönemki siyasetçileri daha ideolojik ve inançlı olduğunun da altını çiziyor. Yurdabekçi siyaset günlerinden, “Siyasete 1967 yılında Adalet Partisi’nin gençlik kollarında başladım. O dönemki gençlik kollarındaki uyumu, çalışkanlığı birlikteliği ben şimdiki partili gençlerde göremiyorum. Kongrelerimizi yaptığımızda salonlar dolup taşıyordu. Gençlik kollarında çabuk sivrildik. Kısa süre geçmeden merkez ilçe yönetim kuruluna seçildim. 1973-1977 yıllarında belediye meclis üyeliği yaptım. Ertuğrul Dayıoğlu’yla birlikte çalışma şansını yakaladım. İmar komisyonlarında çalıştım. Daha sonra il yönetimine seçildim. Çeşitli kademelerde görev yaptım. 1977 Kalebet yılında İl Genel Meclisi üyeliğine seçildim. 1980’e kadar İGM üyeliği yaptım. 1980 İhtilaliyle görevimiz sonlandı.. İhtilal döneminde hem politika hem de İGM üyeliğimize nokta koyuldu. Sonrasında DYP’de kısa bir siyasi yaşamım var. 1995-1999 yılları arasında il yönetiminde yer aldım. 1999-2001 yılları arasında başkanlık yaptım. Sonrasında gerçekleştirilen kongrede seçimi kaybettik. Böylelikle siyaset hayatımı noktaladım” ifadeleriyle bahsediyor. Kızılay’da 40 yıl… Siyaset yaparken; ekibiyle birlikte Kızılay yönetimine seçilen, birkaç yıl yönetimde kaldıktan sonra başkan olan ve başkanlığı da 35 yıldır başarıyla yürüten Kızılay Şube Başkanı, borçla aldığı derneği bugünlere getirmenin de haklı gururunu yaşıyor. Kızılay’ın siyaset üstü bir kurum olduğunun altını çizen Başkan Yurdabekçi, bu başarına ekibinin de büyük emeği olduğunu dile getiriyor. İşte 35 yıllık başkanın ağzından Kızılay serüveni: “Bu arada Kızılay’daki çalışmalarımız sürüyor. 1970-71 yıllarında ekip olarak yönetime geldik. 1972 yılında yönetime girerek başkan vekili oldum. 1972’den 1977’ye kadar Ersan Atılgan başkan, ben de başkan vekiliydim. 1977 yılında Ersan Atılgan’ın belediye başkanı olmasıyla ben derneğe başkan oldum. 35 yıldır başkanlığı idame ettiriyorum. Bu sürede genel merkez kurulu üyeliği yaptım. Bütün kongrelerim hep mücadeleyle geçti. Siyasi hayatımda tek listeyle bir yere seçildiğimi hatırlamıyorum. Genç bir ekiple Kızılay’ı aldık. İlk başta Dilaver Vardarer bir yıl başkanlık yaptı. O zamanki ekibimiz 30-35 yaş grubuydu. Kızılay, siyaset üstü bir kurum. Politika döneminde de Kızılay başkanıydım. Ama hiçbir zaman Kızılay’a politika karıştırmadım. Mesafeyi hep korudum. Tüm partilere eşit mesafede durduk. Seçilen tüm belediye başkanlarının, valilerin Kızılay’a yaklaşımı her zaman iyi oldu. Birlikte güzel çalışmalar yaptık. Yapmaya da devam ediyoruz. 1971 yılında bin 786 TL borçla aldık Kızılay’ı. Şu anda Ege bölge deposu, kan merkezi, Şehzade Konutları, yeni yapılacak alışveriş merkezi, 74 gayrimenkulüyle Türkiye’nin en iyi durumda olan şubeleri arasında gelmektedir. Elbette bu özverili çalışmayla oluyor. Bir elle alıyor. Diğer elle dağıtıyoruz çok şükür” SPOR Sporla aram çok iyidir. Sabahları düzenli olarak yürürüm. En az bir saat yürürüm. Futbolu yakından takip ederim. Gençliğimde Yıldırımspor’da askerde Kıbrıs karmasında futbol oynadım. İyi bir Beşiktaşlıyım. Yüzmeyi seviyorum. SAĞLIK Herhangi bir sağlık problemim yok. Düzenli yaşamayı seviyorum. Yememe ve düzenli spor yapmaya özen gösteriyorum. YEMEK Yaşım dolayısıyla yediklerime dikkat ederim. Sabah kahvaltımı mutlaka yaparım. Kahvaltıyı geç yaptığım için öğle yemeği alışkanlığım pek yok. Akşam yemeğimi de erken yerim. Yemek çok seçmem, ancak balık olmadan da yapamam. Yağlı ve et yemekleri tercih ettiğim söylenemez, sebze yemeklerim tercihimdir.  HOBİLERİ Arkadaşlarımla bir araya gelip, sohbet etmeyi, görüş alışverişinde bulunmayı çok severim. Bizler de Ulupark müdavimleri arasındaydık. Denizi, yüzmeyi çok seviyorum. Spor yapmayı özellikle de yürüyüşü çok seviyorum. Yine kitap okurum. Günlük gazeteleri takip ederim. Seyahat etmek yine en sevdiğim hobilerim arasındadır. Yurtiçinde gezmediğim şehir yoktur diyebilirim. TAHAMMÜL EDEMEDİKLERİ Her insan gibi ben de hilekarlığı, yalancılığı ve yalakalığı sevmem. Ama artık zaman çok değişti. Artık ne eski dostlar ne de dostluklar var. Beklentiler değişti her şey metaya dönüştü. Bu da dostlukları olumsuz etkiledi. 
O, Türkiye’nin en büyük ve en güvenilen derneğinin başında olan bir isim. Borçla aldıkları Kızılay Manisa Şubesi’ni bugün ülkenin en zengin şubeleri arasına sokan Cengiz Yurdabekçi, Kızılay’da geçen 40 yılı ULU ÇINAR’larda DENGE okuyucularına anlattı.
Yazımızın başlığında da yer aldığı gibi Cengiz Yurdabekçi’nin ismi Kızılay’la özdeşleşti. 1971 yılında yönetime gelen, 1977 yılında ise başkanlık görevini alan ve bugüne kadar başarıyla yürüten Yurdabekçi ile sözleştiğimiz gibi şube binasında bir araya geliyoruz. Sorularımıza içtenlikle yanıt vererek bizleri ağırlayan Kızılay Şube Başkanı’na bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Manisalı bir ailenin tek erkek çocuğu olan Cengiz Yurdabekçi, aynı zamanda ailenin en büyüğü. Babasıyla arkadaş gibi olan Yurdabekçi, aile hayatını ve babasıyla ilişkisini şu sözlerle anlatıyor: “30 Aralık 1942 yılında Manisa’da doğdum. 4 çocuklu ailenin en büyük ve tek erkek çocuğuyum. Ben ailenin tek erkek çocuğu olduğumdan küçük yaşta ticaret hayatına atıldım. Babam da ticaretle uğraşıyordu. Dokumacılıkla uğraşıyorduk. Sonrasında manifaturacılıkla ilgilendik. Babamla baba-oğul olmaktan çok arkadaş gibiydik”

Okumak için ne yapsa da babasını ikna edemedi

Çok okumak istemesine rağmen babasının buna engel olduğunu kaydeden Yurdabekçi, o dönem okumak için evden bile kaçsa da babasını bir türlü ikna etmiş. Cengiz Yurdabekçi, okuma hayalini ve iş hayatını, “Ortaokul mezunuyum. Aslında çok okumak istedim. 1 hafta evden kaçarak teyzemin yanında kaldım. Babam dedi ki ‘okuyanları görüyoruz. Az bir aylık alıyorlar. Bizim işimiz bu. Bana adam lazım, okuyup da ne yapacaksın?’ diyerek okutmadı. O dönem öğretmenlerim de babama çok ısrar etti. Ama tüm olanlara rağmen ikna edemedik. Böylelikle de genç yaşta ticaret hayatına atıldık. Askere gidene kadar babamla birlikte çalıştım. Askerden döndükten sonra 30 ay süren bir Almanya maceram var. Döndükten sonra ayakkabıcılığa başladım. Sonrasında ayakkabı üzerine bir imalathane açtık. 2000’li yılların başında da yanımda yetiştirdiğim bir ustam vardı. İşleri ona teslim ettim” diyerek anlatıyor.

Eşiyle 7 yıl flört etti

Cengiz Yurdabekçi, eşi Emine hanımla tam 7 yıl arkadaşlıktan sonra evlenmiş, Bu kadar uzun flörtü ise “O zamanlar Emine daha okuyordu” sözleriyle anlatan Kızılay Şube Başkanı, evlilikte 46 yılı tamamlarken; bugün çocukları ve torunlarıyla mutlu bir hayat sürdüklerini anlatıyor. Torunlarından sevgiyle söz eden Yurdabekçi aile hayatını, şu sözlerle aktarıyor: “1962 yılında askere gittim. Bu esnada eşim Emine Yurdabekçi’yle de görüşüyordum. 7 yıllık arkadaşlıktan sonra 1966 yılında evlendik. Evlilikte 46. yılımızı doldurduk. Bir oğlum bir de kızım var. Onlarla her zaman arkadaş olmayı tercih etmişimdir. Benimle her şeylerini paylaşırlar. 3 torunum var. Bunu herkes söyler. Ben de aynı kanıdayım. Gençken çalışma telaşından çocuklarımıza gereken vakti ayıramadık. Ama torun sevgisi bambaşka bir şey. Evlatta bunu göremedik, ama torunlarımızda görüyoruz. Çocuk sermayeyse torun kardır sözü hakikaten çok doğu. Torunlarsız duramıyorum diyebilirim. Her hafta birlikte oluruz. Onlar da beni çok severler. 3 torun geldiklerinde benden ayrılmazlar. Bu da beni mutlu ediyor elbette. Onların hayatımızdaki yeri bambaşka. Onlara kızmak mümkün değil; istediklerini yaparlar. Anne babasına yaptıramadıkları istekleri de bizden isterler. E tabi biz de onları kıramıyoruz”

‘Siyaset hayatım mücadeleyle geçti’

Gelelim siyasete. 1967 yılında Adalet Partisi’nde gençlik kollarıyla girdiği siyasete 2001 yılında veda eden Cengiz Yurdabekçi, o dönemki siyasetçileri daha ideolojik ve inançlı olduğunun da altını çiziyor. Yurdabekçi siyaset günlerinden, “Siyasete 1967 yılında Adalet Partisi’nin gençlik kollarında başladım. O dönemki gençlik kollarındaki uyumu, çalışkanlığı birlikteliği ben şimdiki partili gençlerde göremiyorum. Kongrelerimizi yaptığımızda salonlar dolup taşıyordu. Gençlik kollarında çabuk sivrildik. Kısa süre geçmeden merkez ilçe yönetim kuruluna seçildim. 1973-1977 yıllarında belediye meclis üyeliği yaptım. Ertuğrul Dayıoğlu’yla birlikte çalışma şansını yakaladım. İmar komisyonlarında çalıştım. Daha sonra il yönetimine seçildim. Çeşitli kademelerde görev yaptım. 1977 Kalebet yılında İl Genel Meclisi üyeliğine seçildim. 1980’e kadar İGM üyeliği yaptım. 1980 İhtilaliyle görevimiz sonlandı.. İhtilal döneminde hem politika hem de İGM üyeliğimize nokta koyuldu. Sonrasında DYP’de kısa bir siyasi yaşamım var. 1995-1999 yılları arasında il yönetiminde yer aldım. 1999-2001 yılları arasında başkanlık yaptım. Sonrasında gerçekleştirilen kongrede seçimi kaybettik. Böylelikle siyaset hayatımı noktaladım” ifadeleriyle bahsediyor.

Kızılay’da 40 yıl…

Siyaset yaparken; ekibiyle birlikte Kızılay yönetimine seçilen, birkaç yıl yönetimde kaldıktan sonra başkan olan ve başkanlığı da 35 yıldır başarıyla yürüten Kızılay Şube Başkanı, borçla aldığı derneği bugünlere getirmenin de haklı gururunu yaşıyor. Kızılay’ın siyaset üstü bir kurum olduğunun altını çizen Başkan Yurdabekçi, bu başarına ekibinin de büyük emeği olduğunu dile getiriyor. İşte 35 yıllık başkanın ağzından Kızılay serüveni: “Bu arada Kızılay’daki çalışmalarımız sürüyor. 1970-71 yıllarında ekip olarak yönetime geldik. 1972 yılında yönetime girerek başkan vekili oldum. 1972’den 1977’ye kadar Ersan Atılgan başkan, ben de başkan vekiliydim. 1977 yılında Ersan Atılgan’ın belediye başkanı olmasıyla ben derneğe başkan oldum. 35 yıldır başkanlığı idame ettiriyorum. Bu sürede genel merkez kurulu üyeliği yaptım. Bütün kongrelerim hep mücadeleyle geçti. Siyasi hayatımda tek listeyle bir yere seçildiğimi hatırlamıyorum. Genç bir ekiple Kızılay’ı aldık. İlk başta Dilaver Vardarer bir yıl başkanlık yaptı. O zamanki ekibimiz 30-35 yaş grubuydu.

Kızılay, siyaset üstü bir kurum. Politika döneminde de Kızılay başkanıydım. Ama hiçbir zaman Kızılay’a politika karıştırmadım. Mesafeyi hep korudum. Tüm partilere eşit mesafede durduk. Seçilen tüm belediye başkanlarının, valilerin Kızılay’a yaklaşımı her zaman iyi oldu. Birlikte güzel çalışmalar yaptık. Yapmaya da devam ediyoruz. 1971 yılında bin 786 TL borçla aldık Kızılay’ı. Şu anda Ege bölge deposu, kan merkezi, Şehzade Konutları, yeni yapılacak alışveriş merkezi, 74 gayrimenkulüyle Türkiye’nin en iyi durumda olan şubeleri arasında gelmektedir. Elbette bu özverili çalışmayla oluyor. Bir elle alıyor. Diğer elle dağıtıyoruz çok şükür”

SPOR

Sporla aram çok iyidir.

Sabahları düzenli olarak yürürüm.

En az bir saat yürürüm.

Futbolu yakından takip ederim.

Gençliğimde Yıldırımspor’da askerde Kıbrıs karmasında futbol oynadım.

İyi bir Beşiktaşlıyım.

Yüzmeyi seviyorum.

SAĞLIK

Herhangi bir sağlık problemim yok.

Düzenli yaşamayı seviyorum.

Yememe ve düzenli spor yapmaya özen gösteriyorum.

YEMEK

Yaşım dolayısıyla yediklerime dikkat ederim.

Sabah kahvaltımı mutlaka yaparım.

Kahvaltıyı geç yaptığım için öğle yemeği alışkanlığım pek yok.

Akşam yemeğimi de erken yerim.

Yemek çok seçmem, ancak balık olmadan da yapamam.

Yağlı ve et yemekleri tercih ettiğim söylenemez, sebze yemeklerim tercihimdir.

 HOBİLERİ

Arkadaşlarımla bir araya gelip, sohbet etmeyi, görüş alışverişinde bulunmayı çok severim.

Bizler de Ulupark müdavimleri arasındaydık.

Denizi, yüzmeyi çok seviyorum.

Spor yapmayı özellikle de yürüyüşü çok seviyorum.

Yine kitap okurum. Günlük gazeteleri takip ederim.

Seyahat etmek yine en sevdiğim hobilerim arasındadır.

Yurtiçinde gezmediğim şehir yoktur diyebilirim.

TAHAMMÜL EDEMEDİKLERİ

Her insan gibi ben de hilekarlığı, yalancılığı ve yalakalığı sevmem.

Ama artık zaman çok değişti. Artık ne eski dostlar ne de dostluklar var.

Beklentiler değişti her şey metaya dönüştü. Bu da dostlukları olumsuz etkiledi. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.