OTİZMLE YAŞAMAYI ANLATTILAR

SAĞLIK (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 29.12.2011 - 12:15, Güncelleme: 29.12.2011 - 12:15
 

OTİZMLE YAŞAMAYI ANLATTILAR

Toplumun çok da yakından tanımadığı otizm, ETV’de masaya yatırılırken; otistik çocuk sahibi ailelerin yaşadığı sıkıntılara dikkat çekildi.
 Pınar Ekmen’in hazırlayıp sunduğu Konuşmak Lazım’da bu kez otizm tartışıldı. Manisa Otizm Derneği Başkan Yardımcısı Saadet Şeranoğlu, Psikolog Semra Öztürk ve Otistik çocuk sahibi Rukiye Özdemir’in konuk olduğu programda otizm tanısının nasıl konduğu, ailelerin bu süreçte yaşadığı sıkıntılar ve bu tür çocukların özellikle eğitimde karşılaştıkları sorunlar masaya yatırıldı. Otizmin dünyada ve Türkiye’de yeni yeni tanındığını dile getiren Psikolog Semra Öztürk, hastalık hakkında bilgi verdi. Öztürk, “Otizm ülkemizde yeni yeni tanınıyor. Nörobiyolojik bir bozukluk. Dünyada tanısının konması da 1945’li yıllarda başlıyor. Türkiye’deki tanılanma süresi ise daha geç. Türkiye’de ilk tanı konduğu dönemlerde anne ilgisizliğiyle açıklanmış. Ama bugün için biliniyor ki bu rahatsızlık nörobiyolojik bir rahatsızlık. Genetik bir altyapısı var. Çevresel faktörler bu süreci etkiliyor. Mutlaka bir zihinsel engelle görülmesi gerekmiyor. En yaygın tanımıyla bir iletişim problemi. Üç temel kriteri var. Yaratıcı ve hayal gücünde sınırlılık, dilin iletişim becerileri açısından sınırlı olması. Ağırdan hafife giden çok geniş bir spektrum bozukluğu olarak tanılanıyor. Otizm bizim dönemimizde daha çok yağmur adamla tanındı. Bu çocuklarımızın özel becerileri de var. Ağır yönleri de var. Bizleri ürküten kısmı da ağır yönü” diye konuştu. Otistik ailelerin bu durumu ilk duyduklarında şiddetli travmalar geçirdiğini ifade eden Öztürk o süreci şu sözlerle anlattı: “Bu tanı konduğunda ailelerin tepkisi şiddetli travmalara yol açabiliyor. İlk tepki inkar oluyor. ‘Hayır böyle bir şey yok diyebiliyor. Bu inkarı destekleyecek bir sonraki aşama ‘bu uzman doğru söylemiyor. Başka doktorlara gideceğim’ diyor. Pek çok uzmanın aynı görüşte birleştiğini öğrendiğinde ise yas süresi başlıyor. Yas dönemini atlattıktan sonra ‘ne yapabilirim’ arayışı başlıyor. Bu anlamda bizim ailelerimiz çok yalnız. Çocuklarımız da çok yalnız. Sosyal destek ağı varsa eğer bu dönemleri anne baba daha hızlı bir şekilde atlatabiliyor ve doğru eğitim arayışına geçiyor. Otizmdeki en önemli şey erken yaşta yoğun eğitimdir” Otistik çocukların özellikle eğitimde büyük sıkıntılar yaşadığını kaydeden Otistik Çocuklar Derneği Başkan Yardımcısı Saadet Şeranoğlu ise, “Saadet: bu çocuklara iyi bir eğitim şart. Benim iki tane otistik çocuğum var ve büyüyorlar. Artık ellerinden tutup gezdiremem. Toplum içine karışacaklar. Ben bu tür eğitim veren kurumlardan erzak, kömür değil; bu tür çocuklarımıza iyi bir eğitim istiyorum. Eğitimde sıkıntılar yaşıyor. İkizlerimi okula yazdırdığımda bu sıkıntıları yakından yaşadım. Çoğu zaman öğretmenler istemedi çocuklarımı ama ben inat ettim ve mücadelemi sürdürdük” dedi. On yıl sonra çocuğuna kavuştuğunu, oğluna otistik tanısı konduğunda yaşadığı süreci anlatan Rukiye Özdemir duygularını şu sözlerle anlattı: “ Evlendim. 10 yıl süreyle çocuğum olmadı. 10 yıl sonra bir Hasan Mert’im oldu. Alt katımızda oturan komşumuzun bir kızı vardı. Aralarında 2 ay gibi bir fark vardı. Çok akıllı bir çocuktu. 9-10 aylıkken anne-baba demeye başladı. Daha sonra enfeksiyonlar araya girdi. Epileptik dönemlerimiz oldu. Onlardan sonra gerileme başladı. Biz de bunu dil gerilemesinden fark ettik. Eski kurduğu cümleleri kuramaz oldu. Daha agresif davranmaya başladı. Bir rehabilitasyon merkezine götürdük. Orada testler yapıldı. Otizm teşhisi kondu. Elbette ilkinde inkar edip, kendimi suçladım. Otizmi de çok iyi bilmiyorsunuz elbette. Ben hemşireyim. Ama çok bilgim yoktu. Daha iyi araştırma yaptım. Psikoloğumuzun dediği süreci yaşadım kısacası. Küçükken sosyal ortama girmediği için çok sorun yok. Asıl sorun büyüyünce başlıyor. Çocuğum şimdi 7 yaşında. Normal eğitim için devlet okuluna gönderdik. Adaptasyon sorunu yaşadığı için otistik sınıfına yönlendirdiler. İkinci dönem açılmasını bekliyoruz” 
Toplumun çok da yakından tanımadığı otizm, ETV’de masaya yatırılırken; otistik çocuk sahibi ailelerin yaşadığı sıkıntılara dikkat çekildi.
 Pınar Ekmen’in hazırlayıp sunduğu Konuşmak Lazım’da bu kez otizm tartışıldı. Manisa Otizm Derneği Başkan Yardımcısı Saadet Şeranoğlu, Psikolog Semra Öztürk ve Otistik çocuk sahibi Rukiye Özdemir’in konuk olduğu programda otizm tanısının nasıl konduğu, ailelerin bu süreçte yaşadığı sıkıntılar ve bu tür çocukların özellikle eğitimde karşılaştıkları sorunlar masaya yatırıldı.

Otizmin dünyada ve Türkiye’de yeni yeni tanındığını dile getiren Psikolog Semra Öztürk, hastalık hakkında bilgi verdi. Öztürk, “Otizm ülkemizde yeni yeni tanınıyor. Nörobiyolojik bir bozukluk. Dünyada tanısının konması da 1945’li yıllarda başlıyor. Türkiye’deki tanılanma süresi ise daha geç. Türkiye’de ilk tanı konduğu dönemlerde anne ilgisizliğiyle açıklanmış. Ama bugün için biliniyor ki bu rahatsızlık nörobiyolojik bir rahatsızlık. Genetik bir altyapısı var. Çevresel faktörler bu süreci etkiliyor. Mutlaka bir zihinsel engelle görülmesi gerekmiyor. En yaygın tanımıyla bir iletişim problemi. Üç temel kriteri var. Yaratıcı ve hayal gücünde sınırlılık, dilin iletişim becerileri açısından sınırlı olması. Ağırdan hafife giden çok geniş bir spektrum bozukluğu olarak tanılanıyor. Otizm bizim dönemimizde daha çok yağmur adamla tanındı. Bu çocuklarımızın özel becerileri de var. Ağır yönleri de var. Bizleri ürküten kısmı da ağır yönü” diye konuştu.

Otistik ailelerin bu durumu ilk duyduklarında şiddetli travmalar geçirdiğini ifade eden Öztürk o süreci şu sözlerle anlattı: “Bu tanı konduğunda ailelerin tepkisi şiddetli travmalara yol açabiliyor. İlk tepki inkar oluyor. ‘Hayır böyle bir şey yok diyebiliyor. Bu inkarı destekleyecek bir sonraki aşama ‘bu uzman doğru söylemiyor. Başka doktorlara gideceğim’ diyor. Pek çok uzmanın aynı görüşte birleştiğini öğrendiğinde ise yas süresi başlıyor. Yas dönemini atlattıktan sonra ‘ne yapabilirim’ arayışı başlıyor. Bu anlamda bizim ailelerimiz çok yalnız. Çocuklarımız da çok yalnız. Sosyal destek ağı varsa eğer bu dönemleri anne baba daha hızlı bir şekilde atlatabiliyor ve doğru eğitim arayışına geçiyor. Otizmdeki en önemli şey erken yaşta yoğun eğitimdir”

Cratosslot class="MsoNormal">Otistik çocukların özellikle eğitimde büyük sıkıntılar yaşadığını kaydeden Otistik Çocuklar Derneği Başkan Yardımcısı Saadet Şeranoğlu ise, “Saadet: bu çocuklara iyi bir eğitim şart. Benim iki tane otistik çocuğum var ve büyüyorlar. Artık ellerinden tutup gezdiremem. Toplum içine karışacaklar. Ben bu tür eğitim veren kurumlardan erzak, kömür değil; bu tür çocuklarımıza iyi bir eğitim istiyorum. Eğitimde sıkıntılar yaşıyor. İkizlerimi okula yazdırdığımda bu sıkıntıları yakından yaşadım. Çoğu zaman öğretmenler istemedi çocuklarımı ama ben inat ettim ve mücadelemi sürdürdük” dedi.

On yıl sonra çocuğuna kavuştuğunu, oğluna otistik tanısı konduğunda yaşadığı süreci anlatan Rukiye Özdemir duygularını şu sözlerle anlattı: “ Evlendim. 10 yıl süreyle çocuğum olmadı. 10 yıl sonra bir Hasan Mert’im oldu. Alt katımızda oturan komşumuzun bir kızı vardı. Aralarında 2 ay gibi bir fark vardı. Çok akıllı bir çocuktu. 9-10 aylıkken anne-baba demeye başladı. Daha sonra enfeksiyonlar araya girdi. Epileptik dönemlerimiz oldu. Onlardan sonra gerileme başladı. Biz de bunu dil gerilemesinden fark ettik. Eski kurduğu cümleleri kuramaz oldu. Daha agresif davranmaya başladı. Bir rehabilitasyon merkezine götürdük. Orada testler yapıldı. Otizm teşhisi kondu. Elbette ilkinde inkar edip, kendimi suçladım. Otizmi de çok iyi bilmiyorsunuz elbette. Ben hemşireyim. Ama çok bilgim yoktu. Daha iyi araştırma yaptım. Psikoloğumuzun dediği süreci yaşadım kısacası.

Küçükken sosyal ortama girmediği için çok sorun yok. Asıl sorun büyüyünce başlıyor. Çocuğum şimdi 7 yaşında. Normal eğitim için devlet okuluna gönderdik. Adaptasyon sorunu yaşadığı için otistik sınıfına yönlendirdiler. İkinci dönem açılmasını bekliyoruz” 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.