Ali GÜLTEKİN
Köşe Yazarı
Ali GÜLTEKİN
 

„18’lik kurbanlar”

Manisa Avdal Köyü gün batımı.  Kerim Bakkal’ın önünde biri bitmeden diğer sigarasını yakan Halil yedinci çocuğunu beklediğinden üflediği duman Osmancalı Köyü semalarında bulut oluyor. Kerim Bakkal: Halil Başbakan üç çocuk istiyor. İşsiz olmana bakmadan her yıl bir tane çocuk yaparak yediye çıktın.  Halil: Kerim Emmi, kaderin önüne geçilmiyor. Allah veriyor. Canı veren Allah rızkını verir elbette. Halil’e telefon ile hayırlı haber-i veri alarak hızlı adımlar ile evine geldi. Eşine “geçmiş olsun” dedi. Kırmızı mendil ile örtülü bebeğin yüzünü açıp gülümseyerek baktı.  Evin büyük kızı aileyi salonda kurulan sofraya çağırdı. Yemek sonrası,“yeni misafir“ ile anne hariç aile fertleri tek tek uykuya daldılar. Nazlı, (Halil’i n kızı) bu gün ilkokula başlıyor. Halil:  Öğretmenini iyi dinle. Öğretmenin söylediklerini karşı gelme… Mustafa, (Halil’in oğlu) ilkokulu bitirdi Marangoz çırağı olarak bugün işe başlayacak. Halil: Oğlum, Etin ustanın, kemiğin benim. Meslek öğrenirken azar işitir, tokat yersin, biz de böyle öğrendik… Sebahat. (Halil’in kızı)  Bu gün 9.sınıfa başlayacak Halil: Kızım okulda elin etlisine, sütlüsüne karışma. Kuran kursuna gittiğinden kimseye bahsetme…  Melisa,(Halil’in komşu kızı) Bu gün 9.sınıfa başlayacak. Melisa’nın Annesi: Kızım kimseye Kürt olduğunu söyleme. Kimseye dost diye güvenme…  Ayşe, (Halil’in komşu kızı) bu gün 9.sınıfa başlayacak. Ayşe’nin Annesi: Gidip gelirken kafanı yerden kaldırma. Alevi olduğunu ulu orta konuşma… Diğer çocuklara başarı dileyerek, Erdal’ı takip edelim. Erdal, (Halil’in oğlu) bu yıl İstanbul’da üniversiteye başlayacak. Halil: Oğlum okulda anarşik olaylardan, bölücülerden uzak dur. Soranlara ekmek partisindenim de. Memleketi kurtarmak sana mı kadı?.. Tüm çocuklarını gönderen Halil buğulu gözlerini Spil dağına çevirerek: Ey kurban olduğum Allahım, bana sağlıklı yedi çocuk verdin. Kısmetlerini eksik etme yarabbi. Ailelerin öğütlerine dikkat ederek, Erdal’ı takip edelim istiyorum. İstanbul’da Üniversite’ye gelen Erdal örgenciden çok; Asker, Özel tim, Polis, sivil görevli, özel birlik, keskin nişancılar gördü.  Korumalar eşliğinde kürsüye gelen Rektör: YÖK yasası gereği herkes yönetmeliğe uyacak. Kılık kıyafetiniz siyasi çağrışım yapmayacak. Görevlilerimiz, yasak kitap, film, müzik, gazete, dergi, internet siteleri… listesini dağıtacaklar. Burası eğitim kurumu. Kuzu, kuzu dersinizi dinleyeceksiniz. Bölücülük, siyaset, örgüt, dernek, gösteri, basın açıklaması, pankart açma, boykot etmeye kalkışanları kurbanlık koyun gibi emniyet mensuplarının önüne katarım. Benim vazifem vatana hayırlı evlatları yetiştirmek. Filozof, bilim insanı kabul ettiğiniz gâvur yaratıkların fikirlerine, fitnelerine itibar ederek hocalar ile tartışmaya kalkıp, müfredattın dışına çıkmayın.  Bu şartları ağır bulanlar TBMM 18 yaşını doldurmuş genç vekiller arıyor. Gidersiniz; Hakan Şükrü ile top koşturur, Kamer Genç ile çiçek sularsınız. Rektör: Okul’un içi, dışı her santimi kameralar ile gözetleniyor. Biraz sonra arama noktalarından geçerek içeri gireceksiniz. Son güvenlik noktamızda bu güne kadar tutulan sicil dosyanız var. Beyaz dosyası olan öğrencileri sınıflarına alacağız. Yeşil - irtica, kırmızı - siyasi, üç - renkli bölücü dosyası olanları güvenliğe teslim edeceğiz. Güvenlik, bacağınızdan asar mı? Kesim zamanınız gelene kadar kurbanlık koyun gibi besler mi? Bilemem! Gazanız mübarek olsun. Adli suçu olup, 18 yaşından gün alanlara yeni yasaya göre TBMM’de vekil yolları açıldı. Orada cürümlerinizle hoş sohbetler ile millete vekillik edersiniz. Yolunuz açık olsun. —Anne, babalar okula gönderdikleri çocuklarına savaşa gönderir gibi korku, endişe, güvensizlik üzerine kurulu tembihlerini dikkate alalım. Bu çocuklarda nasıl bir ruh hali ile kişilik ve öz güven oluşur? Avrupa’da 18 yaşında gençlerin seçilme haklarının olduğu doğru. Biz, olumsuzlukları dış güçlere havale ederiz. Kendi doğrularımızı onaylatmak için Avrupa’yı referans veririz.  Türkiye ve Avrupa’da çocukların 18 yaşına nasıl geldiklerini analiz etmeliyiz. Devlet, toplum, aile, eğitim, ekonomi, kültür olarak farklılıklarımızın tespitini yapmayız. Avrupa’ya insan hakları gökten zembille inmedi. Orta çağın en barbar toplumu olan Avrupalı mücadele ederek, yanlışlarından dersler çıkararak, bedeller ödeyerek insanca yaşam haklarını kazandılar. Biz;  zaaflarımıza ayak direyerek toplumu deprem riski olan fay hattına çekiyoruz. En küçük sarsıntıda çöken tavana Avrupa menşeli direk arıyoruz. Asıl sorun; Demiri tavında dövememek, çeliğe nasıl su verilir bilememekte. “Bizim” Rektörün konuşmasını dinledik. Bakalım, Cemil’in Rektörü neler anlatacak? Cemil, (Türk kökenli Almanya’da yaşıyor.) Cemil, polis, asker, özel güvenliğin olmadığı, bildiri dağıtan, pankartların arkasında kümelenmiş slogan atan öğrencilerin… Bayram yerine çevirdiği Köln Üniversitesine geldi. Rektör: …Üniversiteler; insanlığa, doğaya, yaşama, bilime hizmet ederler. Dünya filozoflarını, bilim insanlarını inceleyin. Sizleri sadece Almanya’ya hizmet etmek için değil, Dünya halklarına hizmet etmek için hazırlayacağız… Her iki konuşmadan kim ne çıkarır bilemem. Türkiye ve Avrupa toplumu içerisinde yaşıyor olmam dolayısı ile iki toplumu tanıma şansına sahibim. Bizim çok güzel yönlerimizi es geçtiğim sanılmasın. Bana göre farklılıklarımıza dikkat çekmek istedim. Eleştiri yapma kültürümüz olgunlaşmadı. Öz eleştiri ile güçlenip, eleştiri ile hücre yenilenmesi yapma bilincimiz oluşmalı. Kendi parti işleyişlerinde demokrasinin olmadığını bilen. Partiler ve seçim yasasında insan haklarına aykırılığı gören. Bilim insanı, Profesör vekillerimizin makam uğruna diz çöktüğü TBMM’sine kendilerini temsil edebilme beceri ve bilgisine güvenmeyerek handikap içinde yetiştirdiğimiz 18 yaşında çocuklarımızı vekillerimiz olara gönderdiğimizde ne değişecek? Hadi hayırlısı…
Ekleme Tarihi: 15 Ekim 2012 - Pazartesi
Ali GÜLTEKİN

„18’lik kurbanlar”

Manisa Avdal Köyü gün batımı.  Kerim Bakkal’ın önünde biri bitmeden diğer sigarasını yakan Halil yedinci çocuğunu beklediğinden üflediği duman Osmancalı Köyü semalarında bulut oluyor.
Kerim Bakkal: Halil Başbakan üç çocuk istiyor. İşsiz olmana bakmadan her yıl bir tane çocuk yaparak yediye çıktın. 
Halil: Kerim Emmi, kaderin önüne geçilmiyor. Allah veriyor. Canı veren Allah rızkını verir elbette.
Halil’e telefon ile hayırlı haber-i veri alarak hızlı adımlar ile evine geldi. Eşine “geçmiş olsun” dedi. Kırmızı mendil ile örtülü bebeğin yüzünü açıp gülümseyerek baktı.  Evin büyük kızı aileyi salonda kurulan sofraya çağırdı. Yemek sonrası,“yeni misafir“ ile anne hariç aile fertleri tek tek uykuya daldılar.
Nazlı, (Halil’i n kızı) bu gün ilkokula başlıyor.
Halil:  Öğretmenini iyi dinle. Öğretmenin söylediklerini karşı gelme…
Mustafa, (Halil’in oğlu) ilkokulu bitirdi Marangoz çırağı olarak bugün işe başlayacak.
Halil: Oğlum, Etin ustanın, kemiğin benim. Meslek öğrenirken azar işitir, tokat yersin, biz de böyle öğrendik…
Sebahat. (Halil’in kızı)  Bu gün 9.sınıfa başlayacak
Halil: Kızım okulda elin etlisine, sütlüsüne karışma. Kuran kursuna gittiğinden kimseye bahsetme…
 Melisa,(Halil’in komşu kızı) Bu gün 9.sınıfa başlayacak.
Melisa’nın Annesi: Kızım kimseye Kürt olduğunu söyleme. Kimseye dost diye güvenme…
 Ayşe, (Halil’in komşu kızı) bu gün 9.sınıfa başlayacak.
Ayşe’nin Annesi: Gidip gelirken kafanı yerden kaldırma. Alevi olduğunu ulu orta konuşma…
Diğer çocuklara başarı dileyerek, Erdal’ı takip edelim.
Erdal, (Halil’in oğlu) bu yıl İstanbul’da üniversiteye başlayacak.
Halil: Oğlum okulda anarşik olaylardan, bölücülerden uzak dur. Soranlara ekmek partisindenim de. Memleketi kurtarmak sana mı kadı?..
Tüm çocuklarını gönderen Halil buğulu gözlerini Spil dağına çevirerek: Ey kurban olduğum Allahım, bana sağlıklı yedi çocuk verdin. Kısmetlerini eksik etme yarabbi.
Ailelerin öğütlerine dikkat ederek, Erdal’ı takip edelim istiyorum.
İstanbul’da Üniversite’ye gelen Erdal örgenciden çok; Asker, Özel tim, Polis, sivil görevli, özel birlik, keskin nişancılar gördü.
 Korumalar eşliğinde kürsüye gelen Rektör: YÖK yasası gereği herkes yönetmeliğe uyacak. Kılık kıyafetiniz siyasi çağrışım yapmayacak. Görevlilerimiz, yasak kitap, film, müzik, gazete, dergi, internet siteleri… listesini dağıtacaklar. Burası eğitim kurumu. Kuzu, kuzu dersinizi dinleyeceksiniz. Bölücülük, siyaset, örgüt, dernek, gösteri, basın açıklaması, pankart açma, boykot etmeye kalkışanları kurbanlık koyun gibi emniyet mensuplarının önüne katarım. Benim vazifem vatana hayırlı evlatları yetiştirmek. Filozof, bilim insanı kabul ettiğiniz gâvur yaratıkların fikirlerine, fitnelerine itibar ederek hocalar ile tartışmaya kalkıp, müfredattın dışına çıkmayın.
 Bu şartları ağır bulanlar TBMM 18 yaşını doldurmuş genç vekiller arıyor. Gidersiniz; Hakan Şükrü ile top koşturur, Kamer Genç ile çiçek sularsınız.
Rektör: Okul’un içi, dışı her santimi kameralar ile gözetleniyor. Biraz sonra arama noktalarından geçerek içeri gireceksiniz. Son güvenlik noktamızda bu güne kadar tutulan sicil dosyanız var. Beyaz dosyası olan öğrencileri sınıflarına alacağız. Yeşil - irtica, kırmızı - siyasi, üç - renkli bölücü dosyası olanları güvenliğe teslim edeceğiz. Güvenlik, bacağınızdan asar mı? Kesim zamanınız gelene kadar kurbanlık koyun gibi besler mi? Bilemem! Gazanız mübarek olsun.
Adli suçu olup, 18 yaşından gün alanlara yeni yasaya göre TBMM’de vekil yolları açıldı. Orada cürümlerinizle hoş sohbetler ile millete vekillik edersiniz. Yolunuz açık olsun.
—Anne, babalar okula gönderdikleri çocuklarına savaşa gönderir gibi korku, endişe, güvensizlik üzerine kurulu tembihlerini dikkate alalım. Bu çocuklarda nasıl bir ruh hali ile kişilik ve öz güven oluşur? Avrupa’da 18 yaşında gençlerin seçilme haklarının olduğu doğru. Biz, olumsuzlukları dış güçlere havale ederiz. Kendi doğrularımızı onaylatmak için Avrupa’yı referans veririz.  Türkiye ve Avrupa’da çocukların 18 yaşına nasıl geldiklerini analiz etmeliyiz. Devlet, toplum, aile, eğitim, ekonomi, kültür olarak farklılıklarımızın tespitini yapmayız. Avrupa’ya insan hakları gökten zembille inmedi. Orta çağın en barbar toplumu olan Avrupalı mücadele ederek, yanlışlarından dersler çıkararak, bedeller ödeyerek insanca yaşam haklarını kazandılar.
Biz;  zaaflarımıza ayak direyerek toplumu deprem riski olan fay hattına çekiyoruz. En küçük sarsıntıda çöken tavana Avrupa menşeli direk arıyoruz. Asıl sorun; Demiri tavında dövememek, çeliğe nasıl su verilir bilememekte.
“Bizim” Rektörün konuşmasını dinledik. Bakalım, Cemil’in Rektörü neler anlatacak?
Cemil, (Türk kökenli Almanya’da yaşıyor.)
Cemil, polis, asker, özel güvenliğin olmadığı, bildiri dağıtan, pankartların arkasında kümelenmiş slogan atan öğrencilerin… Bayram yerine çevirdiği Köln Üniversitesine geldi.
Rektör: …Üniversiteler; insanlığa, doğaya, yaşama, bilime hizmet ederler. Dünya filozoflarını, bilim insanlarını inceleyin. Sizleri sadece Almanya’ya hizmet etmek için değil, Dünya halklarına hizmet etmek için hazırlayacağız…
Her iki konuşmadan kim ne çıkarır bilemem. Türkiye ve Avrupa toplumu içerisinde yaşıyor olmam dolayısı ile iki toplumu tanıma şansına sahibim. Bizim çok güzel yönlerimizi es geçtiğim sanılmasın. Bana göre farklılıklarımıza dikkat çekmek istedim. Eleştiri yapma kültürümüz olgunlaşmadı. Öz eleştiri ile güçlenip, eleştiri ile hücre yenilenmesi yapma bilincimiz oluşmalı. Kendi parti işleyişlerinde demokrasinin olmadığını bilen. Partiler ve seçim yasasında insan haklarına aykırılığı gören. Bilim insanı, Profesör vekillerimizin makam uğruna diz çöktüğü TBMM’sine kendilerini temsil edebilme beceri ve bilgisine güvenmeyerek handikap içinde yetiştirdiğimiz 18 yaşında çocuklarımızı vekillerimiz olara gönderdiğimizde ne değişecek?
Hadi hayırlısı…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.