Ali GÜLTEKİN
Köşe Yazarı
Ali GÜLTEKİN
 

BİZ mi canavarız? TRAFİK mi?

Bazen gördüklerinize anlam veremezsiniz. TÜV’ ün karşısında ”kiralık teker” yazan araba lastikleri kiraya veren dükkânın varlığı gibi.  Yüksek yükü ile alt geçide takılan kamyon’un şoförüne Gazeteci soruyor: Uyarı levhasını görmediniz mi? Şoför: Gördüm, ama sağa sola baktım, polis olmayınca girdim. Bu türden şoförlerimizin varlığı gibi. Caydırıcı değil, eğitici uygulamalar. Trafik eğitimini, anaokullarından itibaren uygulamalı olarak başlatılmalı. Caydırıcı uygulama yerine eğitici uygulamalar yapılmalı. Parası olan; kırmızı ışıkta durmaz. Kemer takmaz. Telefonla konuşur. Polise, “cezanı kes o kadar” der. Bu insanları eğitim ile kazanmalıyız. Başkalarına ve milli değerlerimize vereceği zararın bilincinde olarak vatandaşlık sorumluluğunu yerine getirmeli. Yetkililerin sorumlulukları. Yol yapım, onarım ve kaza zamanlarında; Trafik polisi önce kendi güvenliğini sağlamalı. Güvenli bölge oluşturmalı. Trafik lambaları, uyarıcı levhaları, aydınlatma, yol şeritleri, yol güvenliği uluslararası standartlara uygun yapılmalı. Teknoloji çağında, boyanmış bidon ve yağ tenekelerinin içine beton dökerek trafik işareti icadı bize yakışmıyor. Yol yapım ve tamirinde çalışan şirketler ve trafik ekipleri çağın teknolojisine uygun donanımda olmalılar. Almanların güzel bir sözü var. Güvenmek iyidir, ama denetlemek daha iyidir. Eğitimini vermeliyiz ama uygulamaları denetlemeliyiz. Trafik kuralları ve uygulamaları genişletilmeli. Örneğim; Almanya’da ehliyetiniz olduğu halde, alkollü bir sürücünün arabası ile yolculuk ediyorsanız,  trafiğe yakalandığınızda size şoför; den daha fazla ceza kesilir. Yaya olarak kırmızı lambadan geçtiğinizde ceza 10 Euro ise, o an çevrenizde sizi görebilen çocuk olduğunda cezanız iki katına çıkıyor… Yaşanılmış olay: Köln’de Yaya olarak kırmızıdan geçen Türk’ü polis yakalar. Ceza 10 mark. Bizim vatandaşın cebinde 20 mark var. Polis  “bozuk 10 mark yok mu” diye sorar. Bizim vatandaş “bir dakika” der. Bir kez daha kırmızıdan geçerek “ödeştik” der. Polisin „suçu bilerek işlediniz, kasıt var cezanız beş katına çıktı” dediğimde bizim vatandaş öfkelenir. Bu, trafik sorunundan öte eğitim sorunu. Sesli Soralım Ülkemizin lojistik, şemasını çıkardık mı? Üç tarafı denizle çevrili olan ülkemizde insan ve yük taşımada, Deniz ve Demir yollarını ne kadar kullanıyoruz?  Kamyon, tır, dolmuş ve bunların yedek parçaları için harcadığımız yıllık giderimiz nedir? Bu araçların, yol yıpratması ve kazaya sebep olma oranları nedir? Bu kazalardan milli zararımız nedir? Bu kayıplarımızı; Deniz ve Demir Yolları, yer üstü ve yer altı treni yolu yapımında kullandığımızda kazalar ne kadar azalır? Milli gelirimize ne kadar katkı sağlarız?  Bize Dolmuş, Otobüs, Kamyon satan ülkelerin kendileri şehir içi ve şehirlerarası yollarda bu araçları kullanmazlar. Biz bunların tüketimini neden yapıyoruz? (otobüsü şehir içi toplu  taşıma, şehirlerarası Turizm amaçla kullanırlar.) Biz bize konuşalım. Ülkemizde; Bürokrat, Akademisyen, Sanatçı, Topçu, Popçu, halka  toplu taşıma araçlarını kullanmaları için çağırı yaparlar. Biz onları,  toplu taşıma araçlarında, bisiklet kullanırken gördük mü? Güçlü bir hayır çıkıyor. Toplu taşıma araçları kullananlara “varoşlu” diyerek küçümsemezler mi? Vallahi de billahi de küçümserler. Siyasiler ve bürokratlar yerleşim alanlarına geldiklerinde peşinde ki koruma araçlarını geçelim; yağcılar, yalakalar, iş alanlar, ihale bekleyenler konvoya katılarak bunu ‘güç gösterisine’ dönüştürmezler mi?  göstermekle kalmazlar,gurur yapıp hava basarlar…. Kürsüye çıkan bu yönetici anlayış; ülke kalkınması, trafik uygulaması, toplu taşıma, israf, milli değer ve çevre’den nasıl söz eder?  Ne kadar inandırıcı olur? Türkiye’de trafikte eğitim seferberliği tam da bu alanlardan başlamalı.  Gelişmiş ülkelerde seçimler; uzun konvoy, gökyüzünü pankart ve bayrak ile kapama, yerleri bildiri ile doldurup, kilometrelerce konvoy oluşturup görüntü, çevre kirliliği üzerinden yapmazlar. Seçim; program, bilgi, söylemler ve yaşam biçimleri üzerinden yapılır. Trafik: ülke’nin eğitimi ve ekonomik gücü ile sorun olmaktan çıkar. 1- Deniz ve Demir yollarımızı geliştirdikçe, kamyon, dolmuş ve şehirlerarası otobüsleri trafikten kaldıralım. 2- Hangi yolları hangi araçların kullanacağını belirleyip uygulayalım. 3-Yük, ambalaj standartlarını ve taşınma şeklini belirleyelim. 3- Arabalar,  TÜV dışında sürekli standart denetimi yapılsın. 4-Bisiklet, engelli, yaya yolları ayrılsın. 5-Taksi sürücüleri uluslararası standartlarda eğitim sonrası sürücü belgesi verilsin. 6- Trafik kazaları ve yol çalışmalarında; tek yön yol bölündüğünde, yol şeridi, lambalar, uyarı levhaları teknoloji çağına uygun standartlarda yapılarak yol güvenliği alınsın. Yola dökülen mıcırın, hayalet gibi gezen traktörler, kamyonlar, trafik işaretleri eksikliğinin ne kadar can ve mala sebep olduğunu biliyoruz.   Ne yapmalı? Yaşamımızın bir parçası olan trafiği; Ahlak, yaşam, eğitim, inanç, milli değerler ve sorumluluklarımızın dışında tutarak, her gün mal ve can Kaybı’na karşı duyarsız kalarak, insan olmadan nasıl söz edebiliriz? AK Parti iktidarının,  yol yapımı ve toplu taşıma konusunda olumlu çalışmaları var. Biz, 20 yıl öncemize bakarak, yaptığımız bölünmüş yollar ile kıyaslamayacağız. Avrupa otobanlarına kışın sıcak, yazın soğuk tutan teknoloji uygulanıyor. Türkiye olarak bunlar ile kendimizi kıyaslayıp, yarışmalıyız. Sonuç olarak Bürokrat, siyasetçi, sanatçı, sporcudan başlayarak; şehir içi, şehir dışı yolları toplu taşıma araçları, bisiklet kullanıp, yürüme mesafesi yolları yürüyelim. Yoksullar, yaşam koşulları nedeni ile bunları zorunlu olarak yerine getiriyor. Sorumluluklarımızı bilerek, Milli değerlerimizi sahiplenerek, kazasız, belasız Türkiye’de kardeşçe yaşamak zor mu? Hadi hayırlısı…
Ekleme Tarihi: 29 Ekim 2012 - Pazartesi
Ali GÜLTEKİN

BİZ mi canavarız? TRAFİK mi?

Bazen gördüklerinize anlam veremezsiniz. TÜV’ ün karşısında ”kiralık teker” yazan araba lastikleri kiraya veren dükkânın varlığı gibi.
 Yüksek yükü ile alt geçide takılan kamyon’un şoförüne Gazeteci soruyor: Uyarı levhasını görmediniz mi?
Şoför: Gördüm, ama sağa sola baktım, polis olmayınca girdim. Bu türden şoförlerimizin varlığı gibi.

Caydırıcı değil, eğitici uygulamalar.
Trafik eğitimini, anaokullarından itibaren uygulamalı olarak başlatılmalı. Caydırıcı uygulama yerine eğitici uygulamalar yapılmalı. Parası olan; kırmızı ışıkta durmaz. Kemer takmaz. Telefonla konuşur. Polise, “cezanı kes o kadar” der. Bu insanları eğitim ile kazanmalıyız. Başkalarına ve milli değerlerimize vereceği zararın bilincinde olarak vatandaşlık sorumluluğunu yerine getirmeli.

Yetkililerin sorumlulukları.
Yol yapım, onarım ve kaza zamanlarında; Trafik polisi önce kendi güvenliğini sağlamalı. Güvenli bölge oluşturmalı. Trafik lambaları, uyarıcı levhaları, aydınlatma, yol şeritleri, yol güvenliği uluslararası standartlara uygun yapılmalı. Teknoloji çağında, boyanmış bidon ve yağ tenekelerinin içine beton dökerek trafik işareti icadı bize yakışmıyor. Yol yapım ve tamirinde çalışan şirketler ve trafik ekipleri çağın teknolojisine uygun donanımda olmalılar. Almanların güzel bir sözü var. Güvenmek iyidir, ama denetlemek daha iyidir. Eğitimini vermeliyiz ama uygulamaları denetlemeliyiz.

Trafik kuralları ve uygulamaları genişletilmeli.
Örneğim; Almanya’da ehliyetiniz olduğu halde, alkollü bir sürücünün arabası ile yolculuk ediyorsanız,  trafiğe yakalandığınızda size şoför; den daha fazla ceza kesilir. Yaya olarak kırmızı lambadan geçtiğinizde ceza 10 Euro ise, o an çevrenizde sizi görebilen çocuk olduğunda cezanız iki katına çıkıyor… Yaşanılmış olay: Köln’de Yaya olarak kırmızıdan geçen Türk’ü polis yakalar. Ceza 10 mark. Bizim vatandaşın cebinde 20 mark var. Polis  “bozuk 10 mark yok mu” diye sorar. Bizim vatandaş “bir dakika” der. Bir kez daha kırmızıdan geçerek “ödeştik” der. Polisin „suçu bilerek işlediniz, kasıt var cezanız beş katına çıktı” dediğimde bizim vatandaş öfkelenir. Bu, trafik sorunundan öte eğitim sorunu.

Sesli Soralım
Ülkemizin lojistik, şemasını çıkardık mı? Üç tarafı denizle çevrili olan ülkemizde insan ve yük taşımada, Deniz ve Demir yollarını ne kadar kullanıyoruz?  Kamyon, tır, dolmuş ve bunların yedek parçaları için harcadığımız yıllık giderimiz nedir? Bu araçların, yol yıpratması ve kazaya sebep olma oranları nedir? Bu kazalardan milli zararımız nedir? Bu kayıplarımızı; Deniz ve Demir Yolları, yer üstü ve yer altı treni yolu yapımında kullandığımızda kazalar ne kadar azalır? Milli gelirimize ne kadar katkı sağlarız?  Bize Dolmuş, Otobüs, Kamyon satan ülkelerin kendileri şehir içi ve şehirlerarası yollarda bu araçları kullanmazlar. Biz bunların tüketimini neden yapıyoruz? (otobüsü şehir içi toplu  taşıma, şehirlerarası Turizm amaçla kullanırlar.)

Biz bize konuşalım.
Ülkemizde; Bürokrat, Akademisyen, Sanatçı, Topçu, Popçu, halka  toplu taşıma araçlarını kullanmaları için çağırı yaparlar. Biz onları,  toplu taşıma araçlarında, bisiklet kullanırken gördük mü? Güçlü bir hayır çıkıyor. Toplu taşıma araçları kullananlara “varoşlu” diyerek küçümsemezler mi? Vallahi de billahi de küçümserler. Siyasiler ve bürokratlar yerleşim alanlarına geldiklerinde peşinde ki koruma araçlarını geçelim; yağcılar, yalakalar, iş alanlar, ihale bekleyenler konvoya katılarak bunu ‘güç gösterisine’ dönüştürmezler mi?  göstermekle kalmazlar,gurur yapıp hava basarlar….
Kürsüye çıkan bu yönetici anlayış; ülke kalkınması, trafik uygulaması, toplu taşıma, israf, milli değer ve çevre’den nasıl söz eder?  Ne kadar inandırıcı olur? Türkiye’de trafikte eğitim seferberliği tam da bu alanlardan başlamalı.  Gelişmiş ülkelerde seçimler; uzun konvoy, gökyüzünü pankart ve bayrak ile kapama, yerleri bildiri ile doldurup, kilometrelerce konvoy oluşturup görüntü, çevre kirliliği üzerinden yapmazlar. Seçim; program, bilgi, söylemler ve yaşam biçimleri üzerinden yapılır.

Trafik: ülke’nin eğitimi ve ekonomik gücü ile sorun olmaktan çıkar.
1- Deniz ve Demir yollarımızı geliştirdikçe, kamyon, dolmuş ve şehirlerarası otobüsleri trafikten kaldıralım. 2- Hangi yolları hangi araçların kullanacağını belirleyip uygulayalım. 3-Yük, ambalaj standartlarını ve taşınma şeklini belirleyelim. 3- Arabalar,  TÜV dışında sürekli standart denetimi yapılsın. 4-Bisiklet, engelli, yaya yolları ayrılsın. 5-Taksi sürücüleri uluslararası standartlarda eğitim sonrası sürücü belgesi verilsin. 6- Trafik kazaları ve yol çalışmalarında; tek yön yol bölündüğünde, yol şeridi, lambalar, uyarı levhaları teknoloji çağına uygun standartlarda yapılarak yol güvenliği alınsın. Yola dökülen mıcırın, hayalet gibi gezen traktörler, kamyonlar, trafik işaretleri eksikliğinin ne kadar can ve mala sebep olduğunu biliyoruz.  

Ne yapmalı?
Yaşamımızın bir parçası olan trafiği; Ahlak, yaşam, eğitim, inanç, milli değerler ve sorumluluklarımızın dışında tutarak, her gün mal ve can Kaybı’na karşı duyarsız kalarak, insan olmadan nasıl söz edebiliriz?
AK Parti iktidarının,  yol yapımı ve toplu taşıma konusunda olumlu çalışmaları var. Biz, 20 yıl öncemize bakarak, yaptığımız bölünmüş yollar ile kıyaslamayacağız. Avrupa otobanlarına kışın sıcak, yazın soğuk tutan teknoloji uygulanıyor. Türkiye olarak bunlar ile kendimizi kıyaslayıp, yarışmalıyız.

Sonuç olarak
Bürokrat, siyasetçi, sanatçı, sporcudan başlayarak; şehir içi, şehir dışı yolları toplu taşıma araçları, bisiklet kullanıp, yürüme mesafesi yolları yürüyelim. Yoksullar, yaşam koşulları nedeni ile bunları zorunlu olarak yerine getiriyor. Sorumluluklarımızı bilerek, Milli değerlerimizi sahiplenerek, kazasız, belasız Türkiye’de kardeşçe yaşamak zor mu?
Hadi hayırlısı…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.