Köylerimiz, kasabalarımız, şehirlerimiz ülke ve dünya gündemi üzerine muhabbetler ederiz. Rahatsızlıklarımızı dile getiririz. Kimsenin bir şey yapmamasından yakınırız. Çözümü sorgulamadan, kendimizi içine kaymadan biten sohbet sonrası yaşamımız olağan seyrinde devam eder. NE KADAR DUYARLIYIZ? Birey olarak bedenimizdeki rahatsızlığımız için tedavi yolları araştırarak kurtulmak isteriz. Peki, yaşam alanlarımızdaki rahatsızlıklar için neden duyarsızız? Yaşam alanlarımıza irademiz dışında yapılan müdahalelere duyarsızlık bir hastalık değil mi? Bu salgın hastalığımızın gelecek kuşaklara veba olarak yayılacağından neden endişe duymuyoruz?   MANİSA’DA DEĞİŞTİREBİLİRİZ! Türkiye, 2014 yılında başlayarak yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler sürecine giriyor. Ülkemizde üç yıl seçim atmosferi içinde geçecek.  Seçimlerde kullanılan seçmene ulaşma yöntemleri bilindik hali ile İnsanımıza, doğamıza ve milli gelirimize zarar vermeye devam edecek. - Araç konvoyları -Yerleşim alanlarına usulsüz asılan parti bayrakları. -Yerleşim alanlarına usulsüz asılan pankartlar. -Ses cihaz donanımlı araba ile yapılan anonslar.  Bütün bunlardan rahatsızlık duyan büyük kesim sorunun çözümünü bir başkasından bekleyecek. Bir kesim duyarsızlık içinde seyirci kalacak. Bir kesim de kimsenin bir şey yapılamadığını mırıldanıp duracak. MANİSA ÖNCÜ OLABİLİR! Üç tutum - Bir başarı: Bir: Umursamaz hastalığımıza yenik düşerek sorunların çözümünü başkasından bekleyeceğiz. İki: Duyarsızlık hastalığımız ile yaşayarak seyirci kalacağız. Üç: Değiştirmek için harekete geçeceğiz. Manisa’da biz bu çağ dışı gidişatı değiştirme bilgisini, modern iletişim araçlarını kullanma bilincini ortaya çıkararak Türkiye’ye yayabiliriz.  KURTULMAK İÇİN HAREKETE GEÇELİM!          Seçimlerde araç konvoyları: Dünya’da Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun birkaç ülkesi hariç dünyanın hiçbir yerinde yok. Bizim ülkemizde hala var. Onca araba ve harcadığı yakıt ile doğamıza ve milli gelirimize zarar veriyoruz. Gürültü ve görüntü kirliliği yaratılıyor. Trafik sorunu yaratarak kazalara neden olunuyor. Peki, bu iletişim yönteminden seçmen ne kadar etkileniyor böylesine bir istatistik bilgi var mı? Böyle bir çalışma yok.          Yerleşim alanlarına usulsüz parti bayrakları asma: Dünya’da Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun birkaç ülkesi hariç dünyanın hiçbir yerinde yok. Görüntü kirliliği ve israf bizim ülkemizde var.          Yerleşim alanlarına usulsüz pankart asma: Dünya’da Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun birkaç ülkesi hariç dünyanın hiçbir yerinde yok. Bizim ülkemizde var.          Seçimlerde ses cihazları ile sokaklarda anons yapma: Dünya’da Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun birkaç ülkesi hariç dünyanın hiçbir yerinde yok. Bizim ülkemizde var. NE YAPMALI? Sözde geleneksel özünde çağdışı bu seçim çalışmalarının uygulanmasına karşı modern iletişim yöntemlerini kullanarak GÖRÜNTÜ-GÜRÜLTÜ-DOĞA KİRLİLİĞİ ve MİLLİ GELİRİMİZ’E yapılan israftan kurtulalım. Medyanın tüm iletişim alanları, salon toplantıları, afiş, pankart, parti bayraklarını asmak için seçilmiş alanları belirleyip kullanarak “geleneksel” çağdışı uygulamalardan kurtulabiliriz BEN VARIM! Partiler, örgütler, inançlar, mesleki kurum ve kuruluşlara aynı mesafede durarak ortak sorunlarımıza orta çözüm için yan yana gelebiliriz.  Yanma, yakınma, dövünme, birilerinden medet umma yerine “Ben varım” diyerek bir adım öne çıkan Manisalılar Spil’den saçtıkları bir avuç tohumu Türkiye’de yeşertebilirler. NEREDEN BAŞLAMALI? Duyarlılık gösteren Manisalılar yan yana gelerek, birikimlerimizi ortaya koyarak, bilgilerimizi harmanlayarak paylaşmaya başlayabiliriz. Doğamızı, ülkemizi, milli ve insani değerlerimizi koruyarak başlayabiliriz. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis başkanı, muhalefet parti liderlerine mektup yazarak, Partilerin il başkanlarını, Belediye Başkanı adaylarını ziyaret ederek başlayabiliriz. Birlikte küçük adımlar atanlar, büyük değerler yaratırlar. Hadi hayırlısı…