Bir dünya lideri. Cumhuriyetimizin kurucusu. Büyük bir askeri deha. En önemli düsturu: Yurtta sulh, cihanda sulh. Bir on kasım daha geçti. Ama Atatürk her an kalbimizde yaşıyor ve gelecek nesillere onu anlatmak bizlerin görevidir. Eğer bu gün cebinizde Türkiye Cumhuriyeti kimliği veya pasaportu var ise bunu ona borçluyuz. Diyeceksiniz yalnız ona mı? Evet çünkü cumhuriyet fikri onundur.
Erzurum Kongresi sırasında bazı delegeler İngiliz mandasını, bazıları Amerikan mandasını, bazıları ise saltanatı istedi. Zaten Anadolu parçalanmış bir halde idi. Topraklar paylaşılmıştı. Millet fakir ve moralsizdi. Delegeler bu işten nasıl çıkacağımızı hesaplayamıyorlardı. Ankara’da meclis açılana kadar tartışmalar sürdü. Atatürk ün yakın arkadaşı olan Ali Fuat Cebesoy der ki: Atatürk olmasaydı bu cumhuriyeti yapamazdık. Ama o tek başına olsaydı bu cumhuriyeti yine yapardı. Fikren beyninde oluşturmuş ve adımlarını dikkatli atmıştır. Zaferden sonra neler yapılacağını Mahzar Müfit Bey’e yazdırmış ve herkes onu delilikle suçlamış, bunların olacağına inanmamışlardı. Şöyle demişti Mustafa Kemal: “Zaferden sonra yönetim şekli cumhuriyet olacak, tesettür kalkacak, Latin harfleri kabul edilecek.” Bunu savaş öncesi söylemiştir. Yani kafasına planlarını yazmıştır.
Meclis açıldıktan sonra büyük mücadele vermiş, vekiller ile çekişmiş ve her an fikrini kabul ettirmiştir. Özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında başkomutanlık tartışmaları çok hızlı ve tartışmalı geçmiş ama onu da aşmasını bilmiştir. Öyle ki Sakarya Harbinden sonra meclis Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlık yetkisini süresiz uzatmıştır. Yani artık meclis ona güveniyor ve bu işi temizleyeceğine inanıyordu. Zaten öylede oldu. İzmir’de cephe kapandı. Yani deniz cepheyi kapatmış oldu. Yunanlılar ağır bir yenilgi aldı. Tüm dünyanın ağzı açık kaldı. Bir avuç Türk dünyaya kafa tutmuştu. Atatürk’ün dediği gibi maksat hasıl olmuştu. Yani zafer kazanılmıştı ve şimdi diğer adımlar atılmalı idi. 17 Şubat 1923’te İzmir’de bir İktisat Kongresi yaptı. Her şehirden delegeler geldi. Amaç yıkık olan bir ülkeyi nasıl yeniden imar edileceği idi. Çok önemli idi ve hatta Cumhuriyetin ilanını bile beklemeden ilk önce ekonomi demişti. Ayrıca bundan evvel Lozan’a İsmet Paşa’yı yolladı. Tüm dünyaya karşı bir adam. Türlü çekişmeler sonucunda Lozan imzalandı. 24 Temmuz 1923. artık Cumhuriyet ilan edilmeli idi. 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Esas bundan sonra çalışmalar daha sıkı olacaktı. Çünkü devrimleri yapacak, daha müreffeh bir ülke kuracak ve en tehlikeli şey olan cehaleti yenecekti. Bir konuşmasında şöyle demiştir: Öğretmenler. Şimdi aramızda olan kahraman komutanlarımız ve ordumuzun kazandığı zafer sizlere zemin hazırlamıştır. Esas zaferi cehaleti yenerek siz kazanacaksınız. Çocuklarımızı ellerinize emanet ediyoruz. Kurtuluş Savaşı’nın nelere mal olduğunu anlatacaksınız.
96 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. 10 Kasım 1938’ de aramızdan ayrıldı. Yorgundu, savaş meydanlarında ömrü geçmişti. Yıpranmıştı. Gece gündüz çalıştı. Ama o aklı her zaman en üst seviyede çalıştı. Zaten kendini yetiştirmiş idi. Kimsenin ayağına gitmedi milleti hariç. Bütün dünya onun ayağına geldi tanımak için. “Hiç kimse milletin egemenliğinin üstünde olamaz” derdi. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” dedi. Bu nedenle 10 Kasım’da her bayrak yarıya iner ama Millet Meclisi’nin bayrağı yarıya inmez. Bir modern ülke imar etti, ettirdi. Acaba değerini biliyor muyuz? Dünya üzerindeki en üst 20 ülkeden biriyiz. Neden mi? G20 ye çağrılıyoruz. 96 yılda bu seviyeye geldik. Limanları, şehirleri, yolları modern bir ülke yaratıldı. Fitili ateşleyen Atatürk ve çalışma arkadaşları oldu. Bizlerde bayrağı çocuklarımıza devredeceğiz. Onlara nereden geldiğimizi anlatmalıyız. Onlara Atatürk ü çok iyi anlatmalıyız.
Mustafa Kemal Atatürk ün ruhu şad olsun. Sana çok şey borçluyuz paşam. Gösterdiğin yolda yürüyeceğimize ant içeriz.
Saygılarımla...