Mehmet ÇELİKEL
Köşe Yazarı
Mehmet ÇELİKEL
 

CUMHURİYETE İLK ADIM: 19 MAYIS..

Hikaye daha önceden başlıyor. Birçok kitap yazıldı ve yayınlandı. Anadolu'ya giden yolunda bir öyküsü mevcut. Mustafa Kemal’in 6 aylık İstanbul macerası vardır. Burada birçok kişi ile görüşmüş konuşmuş ve bu işi planlamıştır. Zaten askeri lise yıllarında kurgulamayı yapmıştı. Türkiye Cumhuriyeti fikrini kafasına yazmıştı. Neden egemenlik milletin olmasındı. Bir kişinin ağzından çıkan laf ile ülke mi yönetilirdi. En yakın arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a bile askerlik yıllarında gelecekteki Türkiye Cumhuriyeti'nin haritasını göstermiş ve şöyle demiştir: Fuat, evladı fatinaları bu sınırlar içinde toplayıp yeni bir Türkiye Cumhuriyeti kurabiliriz. Eğer bunu başarabilirsek durumumuz kurtulur yoksa yok olur gideriz. Evet, yeni haritayı cebinde taşıyordu ve kurgulamayı başlatmıştı. İstanbul Şişli'deki evinde türlü görüşmeler yapmıştır. Bunlardan en enteresanı Cambaz Mehmet Bey diye biridir ve ne enteresan ki İstanbul'daki tüm yankesicilerin başıdır. Kendisi Paşa’ya tam itaat yemini etmiştir. Bu gizli çıkışı birde en çok İsmet Paşa ile paylaşmıştır. Fıtratına, zekasına , ani  ve doğru karar vermesine inanıyorum demiştir. O zamanlar İsmet Paşa daha paşa değil miralaydı. Yani albay. Her şey gizlice ayarlandı. Padişah ve sadrazam Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu’ya 7. ordu müfettişi olarak yollanması için emri imzaladı. Anadolu'daki isyanları bastırmak ve İngiliz jandarmasına yardım etmek için yollanacaktı. Safsata idi tabi, amaç bahane bulmaktı. Hatta Cambaz Mehmet Bey’in adamlarından biri tayin emrini çaldırır. Hep birlikte okurken kahkahalarla gülerler. Çünkü onlarda Mustafa Kemal Paşanın asıl ne yapmak için gittiğini biliyordu. Parola NUH idi. Yeniden doğuşu simgeliyordu. 16 Mayıs 1919. O gün Galata dokları insan kaynıyor. Boyacısı, zabıtı, simit satıcısı. Görülmemiş bir kalabalık var. Hemen hepsi de Cambaz Mehmet Bey’in adamı. Amaç Paşa’yı güvenli bir şekilde gemiye yani Bandırma vapuruna bindirmek. Cambaz Mehmet Bey gizlice emir verir: Paşa’ya ters bir şey yapmak isteyeni kolundan tutup denize atın. Adamlarından biri sorar: Ya gemide bir şey olursa. Cevap: Gemide 50 adamımız var. Bandırma vapuru yola çıkar. Rumeli feneri yani boğazın Karadeniz çıkışında İngilizler tarafından durdurulur. 6 saat arama yapılır. Bir şey bulunamaz. O sırada Mustafa Kemal Paşa boğazın öteki ucundaki uzaklardaki demirlemiş düşman gemilerine bakar ve şöyle der: Bu batılılar hep demirden çelikten makineler ile iş yapıyor ama içlerinde bir santim iman yok. Bu iş imansız olmaz. Paşanın yolculuğu sıkıntılı geçer. Böbrek sancısı çeker. Bir ara Sinop limanına yanaşırlar.  Hep yolda İngiliz gemileri ile karşılaşacaklarını beklerler ama bu olmaz. Fırtına rüzgar derken 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a çıkar ve en büyük mücadelenin 1. ayağı başlar. Artık Anadolu ihtilali başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa hep şöyle demiştir: İstanbul’da birçok subayı tutuklayıp Malta'ya yolladılar. İki kişiye dokunmadılar. Hele hiç kapımızı çalmadılar. Biri Rauf Orbay, biri ben. Ve şöyle demiştir: Nasıl oldu da hiçbir engelle karşılaşmadan bu olayları ve yolları aşıp istediğim noktaya gelebildim. Sanki bir güç benim önümü açtı. Bu kelimeler aynen kendisinindir ve kayıtlarda vardır. Belirteyim. Savaş sırasında Cambaz Mehmet Bey General Harrinton'ın arabasını çalar ve Ankara ya götürür. Neden mi? Paşanın makam arabası olsun diye. Yıllar geçer savaş biter, Paşa Cambaz Mehmet Beyi İstanbul milletvekili yapmak ister. Mehmet bey: Aman Paşam biz kopuk adamız, vekillik yapamayız der. Bunun üzerine Mehmet beye 10 bin lira aylık bağlarlar. Mehmet bey de gelen parayı Kızılay'a bağışlar. Almaz. Bu insanlar başka türlü imiş. Anlatmakla bitmez. Cambaz Mehmet Bey ölene kadar Topkapı’da 3 katlı kendi evinde oturmuş. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak kaydı ile bu insanların tümüne çok şey borçluyuz ve borcumuzu zor öderiz. Gerçek bu. Cebinizdeki kimlikten tutunda sınırlarımıza kadar. Nasıl yapmışlar, nasıl becermişler? İnanılacak gibi değil. Belki Paşa’nın dediği gibi bir güç önlerini açtı. İman gücü olsa gerek. Onu siz sorgulayın ve düşünün lütfen. Cumhuriyetimiz 2023’te 100 yıllık olacak. İlk temeli 19 Mayıs 1919 günü atıldı. Onun fikirleri ile Anadolu şahlandı. Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay ve diğer arkadaşları ölümünden yıllar sonra şöyle demişler: O olmasaydı, biz yapamazdık ama biz olmasaydık o tek başına bu işi başarırdı. Kısacası bir deha idi ve bunu dünya kabul etti ve ediyor. Asıl olan bizler ve çocuklarımız Cumhuriyete ne kadar sahip çıktığımız önemli. Bir ülkeyi kurtarıp bir Cumhuriyeti yoktan var etmek inanılacak gibi değil. Tüm hesapları ters çevirdiler. Batının doğu politikası iflas ettiydi. Bizler buna sahip çıkabildik mi? Kendinize sorun ve Mustafa Kemal Atatürk'ün şu lafını unutmayın: Egemenlik ve bağımsızlık bir millete ilim fen icabıdır diye hediye olarak verilmez. Egemenlik ve saltanat zorla kuvvetle kudretle savaşarak alınır. Türk milleti de savaşarak kuvvet ve kudretini ele almıştır. O halde egemenlik ve saltanat kayıtsız ve şartsız milletindir. Esas olan bu. Bu öyle midir değil midir siz karar verin. O adamlar imkansızı başardılar. Sizler niye başaramayacaksınız. Akılcı düşünür ve hareket ederseniz bu olur. Bir de şunu kendinize sorun. Acaba bu ülkeye Cumhuriyete hak ettiği değeri veriyor muyuz? Yalnızca Atatürk’ün fotoğraflarını asmak veya heykellerine çelenk koymakla olmaz. Misyonunu devam ettirmek ve fikirlerini anlamak gerekiyor. Atatürk fikirleri idealimiz olmalı.  Saygılarımla...  Not: Bu makalede bazı tarihsel bölümler çok saygı duyduğum ve Atatürk ile ilgili tüm kitaplarını okuduğum yazar Sinan Meydan a aittir. Kendisi de bunları arşivlerden almıştır.
Ekleme Tarihi: 19 Mayıs 2015 - Salı
Mehmet ÇELİKEL

CUMHURİYETE İLK ADIM: 19 MAYIS..

Hikaye daha önceden başlıyor. Birçok kitap yazıldı ve yayınlandı. Anadolu'ya giden yolunda bir öyküsü mevcut. Mustafa Kemal’in 6 aylık İstanbul macerası vardır. Burada birçok kişi ile görüşmüş konuşmuş ve bu işi planlamıştır. Zaten askeri lise yıllarında kurgulamayı yapmıştı. Türkiye Cumhuriyeti fikrini kafasına yazmıştı. Neden egemenlik milletin olmasındı. Bir kişinin ağzından çıkan laf ile ülke mi yönetilirdi. En yakın arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’a bile askerlik yıllarında gelecekteki Türkiye Cumhuriyeti'nin haritasını göstermiş ve şöyle demiştir: Fuat, evladı fatinaları bu sınırlar içinde toplayıp yeni bir Türkiye Cumhuriyeti kurabiliriz. Eğer bunu başarabilirsek durumumuz kurtulur yoksa yok olur gideriz. Evet, yeni haritayı cebinde taşıyordu ve kurgulamayı başlatmıştı.

İstanbul Şişli'deki evinde türlü görüşmeler yapmıştır. Bunlardan en enteresanı Cambaz Mehmet Bey diye biridir ve ne enteresan ki İstanbul'daki tüm yankesicilerin başıdır. Kendisi Paşa’ya tam itaat yemini etmiştir. Bu gizli çıkışı birde en çok İsmet Paşa ile paylaşmıştır. Fıtratına, zekasına , ani  ve doğru karar vermesine inanıyorum demiştir. O zamanlar İsmet Paşa daha paşa değil miralaydı. Yani albay. Her şey gizlice ayarlandı. Padişah ve sadrazam Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu’ya 7. ordu müfettişi olarak yollanması için emri imzaladı. Anadolu'daki isyanları bastırmak ve İngiliz jandarmasına yardım etmek için yollanacaktı. Safsata idi tabi, amaç bahane bulmaktı. Hatta Cambaz Mehmet Bey’in adamlarından biri tayin emrini çaldırır. Hep birlikte okurken kahkahalarla gülerler. Çünkü onlarda Mustafa Kemal Paşanın asıl ne yapmak için gittiğini biliyordu. Parola NUH idi. Yeniden doğuşu simgeliyordu.

16 Mayıs 1919. O gün Galata dokları insan kaynıyor. Boyacısı, zabıtı, simit satıcısı. Görülmemiş bir kalabalık var. Hemen hepsi de Cambaz Mehmet Bey’in adamı. Amaç Paşa’yı güvenli bir şekilde gemiye yani Bandırma vapuruna bindirmek. Cambaz Mehmet Bey gizlice emir verir: Paşa’ya ters bir şey yapmak isteyeni kolundan tutup denize atın. Adamlarından biri sorar: Ya gemide bir şey olursa. Cevap: Gemide 50 adamımız var. Bandırma vapuru yola çıkar. Rumeli feneri yani boğazın Karadeniz çıkışında İngilizler tarafından durdurulur. 6 saat arama yapılır. Bir şey bulunamaz. O sırada Mustafa Kemal Paşa boğazın öteki ucundaki uzaklardaki demirlemiş düşman gemilerine bakar ve şöyle der: Bu batılılar hep demirden çelikten makineler ile iş yapıyor ama içlerinde bir santim iman yok. Bu iş imansız olmaz. Paşanın yolculuğu sıkıntılı geçer. Böbrek sancısı çeker. Bir ara Sinop limanına yanaşırlar.  Hep yolda İngiliz gemileri ile karşılaşacaklarını beklerler ama bu olmaz. Fırtına rüzgar derken 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a çıkar ve en büyük mücadelenin 1. ayağı başlar. Artık Anadolu ihtilali başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa hep şöyle demiştir: İstanbul’da birçok subayı tutuklayıp Malta'ya yolladılar. İki kişiye dokunmadılar. Hele hiç kapımızı çalmadılar. Biri Rauf Orbay, biri ben. Ve şöyle demiştir: Nasıl oldu da hiçbir engelle karşılaşmadan bu olayları ve yolları aşıp istediğim noktaya gelebildim. Sanki bir güç benim önümü açtı. Bu kelimeler aynen kendisinindir ve kayıtlarda vardır. Belirteyim.

Savaş sırasında Cambaz Mehmet Bey General Harrinton'ın arabasını çalar ve Ankara ya götürür. Neden mi? Paşanın makam arabası olsun diye. Yıllar geçer savaş biter, Paşa Cambaz Mehmet Beyi İstanbul milletvekili yapmak ister. Mehmet bey: Aman Paşam biz kopuk adamız, vekillik yapamayız der. Bunun üzerine Mehmet beye 10 bin lira aylık bağlarlar. Mehmet bey de gelen parayı Kızılay'a bağışlar. Almaz. Bu insanlar başka türlü imiş. Anlatmakla bitmez. Cambaz Mehmet Bey ölene kadar Topkapı’da 3 katlı kendi evinde oturmuş.

Başta Mustafa Kemal Paşa olmak kaydı ile bu insanların tümüne çok şey borçluyuz ve borcumuzu zor öderiz. Gerçek bu. Cebinizdeki kimlikten tutunda sınırlarımıza kadar. Nasıl yapmışlar, nasıl becermişler? İnanılacak gibi değil. Belki Paşa’nın dediği gibi bir güç önlerini açtı. İman gücü olsa gerek. Onu siz sorgulayın ve düşünün lütfen. Cumhuriyetimiz 2023’te 100 yıllık olacak. İlk temeli 19 Mayıs 1919 günü atıldı. Onun fikirleri ile Anadolu şahlandı. Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay ve diğer arkadaşları ölümünden yıllar sonra şöyle demişler: O olmasaydı, biz yapamazdık ama biz olmasaydık o tek başına bu işi başarırdı. Kısacası bir deha idi ve bunu dünya kabul etti ve ediyor. Asıl olan bizler ve çocuklarımız Cumhuriyete ne kadar sahip çıktığımız önemli. Bir ülkeyi kurtarıp bir Cumhuriyeti yoktan var etmek inanılacak gibi değil. Tüm hesapları ters çevirdiler. Batının doğu politikası iflas ettiydi. Bizler buna sahip çıkabildik mi? Kendinize sorun ve Mustafa Kemal Atatürk'ün şu lafını unutmayın: Egemenlik ve bağımsızlık bir millete ilim fen icabıdır diye hediye olarak verilmez. Egemenlik ve saltanat zorla kuvvetle kudretle savaşarak alınır. Türk milleti de savaşarak kuvvet ve kudretini ele almıştır.

O halde egemenlik ve saltanat kayıtsız ve şartsız milletindir. Esas olan bu. Bu öyle midir değil midir siz karar verin. O adamlar imkansızı başardılar. Sizler niye başaramayacaksınız. Akılcı düşünür ve hareket ederseniz bu olur. Bir de şunu kendinize sorun. Acaba bu ülkeye Cumhuriyete hak ettiği değeri veriyor muyuz? Yalnızca Atatürk’ün fotoğraflarını asmak veya heykellerine çelenk koymakla olmaz. Misyonunu devam ettirmek ve fikirlerini anlamak gerekiyor. Atatürk fikirleri idealimiz olmalı.

 Saygılarımla...

 Not: Bu makalede bazı tarihsel bölümler çok saygı duyduğum ve Atatürk ile ilgili tüm kitaplarını okuduğum yazar Sinan Meydan a aittir. Kendisi de bunları arşivlerden almıştır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.