Mehmet ÇELİKEL
Köşe Yazarı
Mehmet ÇELİKEL
 

DİBİMİZDEKİ CENNET: BOZDAĞ...

Çok kişiler konuşur, çok kişiler hakkında program yapar ama kimse benim gibi bilemez bu yeri. Çünkü çocukluğum ve gençliğim geçti. Tabii ki yazları. Neyin nerede ve nasıl olduğunu sizlerle paylaşmak istedim.   1936 Yılında babam 8 yaşında ve durmadan hastalandığı için dedem buradan ev almış. Daha sonra 1992'de babam sattığında çok üzülmüştüm. Yazın İzmir'den Bozdağ'a göçerlermiş. Evi bir görseydiniz. Saraçoğlu yokuşunda 1000 m2 üzerine oturan iki katlı bir dağ evi. Şöminesi vardı. Bahçesinde 14-15 çam ağacı, arka bahçede meyve ağaçları ve hiç unutmam ön bahçede bir kızılcık ağacı vardı ki bundan sapan yapardık. Ağaçtan bir çatal beğenirsiniz ve gerekirse bir yıl beklersiniz. Dal olgunlaşır ve kesip Y'nin ucunu bağlar fırına verirsiniz. Ertesi gün alıp üstünü temizlersiniz. Babamın yaptığı o sapanlardan birisi hala bir yerlerde duruyor. 1939 yılında 2. Dünya Savaşı'nda okullar altı ay tatil olunca yazın hemen Bozdağ'a çıkarlarmış. Babamın dayısı Behzat bey hiç evlenmemişti. Bizimle yaşardı ve Bozdağ efelerinden bazılarını tanırdı. Çünkü Bozdağ Kuvay-ı Milliye'nin merkezlerindendi. Neler anlatırdı.   Şimdiyi bilemem ama eskiden yani 80'li yıllarda sabah sekizde orada olacaksınız. Neden mi, katmer yiyeceksiniz. Hem de fırın katmeri. Başka yerde zor bulunur. Kara tavanın üstüne açılmış hamur konulur, içine maydanoz ve keçi peyniri atılır, uçları katlanıp fırına verilir. Saat 9 gibi biterdi. Köy yeri işte hayat erken başlıyor. Sonra öğle ne yenecek. Güveç. Babam kasaba gider ve bir gün önceki kesilen hayvanın etinden alırdı. Özellikle sol ön kol. Neden? Hayvan soluna yatmaz. Kalbi var. dolayısı ile et yumuşak olur. Etler dolapta değil ha. Tel dolapta dışarıda durur. Malzemesi ile eti kendi doğrar ve güvecin üstüne ismini yazar, fırına götürürdü. 4 saat pişecek ve fırının uç tarafında duracak. E şimdi ne yapacağız. Mermeroluk yolu girişindeki çay bahçesinde kahve içeceğiz. Orada bir Çınar ağacı var. 700 yıllık. İçinde çay ocağı varmış eskiden. Fatih Sultan Mehmet bu çınar ağacının altında ders yaparmış. Demek ki yaz olunca Bozdağ'a giderlermiş Manisa'dan. Öğlen yemeğinde Mermeroluğa çıkılır ve güveç yenirdi. Mermeroluk'un oluğuna millet karpuzunu koyar ve üstüne ismini yazar. Su o kadar soğuktur ki elinizi 20 saniyeden fazla tutamazsınız. Uyuşur. Üst taraftan çıkar kaynağın adı Kapaklıpınar'dır. Kapak gibi bir taşın arasından kaynar.   Gece olunca şimdiki otelin bulunduğu tepeye çıkılırdı. Özellikle mehtaplı gecelerde. Elde bir gaz lambası, yürü babam yürü. Arka taraftaki Teke köyü ve boğazı tam bir ay ışığı içinde, karşınızdaki tepede yedi uyurlar ve Teke köyünün yanından giden Gölcük yolu. gölcük bir krater gölü ve çevresine Gölcük kasabası. Çalışkan bir nüfusu vardır. Gölden su çekip orman yarattılar. Gölcük Ödemiş'in sayfiyesi, Bozdağ ise İzmir'in. çeşme gibi deniz kenarları 1955'li yıllardan sonra moda oldu. Ama göre hala Bozdağ ve Gölcük gerçek bir sayfiye yeri. Hala doğal ürünler ile dolu.   Aslında stratejik önemede sahip çünkü Ankara'dan gelip Denizli'ye gidecek biri Bozdağ yolunu kullanırsa yolu epey kısaltıyor. Bu nedenle hele şimdilerde yola daima bakılıyor. Gerçi yapısı itibarı ile killi bir toprağa sahip bir arazisi var ve yol özellikle Salihli tarafı habire kayıyor. Özellikle kışın kapanan yol artık müdahaleler ile açık durumda. Ama yine de dikkatli seyretmek gerekiyor. Çünkü özellikle Sahili'den çıkarken belli bir süre sonra bir yanınız uçurum.   Kutsal bir yerdir Bozdağ köyü. Çünkü milli direnişe destek vermiştir. İnsanı moderndir. Hala birkaç tanıdıklarım var. özellikle patates ve fasulye üretirler ve tadına doyum olmaz. Bozdağ'da patatese kumpir derler. Yıllar evvel patatesten çok para kazanınca tüm aileler Ödemiş'ten ev aldılar ve kışın oraya taşınırdılar. Kışı çok sertti. 1520 metre irtifa. Atlan mevkii ile aynı ve daha kuzeyde.   Gidip görün derim. Bir cennete geldim dersiniz. Keçi peyniri, köpük helvası, patatesi, fasulyesi, tereyağı almayı unutmayın. Ve bir şey daha yapın. Eğer giderseniz bu ülkeyi kurtarmak için savaşan o efelerin ruhuna bir fatiha okuyun. Gerçek milliyetçilerdendi onlar. Hatta birkaçı babam eczaneyi açtığı zaman Bozdağ'dan İzmir'e gelip uğrar ve varsa ilaçlarını alırmış. Bunlarda biri Avcı Mehmet Efe ve diğeri Kara Erkek Efe. Esas bunların başı da Çakıcı Mehmet Efe. Muhteşem adamlardı derdi babam. Atatürk savaştan sonra evvel yaptıkları şeyleri affetmiş ve onlarda bu affa sadık kalmışlar. Gidin görün ve o havayı koklayın. Saygılarımla...    
Ekleme Tarihi: 12 Mart 2017 - Pazar
Mehmet ÇELİKEL

DİBİMİZDEKİ CENNET: BOZDAĞ...

Çok kişiler konuşur, çok kişiler hakkında program yapar ama kimse benim gibi bilemez bu yeri. Çünkü çocukluğum ve gençliğim geçti. Tabii ki yazları. Neyin nerede ve nasıl olduğunu sizlerle paylaşmak istedim.
 
1936 Yılında babam 8 yaşında ve durmadan hastalandığı için dedem buradan ev almış. Daha sonra 1992'de babam sattığında çok üzülmüştüm. Yazın İzmir'den Bozdağ'a göçerlermiş. Evi bir görseydiniz. Saraçoğlu yokuşunda 1000 m2 üzerine oturan iki katlı bir dağ evi. Şöminesi vardı. Bahçesinde 14-15 çam ağacı, arka bahçede meyve ağaçları ve hiç unutmam ön bahçede bir kızılcık ağacı vardı ki bundan sapan yapardık. Ağaçtan bir çatal beğenirsiniz ve gerekirse bir yıl beklersiniz. Dal olgunlaşır ve kesip Y'nin ucunu bağlar fırına verirsiniz. Ertesi gün alıp üstünü temizlersiniz. Babamın yaptığı o sapanlardan birisi hala bir yerlerde duruyor. 1939 yılında 2. Dünya Savaşı'nda okullar altı ay tatil olunca yazın hemen Bozdağ'a çıkarlarmış. Babamın dayısı Behzat bey hiç evlenmemişti. Bizimle yaşardı ve Bozdağ efelerinden bazılarını tanırdı. Çünkü Bozdağ Kuvay-ı Milliye'nin merkezlerindendi. Neler anlatırdı.
 
Şimdiyi bilemem ama eskiden yani 80'li yıllarda sabah sekizde orada olacaksınız. Neden mi, katmer yiyeceksiniz. Hem de fırın katmeri. Başka yerde zor bulunur. Kara tavanın üstüne açılmış hamur konulur, içine maydanoz ve keçi peyniri atılır, uçları katlanıp fırına verilir. Saat 9 gibi biterdi. Köy yeri işte hayat erken başlıyor. Sonra öğle ne yenecek. Güveç. Babam kasaba gider ve bir gün önceki kesilen hayvanın etinden alırdı. Özellikle sol ön kol. Neden? Hayvan soluna yatmaz. Kalbi var. dolayısı ile et yumuşak olur. Etler dolapta değil ha. Tel dolapta dışarıda durur. Malzemesi ile eti kendi doğrar ve güvecin üstüne ismini yazar, fırına götürürdü. 4 saat pişecek ve fırının uç tarafında duracak. E şimdi ne yapacağız. Mermeroluk yolu girişindeki çay bahçesinde kahve içeceğiz. Orada bir Çınar ağacı var. 700 yıllık. İçinde çay ocağı varmış eskiden. Fatih Sultan Mehmet bu çınar ağacının altında ders yaparmış. Demek ki yaz olunca Bozdağ'a giderlermiş Manisa'dan. Öğlen yemeğinde Mermeroluğa çıkılır ve güveç yenirdi. Mermeroluk'un oluğuna millet karpuzunu koyar ve üstüne ismini yazar. Su o kadar soğuktur ki elinizi 20 saniyeden fazla tutamazsınız. Uyuşur. Üst taraftan çıkar kaynağın adı Kapaklıpınar'dır. Kapak gibi bir taşın arasından kaynar.
 
Gece olunca şimdiki otelin bulunduğu tepeye çıkılırdı. Özellikle mehtaplı gecelerde. Elde bir gaz lambası, yürü babam yürü. Arka taraftaki Teke köyü ve boğazı tam bir ay ışığı içinde, karşınızdaki tepede yedi uyurlar ve Teke köyünün yanından giden Gölcük yolu. gölcük bir krater gölü ve çevresine Gölcük kasabası. Çalışkan bir nüfusu vardır. Gölden su çekip orman yarattılar. Gölcük Ödemiş'in sayfiyesi, Bozdağ ise İzmir'in. çeşme gibi deniz kenarları 1955'li yıllardan sonra moda oldu. Ama göre hala Bozdağ ve Gölcük gerçek bir sayfiye yeri. Hala doğal ürünler ile dolu.
 
Aslında stratejik önemede sahip çünkü Ankara'dan gelip Denizli'ye gidecek biri Bozdağ yolunu kullanırsa yolu epey kısaltıyor. Bu nedenle hele şimdilerde yola daima bakılıyor. Gerçi yapısı itibarı ile killi bir toprağa sahip bir arazisi var ve yol özellikle Salihli tarafı habire kayıyor. Özellikle kışın kapanan yol artık müdahaleler ile açık durumda. Ama yine de dikkatli seyretmek gerekiyor. Çünkü özellikle Sahili'den çıkarken belli bir süre sonra bir yanınız uçurum.
 
Kutsal bir yerdir Bozdağ köyü. Çünkü milli direnişe destek vermiştir. İnsanı moderndir. Hala birkaç tanıdıklarım var. özellikle patates ve fasulye üretirler ve tadına doyum olmaz. Bozdağ'da patatese kumpir derler. Yıllar evvel patatesten çok para kazanınca tüm aileler Ödemiş'ten ev aldılar ve kışın oraya taşınırdılar. Kışı çok sertti. 1520 metre irtifa. Atlan mevkii ile aynı ve daha kuzeyde.
 
Gidip görün derim. Bir cennete geldim dersiniz. Keçi peyniri, köpük helvası, patatesi, fasulyesi, tereyağı almayı unutmayın. Ve bir şey daha yapın. Eğer giderseniz bu ülkeyi kurtarmak için savaşan o efelerin ruhuna bir fatiha okuyun. Gerçek milliyetçilerdendi onlar. Hatta birkaçı babam eczaneyi açtığı zaman Bozdağ'dan İzmir'e gelip uğrar ve varsa ilaçlarını alırmış. Bunlarda biri Avcı Mehmet Efe ve diğeri Kara Erkek Efe. Esas bunların başı da Çakıcı Mehmet Efe. Muhteşem adamlardı derdi babam. Atatürk savaştan sonra evvel yaptıkları şeyleri affetmiş ve onlarda bu affa sadık kalmışlar. Gidin görün ve o havayı koklayın.
Saygılarımla...
 
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.