Mehmet ÇELİKEL
Köşe Yazarı
Mehmet ÇELİKEL
 

EKONOMİ BİLİMİNE DAİR...

  Ekonomi bir normatif bilimdir. Belki çoğu kişi için bir bilim gibi olmasa da aslen insan yaşamı ve ülkeler, devletler için kaçınılmaz bir bilimdir. Özellikle 15. yüzyıldan sonra etkisi giderek hissedilmiş bir bilim dalıdır. Birçok akımlar çıkmış ve bugüne kadar çeşitli tezlerle gelişmiş bir bilim dalıdır. Doğaya inanalar olmuş, sanayi yerine ticaretin asıl olduğunu idda edenler olmuş, devletin ekonomiyi yönetmesini idda edenler olmuş, serbest piyasanın ekonomiyi oluşturacağını idda edenler olmuştur. Asıl önemli olan şu anki dünya düzeni olsada, geleceğin nasıl olacağını kestirmek bu tip bir bilim dalında zordur. Çünkü normatiftir, ülkelere, insan davranışlarına ve psikolojiye göre değişir. Ekonomide sağlamlık güvenden oluşur.   Ekonomi kişinin ekonomisi ile başlar ki biz buna mikro ekonomi deriz. Devletin yani kamunun ekonomisine kadar tırmanır. Bunada makro ekonomi deriz. Kişinin tercihleri önemlidir. Neler ister neler istemez. Bu kişinin kayıtsızlık eğrisi ile analitik olarakta gösterilir. Kişi bu eğrinin üstüne çıkamaz. Çünkü gelirine göre bu eğri üzerindeki fiyat ve miktarlara göre ihtiyaçlarını alabilir. Gelir seviyesinin sırıdır bu eğri. Ama kişi legal veya illegal yollardan gelirini arttırırsa o zaman şekil değişir. Kişi için ekonomide önemli olan fayda maliyet analizidir. Kişinin aldığı veya yaptığı faydasına mıdır ve kaça mal olacaktır. İşte mikro düzeyde incelemeleri toplarsak toplumsal kayıtsızlık eğrisi oluşur. Bunu Amerikalı ekonomist Paul Samuelson teori olarak ortaya atmıştı. Kişi tercihlerinin toplamı ülkenin tercihlerini oluşturur.   Ekonomide kişi tercihlerinin toplamı ülkenin tercihlerini oluşturur ki artık makro düzeyde bulunmaktayız. Burada devreye ekonominin en zor kısmı olan kamu maliyesi devreye girer. Yıllardır ülkemizde gelen bir ellemiş giden bir değiştirmiş gibi kamu maliyesini bir dengede tutmadık. Bu bir gerçek. Ekonomide en önemli bölümlerden biridir. Makro ekonomik düzeyde incelenir. Burada gelişmişlik veya az gelişmişlik kriterleri devreye girer. Mesela ülkedeki tasarruf düzeyi, kişi başına düşen milli gelir, tüketime meyil düzeyi gibi kriterler ülkenin ekonomik durumunu ortaya koyar. Buradaki gelir dağılım düzeyi ülkenin refah veya sefalet içinde olduğunun bir kriteridir. Çok önemli bir kriterdir. Harcamaların artması gelir düzeyi ile alakalıdır. Tasarruf düzeyide öyle. Harcamaların artması paranın nakdi veya kaydi piyasaya çıkması, dolayısıyla vergi olarak devlete kaynak olması ve kamu maliyesine bir destektir. Kısacası siz gelir düzeyini yükseltirseniz harcamalar artar, enflasyon hortlar diye bir şey yok. Çünkü gelişmişlik düzeyinin yüksek olması fayda maliyet analizinin kişiler tarafından kullanılması demektir. Yani lüzumlu ise alır. Bizdeki gibi bir telefona caka olsun diye 5-6 bin TL vermez. Gerekli mi değil mi sorusunu kendine sorsr. Bu da eğitimden geçer. Demekki ülkelerin ekonomik düzeyini ve tasarruf ve harcama kararlarını eğitim düzeyi etkiliyor. Bizde vergi vermemeye kalkar, batıda vergi verilmesi gerekli, devlet nasıl geçinecek der verir. Ama o vergi piyasaya ve kişilere geri döner.   Bu yazıyı yazdım çünkü çalkantıların olduğu şu günlerde kişilere basitçe ekonominin yaşamda ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak istedim. Daha tasarruflu ve daha akılcı davravmak ama gerekli harcamalarıda yapmak gerektiğini söylemek istedim. Artık bundan sonra daha milli düşünmeliyiz. Çünkü dünyada neoliberal sisitem çöküyor ve ulus devlet fikri tekrardan canlanıyaor. Bunu da savunan liderimiz ATATÜRK. 100 yıl evvel savunduğu sistem doğru olarak geliyor. Daha milli ve daha akılcı düşünmemiz ve mikro ekonomimizi o şekilde oluşturmamız gerekiyor.   Saygılarımla... 
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2018 - Perşembe
Mehmet ÇELİKEL

EKONOMİ BİLİMİNE DAİR...



  Ekonomi bir normatif bilimdir. Belki çoğu kişi için bir bilim gibi olmasa da aslen insan yaşamı ve ülkeler, devletler için kaçınılmaz bir bilimdir. Özellikle 15. yüzyıldan sonra etkisi giderek hissedilmiş bir bilim dalıdır. Birçok akımlar çıkmış ve bugüne kadar çeşitli tezlerle gelişmiş bir bilim dalıdır. Doğaya inanalar olmuş, sanayi yerine ticaretin asıl olduğunu idda edenler olmuş, devletin ekonomiyi yönetmesini idda edenler olmuş, serbest piyasanın ekonomiyi oluşturacağını idda edenler olmuştur. Asıl önemli olan şu anki dünya düzeni olsada, geleceğin nasıl olacağını kestirmek bu tip bir bilim dalında zordur. Çünkü normatiftir, ülkelere, insan davranışlarına ve psikolojiye göre değişir. Ekonomide sağlamlık güvenden oluşur.
  Ekonomi kişinin ekonomisi ile başlar ki biz buna mikro ekonomi deriz. Devletin yani kamunun ekonomisine kadar tırmanır. Bunada makro ekonomi deriz. Kişinin tercihleri önemlidir. Neler ister neler istemez. Bu kişinin kayıtsızlık eğrisi ile analitik olarakta gösterilir. Kişi bu eğrinin üstüne çıkamaz. Çünkü gelirine göre bu eğri üzerindeki fiyat ve miktarlara göre ihtiyaçlarını alabilir. Gelir seviyesinin sırıdır bu eğri. Ama kişi legal veya illegal yollardan gelirini arttırırsa o zaman şekil değişir. Kişi için ekonomide önemli olan fayda maliyet analizidir. Kişinin aldığı veya yaptığı faydasına mıdır ve kaça mal olacaktır. İşte mikro düzeyde incelemeleri toplarsak toplumsal kayıtsızlık eğrisi oluşur. Bunu Amerikalı ekonomist Paul Samuelson teori olarak ortaya atmıştı. Kişi tercihlerinin toplamı ülkenin tercihlerini oluşturur.
  Ekonomide kişi tercihlerinin toplamı ülkenin tercihlerini oluşturur ki artık makro düzeyde bulunmaktayız. Burada devreye ekonominin en zor kısmı olan kamu maliyesi devreye girer. Yıllardır ülkemizde gelen bir ellemiş giden bir değiştirmiş gibi kamu maliyesini bir dengede tutmadık. Bu bir gerçek. Ekonomide en önemli bölümlerden biridir. Makro ekonomik düzeyde incelenir. Burada gelişmişlik veya az gelişmişlik kriterleri devreye girer. Mesela ülkedeki tasarruf düzeyi, kişi başına düşen milli gelir, tüketime meyil düzeyi gibi kriterler ülkenin ekonomik durumunu ortaya koyar. Buradaki gelir dağılım düzeyi ülkenin refah veya sefalet içinde olduğunun bir kriteridir. Çok önemli bir kriterdir. Harcamaların artması gelir düzeyi ile alakalıdır. Tasarruf düzeyide öyle. Harcamaların artması paranın nakdi veya kaydi piyasaya çıkması, dolayısıyla vergi olarak devlete kaynak olması ve kamu maliyesine bir destektir. Kısacası siz gelir düzeyini yükseltirseniz harcamalar artar, enflasyon hortlar diye bir şey yok. Çünkü gelişmişlik düzeyinin yüksek olması fayda maliyet analizinin kişiler tarafından kullanılması demektir. Yani lüzumlu ise alır. Bizdeki gibi bir telefona caka olsun diye 5-6 bin TL vermez. Gerekli mi değil mi sorusunu kendine sorsr. Bu da eğitimden geçer. Demekki ülkelerin ekonomik düzeyini ve tasarruf ve harcama kararlarını eğitim düzeyi etkiliyor. Bizde vergi vermemeye kalkar, batıda vergi verilmesi gerekli, devlet nasıl geçinecek der verir. Ama o vergi piyasaya ve kişilere geri döner.
  Bu yazıyı yazdım çünkü çalkantıların olduğu şu günlerde kişilere basitçe ekonominin yaşamda ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak istedim. Daha tasarruflu ve daha akılcı davravmak ama gerekli harcamalarıda yapmak gerektiğini söylemek istedim. Artık bundan sonra daha milli düşünmeliyiz. Çünkü dünyada neoliberal sisitem çöküyor ve ulus devlet fikri tekrardan canlanıyaor. Bunu da savunan liderimiz ATATÜRK. 100 yıl evvel savunduğu sistem doğru olarak geliyor. Daha milli ve daha akılcı düşünmemiz ve mikro ekonomimizi o şekilde oluşturmamız gerekiyor.
  Saygılarımla... 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.