Mehmet ÇELİKEL
Köşe Yazarı
Mehmet ÇELİKEL
 

PARANIN ESİRİ OLMAK ÜZERİNE...

Artık devrimizde hiçbir şey parasız olmuyor. Eğer parasız iseniz bu çok kötü bir durum. Alım gücünüz yok demektir. Yaşam için gerekli olan şey para ile başlar oldu. Ve zaman içinde onun da esiri olduk. Kısacası biz onu değil o bizi esir almış vaziyette. Vazgeçemiyeceğimiz bir noktaya geldi ve getirildi. Buda tüketimin ve cazibenin artması ile şekillendi. İnandığımız tek şey haline geldi. Oldukça büyük bir problem. Daha öncelerde tüketim bu kadar çok değildi. Özellikle çocukluk ve gençlik yıllarımda hem bu kadar pahalılık yoktu, hemde para cepte kalabiliyordu. Buda azda olsa çokta olsa bir sermaye birikimi yaratabiliyordu. Çevre etkisi çok düşüktü. Şimdi ise birçok çeşitli mal var ama dikkat edin rekabet yok. Sanki hepsi anlaşmış gibi bir kartelleşme, bir tröstleşme var. buda halkı sıkıyor ve gerkli harcamalarda bile halkın parası yetersiz kalıyor. Üstelik ÖTV ler her malda oldukça yüksek. Katlanalılabilir bir vaziyetten uzaklaşıyoruz. Olanda çok var, olmayanda hiç yok. Herkesin bilip söylediği laf bu. İşte maharet olandakini sisteme sokup olmayandakine bir şekilde aktarıp gelir seviyesini biraz düzeltmek gerekiyor. Yani daha öncelerden ifade ettiğim gibi, para ihtiyat saiki ile değil, muamele saiki olarak ortaya çıkmalı veya çıkarılmalı. Üretimin artması ve milli üretime destekten tutunda birçok şekilde bu yapılabilir. 1978 yılından sonra Washington Mutabakatı ile dünyayı hem paraya boğdular, hemde insanları onun esiri yaptılar. Sonrada zehirli kağıtlar denilen bir nevi poliçeler ve hisse senetleri yarattılar. Geçen gün bir radyo kanalında bir ekonomist dünyada şiddetli bir resesyon yani durgunluk ve bunalım olacak dedi. Çünkü Avrupa ve Amerika da son 10 yılın en kötü üretim rakamları alındı. Dünyada para çok ama ortada nakit ve karşığında-altın standardı rejimi gibi-altın yok. Kağıtlardaki ve bankanın dijital sistemindeki paranın karşılığı yok. Ver desen veremezler. Ama insanlar o olmayan paranın esiri olmuş vaziyette. Havadan para isteyen ve uman çok. Birçok kişi şanki çıkacakmış gibi loto oynuyor. İddaa oyunuyor. Hayallerini gerçekleşmesini istiyor. Gerçi yüzde bir şansı bile yok. Ama kimse çalışayımda biriktireyim diyemiyor. Çünkü kazandığı masrafına yetmiyor. Yetse ve çok para kazansa bile sistem o birikime Müsaade etmiyor. Vergilerden tutunda yan masraflar önü alınamayacak bir noktaya geldi. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa da liberalizm yerine, sosyal liberalizm devreye girdi. Muhteşem bir ekonomist olan John M. Keynes in ekonomik programı uygulandı. Ne enteresandır ki bu tip programın aynısı 1923 yılından sonra Atatürk ve arkadaşları tarafından uygulanmıştı. Karma Ekonomik Sistem. Sosyal liberalizm denilen şeylee aynı. O zamanlar gücün paranın olmadığı genç Türkiye Cumhuriyetinde özel sektör yerine devlet destekli veya özel sektör ve devlet ortaklı birçok işletme kuruldu ve faaliyete geçirildi. Para yoktu ve değerli değildi. Ama para kadar değerli olan emeğede saygı duyuldu. Büyük bir gelişme yaşandı ve dünya 1929 krizinde ekonomik açıdan çökerken Türkiye Cumhuriyeti yükseldi. Öyle ki İkinci Dünya Savaşından sonra yani 1945 yılında dünyanın en zengin birkaç devletinden biriydi. Aynı tip sisten sosyal liberalizm adı altında savaş sonrası Avrupa da uygulanmış ve Keynes in planları devreye girmiştir. Bu tüm dünyayı pozitif yönde etkilemiş ve batı ekonomileri altın çağını yaşamıştır. Çünkü para değil iş önemliydi ve devletler halkların yanında idi ve destekçisiydi. Dünyada altın standardı rejimi uygulanıyor ve tün dünya üzerindeki doların üçte biri kadar altın tutluyordu ve altının onsu 35 dolar civarında sabitti. Yani parada spekülasyon yapılmıyordu ve herşey kontrol altında idi. Fakat sonra 1978 de bu sistem çökertildi ve para değerli oldu, iş değersiz. Paradan para kazanılmaya başladı. Kağıtlar havada uçmaya başladı ve bu güne kadar geldik. Paranın esiri olduk. Bundan istifa edemez olduk. Bağımlıyız. Fakat bir reseryon yani büyük bir kriz veya bunalım bazı tedbirlerin alınmasını gerektirecek. Bunu üzerinde çalışmalar var. Yani eski sisteme benzer bir parasal sisteme geçme çalışmaları var. belki o zaman iş kıymetli para kıymetsiz olur. Tüketim bu kadar fazla olmaz ve kartel ve tröstler tarafında kazıklanmayız. Bunu da yapacak olan devlet konrtolü ve desteğidir. Aynı zamanda aç gözlü olmayı bırakmalıyız ve buda eğitimle olacak bir şey. Bu gün biz öğrencinin eline 5 bin TL lik bir telefon veriliyorsa bu büyük bir sorun. Sorunları çözdük sıra başarılı olacağız. Saygılarımla...
Ekleme Tarihi: 13 Ekim 2019 - Pazar
Mehmet ÇELİKEL

PARANIN ESİRİ OLMAK ÜZERİNE...

Artık devrimizde hiçbir şey parasız olmuyor. Eğer parasız iseniz bu çok kötü bir durum. Alım gücünüz yok demektir. Yaşam için gerekli olan şey para ile başlar oldu. Ve zaman içinde onun da esiri olduk. Kısacası biz onu değil o bizi esir almış vaziyette. Vazgeçemiyeceğimiz bir noktaya geldi ve getirildi. Buda tüketimin ve cazibenin artması ile şekillendi. İnandığımız tek şey haline geldi. Oldukça büyük bir problem.

Daha öncelerde tüketim bu kadar çok değildi. Özellikle çocukluk ve gençlik yıllarımda hem bu kadar pahalılık yoktu, hemde para cepte kalabiliyordu. Buda azda olsa çokta olsa bir sermaye birikimi yaratabiliyordu. Çevre etkisi çok düşüktü. Şimdi ise birçok çeşitli mal var ama dikkat edin rekabet yok. Sanki hepsi anlaşmış gibi bir kartelleşme, bir tröstleşme var. buda halkı sıkıyor ve gerkli harcamalarda bile halkın parası yetersiz kalıyor. Üstelik ÖTV ler her malda oldukça yüksek. Katlanalılabilir bir vaziyetten uzaklaşıyoruz.

Olanda çok var, olmayanda hiç yok. Herkesin bilip söylediği laf bu. İşte maharet olandakini sisteme sokup olmayandakine bir şekilde aktarıp gelir seviyesini biraz düzeltmek gerekiyor. Yani daha öncelerden ifade ettiğim gibi, para ihtiyat saiki ile değil, muamele saiki olarak ortaya çıkmalı veya çıkarılmalı. Üretimin artması ve milli üretime destekten tutunda birçok şekilde bu yapılabilir. 1978 yılından sonra Washington Mutabakatı ile dünyayı hem paraya boğdular, hemde insanları onun esiri yaptılar. Sonrada zehirli kağıtlar denilen bir nevi poliçeler ve hisse senetleri yarattılar. Geçen gün bir radyo kanalında bir ekonomist dünyada şiddetli bir resesyon yani durgunluk ve bunalım olacak dedi. Çünkü Avrupa ve Amerika da son 10 yılın en kötü üretim rakamları alındı. Dünyada para çok ama ortada nakit ve karşığında-altın standardı rejimi gibi-altın yok. Kağıtlardaki ve bankanın dijital sistemindeki paranın karşılığı yok. Ver desen veremezler. Ama insanlar o olmayan paranın esiri olmuş vaziyette. Havadan para isteyen ve uman çok. Birçok kişi şanki çıkacakmış gibi loto oynuyor. İddaa oyunuyor. Hayallerini gerçekleşmesini istiyor. Gerçi yüzde bir şansı bile yok. Ama kimse çalışayımda biriktireyim diyemiyor. Çünkü kazandığı masrafına yetmiyor. Yetse ve çok para kazansa bile sistem o birikime Müsaade etmiyor. Vergilerden tutunda yan masraflar önü alınamayacak bir noktaya geldi.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa da liberalizm yerine, sosyal liberalizm devreye girdi. Muhteşem bir ekonomist olan John M. Keynes in ekonomik programı uygulandı. Ne enteresandır ki bu tip programın aynısı 1923 yılından sonra Atatürk ve arkadaşları tarafından uygulanmıştı. Karma Ekonomik Sistem. Sosyal liberalizm denilen şeylee aynı. O zamanlar gücün paranın olmadığı genç Türkiye Cumhuriyetinde özel sektör yerine devlet destekli veya özel sektör ve devlet ortaklı birçok işletme kuruldu ve faaliyete geçirildi. Para yoktu ve değerli değildi. Ama para kadar değerli olan emeğede saygı duyuldu. Büyük bir gelişme yaşandı ve dünya 1929 krizinde ekonomik açıdan çökerken Türkiye Cumhuriyeti yükseldi. Öyle ki İkinci Dünya Savaşından sonra yani 1945 yılında dünyanın en zengin birkaç devletinden biriydi. Aynı tip sisten sosyal liberalizm adı altında savaş sonrası Avrupa da uygulanmış ve Keynes in planları devreye girmiştir. Bu tüm dünyayı pozitif yönde etkilemiş ve batı ekonomileri altın çağını yaşamıştır. Çünkü para değil iş önemliydi ve devletler halkların yanında idi ve destekçisiydi. Dünyada altın standardı rejimi uygulanıyor ve tün dünya üzerindeki doların üçte biri kadar altın tutluyordu ve altının onsu 35 dolar civarında sabitti. Yani parada spekülasyon yapılmıyordu ve herşey kontrol altında idi. Fakat sonra 1978 de bu sistem çökertildi ve para değerli oldu, iş değersiz. Paradan para kazanılmaya başladı. Kağıtlar havada uçmaya başladı ve bu güne kadar geldik. Paranın esiri olduk. Bundan istifa edemez olduk. Bağımlıyız. Fakat bir reseryon yani büyük bir kriz veya bunalım bazı tedbirlerin alınmasını gerektirecek. Bunu üzerinde çalışmalar var. Yani eski sisteme benzer bir parasal sisteme geçme çalışmaları var. belki o zaman iş kıymetli para kıymetsiz olur. Tüketim bu kadar fazla olmaz ve kartel ve tröstler tarafında kazıklanmayız. Bunu da yapacak olan devlet konrtolü ve desteğidir. Aynı zamanda aç gözlü olmayı bırakmalıyız ve buda eğitimle olacak bir şey. Bu gün biz öğrencinin eline 5 bin TL lik bir telefon veriliyorsa bu büyük bir sorun. Sorunları çözdük sıra başarılı olacağız.

Saygılarımla...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.