Sernur Yassıkaya
Köşe Yazarı
Sernur Yassıkaya
 

KULLUĞUMUZU İDRAK ETTİREN ORUÇ (2)

          İnsan, yemek içmeye muhtaç olacak tarzda yaratılmıştır. Allah isteseydi bizi sadece havadan beslenecek halde bile yaratabilirdi. Yıllar önce anneme yosuna benzer bir çiçek almıştım. Kökü bile olmayan bu bitki, duvarda bir yere takıldı. İki yıl kadar havadaki nem ile yaşadı. Başka bir şeye ihtiyacı yoktu. Bizleri de bunun gibi veya daha da ihtiyaçsız halk edebilirdi. Cansız varlıkların atomlarında elektronlara enerji şeklinde rızık verdiği; yerinde duran çok aciz ağaçlara karbondioksit ve sudan fotosentez yaptırarak beslediği gibi bize de çok basit bir tagaddi yolunu ihsan eder, yaratırdı. Ancak öyle yapmamış; Bizleri “Rızka adeta aşık edip, tamamen rızka hâdim ve musahhar etmiş”          “Kendini tanıtmak, sevdirmek isteyen bir Zatın” sayısız nimetler yaratması; onları sayısız şekil, tat, koku ve güzelliklerle donatması; bunlara karşı bizlere aşk derecesinde bir iştiha vermesi; onları algılayacak cihazları da sadece bizlere bahşetmesi bana çok ilginç gelir. Bu arada hayvanların ot, saman gibi birkaç şeyle kifayet edebilmelerini, dillerinde bütün tatları alabilecek hücrelerin bulunmadığını, çoğunun renk körü olduğunu da düşünecek olursak durumumuz daha dikkat çekici hale gelir.         Esasen,  ZİKİR, FİKİR ve ŞÜKÜR ile anlatılanlar, dinimiz İslam’daki en temel manalardır. Her zaman nimetlerle muhatap oluşumuzda, her şeyi O’nun verdiğini, BİSMİLLAH ile ifade etmek; bunu tefekkürle pekiştirmek, yakîn hasıl etmek, rızık vereni GÖRÜR gibi iman etmek; istifadenin, muhatabiyetin sonunda da yine O’na TEŞEKKÜR etmek, ELHAMDÜLİLLAH demek; kulluğun en doğru ve kısa bir ifadesinden başka bir şey değildir.        “Bismillah her hayrın başıdır” vecizesi de ayni felsefenin bir başka ifadesidir. Siz, bu mülk alemindeki gidişatın, işleyişin sırrını çözdüğünüzü, her şeyin O’nun emri ve izniyle olduğunu ve bu manaya râm olduğunuzu ifade için “Bismillah” dersiniz. Mahlûkata sırr-ı hilkatle ilgili parolayı söyler, onlarla beraber Sultan-ı Kainata, O’nu tanıdığınızı belirtir, Marzi-i İlahiyi keşfettiğinizi ortaya koyarsınız.          Zengin ve başarılı bir esnafın bu vasıflarına, zahiren hiçbir şeye muhtaç olmadığı düşünülmesine rağmen, dükkânını açarken Bismillah deyişi; En iyi doktordan en iyi ve pahalı bir ilacı alan hastanın, ilacı kullanırken Bismillah söylemesi; En sağlam yeni bir arabayı kaidelerine uyarak çok dikkatli kullanmasına rağmen yine de sürücünün Bismillah demesi; bu ifadeleriyle, hep bu manayı, yani “Her şeyin ancak O’nun izniyle olduğunu, sebeplerin esasen yaratma anlamında güçsüz, değersiz olduğunu kavrayışlarını ifade etmektir. Bu çok önemli bir vazifedir, Bismillah, bu yakin ifade eden manaya ulaşmanın parolası olduğu için “her hayrın başıdır.”  İşte, ORUÇ, ayni manaları, çok hikmetli olan açlığıyla gerçekleştirir.          Gıda toptancısı oldukça zengin bir arkadaşım var. Yıllar önce çocukları daha küçük iken yaşadıkları bir olayı anlatmıştı. Çocuklarının artık akıllarının ermeye başladıkları bir zaman, onlara dükkânlarından pek çok yiyecek getirtip şahane bir İftar Sofrası kurdurmuş. Ancak, bilerek, yemekten 15-20 dakika önce sofraya oturmuşlar. Bir müddet geçince çocukları dayanamayıp, sofradaki harika nimetlerden yemek istemişler. Babaları “Durun” diye bağırmış. “Yiyemeziniz. Bunlar bizim değil. Sahibinden izin gelince başlarız.” demiş. Çocuklar çok şaşırmışlar. ”Baba sen ne diyorsun. Bunların hepsini bizim dükkandan getirdik. Annem pişirdi.”deyince; baba da başlamış anlatmaya. Bu nimetlerin bir tanesine bile sahip olmadıklarını; onların sahibinin Allah olduğunu; Onların en basitini, bir damla suyu bile insanların bütün kudretlerini, ilimlerini toplasalar yapamayacaklarını, Dünyanın, bizim yaşamamıza uygun hale, ancak Allah’ın izin ve kudretiyle gelebileceğini, sebeplerin de acz içinde olduklarını onların seviyesine indirerek anlatmış.          Bu sefer de, “Peki nasıl izin verecek” diyen evlatlarına, ”Gidin bakalım, balkonda ezanı dinleyin. İşte ezan, O rızıkları yaratan, bizlere veren Allah’ın, YİYEBİLİRSİNİZ izni anlamındadır” deyince çocuklar, ezanı beklemişler, okununca babalarına sarılmış, hep beraber Allah’a şükretmiş, oruçlarını daha iyi idrak ettikleri hakiki Rezzaklarının nimetleriyle açmışlar…  
Ekleme Tarihi: 06 Mayıs 2019 - Pazartesi
Sernur Yassıkaya

KULLUĞUMUZU İDRAK ETTİREN ORUÇ (2)

          İnsan, yemek içmeye muhtaç olacak tarzda yaratılmıştır. Allah isteseydi bizi sadece havadan beslenecek halde bile yaratabilirdi. Yıllar önce anneme yosuna benzer bir çiçek almıştım. Kökü bile olmayan bu bitki, duvarda bir yere takıldı. İki yıl kadar havadaki nem ile yaşadı. Başka bir şeye ihtiyacı yoktu. Bizleri de bunun gibi veya daha da ihtiyaçsız halk edebilirdi. Cansız varlıkların atomlarında elektronlara enerji şeklinde rızık verdiği; yerinde duran çok aciz ağaçlara karbondioksit ve sudan fotosentez yaptırarak beslediği gibi bize de çok basit bir tagaddi yolunu ihsan eder, yaratırdı. Ancak öyle yapmamış; Bizleri “Rızka adeta aşık edip, tamamen rızka hâdim ve musahhar etmiş”
         “Kendini tanıtmak, sevdirmek isteyen bir Zatın” sayısız nimetler yaratması; onları sayısız şekil, tat, koku ve güzelliklerle donatması; bunlara karşı bizlere aşk derecesinde bir iştiha vermesi; onları algılayacak cihazları da sadece bizlere bahşetmesi bana çok ilginç gelir. Bu arada hayvanların ot, saman gibi birkaç şeyle kifayet edebilmelerini, dillerinde bütün tatları alabilecek hücrelerin bulunmadığını, çoğunun renk körü olduğunu da düşünecek olursak durumumuz daha dikkat çekici hale gelir.
        Esasen,  ZİKİR, FİKİR ve ŞÜKÜR ile anlatılanlar, dinimiz İslam’daki en temel manalardır. Her zaman nimetlerle muhatap oluşumuzda, her şeyi O’nun verdiğini, BİSMİLLAH ile ifade etmek; bunu tefekkürle pekiştirmek, yakîn hasıl etmek, rızık vereni GÖRÜR gibi iman etmek; istifadenin, muhatabiyetin sonunda da yine O’na TEŞEKKÜR etmek, ELHAMDÜLİLLAH demek; kulluğun en doğru ve kısa bir ifadesinden başka bir şey değildir.
       “Bismillah her hayrın başıdır” vecizesi de ayni felsefenin bir başka ifadesidir. Siz, bu mülk alemindeki gidişatın, işleyişin sırrını çözdüğünüzü, her şeyin O’nun emri ve izniyle olduğunu ve bu manaya râm olduğunuzu ifade için “Bismillah” dersiniz. Mahlûkata sırr-ı hilkatle ilgili parolayı söyler, onlarla beraber Sultan-ı Kainata, O’nu tanıdığınızı belirtir, Marzi-i İlahiyi keşfettiğinizi ortaya koyarsınız.
         Zengin ve başarılı bir esnafın bu vasıflarına, zahiren hiçbir şeye muhtaç olmadığı düşünülmesine rağmen, dükkânını açarken Bismillah deyişi; En iyi doktordan en iyi ve pahalı bir ilacı alan hastanın, ilacı kullanırken Bismillah söylemesi; En sağlam yeni bir arabayı kaidelerine uyarak çok dikkatli kullanmasına rağmen yine de sürücünün Bismillah demesi; bu ifadeleriyle, hep bu manayı, yani “Her şeyin ancak O’nun izniyle olduğunu, sebeplerin esasen yaratma anlamında güçsüz, değersiz olduğunu kavrayışlarını ifade etmektir. Bu çok önemli bir vazifedir, Bismillah, bu yakin ifade eden manaya ulaşmanın parolası olduğu için “her hayrın başıdır.”  İşte, ORUÇ, ayni manaları, çok hikmetli olan açlığıyla gerçekleştirir.
         Gıda toptancısı oldukça zengin bir arkadaşım var. Yıllar önce çocukları daha küçük iken yaşadıkları bir olayı anlatmıştı. Çocuklarının artık akıllarının ermeye başladıkları bir zaman, onlara dükkânlarından pek çok yiyecek getirtip şahane bir İftar Sofrası kurdurmuş. Ancak, bilerek, yemekten 15-20 dakika önce sofraya oturmuşlar. Bir müddet geçince çocukları dayanamayıp, sofradaki harika nimetlerden yemek istemişler. Babaları “Durun” diye bağırmış. “Yiyemeziniz. Bunlar bizim değil. Sahibinden izin gelince başlarız.” demiş. Çocuklar çok şaşırmışlar. ”Baba sen ne diyorsun. Bunların hepsini bizim dükkandan getirdik. Annem pişirdi.”deyince; baba da başlamış anlatmaya. Bu nimetlerin bir tanesine bile sahip olmadıklarını; onların sahibinin Allah olduğunu; Onların en basitini, bir damla suyu bile insanların bütün kudretlerini, ilimlerini toplasalar yapamayacaklarını, Dünyanın, bizim yaşamamıza uygun hale, ancak Allah’ın izin ve kudretiyle gelebileceğini, sebeplerin de acz içinde olduklarını onların seviyesine indirerek anlatmış.
         Bu sefer de, “Peki nasıl izin verecek” diyen evlatlarına, ”Gidin bakalım, balkonda ezanı dinleyin. İşte ezan, O rızıkları yaratan, bizlere veren Allah’ın, YİYEBİLİRSİNİZ izni anlamındadır” deyince çocuklar, ezanı beklemişler, okununca babalarına sarılmış, hep beraber Allah’a şükretmiş, oruçlarını daha iyi idrak ettikleri hakiki Rezzaklarının nimetleriyle açmışlar…
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.