Başımıza gelen iyi veya kötü olaylar biz doğmadan önce yazılmış mıydı ve biz sadece bir senaryoyu mu oynuyoruz? Yoksa kaderimizi; davranışlarımızla, düşüncelerimizle ve sözlerimizle mi oluşturuyoruz? Bu soruları çok uzun süredir düşünüyorum. Kendi hayatımdan gözlemlerim ve araştırmalarım sonucunda bir karara vardım. Her yazım gibi bu da eleştiriye açıktır.
***
Beynimiz tamamen bizim komutlarımıza göre çalışıyor. Yani ben bir şeyi unutmak istemiyorsam, “unutma” diyorum. Bu komutlandırmayı kullandığımdan beri hiçbir şeyi unutmuyorum. Bunu diğer konularda da denemeye başladım. Derken aklıma bir soru takıldı: “Nihal, madem komutlandırarak bazı şeyleri değiştirebiliyorsun, o zaman hayallerine ulaşmayı da komutlandırabilir misin?” Evet, gün içerisinde işe yarıyor. Bunu kendime kanıtladım. Fakat gelecekte de işe yarar mı, bunu düşünmeye başladım. Bu konuyla ilgili araştırmalara yöneldim. Beyin yapımızı, nasıl çalıştığını ve özellikle amigdalanın ne kadar önemli bir detay olduğunu fark ettim.
AMİGDALA NEDİR?
Kısaca açıklamak gerekirse; amigdala, beynimizin derinlerinde, iki taraflı yer alan badem şeklinde bir yapıdır. Limbik sistemin parçasıdır ve duygularla — özellikle de korku, öfke ve tehdit algısı ile doğrudan ilişkilidir. Amigdala büyük ölçüde bilinçaltıyla çalışır. Bu da demek oluyor ki, doğduğumuzdan bu yana öğrendiklerimiz, deneyimlerimiz ve çevreden aldığımız mesajlar; bugün nasıl tepki verdiğimizi, neye inandığımızı ve neyi hak ettiğimizi düşündüğümüzü belirler.
***
Bir Örnek: Diyelim ki hayalinizde bir tekne almak var. Kendinize “Bunun için ne lazım?” diye sorduğunuzda cevap: Para. Buraya kadar her şey normal. Ancak birçok insan, 1 ay ya da 1 yıl sonra hâlâ aynı hayali kuruyor. Her geçen zamanla birlikte daha da ümitsizce kurmaya devam ediyor… Sonra bir noktada tamamen bırakıyor: “Bu benim kaderim.” diyerek hayal kurmaktan da vazgeçiyor. Peki hayatta kim kazanır biliyor musunuz? Hayal kurmaktan vazgeçmeyen değil, hayalini gerçekleştirmek için doğru fırsatları arayan ve yakalayan insanlar kazanır. Fırsat ararsanız bulursunuz. Ama çoğu zaman “Benim karşıma fırsat çıkmıyor ki!” deriz. Aslında mesele tam da burada başlıyor.
PEKİ YA SEBEP?
Kendi gözlemlerim ve şimdiye kadar yaptığım araştırmalar sonucunda şöyle bir kanıya vardım: “Geçmişten getirdiğimiz olumsuz düşünce kalıplarını olumlu olanlarla değiştirmediğimiz sürece, sadece hayal kurarak hayatımıza devam ediyoruz. “Düşüncelerimiz birebir genetik olarak aktarılmaz. Ama düşünce biçimimizi etkileyen eğilimler, duygusal tepkiler ve stres kalıpları epigenetik yoluyla nesilden nesile aktarılabilir.
EPİGENETİK NE DEMEK?
Epigenetik, DNA’mızın kendisi değil ama onun açılıp kapanmasını sağlayan anahtar sistemdir. Anne-baba ya da atalarımız yoğun stres, korku, travma yaşamışsa; bu onların genetik ifadelerinde değişikliğe neden olur. Bu değişim de sonraki nesillere aktarılabilir. Yani, anneannenizin savaş döneminde yaşadığı korku, annenize aktarılmış olabilir. Annenizin taşıdığı değersizlik hissi, sizin bilinçaltınızda benzer bir düşünce kalıbı oluşturmuş olabilir. Bu kalıplar çocukluk deneyimleriyle pekişir ve bir “otomatik düşünce sistemi” haline gelir. İşte bu yüzden hayal kurarken veya yaşamak istediğimiz hayatı oluştururken bir yerde tıkanıyoruz. Bu tıkanmanın sebebi, geçmişten getirdiğimiz düşünce kalıplarıdır.
O ZAMAN NE YAPMALIYIZ?
İlk olarak; istediğimiz hayatı yaşamamıza engel olan duygunun ne olduğunu fark etmemiz gerekiyor. O duyguyu tespit ettikten sonra yazmanın çok etkili bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Örneğin, duygun “değersizlik” ise; bu duyguyu keşfettikten sonra onun yerine olumlu bir kalıp yazabiliriz: “Ben değerliyim.”
***
Bu cümleyi gün içinde hem yazabilir hem de sesli bir şekilde tekrar edebiliriz. Bu, kulağa kişisel gelişim klişesi gibi gelebilir. Ama ben kişisel gelişim içeriklerine değil, bilimsel temelli bilgilere inanırım. Ve bu söylediklerimin nörobilimsel temeli vardır: Beynimiz komutla çalışır. Ne söylersen, ona inanır. Ne düşünürsen, ona göre davranır.
***
Sonuç olarak: Hayalini gerçekleştirmene engel olan duyguyu bul. Onun en olumlu halini yaz. Gün içinde bunu sesli olarak kendine söyle. Ve değişimi fark et… İnanıp inanmamak sana kalmış. Ama denemeye değer. Düşüncelerimizi dönüştürerek hayatımızı değiştirebildiğimiz güneşli günlerde görüşmek üzere. Vesselam.