Ayşe  Yıldız
Köşe Yazarı
Ayşe Yıldız
 

İÇİNDEKİ BOŞLUK

İnsan, kendi zayıflığı ile kavga halinde olduğu için ve içinde yaşadığı derin boşluktan ötürü; sürekli işgal edecek alan, kazanacak savaş, ezecek bir başka insan, kendini iyi hissettireceğine inandığı birilerini arıyor. Sağladığı yararı da verdiği zararı da çok büyütüyor. Dünya bizi çok da takmadan dönmeye devam ediyor. Doğa dönüyor dolaşıyor herkese haddini bildiriyor. Son tahlilde ölüm var! Bu tahlille yüzleşmekten herkes kaçıyor. Bütün bunlarla birlikte sakince yaşamak ''Sıradan'' geliyor. İnsan, kendini de kabul etmiyor ve sevmiyor. Derinliklere baktığımızda; ''Her şeye hakim olamamak'' ve ''Kusurluluk'' o kadar incitiyor ki; İşte o yüzden diğer insanların da sevilmeyecek bir sürü yanını buluyor, eleştiriyor, yerin dibine batırıyor, kendini onlara göre daha iyi hissetmeye çalışıyor. Çünkü şartlı, koşullu sevgi ile dünyaya gözünü açan her insan, kendini olduğu gibi sevemiyor, herkesin içinde yabancı gibi hissediyor. E tabii dünyayı da kucaklayamıyor, insanları da anlayamıyor. Hal böyle olunca; sevgiyi alamadığı gibi vermeyi de bilmiyor...bu yüzden mutlu da olamıyor. SEVGİSİZLİK, SAHTE İLGİYE KÖLE EDER Kendine o kadar sevgisizdir ki insan ve öyle sevgisiz kalmıştır ki; bu neden ile başkaları tarafından kabul edilmiş ve onaylanmış hissetmek bile daha fazla güvenlik, özgüven ve tatmin hissi verebiliyor. Başkaları tarafından kabul edilmek, kendi hakkında olumlu düşüncelerle doldurur insanı. Bu nedenle, bu tür duygular karşısında derinden etkilenen kişi ya da kişiler kendine uygun olmayan yanlış seçimlere yönelebilir. Hatta H. T. Reis'in dikkatimi çeken bir teorisinde, karşılıklılık ilkesinin benzerlik ilkesinden çok daha fazla etkiye sahip olduğunu belirtir ve der ki; "Benzer ilgi alanlarımız olmasa bile, bizi kabul eden ve nezaketle davranan insanlara ilgi duyuyoruz." Ve işin garip tarafı, bu ilgi ve nezaketin gerçekliğini bile sorgulamıyoruz! Demek ki ortak özelliklerimiz, paylaşabileceğimiz çok bir şey olmasa bile, 'kabul gördüğümüz' insanlara yönelme eğiliminde bulunabiliyoruz. Bunun temelinde pek tabii, yine sevgisizlik ve ilgisizlik yatıyor ne yazık ki. Sevgi lazım bize...basit, temiz, dümdüz ve en yalın hali ile ve tabii üstü kirlenmemiş sevgi hala kaldı ise... Doğruyu da yanlışla bir edip harcamamak için biraz da farkındalık gerek. Sadece farkındalık da yetmez! Bilinçli farkındalık gerek. Umutsuzlukla, öğrenilmiş çaresizlikle elindeki değerleri ve bulduğunu görememekten, görme bilincine uyanmak dileklerim ile... İnsanın tüm acılarını dindirecek tek şey; çıkarsız ve samimi olan "Sevgi"dir. Esen kalın.
Ekleme Tarihi: 22 Nisan 2022 - Cuma
Ayşe  Yıldız

İÇİNDEKİ BOŞLUK

İnsan, kendi zayıflığı ile kavga halinde olduğu için ve içinde yaşadığı derin boşluktan ötürü; sürekli işgal edecek alan, kazanacak savaş, ezecek bir başka insan, kendini iyi hissettireceğine inandığı birilerini arıyor.

Sağladığı yararı da verdiği zararı da çok büyütüyor.

Dünya bizi çok da takmadan dönmeye devam ediyor.

Doğa dönüyor dolaşıyor herkese haddini bildiriyor.

Son tahlilde ölüm var! Bu tahlille yüzleşmekten herkes kaçıyor.

Bütün bunlarla birlikte sakince yaşamak ''Sıradan'' geliyor.

İnsan, kendini de kabul etmiyor ve sevmiyor.

Derinliklere baktığımızda; ''Her şeye hakim olamamak'' ve ''Kusurluluk'' o kadar incitiyor ki;

İşte o yüzden diğer insanların da sevilmeyecek bir sürü yanını buluyor, eleştiriyor, yerin dibine batırıyor, kendini onlara göre daha iyi hissetmeye çalışıyor. Çünkü şartlı, koşullu sevgi ile dünyaya gözünü açan her insan, kendini olduğu gibi sevemiyor, herkesin içinde yabancı gibi hissediyor.

E tabii dünyayı da kucaklayamıyor, insanları da anlayamıyor. Hal böyle olunca; sevgiyi alamadığı gibi vermeyi de bilmiyor...bu yüzden mutlu da olamıyor.

SEVGİSİZLİK, SAHTE İLGİYE KÖLE EDER

Kendine o kadar sevgisizdir ki insan ve öyle sevgisiz kalmıştır ki; bu neden ile başkaları tarafından kabul edilmiş ve onaylanmış hissetmek bile daha fazla güvenlik, özgüven ve tatmin hissi verebiliyor. Başkaları tarafından kabul edilmek, kendi hakkında olumlu düşüncelerle doldurur insanı. Bu nedenle, bu tür duygular karşısında derinden etkilenen kişi ya da kişiler kendine uygun olmayan yanlış seçimlere yönelebilir.

Hatta H. T. Reis'in dikkatimi çeken bir teorisinde, karşılıklılık ilkesinin benzerlik ilkesinden çok daha fazla etkiye sahip olduğunu belirtir ve der ki; "Benzer ilgi alanlarımız olmasa bile, bizi kabul eden ve nezaketle davranan insanlara ilgi duyuyoruz."

Ve işin garip tarafı, bu ilgi ve nezaketin gerçekliğini bile sorgulamıyoruz! Demek ki ortak özelliklerimiz, paylaşabileceğimiz çok bir şey olmasa bile, 'kabul gördüğümüz' insanlara yönelme eğiliminde bulunabiliyoruz. Bunun temelinde pek tabii, yine sevgisizlik ve ilgisizlik yatıyor ne yazık ki.

Sevgi lazım bize...basit, temiz, dümdüz ve en yalın hali ile ve tabii üstü kirlenmemiş sevgi hala kaldı ise...

Doğruyu da yanlışla bir edip harcamamak için biraz da farkındalık gerek. Sadece farkındalık da yetmez! Bilinçli farkındalık gerek. Umutsuzlukla, öğrenilmiş çaresizlikle elindeki değerleri ve bulduğunu görememekten, görme bilincine uyanmak dileklerim ile...

İnsanın tüm acılarını dindirecek tek şey; çıkarsız ve samimi olan "Sevgi"dir.

Esen kalın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.