Bülent Orakoğlu
Köşe Yazarı
Bülent Orakoğlu
 

EĞİTİMDE Kİ… EĞİTİMSİZLİK…

Eğitim iki şekilde tanımlanabilir… Birincisi eğitime “ ŞEKİL VERMEK” Ki… Bu eğitim modeli öğrencilerin dışın da belirlenen eğitim modelidir. Bu eğitimin sonunda otoriter, buyurgan, ezberci eğitim anlayışı ortaya çıkar. Devamın da ,  Öğrenciler her aşama da şekil verilmesi gereken bir varlık olarak ortaya çıkarlar. İkincisin de ise, eğitim öğrencinin doğası ve yapısı bağlamında belirlenir. Bu da “ YOL GÖSTERMEK”  demektir. Bura da kişinin doğası, yaratıcılığı köreltilmemeye çalışılır. Bu bağlamda ki eğitim modeline; Yapıcı ve özgürleştirici diyalogcu eğitim modeli olarak belirtilebilir. Eğitim ve öğretim de bugün yaşadığımız bu yaşam ve uygulamada, ülkemizde eğitim adına iki büyük kurum vardır. Birincisi; M.E.B (Milli Eğitim Bakanlığı) İkincisi; Y.Ö.K ( Yüksek Öğretim Kurumu) Bu iki kurum şu anda acaba eğitim sistemimizi çok mu üst düzeye çıkardık diyor?... Yoksa; Eğitim sistemimizin çöktüğünü kabulleniyor mu? Acı olan bir gerçek var ki; Bu gün Eğitim de kaybeden bir tek TÜRKİYE var. Kaybedenler; Bizleriz. Kaybedenler; Umutlarını çaldığımız gençlerimiz, öğrencilerimiz, çocuklarımız var. Bu gün kim gelirse gelsin bu anlayışla, bu yönetim biçimiyle eğitimimizi yön verecek kişiler, Ezberci eğitim modelinden uzak durmadıkça, her koltuğa oturan, her kalemi eline alan yanlış yapıyor diyorum. İkinci eğitim modeline överek “ YAPARAK YAŞAYARAK ÖĞRENME” modelini uygulamak için demeçler verirler, programlar yaparlar ama sonuç NAFİLE. Bir türlü uygulamaya sokamazlar. Bu gün; Tüm okullarımızın sınıflarında “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR” diye yazar. Ama; Ülkemiz de uygulanmakta olan eğitim sistemimiz yine gelişmiş, uygulamalı, araştırmalı, yaparak yaşayarak eğitim modelinden ayrı kalmaktadır. Bugün ve uygulanmakta olan ders kitaplarımız da; Bilimsel çalışmaların nasıl yapılacağının reçetelerini öğrencilerimizi ezberlettik. Yine de olmadı. Olamadı. Neden olmadı veya olamadı dersek; Tıp ki; KARGO TARİKATI BİLİMCİLERİ gibi davrandığımız için yalnızca görünüşe önem verdik. … ve ortalığın temiz olmadığını bile bile temizmiş gibi göstermeye çalıştık. Çalışıyoruz da. … ve en kötüsü de bu sisteme alıştık alıştırıldık. Eğitim Sistemimiz de; Hep tepeden aşağıya dikte edilmesi ve buna bizim de kabullenmemiz sonucu; Özgür düşünceli bireyler, Vatandaşlık bilinci taşıyan yurttaşlar yetiştirme de güçlük çektik ve de çekiyoruz. Bu gün; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı TALİM TERBİE KURULU siyasi iktidarların emrinde çalışan kurul olmaktan çıkarılarak, Milli Eğitim Bakanlarının sorumlu olduğu bir MİLLİ EĞİTİM KURULU haline dönüştürülmelidir. Siyasetçiler Milli Eğitimden uzak durmalıdırlar. … ve böylece Milli Eğitim Kurumları YAZ BOZ tahtası olmaktan kurtulmuş olurlar. Orta Öğretim Kurumlarındaki çeşitlilik azaltılarak,  Üniversite giriş sınavları; Meslek liseleri için ayrı, Lise grupları için ayrı ayrı yapılmalıdır. İmam Hatip Liseleri de birer meslek lisesi olarak kabul edilmeli, müfredat programları yeniden düzenlenmelidir. Başta; Latince, İbranice, Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca ve diğer diller olmak üzere; Sosyoloji, psikoloji, felsefe gibi bilim ve dinler tarihi konuların da iyi yetişmiş öğrencileri İLAHİYET FAKÜLTELERİNE gönderecek şekil de yeniden organize edilmelidir. Bu kanalla geleceğin saygın, genel Kültürü yüksek, aydın, çağdaş, toplumumuzun önüne açan, ufku geniş Dünyalı DİN BİLGİNLERİ yetiştirmek olmalıdır. İşte böyle bir eğitim sistemiyle; Dünyanın sayılı ülkelerinden birisi de biz oluruz diyorum. Esen kalınız efendim.  
Ekleme Tarihi: 03 Aralık 2018 - Pazartesi
Bülent Orakoğlu

EĞİTİMDE Kİ… EĞİTİMSİZLİK…

Eğitim iki şekilde tanımlanabilir…
Birincisi eğitime “ ŞEKİL VERMEK”
Ki… Bu eğitim modeli öğrencilerin dışın da belirlenen eğitim modelidir.
Bu eğitimin sonunda otoriter, buyurgan, ezberci eğitim anlayışı ortaya çıkar. Devamın da ,
 Öğrenciler her aşama da şekil verilmesi gereken bir varlık olarak ortaya çıkarlar.
İkincisin de ise, eğitim öğrencinin doğası ve yapısı bağlamında belirlenir. Bu da “ YOL GÖSTERMEK”  demektir.
Bura da kişinin doğası, yaratıcılığı köreltilmemeye çalışılır.
Bu bağlamda ki eğitim modeline; Yapıcı ve özgürleştirici diyalogcu eğitim modeli olarak belirtilebilir.
Eğitim ve öğretim de bugün yaşadığımız bu yaşam ve uygulamada, ülkemizde eğitim adına iki büyük kurum vardır.
Birincisi; M.E.B (Milli Eğitim Bakanlığı)
İkincisi; Y.Ö.K ( Yüksek Öğretim Kurumu)
Bu iki kurum şu anda acaba eğitim sistemimizi çok mu üst düzeye çıkardık diyor?...
Yoksa;
Eğitim sistemimizin çöktüğünü kabulleniyor mu?
Acı olan bir gerçek var ki;
Bu gün Eğitim de kaybeden bir tek TÜRKİYE var.
Kaybedenler; Bizleriz.
Kaybedenler; Umutlarını çaldığımız gençlerimiz, öğrencilerimiz, çocuklarımız var.
Bu gün kim gelirse gelsin bu anlayışla, bu yönetim biçimiyle eğitimimizi yön verecek kişiler,
Ezberci eğitim modelinden uzak durmadıkça, her koltuğa oturan, her kalemi eline alan yanlış yapıyor diyorum.
İkinci eğitim modeline överek “ YAPARAK YAŞAYARAK ÖĞRENME” modelini uygulamak için demeçler verirler, programlar yaparlar ama sonuç NAFİLE.
Bir türlü uygulamaya sokamazlar.
Bu gün;
Tüm okullarımızın sınıflarında
“HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR” diye yazar.
Ama;
Ülkemiz de uygulanmakta olan eğitim sistemimiz yine gelişmiş, uygulamalı, araştırmalı, yaparak yaşayarak eğitim modelinden ayrı kalmaktadır.
Bugün ve uygulanmakta olan ders kitaplarımız da;
Bilimsel çalışmaların nasıl yapılacağının reçetelerini öğrencilerimizi ezberlettik.
Yine de olmadı. Olamadı.
Neden olmadı veya olamadı dersek;
Tıp ki; KARGO TARİKATI BİLİMCİLERİ gibi davrandığımız için yalnızca görünüşe önem verdik.
… ve ortalığın temiz olmadığını bile bile temizmiş gibi göstermeye çalıştık. Çalışıyoruz da.
… ve en kötüsü de bu sisteme alıştık alıştırıldık.
Eğitim Sistemimiz de;
Hep tepeden aşağıya dikte edilmesi ve buna bizim de kabullenmemiz sonucu;
Özgür düşünceli bireyler,
Vatandaşlık bilinci taşıyan yurttaşlar yetiştirme de güçlük çektik ve de çekiyoruz.
Bu gün;
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı TALİM TERBİE KURULU siyasi iktidarların emrinde çalışan kurul olmaktan çıkarılarak, Milli Eğitim Bakanlarının sorumlu olduğu bir MİLLİ EĞİTİM KURULU haline dönüştürülmelidir.
Siyasetçiler Milli Eğitimden uzak durmalıdırlar.
… ve böylece Milli Eğitim Kurumları YAZ BOZ tahtası olmaktan kurtulmuş olurlar.
Orta Öğretim Kurumlarındaki çeşitlilik azaltılarak,
 Üniversite giriş sınavları;
Meslek liseleri için ayrı,
Lise grupları için ayrı ayrı yapılmalıdır.
İmam Hatip Liseleri de birer meslek lisesi olarak kabul edilmeli, müfredat programları yeniden düzenlenmelidir.
Başta;
Latince, İbranice, Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca ve diğer diller olmak üzere;
Sosyoloji, psikoloji, felsefe gibi bilim ve dinler tarihi konuların da iyi yetişmiş öğrencileri İLAHİYET FAKÜLTELERİNE gönderecek şekil de yeniden organize edilmelidir.
Bu kanalla geleceğin saygın, genel Kültürü yüksek, aydın, çağdaş, toplumumuzun önüne açan, ufku geniş Dünyalı DİN BİLGİNLERİ yetiştirmek olmalıdır.
İşte böyle bir eğitim sistemiyle;
Dünyanın sayılı ülkelerinden birisi de biz oluruz diyorum.
Esen kalınız efendim.
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.