Bülent Orakoğlu
Köşe Yazarı
Bülent Orakoğlu
 

GİTTİ GİDİYOR EĞİTİM… ve GELECEĞİMİZ.

Nitelikli bir eğitim de amaç, Aldığı bilgiler doğrultusunda, öğrenci de kendi isteğiyle davranış değişikliği yaratabilmektir. Bu davranış değişikliği, Hem öğrencinin bireysel gelişimine, hem de toplumun, toplumsal dönüşümüne yol açmalıdır. Yüzü geleceğe dönük bu eğitim, gerçek ortamlarda öğrenmeyi sağlayacak tüm öğretim tekniklerinin kullanılmasını ve öğrencinin aktif olarak katılımını sağlar. İnsanı diğer canlılardan ayıran “ Düşünen varlık” olarak tanımlanmasını sağlayan temel fark; Bilinci yani üst beyni ve akılı kullanabilmektir. Bu bakışla, ülkemiz de cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılına yaklaştığımız şu tarihlerde eğitimimizi  değerlendirmemiz gerekirse, Bugün yığınlarca okullarından mezun olan gençlerimiz, daha mezun olmadan gözlerini yurt dışına çevirmekteler. Bu şansı yakalamayan gençlerimiz de işsizlik ordusuna katılmaktadırlar. İş bulabilmek için de bazıları “Hangi iş olursa” yaparım düşüncesiyle yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Cumhuriyet Devrimlerinin yaşama geçirilmesin de, bugün toplumsal gelişmede bir değişimin olması gerekmiyor mu? Halbuki bugün uygulanmakta olan bu sistemle, uygulanmak istenen bu eğitim sistemiyle bir yere varılamayacağının bilincinde olmamız gerekir. Nitelikli bir eğitim de amaç, öğrencilerimizin aldığı bilgiler doğrultusun da, öğrencide kendi isteği ile davranış değişikliği yaratabilmektir. Bu davranış değişikliği, hem öğrencinin bireysel gelişimine, hem de toplumun, toplumsal dönüşümüne yol açmalıdır. Yüzü geleceğe dönük bu eğitim, gerçek ortamlarda öğrenmeyi sağlayacak tüm öğretim teknikliklerinin kullanılmasını ve öğrencilerimizin aktif olarak katılımını sağlayacaktır. Eğitimin temel amacı, iş eğitimi aracılığı ile tüm dersler de öğrencilerin yaparak, yaşayarak, görerek, tartışarak ve anlatarak öğrenmelerine sağlamak değil de nedir? … ve böylece eğitim de, insan tipini, yani yaratıcı, yapıcı, kendine güvenen, toplumsal sorunlarımıza duyarlı, çözümün parçası olan insanları bugün hala elde edemeyişimizin nedenlerini sadece eğitimin içeriğinde değil, yaşamakta olduğumuz dünya düzeni içinde aramalıyız. Sınırlarının kalkmakta olduğu küçük bir köye döndürülmekte olan sistemin ve bu sistemin bir parçası olarak düşündüğümüz de eğitimin içinde bulunduğu sorunların ne denli ciddi olduğunu görebiliriz. Sorun eğitim sorunundan öte; Bir ideoloji ve düzen sorunudur. Teknoloji çağı denilen küreselleşme ya da diğer bir deyişle kapitalizm ve onun sömürücüleri emperyalizm, gelişmekte olan uluslarda, insanların eğitim yoluyla çağdaş bilinç düzeylerini ulaşmalarını istememektedir. Sermayenin büyüyebilmesi bunu gerektirmektedir. Çünkü çağdaş bilinç düzeyine sahip insan, Yıkıcı değil yapıcı olmuştur. Duygusal değil akılcıdır. Bireysel çıkarlarına asla toplumsal çıkarlarının önüne geçirmezler. Böylece yaşam enerjisini, yüzü topluma dönük, insanlığın aydınlık geleceğine yönelik çalışmaları çoğaltmayı harcar. Bu bilinç de topyekün ulusal kalkınma için dış güçlerin kullanacağı kapıları kapatır. Asla açık bırakmaz. M. Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi “ Yerinde saymak, bir anlam da geriye gitmektir” O zaman eğitim sistemimiz de gittikçe derinleşen bir boşluk var demektir. Bu sistemi düzeltebilmek için siyasi akımlardan çıkarılarak, pedagoji eğitimi ile akademik eğitimden kurulu komisyonların oluşturduğu bilimsel kurullarca yapılacak düzenlemeler işte o zaman gerçek eğitim sistemini kurmuş oluruz diye düşünüyorum. Eğitim üretim için olmalı. Eğitim ileriye yarınlara yol açacak bir sistemle olmalı. Esen kalınız efendim.  
Ekleme Tarihi: 04 Şubat 2019 - Pazartesi
Bülent Orakoğlu

GİTTİ GİDİYOR EĞİTİM… ve GELECEĞİMİZ.

Nitelikli bir eğitim de amaç,
Aldığı bilgiler doğrultusunda, öğrenci de kendi isteğiyle davranış değişikliği yaratabilmektir.
Bu davranış değişikliği,
Hem öğrencinin bireysel gelişimine, hem de toplumun, toplumsal dönüşümüne yol açmalıdır.
Yüzü geleceğe dönük bu eğitim, gerçek ortamlarda öğrenmeyi sağlayacak tüm öğretim tekniklerinin kullanılmasını ve öğrencinin aktif olarak katılımını sağlar.
İnsanı diğer canlılardan ayıran “ Düşünen varlık” olarak tanımlanmasını sağlayan temel fark;
Bilinci yani üst beyni ve akılı kullanabilmektir.
Bu bakışla, ülkemiz de cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılına yaklaştığımız şu tarihlerde eğitimimizi  değerlendirmemiz gerekirse,
Bugün yığınlarca okullarından mezun olan gençlerimiz, daha mezun olmadan gözlerini yurt dışına çevirmekteler.
Bu şansı yakalamayan gençlerimiz de işsizlik ordusuna katılmaktadırlar.
İş bulabilmek için de bazıları “Hangi iş olursa” yaparım düşüncesiyle yaşamlarını sürdürebilmektedirler.
Cumhuriyet Devrimlerinin yaşama geçirilmesin de, bugün toplumsal gelişmede bir değişimin olması gerekmiyor mu?
Halbuki bugün uygulanmakta olan bu sistemle, uygulanmak istenen bu eğitim sistemiyle bir yere varılamayacağının bilincinde olmamız gerekir.
Nitelikli bir eğitim de amaç, öğrencilerimizin aldığı bilgiler doğrultusun da, öğrencide kendi isteği ile davranış değişikliği yaratabilmektir.
Bu davranış değişikliği, hem öğrencinin bireysel gelişimine, hem de toplumun, toplumsal dönüşümüne yol açmalıdır.
Yüzü geleceğe dönük bu eğitim, gerçek ortamlarda öğrenmeyi sağlayacak tüm öğretim teknikliklerinin
kullanılmasını ve öğrencilerimizin aktif olarak katılımını sağlayacaktır.
Eğitimin temel amacı, iş eğitimi aracılığı ile tüm dersler de öğrencilerin yaparak, yaşayarak, görerek, tartışarak ve anlatarak öğrenmelerine sağlamak değil de nedir?
… ve böylece eğitim de, insan tipini, yani yaratıcı, yapıcı, kendine güvenen, toplumsal sorunlarımıza duyarlı, çözümün parçası olan insanları bugün hala elde edemeyişimizin nedenlerini sadece eğitimin içeriğinde değil, yaşamakta olduğumuz dünya düzeni içinde aramalıyız.
Sınırlarının kalkmakta olduğu küçük bir köye döndürülmekte olan sistemin ve bu sistemin bir parçası olarak düşündüğümüz de eğitimin içinde bulunduğu sorunların ne denli ciddi olduğunu görebiliriz.
Sorun eğitim sorunundan öte;
Bir ideoloji ve düzen sorunudur.
Teknoloji çağı denilen küreselleşme ya da diğer bir deyişle kapitalizm ve onun sömürücüleri emperyalizm, gelişmekte olan uluslarda, insanların eğitim yoluyla çağdaş bilinç düzeylerini ulaşmalarını istememektedir.
Sermayenin büyüyebilmesi bunu gerektirmektedir.
Çünkü çağdaş bilinç düzeyine sahip insan,
Yıkıcı değil yapıcı olmuştur.
Duygusal değil akılcıdır.
Bireysel çıkarlarına asla toplumsal çıkarlarının önüne geçirmezler.
Böylece yaşam enerjisini, yüzü topluma dönük, insanlığın aydınlık geleceğine yönelik çalışmaları çoğaltmayı harcar.
Bu bilinç de topyekün ulusal kalkınma için dış güçlerin kullanacağı kapıları kapatır.
Asla açık bırakmaz.
M. Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi “ Yerinde saymak, bir anlam da geriye gitmektir”
O zaman eğitim sistemimiz de gittikçe derinleşen bir boşluk var demektir.
Bu sistemi düzeltebilmek için siyasi akımlardan çıkarılarak, pedagoji eğitimi ile akademik eğitimden kurulu komisyonların oluşturduğu bilimsel kurullarca yapılacak düzenlemeler işte o zaman gerçek eğitim sistemini kurmuş oluruz diye düşünüyorum.
Eğitim üretim için olmalı.
Eğitim ileriye yarınlara yol açacak bir sistemle olmalı.
Esen kalınız efendim.
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.