Bülent Orakoğlu
Köşe Yazarı
Bülent Orakoğlu
 

KÜSKÜN, KIRILMIŞ KADROLAR MI? YOKSA BİLİMSEL KADROLAR MI?

Toplumların kendini yeniden üretmesi, büyük sözcükler ardında gizlenip pek anlam taşımayan bir kavram gibi gözükmektedir. Oysa çağdaş sosyolojinin getirdiği önemli göstergelerden, sorunların anlaşılmasını kolaylaştıran yaklaşımlardan biridir bu kavram sanırım. Her toplum kendini yeniden üretmek zorundadır. Kendi sürekliliğini, kurumlarının sürekliliğini, Ancak yeni kadroları en akılcı biçimde üretebildiği, Bilim ve sanatı, Beceri ve yeteneği, sürekliliğe gelişime kavuşturduğu ölçü de kendi yarınlarını ve kendi geleceğini güvenceye alabilecektir. … ve bu yaklaşımı yeniden, yeniden üretecektir. Daha yeterlisini, Daha niteliklisini yapacaktır. Kendini sürekli olarak aşacaktır. Kendi yaşadığı günü ile geleceği adına yarışacaktır. Bir toplumun kendisini yeniden üretmesinde, en önemli kurumu üniversiteleridir. Yüksek öğretim kurumları, geleceğin anahtarı olan, bilim ve bu bilimi uygulayacak olan yeni kuşakları yetiştirecektir. Arayışın, araştırmanın yaratıcılığın toplumun kullanımına sunulduğu kaynaktır üniversiteler. Ekonomiden adalete, Sağlıktan konuta, … kadar güncel tüm gereksinimlerin karşılanmasında, geliştirilmesinde, üniversitelerde üretilen bilim vardır. Bilimi uygulamaya aktarmakla, öncelikle yükümlü üniversitelerde yetiştirilmiş insanlar olmalıdır. Bilimle uğraşmak, bilgiyi yaratmak ve genç kuşaklara iletmek kolay iş değildir. Yıllar boyu emek vermeyi, bizim gibi toplumlarda maddi, manevi olanaksızlıkları göğüslemeyi, bilim kurumunun dışından gelen çekici fırsatların tümüne, ya da hiç değilse bir bölümüne hayır diyebilmeyi gerektirmektedir. Görüldüğü üzere Türkiye’nin yüksek öğrenimini yeniden düzenleme amacı, bilim yaratıcılığını ve aktarıcılığının asgari koşulu olan bu güvenlikten, üniversiteleri giderek yoksun bırakma sonucunu vermektedir. Üniversite çevreleri güvenliksiz bir ortamdan bugün kaygılı bir ortam yaşamaktadır. Kürsülerini bırakıp gitmek ve güvenceyi artık üniversite dışında aramak eğilimleri gün geçtikçe artmaktadır. Üniversitelerimiz, kırılmış ve küstürülmüş kurumlara dönüşmenin eşiğine getirilmiş durumdadır. Böyle bir durumdan bilgi yaratmak ve gençliğimize iletmek işlevinin aksamasından, toplumumuzun tümü, bütün kurumları ve bütün insanlarımızı zarar getirebilecek duruma getirmektedir. Bilim yaratamayan, Bilimi alamayan bir toplumda bütün alanlar bunun olumsuz etkisini hem de kısa sürede duyabilecektir. Bu en önemli işlev, giderek daha yetersiz kadrolarla sınırlanmak ve daha yeteneksiz insanlar yetiştirmek durumuna düşebilecektir. … ve böylece topluma sunduğu bilim niteliğinden de niceliğinden de kaybedecektir. Yükseköğrenim kurumlarımız, sorunlara çok daha anlayışla, özenle, bilgiye eğilmek, toplumun sadece bir vefa borcu değildir. Kendi yararları ve yarınları adına akılcı bir görevdir aynı zamanda. Bugün Türkiye’mizde olumlu gelişmeler özlenirken, tutup da bilim kaynaklarımızı kurutmak, akılla mantıkla açıklanabilir bir davranış olmadığı görülmektedir. Yanılıyor muyum? Siz karar verin. Esen kalınız efendim.
Ekleme Tarihi: 21 Ekim 2019 - Pazartesi
Bülent Orakoğlu

KÜSKÜN, KIRILMIŞ KADROLAR MI? YOKSA BİLİMSEL KADROLAR MI?

Toplumların kendini yeniden üretmesi, büyük sözcükler ardında gizlenip pek anlam taşımayan bir kavram gibi gözükmektedir.

Oysa çağdaş sosyolojinin getirdiği önemli göstergelerden, sorunların anlaşılmasını kolaylaştıran yaklaşımlardan biridir bu kavram sanırım.

Her toplum kendini yeniden üretmek zorundadır.

Kendi sürekliliğini, kurumlarının sürekliliğini,

Ancak yeni kadroları en akılcı biçimde üretebildiği,

Bilim ve sanatı,

Beceri ve yeteneği, sürekliliğe gelişime kavuşturduğu ölçü de kendi yarınlarını ve kendi geleceğini güvenceye alabilecektir.

… ve bu yaklaşımı yeniden, yeniden üretecektir.

Daha yeterlisini,

Daha niteliklisini yapacaktır.

Kendini sürekli olarak aşacaktır.

Kendi yaşadığı günü ile geleceği adına yarışacaktır.

Bir toplumun kendisini yeniden üretmesinde, en önemli kurumu üniversiteleridir.

Yüksek öğretim kurumları, geleceğin anahtarı olan, bilim ve bu bilimi uygulayacak olan yeni kuşakları yetiştirecektir.

Arayışın, araştırmanın yaratıcılığın toplumun kullanımına sunulduğu kaynaktır üniversiteler.

Ekonomiden adalete,

Sağlıktan konuta,

… kadar güncel tüm gereksinimlerin karşılanmasında, geliştirilmesinde, üniversitelerde üretilen bilim vardır.

Bilimi uygulamaya aktarmakla, öncelikle yükümlü üniversitelerde yetiştirilmiş insanlar olmalıdır.

Bilimle uğraşmak, bilgiyi yaratmak ve genç kuşaklara iletmek kolay iş değildir.

Yıllar boyu emek vermeyi, bizim gibi toplumlarda maddi, manevi olanaksızlıkları göğüslemeyi, bilim kurumunun dışından gelen çekici fırsatların tümüne, ya da hiç değilse bir bölümüne hayır diyebilmeyi gerektirmektedir.

Görüldüğü üzere Türkiye’nin yüksek öğrenimini yeniden düzenleme amacı, bilim yaratıcılığını ve aktarıcılığının asgari koşulu olan bu güvenlikten, üniversiteleri giderek yoksun bırakma sonucunu vermektedir.

Üniversite çevreleri güvenliksiz bir ortamdan bugün kaygılı bir ortam yaşamaktadır.

Kürsülerini bırakıp gitmek ve güvenceyi artık üniversite dışında aramak eğilimleri gün geçtikçe artmaktadır.

Üniversitelerimiz, kırılmış ve küstürülmüş kurumlara dönüşmenin eşiğine getirilmiş durumdadır.

Böyle bir durumdan bilgi yaratmak ve gençliğimize iletmek işlevinin aksamasından, toplumumuzun tümü, bütün kurumları ve bütün insanlarımızı zarar getirebilecek duruma getirmektedir.

Bilim yaratamayan,

Bilimi alamayan bir toplumda bütün alanlar bunun olumsuz etkisini hem de kısa sürede duyabilecektir.

Bu en önemli işlev, giderek daha yetersiz kadrolarla sınırlanmak ve daha yeteneksiz insanlar yetiştirmek durumuna düşebilecektir.

… ve böylece topluma sunduğu bilim niteliğinden de niceliğinden de kaybedecektir.

Yükseköğrenim kurumlarımız, sorunlara çok daha anlayışla, özenle, bilgiye eğilmek, toplumun sadece bir vefa borcu değildir.

Kendi yararları ve yarınları adına akılcı bir görevdir aynı zamanda.

Bugün Türkiye’mizde olumlu gelişmeler özlenirken, tutup da bilim kaynaklarımızı kurutmak, akılla mantıkla açıklanabilir bir davranış olmadığı görülmektedir.

Yanılıyor muyum?

Siz karar verin.

Esen kalınız efendim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.