Bülent Orakoğlu
Köşe Yazarı
Bülent Orakoğlu
 

VAROŞ GENÇLİĞİ Mİ? YOKSA ÜLKEM GENÇLİĞİ Mİ?

Bu gün ülkemizde, hele hele son yıllarda hızla artan plansız kentleşme sonucu 'varoş gençliği' ile 'kapitalist gençliğin' var olduğu ortamı yaşamaktayız. Siyaset dilinin özünde, tüm ülkemiz gençliği olmayacak mıydı? Ama maalesef biz bugün ülkemiz gençliğini, toplu bir arada göremeyen bir duruma getirildik. Okullarımızda ki öğrencilerimizin eğitim sorunları da aynı durumda. Parası olanlar iyi, güzel ve nitelikli okullarda okuyacak. Parası olmayanlar niteliksiz okullarda okuyacak duruma getirildik. Türkiye’de varoş olgusu; Genellikle, kırsal bölgelerimizdeki ekonomik yetersizlik, kentlerimizde sanki ekonomik olanaklar varmış gibi gösterilerek, başarıya ulaşılabilmenin koşullarını arayan toplum insanlarımızla karşılaşır olduk. Kırsal bölgelerden gelenler; Sanayileşme süreci içinde, ekonomik sorunlarından, sosyal kuruluşların ve örgütlü toplumun içine girememektedirler.  Başka bir deyimle sanayileşmeden çok, daha hızlı ve yaygın bir kentleşme olduğundan, büyük sorunlarla karşılaşmakta ve ülkemiz için büyük sorunlar yumağı oluşturulmaktadır. Bu iç göçler vasıtası ile kentlere gelip varoşlara yerleşen insanlarımız, tam olarak kırsal bölgedeki yaşantılarını kent dedikleri yerlerde yaşayamamaktadır. Alışkanlıkları olan gelenek ve göreneklerini, törelerini sürdüremediklerinden, … ve böylece kentsel yaşantıya da yabancı kalmış gibi olmaktadırlar. Bu yabancılaşma özellikle çocukluk ve gençlik çağında çok etkili olduğu görülmektedir. Bu durum sonucunda, geçiş dönemi dediğimiz ortamlarda, toplumumuz gençliğinin tüm çatışma, çelişme ve bunalımlarını görmekteyiz. Varoş çevresinden çıkan gençlerin ve onların ailelerini oluşturan kişilerin, çevreyi algılama, alışkanlıklarını sürdürebilme becerileri, ya da yeni alışkanlıklar kazanma süreçleri, değişik hızlarda olduğundan, iki kuşağın tutum ve davranışlarında uyumsuzluk yaşanmakta olduğunu görmekteyiz. Kentin yaşantısına uyum sağlamak, kişilik gelişmesi içinde olan gençlerde daha kolay ve çabuk, buna karşılık daha yaşlı kuşaklarda zor ve yavaş olmaktadır. … ve böylece kuşaklar arası mesafe gittikçe açılmakta. Özellikle ailelerin gençler üzerindeki etkisi zayıflamakta, gençlerimiz denetimsiz kalmaktadır. Bu kesimlerde yaşayanların ekonomik yetersizliği, Beslenme konularındaki bilgisizlikleri, Varoş gibi yerlerde yetişen gençlerimizde, bedensel ve ruhsal sorunlar yaratmakta olduğunu son yıllarda görmekteyiz. Varoşlardaki gençlerimizin okul tiplemelerinde, son yapılan değişikliklerle, nitelikli niteliksiz okullar gibi gösterildiğinden insanlarımızda değişik algılamalara yöneltmektedir. Bizim toplum insanımızda nice cevherler var ki, bu cevherler toplum düzeni içinde eriyip gitmektedir. Halbuki bu gençlerimizi devletimiz yatılı okul tipleri gibi okullarda seçicilik özelliği taşıyan eğitim tarzıyla eğitse, bugün nice bilim adamlarımız, nice akademik insanımız, nice sanatçı insanlarımız, nice tarımla uğraşanlarımız, nice sanayide üretim yapan güçlerimizle ülkemizde bir eğitim devrimi gerçekleştirmiş oluruz. Ama maalesef bugün paran varsa okuyacaksın. Paran yoksa okuyup diploma alacaksın, diplomalı işsiz ordular safına katılacaksın. İşte bu. Bir de şu var ki, aman aman bu kişiler yarın birde ülkenin siyasetine girerse bizim koltuklara oturur korkusu yok mu? İşin gerçeğinde yatan ana sebeplerden, en başta geleni bu oluyor sanırım. Değerli okuyucularım aklıma şu fikir geldi. Zamanında söylenmiş en güzel tümcelerden birisi. Bu günün idarecilerine atfen söylenilmiş bir söz sanki. Bakın ne güzel söylenmiş. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın bana ne… Ben sizi güderim. O bana yeter. Evet, siz iyi koltuklarda oturmayı devam ediniz olmaz mı? Esen kalınız efendim.  
Ekleme Tarihi: 15 Temmuz 2019 - Pazartesi
Bülent Orakoğlu

VAROŞ GENÇLİĞİ Mİ? YOKSA ÜLKEM GENÇLİĞİ Mİ?

Bu gün ülkemizde, hele hele son yıllarda hızla artan plansız kentleşme sonucu 'varoş gençliği' ile 'kapitalist gençliğin' var olduğu ortamı yaşamaktayız.
Siyaset dilinin özünde, tüm ülkemiz gençliği olmayacak mıydı?
Ama maalesef biz bugün ülkemiz gençliğini, toplu bir arada göremeyen bir duruma getirildik.
Okullarımızda ki öğrencilerimizin eğitim sorunları da aynı durumda.
Parası olanlar iyi, güzel ve nitelikli okullarda okuyacak. Parası olmayanlar niteliksiz okullarda okuyacak duruma getirildik.
Türkiye’de varoş olgusu; Genellikle, kırsal bölgelerimizdeki ekonomik yetersizlik, kentlerimizde sanki ekonomik olanaklar varmış gibi gösterilerek, başarıya ulaşılabilmenin koşullarını arayan toplum insanlarımızla karşılaşır olduk.
Kırsal bölgelerden gelenler; Sanayileşme süreci içinde, ekonomik sorunlarından, sosyal kuruluşların ve örgütlü toplumun içine girememektedirler.
 Başka bir deyimle sanayileşmeden çok, daha hızlı ve yaygın bir kentleşme olduğundan, büyük sorunlarla karşılaşmakta ve ülkemiz için büyük sorunlar yumağı oluşturulmaktadır.
Bu iç göçler vasıtası ile kentlere gelip varoşlara yerleşen insanlarımız, tam olarak kırsal bölgedeki yaşantılarını kent dedikleri yerlerde yaşayamamaktadır.
Alışkanlıkları olan gelenek ve göreneklerini, törelerini sürdüremediklerinden,
… ve böylece kentsel yaşantıya da yabancı kalmış gibi olmaktadırlar.
Bu yabancılaşma özellikle çocukluk ve gençlik çağında çok etkili olduğu görülmektedir.
Bu durum sonucunda, geçiş dönemi dediğimiz ortamlarda, toplumumuz gençliğinin tüm çatışma, çelişme ve bunalımlarını görmekteyiz.
Varoş çevresinden çıkan gençlerin ve onların ailelerini oluşturan kişilerin, çevreyi algılama, alışkanlıklarını sürdürebilme becerileri, ya da yeni alışkanlıklar kazanma süreçleri, değişik hızlarda olduğundan, iki kuşağın tutum ve davranışlarında uyumsuzluk yaşanmakta olduğunu görmekteyiz.
Kentin yaşantısına uyum sağlamak, kişilik gelişmesi içinde olan gençlerde daha kolay ve çabuk, buna karşılık daha yaşlı kuşaklarda zor ve yavaş olmaktadır.
… ve böylece kuşaklar arası mesafe gittikçe açılmakta. Özellikle ailelerin gençler üzerindeki etkisi zayıflamakta, gençlerimiz denetimsiz kalmaktadır.
Bu kesimlerde yaşayanların ekonomik yetersizliği,
Beslenme konularındaki bilgisizlikleri,
Varoş gibi yerlerde yetişen gençlerimizde, bedensel ve ruhsal sorunlar yaratmakta olduğunu son yıllarda görmekteyiz.
Varoşlardaki gençlerimizin okul tiplemelerinde, son yapılan değişikliklerle, nitelikli niteliksiz okullar gibi gösterildiğinden insanlarımızda değişik algılamalara yöneltmektedir.
Bizim toplum insanımızda nice cevherler var ki, bu cevherler toplum düzeni içinde eriyip gitmektedir.
Halbuki bu gençlerimizi devletimiz yatılı okul tipleri gibi okullarda seçicilik özelliği taşıyan eğitim tarzıyla eğitse, bugün nice bilim adamlarımız, nice akademik insanımız, nice sanatçı insanlarımız, nice tarımla uğraşanlarımız, nice sanayide üretim yapan güçlerimizle ülkemizde bir eğitim devrimi gerçekleştirmiş oluruz.
Ama maalesef bugün paran varsa okuyacaksın. Paran yoksa okuyup diploma alacaksın, diplomalı işsiz ordular safına katılacaksın.
İşte bu.
Bir de şu var ki, aman aman bu kişiler yarın birde ülkenin siyasetine girerse bizim koltuklara oturur korkusu yok mu?
İşin gerçeğinde yatan ana sebeplerden, en başta geleni bu oluyor sanırım.
Değerli okuyucularım aklıma şu fikir geldi.
Zamanında söylenmiş en güzel tümcelerden birisi. Bu günün idarecilerine atfen söylenilmiş bir söz sanki. Bakın ne güzel söylenmiş.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın bana ne…
Ben sizi güderim.
O bana yeter.
Evet, siz iyi koltuklarda oturmayı devam ediniz olmaz mı?
Esen kalınız efendim.
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.