İsmail Aydın
Köşe Yazarı
İsmail Aydın
 

DEĞİŞEN İKLİMLER

Çocukluk yıllarımızda, dedelerimiz yaşıtlarıyla sohbet ederlerdi. Dünyanın yaşlanacağını ve iklimlerin değişeceğini, bir gün dünyanın yıkılacağını (Kıyamet günü) anlatırlardı.  Dünyada binaların çok çoğalacağını ve bununla birlikte ahlaki değerlerimizin de bir çöküş süreci yaşayacağını söyler dururlardı. Kıyamet alametlerinin çok yakın zamanda görüleceğini ve rüzgarların binaları yıkacağını, sel ve depremlerin çoğalacağını, denizlerin kabarıp şehirleri yutacağını ve de bu alametlerin dünyanın yıkımına yakın zamanlarda görüleceğini söylerlerdi. Şimdilerde baktığımızda çok doğru şeyler tespit etmişler. Günümüzde yaşananlar bunu kanıtlıyor. Doğayı tahrip etmeyin, elinizden geldiğince onarmaya çalışın. Ağaç dikin ki bir dikili ağacınız olsun derlerdi. Çok haklıydılar onlar hiç ağaç kesmezdi. Çok iyi hatırlıyorum, yaşadığımız köyde herkesin bir koruluğu vardı herkes kendi koruluğuna gider kuruyan ağaç varsa kesilir, kurumayan ağaçların bakımı yapılırdı ve o alana ağaç dikilirdi. Ağaçlar Budanır ve dallarından odun yapılırdı. Daha sonra devlet ormanlara ve meralara el koydu. Halkın elinden buraları alarak hem köylülere hem hayvancılığa büyük darbe vurdu. Ormanlar kendi hallerine bırakıldı. Sadece kesim işleri ile ilgilenirdi. Kesilen ağaçların yerine ağaç dikilip dikilmediğini bilmiyoruz. İnsanlar geçimlerini sağlamak için her sanayileşen toplumlarda olduğu gibi köyden kente göçler başladı. Topraklar bırakıldı, çeşitli kurum ve kuruluşlarda çalışılmaya başlanıldı. Şehirler göç alarak nüfusu çoğalttılar. Hava kirlilikleri başladı çoğalan araçlardan sızan egzoz gazları fabrikaların bilinçsizce çalışmaları yüzünden biriken kimyasal atıklar yakılarak soluduğumuz hava zehirlendi. Bunun gibi binlerce örnek verebiliriz. Çevreye ve ekonomiye en büyük katkıyı sunan sektörleri dışladık. Onları çevreyi temizleyen, ekonomiye büyük katkı sunan kuruluşlar olarak değil, tam aksi çevreyi kirleten kuruluşlar diye baktık. Onlara organize sanayi sitelerinde yer vermedik, ruhsat vermedik, lisanslarını vermedik. Hiçbir destek vermedik tam aksi onları köstekledik. Üvey evlat muamelesi yaptık. Oysa batılı toplumlar diye adlandırdığımız ülkelerin ne yaptığına bile bakmaksızın. Bir ton hurda kağıdın geri dönüşümü ile 17 ağacın kesilmekten kurtulduğunu bir pet şişesinin doğada bin yılda yok olduğunu hala bilmiyoruz.
Ekleme Tarihi: 02 Temmuz 2022 - Cumartesi
İsmail Aydın

DEĞİŞEN İKLİMLER

Çocukluk yıllarımızda, dedelerimiz yaşıtlarıyla sohbet ederlerdi. Dünyanın yaşlanacağını ve iklimlerin değişeceğini, bir gün dünyanın yıkılacağını (Kıyamet günü) anlatırlardı. 

Dünyada binaların çok çoğalacağını ve bununla birlikte ahlaki değerlerimizin de bir çöküş süreci yaşayacağını söyler dururlardı.

Kıyamet alametlerinin çok yakın zamanda görüleceğini ve rüzgarların binaları yıkacağını, sel ve depremlerin çoğalacağını, denizlerin kabarıp şehirleri yutacağını ve de bu alametlerin dünyanın yıkımına yakın zamanlarda görüleceğini söylerlerdi.

Şimdilerde baktığımızda çok doğru şeyler tespit etmişler. Günümüzde yaşananlar bunu kanıtlıyor.

Doğayı tahrip etmeyin, elinizden geldiğince onarmaya çalışın. Ağaç dikin ki bir dikili ağacınız olsun derlerdi. Çok haklıydılar onlar hiç ağaç kesmezdi. Çok iyi hatırlıyorum, yaşadığımız köyde herkesin bir koruluğu vardı herkes kendi koruluğuna gider kuruyan ağaç varsa kesilir, kurumayan ağaçların bakımı yapılırdı ve o alana ağaç dikilirdi. Ağaçlar Budanır ve dallarından odun yapılırdı.

Daha sonra devlet ormanlara ve meralara el koydu. Halkın elinden buraları alarak hem köylülere hem hayvancılığa büyük darbe vurdu. Ormanlar kendi hallerine bırakıldı. Sadece kesim işleri ile ilgilenirdi.

Kesilen ağaçların yerine ağaç dikilip dikilmediğini bilmiyoruz.

İnsanlar geçimlerini sağlamak için her sanayileşen toplumlarda olduğu gibi köyden kente göçler başladı. Topraklar bırakıldı, çeşitli kurum ve kuruluşlarda çalışılmaya başlanıldı. Şehirler göç alarak nüfusu çoğalttılar. Hava kirlilikleri başladı çoğalan araçlardan sızan egzoz gazları fabrikaların bilinçsizce çalışmaları yüzünden biriken kimyasal atıklar yakılarak soluduğumuz hava zehirlendi. Bunun gibi binlerce örnek verebiliriz.

Çevreye ve ekonomiye en büyük katkıyı sunan sektörleri dışladık. Onları çevreyi temizleyen, ekonomiye büyük katkı sunan kuruluşlar olarak değil, tam aksi çevreyi kirleten kuruluşlar diye baktık. Onlara organize sanayi sitelerinde yer vermedik, ruhsat vermedik, lisanslarını vermedik. Hiçbir destek vermedik tam aksi onları köstekledik. Üvey evlat muamelesi yaptık. Oysa batılı toplumlar diye adlandırdığımız ülkelerin ne yaptığına bile bakmaksızın.

Bir ton hurda kağıdın geri dönüşümü ile 17 ağacın kesilmekten kurtulduğunu bir pet şişesinin doğada bin yılda yok olduğunu hala bilmiyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.