Lütfi  Vural
Köşe Yazarı
Lütfi Vural
 

Kuraklık Kapıyı Çalmadan Tedbir Almalıyız

Türkiye bir kuraklık ülkesi. Yarı kurak bir bölgede yaşıyoruz.Güneyde Akdeniz iklimi, kuzeyde ise Ege ikliminin yaşandığı bölgemizde yılın önemli bir kısmı kurak geçiyor. 150 gün boyunca hiç yağışın düşmediği dönemler yaşandı.Durum böyle ise kuraklıktan neden çekinelim diye sorabilirsiniz.Sorun da burada zaten.Son zamanlarda yaşanan kuraklık eski dönemdekilere benzemiyor.Daha uzun zamanda ve daha şiddetli etkiliyor.Suyumuz azalıyor.Mevcut suyumuzun önemli bir kısmını kirletiyoruz.Bütün bunların yanında su yönetimindeki yanlış uygulamalar, bilinçsiz su kullanımı ve su kayıpları yaşanan kuraklığın etkisini artırıyor. Sıcak günler başladı.Yakında sulama sezonu açılacak.Gediz Havzasında tarımsal sulamanın önemli bir kısmı Demirköprü Barajı’ndan yapılıyor. Son yıllarda barajdaki su seviyesi istenilen düzeyde değil. Bu durum sulamadaki sorunların kaynağını oluşturuyor.Kısıtlı su ile her tarafı sulayamıyoruz.Marmara Gölü ise 2021 yazında kurudu. Bu yıl gölden sulama yapma imkanımız yok. Kuraklık yavaş gelişen ve en tehlikeli afettir Dünyada yaşanan 30 dan fazla afet türü var.Sel, fırtına, kasırga, toprak kayması, heyalan vb. gibi. Bu afetler şiddeti, süresi, oluşturduğu ekonomik kayıp gibi etkilerine göre sınıflandırılmış ve bir önem sırası oluşturulmuştur. Bunların içerisinde meydana getirdiği kayıplar ve etki süresi bakımından ilk sırada “kuraklık” afeti gelmektedir.Oluşma şekli diğerlerinden farklıdır.Sinsi ve yavaş olarak gelişir ve kapınızı bir anda çalar.Bir bakmışsınız ki kuraklığın içerisindesiniz.Bu saatten sonra yapacak bir şeyiniz yoktur ve oturup geçmesini bekleyeceksiniz.Ama kuraklık gelmeden önce yapacak çok şeyiniz vardır.İlk önce suyunuza sahip çıkmanız gerekiyor.Bu da mevcut suyu tasarruflu ve bilinçli kullanmaktan geçiyor.Su ile ilgili bütün sorumlulukların tek bir elden yönetilmesi gerekiyor.Eğer bunu yapamıyorsanız, su ile ilgili bütün otoriteler birlikte hareket etmelidir. Toprak su dengesi değişiyor. Son 30 yıl içerisinde daha fazla kuraklık yaşanmaya başladı.Bunların bir kısmı mevsimlik olduğu için fazla hissetmedik.Yaz kuraklığı ve kış kuraklığı gibi, ya da geçtikten sonra çabuk unuttuk.Tarımsal ve sanayi üretimindeki artış ile beraber nüfusun da artması su ihtiyacını giderek arttırdı. Yer altı su kullanımındaki artış, yağan yağışların buradaki suyu besleyememesi toprak yapısını bozdu.Bozulan toprak yapısı toprak-su dengesine zarar verdi.Buharlaşma ve artan sıcaklık toprak nemini azalttı. Su stresi artıyor, yakında su fakiri ülke olacağız DSİ’nin 2012 yılı hesaplarına göre Türkiye’nin tatlı su kaynağı  112 milyar m3/yıl. Bu suyun 32 milyar m3’ü  (%73) sulamada kullanıldı.İçme suyu 7 milyar m3 (%16), sanayide ise 5 milyar m3 (%13) su kullanıldı.Bu 44 milyar m3 su yapıyor. 2012 yılında potansiyel su, kullandığımız suyu karşılamış durumda. Aynı zamanda da yer altı suyuna fazla müracaat edilmemiş. Yapılan hesaplara göre 2023 yılında ise, tarımsal sulamada 72 milyar m3 (%64), içme suyunda 18 milyar m3 (%16) ve sanayide 22 milyar m3 (%20) su kullanılması tahmin ediliyor.Bu suyun miktarı 112 milyar m3 yani potansiyel suyumuz kadar.Başka bir ifade ile her şey yolunda giderse yeterli yağış olursa, küresel ısınmanın artırdığı sıcak hava dalgaları ve kuraklık olmazsa 2023 yılında potansiyel suyumuzun hepsini kullanacağız. Adım adım su stresine doğru gidiyoruz.Artan nüfus, sıcak hava dalgalarının etkisi, buharlaşmadaki artış ve kuraklığın etkisi ile suya olan ihtiyaç daha fazla artacak.Sadece su stresine girmeyeceğiz, giderek su fakiri ülke durumuna geleceğiz. Su bütçesi yapmamız gerekiyor Havza bazında su bütçesi yapmamız gerekiyor. 1 Ekim de başlayıp takip eden yıl 30 Eylül tarihleri arasındaki bir yıllık süreyi kapsayan su bütçesi hazırlanmalı. Çünkü “su yılı” dediğimiz süre her yıl 1 Ekim tarihinde başlıyor. Bir havzadaki toplam su potansiyeli ile tüm sektörlerin kullandığı su miktarları aynı bütçe içerisinde değerlendirilmeli. Mevcut ve gelecek su miktarını da kapsayan su bütçesinin yıllık dağılımı ve planlaması yapılarak su kullanımının takibi yapılmalıdır.  Ülkemizde su yönetiminde çok başlılık var.İçme suyu ile tarımsal sulama farklı idarelerin sorumluluk alanında. Hatta tarımsal sulamada farklı yönetimler var.Sulama Birlikleri, DSİ’nin sorumluluğunda, “Sulama Kooperatifleri” ise çiftçilerin yerel örgütlenmeleri ile kurulan bir çatı içerisinde hareket ediyor. Akarsuların, göllerin kirliliğini başka bir idare, içme sularının kontrolünü ise başka bir idare takip ediyor. Tarımsal üretimde suyun verimliliği artırılmalı. Suyun yüzde 74’ü tarımda kullanılıyor. Türkiye’de tarımsal sulamanın büyük bir kısmı “salma sulama” olarak yapılıyor.Bu şekilde suyun büyük bir kısmı buharlaşma ve fazla alan sulamasından kayıp olarak gidiyor. Gediz havzasındaki tarımsal sulama Demirköprü Barajından karşılanmaktadır.Son yıllarda sulamada sıkıntılar yaşanmaktadır.Bu durumda da üretici ihtiyacını yer altı suyundan karşılıyor ve yeterli beslenemeyen yer altı suyu seviyesi düşüyor. Damla sulama ve akıllı sulama sistemleri özendirilmelidir.Yeraltı su kullanımı kontrol altına alınmalıdır. Gelecekte kuraklıkların daha sık ve daha şiddetli etkilemesi bekleniyor. İçme suyu, tarımsal sulama, baraj işletmeciliği ve yer altı su takibi gibi su ile ilgili bütün sorumlulukların tek bir idarede toplanması gerekiyor.Eğer bu yapılamıyorsa su ile ilgili bütün sorumluların beraber hareket etmesi ve “bütünleşik su yönetimi” oluşturması gelecekte azalacak olan suyun akılcı yönetilmesi için önem arz ediyor.  
Ekleme Tarihi: 31 Mayıs 2022 - Salı
Lütfi  Vural

Kuraklık Kapıyı Çalmadan Tedbir Almalıyız

Türkiye bir kuraklık ülkesi. Yarı kurak bir bölgede yaşıyoruz.Güneyde Akdeniz iklimi, kuzeyde ise Ege ikliminin yaşandığı bölgemizde yılın önemli bir kısmı kurak geçiyor. 150 gün boyunca hiç yağışın düşmediği dönemler yaşandı.Durum böyle ise kuraklıktan neden çekinelim diye sorabilirsiniz.Sorun da burada zaten.Son zamanlarda yaşanan kuraklık eski dönemdekilere benzemiyor.Daha uzun zamanda ve daha şiddetli etkiliyor.Suyumuz azalıyor.Mevcut suyumuzun önemli bir kısmını kirletiyoruz.Bütün bunların yanında su yönetimindeki yanlış uygulamalar, bilinçsiz su kullanımı ve su kayıpları yaşanan kuraklığın etkisini artırıyor.

Sıcak günler başladı.Yakında sulama sezonu açılacak.Gediz Havzasında tarımsal sulamanın önemli bir kısmı Demirköprü Barajı’ndan yapılıyor. Son yıllarda barajdaki su seviyesi istenilen düzeyde değil. Bu durum sulamadaki sorunların kaynağını oluşturuyor.Kısıtlı su ile her tarafı sulayamıyoruz.Marmara Gölü ise 2021 yazında kurudu. Bu yıl gölden sulama yapma imkanımız yok.

Kuraklık yavaş gelişen ve en tehlikeli afettir

Dünyada yaşanan 30 dan fazla afet türü var.Sel, fırtına, kasırga, toprak kayması, heyalan vb. gibi. Bu afetler şiddeti, süresi, oluşturduğu ekonomik kayıp gibi etkilerine göre sınıflandırılmış ve bir önem sırası oluşturulmuştur. Bunların içerisinde meydana getirdiği kayıplar ve etki süresi bakımından ilk sırada “kuraklık” afeti gelmektedir.Oluşma şekli diğerlerinden farklıdır.Sinsi ve yavaş olarak gelişir ve kapınızı bir anda çalar.Bir bakmışsınız ki kuraklığın içerisindesiniz.Bu saatten sonra yapacak bir şeyiniz yoktur ve oturup geçmesini bekleyeceksiniz.Ama kuraklık gelmeden önce yapacak çok şeyiniz vardır.İlk önce suyunuza sahip çıkmanız gerekiyor.Bu da mevcut suyu tasarruflu ve bilinçli kullanmaktan geçiyor.Su ile ilgili bütün sorumlulukların tek bir elden yönetilmesi gerekiyor.Eğer bunu yapamıyorsanız, su ile ilgili bütün otoriteler birlikte hareket etmelidir.

Toprak su dengesi değişiyor.

Son 30 yıl içerisinde daha fazla kuraklık yaşanmaya başladı.Bunların bir kısmı mevsimlik olduğu için fazla hissetmedik.Yaz kuraklığı ve kış kuraklığı gibi, ya da geçtikten sonra çabuk unuttuk.Tarımsal ve sanayi üretimindeki artış ile beraber nüfusun da artması su ihtiyacını giderek arttırdı. Yer altı su kullanımındaki artış, yağan yağışların buradaki suyu besleyememesi toprak yapısını bozdu.Bozulan toprak yapısı toprak-su dengesine zarar verdi.Buharlaşma ve artan sıcaklık toprak nemini azalttı.

Su stresi artıyor, yakında su fakiri ülke olacağız

DSİ’nin 2012 yılı hesaplarına göre Türkiye’nin tatlı su kaynağı  112 milyar m3/yıl. Bu suyun 32 milyar m3’ü  (%73) sulamada kullanıldı.İçme suyu 7 milyar m3 (%16), sanayide ise 5 milyar m3 (%13) su kullanıldı.Bu 44 milyar m3 su yapıyor. 2012 yılında potansiyel su, kullandığımız suyu karşılamış durumda. Aynı zamanda da yer altı suyuna fazla müracaat edilmemiş.

Yapılan hesaplara göre 2023 yılında ise, tarımsal sulamada 72 milyar m3 (%64), içme suyunda 18 milyar m3 (%16) ve sanayide 22 milyar m3 (%20) su kullanılması tahmin ediliyor.Bu suyun miktarı 112 milyar m3 yani potansiyel suyumuz kadar.Başka bir ifade ile her şey yolunda giderse yeterli yağış olursa, küresel ısınmanın artırdığı sıcak hava dalgaları ve kuraklık olmazsa 2023 yılında potansiyel suyumuzun hepsini kullanacağız.

Adım adım su stresine doğru gidiyoruz.Artan nüfus, sıcak hava dalgalarının etkisi, buharlaşmadaki artış ve kuraklığın etkisi ile suya olan ihtiyaç daha fazla artacak.Sadece su stresine girmeyeceğiz, giderek su fakiri ülke durumuna geleceğiz.

Su bütçesi yapmamız gerekiyor

Havza bazında su bütçesi yapmamız gerekiyor. 1 Ekim de başlayıp takip eden yıl 30 Eylül tarihleri arasındaki bir yıllık süreyi kapsayan su bütçesi hazırlanmalı. Çünkü “su yılı” dediğimiz süre her yıl 1 Ekim tarihinde başlıyor. Bir havzadaki toplam su potansiyeli ile tüm sektörlerin kullandığı su miktarları aynı bütçe içerisinde değerlendirilmeli. Mevcut ve gelecek su miktarını da kapsayan su bütçesinin yıllık dağılımı ve planlaması yapılarak su kullanımının takibi yapılmalıdır.  Ülkemizde su yönetiminde çok başlılık var.İçme suyu ile tarımsal sulama farklı idarelerin sorumluluk alanında. Hatta tarımsal sulamada farklı yönetimler var.Sulama Birlikleri, DSİ’nin sorumluluğunda, “Sulama Kooperatifleri” ise çiftçilerin yerel örgütlenmeleri ile kurulan bir çatı içerisinde hareket ediyor. Akarsuların, göllerin kirliliğini başka bir idare, içme sularının kontrolünü ise başka bir idare takip ediyor.

Tarımsal üretimde suyun verimliliği artırılmalı.

Suyun yüzde 74’ü tarımda kullanılıyor. Türkiye’de tarımsal sulamanın büyük bir kısmı “salma sulama” olarak yapılıyor.Bu şekilde suyun büyük bir kısmı buharlaşma ve fazla alan sulamasından kayıp olarak gidiyor.

Gediz havzasındaki tarımsal sulama Demirköprü Barajından karşılanmaktadır.Son yıllarda sulamada sıkıntılar yaşanmaktadır.Bu durumda da üretici ihtiyacını yer altı suyundan karşılıyor ve yeterli beslenemeyen yer altı suyu seviyesi düşüyor.

Damla sulama ve akıllı sulama sistemleri özendirilmelidir.Yeraltı su kullanımı kontrol altına alınmalıdır.

Gelecekte kuraklıkların daha sık ve daha şiddetli etkilemesi bekleniyor. İçme suyu, tarımsal sulama, baraj işletmeciliği ve yer altı su takibi gibi su ile ilgili bütün sorumlulukların tek bir idarede toplanması gerekiyor.Eğer bu yapılamıyorsa su ile ilgili bütün sorumluların beraber hareket etmesi ve “bütünleşik su yönetimi” oluşturması gelecekte azalacak olan suyun akılcı yönetilmesi için önem arz ediyor.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.