Lütfi  Vural
Köşe Yazarı
Lütfi Vural
 

SULAMA KANALLARI ZEHİR SAÇIYOR!

Her yeri kirletiyoruz. Toprağı, havayı, nehirleri, çayları ve dereleri kirlettik. Şimdi de sulama kanallarını kirletiyoruz. Bu gidişle sulama kanalları için de bir arıtma sistemi kurmamız gerekecek. Ya da bu şekilde sulamaya ve zehirlenmeye devam edeceğiz. Otokontrolü sağlayamadık. Kontrol mekanizmasını da çalıştıramıyoruz. Kirlilik had safhaya geldiğinde, pis kokular etrafı sardığında ve dayanılmaz hâle geldiğinde vatandaşların tepkisi sosyal medyaya yansıdığında duyabiliyoruz. Manisa’daki akarsuların kirlilik oranları sınır değerlerin çok üzerinde. Gediz Nehri, Ergene Nehrinden sonra Türkiye’nin en kirli 2. akarsuyu. Nif Çayı, Alaşehir Çayı ve Akhisar’daki Başlamış Çayı ve Gürdük Deresi de Gediz Nehrinin en kirli kolları. Kirliliğin ana nedeni organize sanayi bölgelerinin (OSB)  arıtmalarını çalıştırmaması ve ovadaki işletmelerin atıklarını suya bırakmasıdır. En vahim olanı da yetiştirilen tarım ürünlerinin bu akarsularla sulanmasıdır… *** Nisan ayında Nif Çayı’ndaki kirlilik gündeme geldi. Nif Çayı hafta sonları kırmızı renkte akmaya başladı. Çiftçilerin köprünün üzerinden çektikleri görüntüler sosyal medyaya yansıdı. Son günlerde sık sık sulama kanalları gündeme gelmeye başladı. Derelerden sonra kanalları da kirletmeye başladık. Turgutlu ile Çobanisa arasındaki ve Muradiye-Karaali civarındaki kanallar kirliliğin en çok olduğu ve kokunun en fazla yayıldığı bölümler. Organize sanayi bölgelerinin (OSB) arıtma sisteminin olmaması ya da var olan arıtmalarını çalıştırmamaları çevre kirliliğini artırıyor. Arıtılmadan sulama kanallarına bırakılan atık sular tehlike saçıyor. Turgutlu ile Çobanisa arasındaki kirlilik sahadaki işletmelerin atık sularını kanallara bırakmasından kaynaklanıyor. Sulama kanalları atık su kanalına dönmüş. Kirlilik had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki etrafa yayılan kokular rahatsızlık veriyor. Bu kanallardaki sudan tarım arazileri sulanıyor. Bu durum olayın başka bir boyutunu oluşturuyor. Kimyasal kirliliğin çok fazla olduğu sular tarım alanlarını zehirliyor. Sadece toprak değil buralarda yetişen ürünler de zehirleniyor. *** Günümüzde çevreyi sağlıklı olarak koruyabilmek için hukuksal olarak üçlü yükümlülük dediğimiz, saygı göstermek, korumak ve geliştirmek ilkelerinin yerine getirilmesi gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda çevreyi, doğayı ve ekosistemi koruyan direk ve dolaylı maddeler yer almaktadır. 56. maddede : "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." ifadesi yer almaktadır. Aynı zamanda, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek ödevinin Devlete ve vatandaşlara ait olduğu belirtiliyor. Çevreyi kirletiyoruz, sularımızı kirletiyoruz, tarım ürünlerini de kirletiyoruz. Çevre kirlenmesini önlemek, Devletin doğrudan ve öncelikli yükümlülüğüdür. Devlet kendi organları ile bu yükümlülüğü yerine getirmesi gerekiyor. Kontrol mekanizmalarını çalıştırması gerekiyor. Şayet bunlar yapılamıyorsa toplum refleksinin dikkate alınması gerekiyor. *** Özellikle son günlerdeki sosyal medyadaki kanallardaki kirlilikle ilgili haber ve görüntüler yetkilileri harekete geçirmelidir. Gediz Havzasında gelecekte su en değerli varlık olacak. Su kaynaklarımız tükeniyor. Suya olan talep giderek artıyor. İklim değişikliği ve küresel ısınma su kaynaklarını daha fazla etkileyecek. Artan nüfus ve daha fazla su talebi su stresini oluşturacak. İçme suyunda ve tarımsal sulamada, su yoksunluğu artacak. Böyle bir durumda, suyun her damlasının çok kıymetli olduğu bir zamanda suyumuzu kirletme lüksümüz yok.
Ekleme Tarihi: 08 Ağustos 2022 - Pazartesi
Lütfi  Vural

SULAMA KANALLARI ZEHİR SAÇIYOR!

Her yeri kirletiyoruz. Toprağı, havayı, nehirleri, çayları ve dereleri kirlettik. Şimdi de sulama kanallarını kirletiyoruz. Bu gidişle sulama kanalları için de bir arıtma sistemi kurmamız gerekecek. Ya da bu şekilde sulamaya ve zehirlenmeye devam edeceğiz. Otokontrolü sağlayamadık. Kontrol mekanizmasını da çalıştıramıyoruz. Kirlilik had safhaya geldiğinde, pis kokular etrafı sardığında ve dayanılmaz hâle geldiğinde vatandaşların tepkisi sosyal medyaya yansıdığında duyabiliyoruz.

Manisa’daki akarsuların kirlilik oranları sınır değerlerin çok üzerinde. Gediz Nehri, Ergene Nehrinden sonra Türkiye’nin en kirli 2. akarsuyu. Nif Çayı, Alaşehir Çayı ve Akhisar’daki Başlamış Çayı ve Gürdük Deresi de Gediz Nehrinin en kirli kolları. Kirliliğin ana nedeni organize sanayi bölgelerinin (OSB)  arıtmalarını çalıştırmaması ve ovadaki işletmelerin atıklarını suya bırakmasıdır. En vahim olanı da yetiştirilen tarım ürünlerinin bu akarsularla sulanmasıdır…

***

Nisan ayında Nif Çayı’ndaki kirlilik gündeme geldi. Nif Çayı hafta sonları kırmızı renkte akmaya başladı. Çiftçilerin köprünün üzerinden çektikleri görüntüler sosyal medyaya yansıdı.

Son günlerde sık sık sulama kanalları gündeme gelmeye başladı. Derelerden sonra kanalları da kirletmeye başladık. Turgutlu ile Çobanisa arasındaki ve Muradiye-Karaali civarındaki kanallar kirliliğin en çok olduğu ve kokunun en fazla yayıldığı bölümler. Organize sanayi bölgelerinin (OSB) arıtma sisteminin olmaması ya da var olan arıtmalarını çalıştırmamaları çevre kirliliğini artırıyor. Arıtılmadan sulama kanallarına bırakılan atık sular tehlike saçıyor.

Turgutlu ile Çobanisa arasındaki kirlilik sahadaki işletmelerin atık sularını kanallara bırakmasından kaynaklanıyor. Sulama kanalları atık su kanalına dönmüş. Kirlilik had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki etrafa yayılan kokular rahatsızlık veriyor. Bu kanallardaki sudan tarım arazileri sulanıyor. Bu durum olayın başka bir boyutunu oluşturuyor. Kimyasal kirliliğin çok fazla olduğu sular tarım alanlarını zehirliyor. Sadece toprak değil buralarda yetişen ürünler de zehirleniyor.

***

Günümüzde çevreyi sağlıklı olarak koruyabilmek için hukuksal olarak üçlü yükümlülük dediğimiz, saygı göstermek, korumak ve geliştirmek ilkelerinin yerine getirilmesi gerekiyor.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda çevreyi, doğayı ve ekosistemi koruyan direk ve dolaylı maddeler yer almaktadır. 56. maddede : "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." ifadesi yer almaktadır. Aynı zamanda, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek ödevinin Devlete ve vatandaşlara ait olduğu belirtiliyor.

Çevreyi kirletiyoruz, sularımızı kirletiyoruz, tarım ürünlerini de kirletiyoruz. Çevre kirlenmesini önlemek, Devletin doğrudan ve öncelikli yükümlülüğüdür. Devlet kendi organları ile bu yükümlülüğü yerine getirmesi gerekiyor. Kontrol mekanizmalarını çalıştırması gerekiyor. Şayet bunlar yapılamıyorsa toplum refleksinin dikkate alınması gerekiyor.

***

Özellikle son günlerdeki sosyal medyadaki kanallardaki kirlilikle ilgili haber ve görüntüler yetkilileri harekete geçirmelidir. Gediz Havzasında gelecekte su en değerli varlık olacak. Su kaynaklarımız tükeniyor. Suya olan talep giderek artıyor. İklim değişikliği ve küresel ısınma su kaynaklarını daha fazla etkileyecek. Artan nüfus ve daha fazla su talebi su stresini oluşturacak. İçme suyunda ve tarımsal sulamada, su yoksunluğu artacak. Böyle bir durumda, suyun her damlasının çok kıymetli olduğu bir zamanda suyumuzu kirletme lüksümüz yok.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.