Karabulutlar kaplamış gökyüzünü… Kırılmış kolumuz kanadımız, silahlarımız alınmış, ordularımız dağıtılmış. İhanet, kara bir yılan gibi çöreklenmiş ülkeme. Çenelerimiz kenetlenmiş, suskunuz. Oysa esas olan, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu da ancak bağımsız kalmakla olur. Bağımsızlıktan yoksun olan uluslar, karanlıktan kurtulamazlar. Türk’e tutsak olarak yaşamaktansa ölmek yaraşır.
***
Mustafa Kemal: “Ya bağımsızlık ya ölüm!” diyordu.
26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz başladı. Türk askeri kahramanlıklarına yenilerini ekledi. Anadolu bozkırında alın teriyle, göz nuruyla, kanıyla yeni bir destan yazıldı.
30 Ağustos’ta, Zafertepe’den bizzat yönettiği taarruzla Başkomutan Mustafa Kemal, tarihe altın harflerle yazılan zaferi kazandırdı. Ardından Çalköy’de, yıkık bir evin avlusunda, kırık bir kağnı arabası çevresinde paşalar toplandı. Haritalar üzerinde karar verildi: İzmir’e girilecek, düşman tamamen yurttan atılacak, Cumhuriyet’in yolu açılacaktı.
***
Mustafa Kemal, Batı Cephesi’ndeki subay ve erlere bir bildiri yayımladı:
“Afyonkarahisar-Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesi’nde, zalim ve mağrur bir ordunun temel varlığını yok ettiniz. Ulusumuzun fedakârlıklarına layık olduğunuzu kanıtladınız.
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Ve 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşuyla milletimizin önünde Cumhuriyet’e giden yol açıldı.
***
Ben, 80 yaşında genç bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım. En büyük dileğim; milli bayramlarımızın coşkuyla kutlanması, büyük zaferlerin ve Atatürk gibi büyük kahramanların adının, anısının sonsuza dek yaşatılmasıdır.
30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!