Ben yine bir hayal kurdum: Herkesin sözünün kıymetli olduğu, kararların yukarıdan değil halktan geldiği bir kent… Mahallelerden başlayıp belediye meclislerine kadar uzanan, güçlü bir halk sesi… İşte o sesin adıdır: Kent Konseyleri.
***
Kent Konseyleri benim için bir görev değil, bir tutkudur. Katılımcı demokrasinin adıdır. Kalbimi hızla attıran, sesimi yükselten bir umuttur. Ama çoğu zaman, kaynaktan gürül gürül akan bir suyun biraz ötede bir kuyunun karanlığında yok olup gitmesine benziyordu her şey. Ses var, görüntü yok. Söylem var, eylem yok. Sanki bir “yerinde say” komutu almış gibi oluyoruz. Birilerinin “marş marş” diye harekete geçirmesini bekler oluyoruz. Belki de kimsenin umudu değiliz. Unutulduk belki.
YÜREĞİM SIZLIYOR
Manisa Kent Konseyi’ni düşününce yüreğim sızlıyor. O kadar yetenekli, birikimli insan bir araya gelmişken neden kıpırdamıyoruz? Eskiden arabalar yolda kaldığında “Bir el atıver kardeş” derdik, biri iterdi, araba çalışırdı. İşte Manisa Kent Konseyi’ne de birilerinin el atması gerekiyor. Bu “el” Manisalının eli olmalı. STK yöneticilerinin, muhtarların, kanaat önderlerinin eli olmalı.
***
Evet, Kent Konseyi için yasa ve yönetmelikle tanımlı bir yapı var. Ama bu sadece hukuki bir zorunluluk değil; halkla omuz omuza kurulacak bir demokrasinin kurulması, cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılması olmalı.
DEMORKARİSİ YUKARIDAN İNMEZ
Çünkü biliyorum:
Gerçek demokrasi yukarıdan inmez, aşağıdan yeşerir.
Toplumun köklerinden, mahallelerden, gönüllerden filizlenir.
Yıllar önce Manisa’da bu filizi toprağa bıraktığımda elimde harita yoktu.
Ama yüreğimde pusula vardı:
Halkla birlikte yönetme arzusu…
***
Zaman geçti. Kent Konseyleri kimi zaman büyüdü, kimi zaman budandı.
Ama her zaman varlığını korudu.
Çünkü o atalık bir tohumdu sönmeyen bir ışıktı.
Ve o ışık bana şunu gösterdi:
Demokrasiyi kalıcı kılmak istiyorsak; katılımı, gönüllülüğü, ortak aklı ve dayanışmayı kurumsallaştırmalıyız.
BENİM HAYALİMDEKİ KENT KONSEYİ:
Her mahallenin sesini duyurabildiği,
Kadınların yalnızca konuşmadığı, karar aldığı,
Gençlerin fikirlerinin projeye dönüştüğü,
Çevrenin sadece korunmadığı, birlikte yaşandığı,
Belediye başkanlarının halkla kol kola yürüdüğü bir yapı…
Kent Konseyi, sadece bir danışma kurulu değildir.
Kent vicdanıdır. Ortak akıl meclisidir.
Çünkü biz birlikte düşündüğümüzde, birlikte hissettiğimizde ve birlikte yönettiğimizde gerçek anlamda “kent” oluruz.
GENÇLERE BİR MESAJIM VAR:
Ey genç arkadaşım,
Demokrasiyi bekleme, onu sen inşa et.
Kent Konseyi senin oyun alanın değil, söz alanındır.
Geleceği şekillendirmek istiyorsan, elini taşın altına koymaktan çekinme.
Bu ülkenin senin enerjine, senin hayaline, senin adalet duyguna ihtiyacı var.
VE SON SÖZÜM ŞU OLSUN:
Eğer bir gün bu kentte bir parkta yürürken; çocuklar güvenle oynuyorsa, yaşlılar huzurla oturuyorsa, kadınlar özgürce nefes alıyorsa, bir genç hayalini yüksek sesle söylüyorsa…
Bil ki o kentte Kent Konseyi çalışıyor demektir.
***
Ben inandım. Çünkü biliyorum: Katılım olmadan atılım olmaz! Ve bizler, tartışarak karar alırsak, aldığımız kararlara tartışmasız uyarsak, başarı bizimle olur…
HAYDİ GÖREV BAŞINA!
Kent Konseylerini birlikte büyütelim. Söylemi bırakıp eyleme geçelim!