Gülüşümüzün Sessiz Tanıkları
Bu dişçilik konusu da nereden çıktı demeyin. Bugün Etv’de Diş tabibi İlkay Emre konuğum olacak. Bu nedenle bende birazcık araştırma yapıp öğrendiklerimi bir köşe yazısı olarak sizlere sunmak için biraz emek harcadım.
Aynaya baktığınızda gördüğünüz o beyaz dişler, insanlığın binlerce yıllık bir yolculuğunun sessiz tanıklarıdır. Modern kliniklerin steril ortamlarından çok önce, ilkel insanlar taş aletlerle çürüklerini oymaya çalışıyordu. Dişçilik, yalnızca bir sağlık alanı değil, aynı zamanda insanın acıyla yüzleşme ve onu yenme çabasının tarihidir.
Arkeologlar, Pakistan’daki Mehrgarh bölgesinde 9.000 yıl öncesine ait delik dişler bulmuşlar. Bu, tarihin bilinen en eski diş tedavisiydi. Ağrıya karşı geliştirilen bu erken refleks, zamanla bir mesleğe, ardından bir bilim dalına dönüşmüş. Antik Mısır’da yazılan papirüslerde ağız ve diş sağlığına dair tarifler, Hipokrat’ın ve Galen’in diş çekimi üzerine yazıları, tarihteki ilk teorik adımlar olarak gösteriliyor.
İslam dünyasında ise bu alanda şaşırtıcı bir derinlik varmış. İbn Sina ve El-Zahrawi’nin eserleri yalnızca diş sorunlarını değil, çene cerrahisinden diş estetiğine kadar birçok konuyu ele alıyormuş. Araştırdıkça şaşırtıcı bilgilere ulaştım. Ama asıl kırılma noktası 18. yüzyılda gelmiş. Fransız cerrah Pierre Fauchard, “modern diş hekimliğinin babası” sayılan kitabıyla, diş hekimliğini berberlikten ayırdı ve onu bilimsel temellere oturttu. O günden bugüne gelişen teknolojiyle birlikte diş hekimliği artık yalnızca tedavi değil, aynı zamanda estetik, konfor ve yaşam kalitesi sunar duruma geldi.
Bugün lazerle çürük temizleyebiliyor, 3 boyutlu yazıcılarla protez üretebiliyoruz. “Gülüş tasarımı” diye bir alan var, evet, artık gülümsemek bile mühendislik istiyor! Beni ağzımda bir dişim kırılınca yeri boş kaldı. Her güldüğümde gülümsediğimde, acaba görülüyor mu diye, aklıma o kırılan dişten kalan boşluk geliyor. Aklıma daha önceleri yazdığım “Hasan Dayının Öküzü” hikayem geldi, canlı yayında zaman kalırsa anlatırım belki.
Tüm bu ilerlemelere rağmen, diş hekimliği hâlâ insanın kendine duyduğu öz şefkatin, acıyı yenme isteğinin ve sağlıklı kalma çabasının adıdır bence. Belki de bu yüzden, bir diş ağrısı başladığında herkes birden bire geçmişteki tüm insanlıkla aynı dili konuşur: “Lütfen geçsin.” Şimdi diş hekimliği deyince sadece diş çekilmesi, dolgu yapılması gelmiyor aklımıza. Estetik geliyor gülüş tasarımı geliyor. Bende eksik dişimi yaptırınca, çekinmeden, eksik dişimin yarattığı karanlık görünüyor mu kuşkusunu yaşamadan daha çok güleceğim.
Yazının başında da belirtiğim gibi Etv’de yapmakta olduğum ANLATIYORUM programında Konuğum Diş Hekimi Bilkay Emre olacak. Kendisiyle güzel faydalı bir söyleşi yapacağımızı umuyorum. Bilkay Emre, Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini bitirmiş ve ardından lamine (yaprak porselen) ve gülüş tasarımı konulu uzmanlık tezini Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protez Ana Bilim Dalında tamamlayarak Uzman Diş Hekimi unvanını almış. Karşıyaka Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde uzun yıllar Protez Uzman Diş Hekimi olarak çalıştıktan sonra emekli olmuş. İki yıldır Mavişehir Özel Videntis Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniğinde partner ortak olarak çalışmalarını sürdürüyor. Lamine (yaprak porselen), Gülüş Estetiği ve Tasarımı, İmplant Destekli Protezler, Apne ve Horlama Protezleri, Eklem Tedavisi gibi protez uzmanlığı gerektiren alanlarda ağırlıklı olarak çalışmalar yapmaktadır.
Gülüş Estetiği ve Tasarımı nasıl yapılıyor? Horlama ve apne rahatsızlığı olanların rahatsızlıkları nasıl gideriliyor gibi sorular sormak istiyorum öncelikle. Çevremizde diş konusunda sıkıntısı olmayan yok gibi. Hepimizin diş hekimlerine ihtiyacı oluyor. O zaman bugün, programımı kaçırmayın diyorum.
Sahi, siz en son ne zaman diş hekiminize uğradınız? İhmal etmeyin uğrayın bence…