Mustafa Kemal Atatürk’ün “İki Mustafa Kemal var...” sözü, yalnızca bir hatırlatma değil; bir ölümsüzlük manifestosudur. Atatürk, kendi fani varlığını milletin kalbinde yaşayan ebedi bir Mustafa Kemal’den ayırır. Bu ikinci Mustafa Kemal, bizlerin içinde, köylünün emeğinde, gencin idealinde, kadının üretkenliğinde, yurttaşın vatan sevgisinde var olmaya devam eder.
KİTAPLARA VE DÜŞÜNCEYE AÇILAN YOL
Atatürk’ün çocukluk yıllarındaki yoksulluğuna rağmen eline geçen parayı kitaba yatırması, milletlerin kaderini değiştiren en küçük ama en anlamlı tercihlerden biridir. Okumak, düşünmek ve sorgulamak olmasa; büyük bir devrimci lider de olmazdı. Bugün bize düşen, onun açtığı bu düşünce ufkunu genişletmek ve çağın bilgisiyle harmanlamaktır.
KALPLERİ KIRMADAN YÖNETMEK
Ona yöneltilen “diktatör” suçlamalarına verdiği yanıt, gerçek liderliğin özünü ortaya koyar:
“Ben kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim.”
Atatürk’ün gücü zorbalıktan değil, halkın gönüllü desteğinden kaynaklanıyordu. Onun liderliği, halkıyla kurduğu sevgi ve güven bağının eseriydi.
ATATÜR’ÜN ÖVÜNCÜ TÜRKLÜK BİLİNCİ
Atatürk’ün en büyük övüncü Türklük bilinciydi. Milletini yüceltirken kişisel gururdan uzak durdu; kimliğini ve varlığını Türk halkının onuru ile bir gördü.
“Benim naçiz vücudum elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Bize düşen görev: Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti ilelebet yaşatmak ve demokrasi ile taçlandırmak olacaktır.
İKİNCİ MUSTAFA KEMAL BİZİZ
Bugün ikinci Mustafa Kemal biziz. Çalışkan köylü, bilinçli genç, üretken kadın, sorumlu yurttaş… Hepimizin içinde yaşayan bir Atatürk var. O yüzden Mustafa Kemal hiç ölmeyecek; biz yaşadıkça, düşündükçe, ürettikçe var olacak.