Yerel yönetimler, demokrasinin en görünür yüzüdür. Çünkü hayatımıza en doğrudan dokunan hizmetler belediyeler eliyle gerçekleşir. Ancak bu hizmetlerin tek yönlü sunumdan çıkıp halkla birlikte şekillenmesi, gerçek demokrasinin yerelden filizlenmesi anlamına gelir. İşte bu anlayışa katılımcı belediyecilik denir.
SÖZ, KARAR VE YETKİ HALKTA
Katılımcı belediyecilik, yalnızca seçim günü sandığa gidip oy vermekle sınırlı değildir. Halk, belediye yönetiminde sürekli ve etkin bir ortak olmalıdır. Mahalle toplantıları, çalıştaylar, halk oylamaları… Ve en önemlisi: Katılımcı belediyeciliğin halka açılan kapısı kent konseyidir.
KENT KONSEYLERİNİN ÖNEMİ
Kent konseyleri, halkın doğrudan söz söyleyebildiği, önerilerini dile getirebildiği, ortak aklın üretildiği demokratik platformlardır. Belediyelerin gerçek anlamda halkla bütünleşmesi, kent konseylerinin etkin çalışmasıyla mümkündür. Orada alınan kararlar belediye meclislerine taşındığında, halkın sesi yönetime taşınmış olur.
ŞEFFAFLIK VE HESAP VEREBİLİRLİK
Katılımcı belediyeciliğin temeli şeffaflıktır. Halkın vergisiyle toplanan bütçenin nerelere harcandığı, hangi projelerin neden önceliklendirildiği açıkça paylaşılır. Hesap vermeyen yönetimler, halktan kopar. Oysa katılımcı belediyecilikte hesap vermek bir zorunluluk değil, bir görevdir.
KATILIM OLMADAN ATILIM OLMAZ
Benim yıllardır söylediğim bir söz var: “Katılım olmadan atılım olmaz.” Bu, sadece bir slogan değil, demokratik yerel yönetimlerin olmazsa olmazıdır. Halkın katılmadığı kararlar eksik kalır, benimsenmez, sürdürülebilir olmaz. Atılımı mümkün kılan, halkın katılımıdır.
HALK İÇİN, HALKLA BERABER
Katılımcı belediyecilik, belediyeyi halka rağmen değil, halkla birlikte yönetmektir. Halkın talebini duyan, önceliklerini dikkate alan, her bireyi sürece dahil eden bir yönetim tarzıdır. Halkın sadece ucuz ekmeğe değil; adil paylaşım, özgürlük ve eşitliğe de ihtiyacı vardır.