Her yıl 8 Eylül’de Manisa’nın kurtuluşunu kutluyoruz. Eylül ayına yeni bir ad verilse “Kurtuluş” demek en doğrusu olurdu. Çünkü Eylül ayı, Türk Kurtuluş Savaşı’nın en destansı günlerini barındırıyor.
30 Ağustos 1922 Zaferi kurtuluşun müjdecisi oldu. 1 Eylül’de Uşak, ardından Eskişehir, Dursunbey, Ödemiş, Eşme, Tire, Bayındır, Nazilli, Alaşehir, Bilecik, Gördes, Salihli, Akhisar, Aydın, Manisa ve son olarak İzmir kurtarıldı. 10 gün gibi kısa bir sürede bir değil, binlerce destana konu olacak bir Kurtuluş Destanı yazıldı ve Cumhuriyet’in yolu açıldı.
Kurtuluş günleri yalnızca bir “anma günü” değil, aynı zamanda bir “anlama günü” olmalıdır. Bayrak, Atatürk, Vatan, Cumhuriyet önde tutulmalı; kurtuluş öyküleri yeni kuşaklara aktarılmalıdır. Çünkü kurtuluş, geçmişin kahramanlığından çok geleceğe olan sorumluluğumuzu hatırlatır.
Ancak işgal günlerini yazmak kolay değil. Manisa, bir tek kurşun atmadan düşmana teslim edildi. O dönemin mutasarrıfı Giritli Hüsnü –sonradan Hüsnüyadis– halkın direncini kırdı, düşmanı törenle karşıladı. Tarihin bu yüzü içimizi acıtsa da ders almak için unutulmamalı. Bugün tek dileğimiz, yeni “Hüsnüyadis”lerin olmamasıdır.
Öte yandan, Müftü Alim Efendi ve Parti Pehlivan gibi kahramanlarımızın adları yaşatılmalıdır. Onların anıları anıtlarda, caddelerde, etkinliklerde canlı tutulmalıdır. Çünkü kurtuluş yalnızca bir askeri zafer değil, aynı zamanda bu kahramanların fedakârlığıyla yazılmış bir destandır.
8 Eylül 1922’de Mustafa Kemal’in askerleri Manisa’yı, ertesi gün İzmir’i kurtardı. İzmir’in kurtuluşu ile Cumhuriyet’in yolu açıldı. O yüzden biz Atatürk ve Kuvayı Milliye Anıtı’na “Cumhuriyet Kapısı” adını önermiştik. Bu ad daha çok kullanılmalı, kentimizin tarihine ışık tutmalıdır.
Manisa, görkemli geçmişi, verimli toprakları, güzel doğası ve gelişen sanayisiyle bir dünya kenti olma yolunda ilerliyor. Bize düşen, bu güzel kenti geçmişine yakışır biçimde korumak, geleceğe güvenle taşımaktır. Çünkü Manisalı olmak bir ayrıcalıktır.
8 Eylül Kurtuluş Günümüz kutlu olsun!