Mustafa PALA
Köşe Yazarı
Mustafa PALA
 

OTOKRATIN TERCİHİ: YOKSULLUK

Otokratın, seslendirmediği bir tercihi vardır: Yoksulluk. Tarih bize gösteriyor ki otokratlar, halklarını yalnızca baskı ve korkuyla yönetmez. Daha sinsi, daha görünmez bir yöntem kullanırlar: Halkı yoksul bırakmak. Çünkü yoksulluk sadece insanların cebini boşaltmaz; zihinlerini, umutlarını ve gelecek hayallerini de tüketir. Bir insan akşam evine ekmek götürmenin derdindeyse, çocuklarının okul masrafları altında eziliyorsa ya da günü kurtarmak için sürekli koşturuyorsa; düşünmeye, sorgulamaya, hak aramaya vakit bulamaz. İşte bu yüzden diktatörler, halklarını sürekli bir geçim sıkıntısına mahkûm etmeyi sever. Çünkü yoksul halk siyaseti konuşamaz, sorgulama cesareti bulamaz. ARİSTOTELES’İN UYARISI Aristoteles, Politika adlı eserinde tiranların iktidarlarını sürdürmek için halkı güçsüz, eğitimsiz ve meşgul bırakma yönteminden söz eder. Bugün sıkça tekrarlanan “Bir diktatör halkını fakir kılar ki düşünmeye vakit bulamasın” özdeyişi aslında buradan doğar. Yani mesele sadece ekonomi değildir; mesele, düşüncenin ve özgürlüğün zincire vurulmasıdır. TARİHSEL ÖRNEKLER Roma İmparatorluğu’nda tiranlar halkı “Panem et Circenses” (Ekmek ve Seyirlik) ile oyalamıştı. Karnı doyan ama zihni uyuşan halk, siyasetten uzaklaştırılmış ve özgürlüklerini kaybetmişti. Ortaçağ Avrupa’sında feodal beyler köylüleri sürekli borç ve vergi yükü altında ezmişti. Çalışmaktan bitap düşen köylüler adalet arayacak güç bulamamıştı. Yakın tarihteki diktatörlüklerde de aynı yöntem görüldü: Halk sürekli kriz, kuyruk, yokluk ve işsizlikle meşgul edilerek düşünmek yerine hayatta kalmaya odaklandı. DEMOKRASİ VE ÇIKIŞ YOLU Demokrasilerde hedef bunun tam tersidir: Halkı yoksulluktan kurtarmak, eğitimle güçlendirmek, özgür düşüncenin önünü açmak. Çünkü düşünen birey, sorgulayan yurttaş, özgür insan otokratların düşmanı, demokrasinin savunucusu olur. Bugün de görüyoruz: Halkın asıl ihtiyacı yalnızca ucuz ekmek değildir; adil paylaşım, özgürlük, demokrasi ve katılımcılıktır. Yoksulluk kader değildir; çoğu zaman yöneticilerin bilinçli tercihidir. Bir ülkenin gerçek kalkınması, halkının düşünme, üretme ve geleceğini özgürce kurabilme hakkına kavuşmasıyla mümkündür.
Ekleme Tarihi: 11 Eylül 2025 -Perşembe

OTOKRATIN TERCİHİ: YOKSULLUK

Otokratın, seslendirmediği bir tercihi vardır: Yoksulluk.

Tarih bize gösteriyor ki otokratlar, halklarını yalnızca baskı ve korkuyla yönetmez. Daha sinsi, daha görünmez bir yöntem kullanırlar: Halkı yoksul bırakmak. Çünkü yoksulluk sadece insanların cebini boşaltmaz; zihinlerini, umutlarını ve gelecek hayallerini de tüketir.

Bir insan akşam evine ekmek götürmenin derdindeyse, çocuklarının okul masrafları altında eziliyorsa ya da günü kurtarmak için sürekli koşturuyorsa; düşünmeye, sorgulamaya, hak aramaya vakit bulamaz. İşte bu yüzden diktatörler, halklarını sürekli bir geçim sıkıntısına mahkûm etmeyi sever. Çünkü yoksul halk siyaseti konuşamaz, sorgulama cesareti bulamaz.

ARİSTOTELES’İN UYARISI

Aristoteles, Politika adlı eserinde tiranların iktidarlarını sürdürmek için halkı güçsüz, eğitimsiz ve meşgul bırakma yönteminden söz eder. Bugün sıkça tekrarlanan “Bir diktatör halkını fakir kılar ki düşünmeye vakit bulamasın” özdeyişi aslında buradan doğar. Yani mesele sadece ekonomi değildir; mesele, düşüncenin ve özgürlüğün zincire vurulmasıdır.

TARİHSEL ÖRNEKLER

Roma İmparatorluğu’nda tiranlar halkı “Panem et Circenses” (Ekmek ve Seyirlik) ile oyalamıştı. Karnı doyan ama zihni uyuşan halk, siyasetten uzaklaştırılmış ve özgürlüklerini kaybetmişti.

Ortaçağ Avrupa’sında feodal beyler köylüleri sürekli borç ve vergi yükü altında ezmişti. Çalışmaktan bitap düşen köylüler adalet arayacak güç bulamamıştı.

Yakın tarihteki diktatörlüklerde de aynı yöntem görüldü: Halk sürekli kriz, kuyruk, yokluk ve işsizlikle meşgul edilerek düşünmek yerine hayatta kalmaya odaklandı.

DEMOKRASİ VE ÇIKIŞ YOLU

Demokrasilerde hedef bunun tam tersidir: Halkı yoksulluktan kurtarmak, eğitimle güçlendirmek, özgür düşüncenin önünü açmak. Çünkü düşünen birey, sorgulayan yurttaş, özgür insan otokratların düşmanı, demokrasinin savunucusu olur.

Bugün de görüyoruz: Halkın asıl ihtiyacı yalnızca ucuz ekmek değildir; adil paylaşım, özgürlük, demokrasi ve katılımcılıktır. Yoksulluk kader değildir; çoğu zaman yöneticilerin bilinçli tercihidir.

Bir ülkenin gerçek kalkınması, halkının düşünme, üretme ve geleceğini özgürce kurabilme hakkına kavuşmasıyla mümkündür.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.