Biat etmek, insanın kendi aklını, vicdanını ve özgür iradesini bir kenara bırakmasıdır. Sorgulamadan, düşünmeden, hesap sormadan boyun eğmek… Oysa tarih bize göstermiştir ki, körü körüne biat eden toplumlar asla ilerleyememiştir. Demokrasi, özgür bireylerin çoğulcu iradesiyle ayakta kalır. Biat kültürü ise demokrasiyi içten içe kemirir.
***
İsyanım, aklını ve vicdanını başkasına teslim edenlere… Çünkü özgür birey yoksa özgür toplum da yoktur. Unutmayalım; biat eden değil, soru soran, itiraz eden ve hesap soran insan geleceği kurar.
YALAKALIĞA İSYAN
Yalakalık, toplumun çürümesinin en belirgin işaretidir. Hak etmeyenlerin koltuklara oturması, liyakat yerine dalkavukluğun ödüllendirilmesi, emeğin ve dürüstlüğün geri plana itilmesi… İşte bütün bunlar yalakalık kültürünün sonucudur. Yalaka, günübirlik kazanç uğruna insan onurunu feda eder.
***
İsyanım, yalakalığı bir meziyet gibi sunanlara… Çünkü yağcılığın hüküm sürdüğü yerde adalet de, verim de, huzur da olmaz. Bir toplumun gerçek değerini, alkışların gürültüsü değil; işini sessizce, namusuyla yapanların onuru belirler.
İCAZETE İSYAN
İcazet almak, her adımı izinle atmak demektir. Oysa insanın en büyük gücü, düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Fikirlerin, projelerin, sanatın ve bilimin önüne icazet duvarları örüldüğünde yaratıcılık körelir. Bu kültür, toplumu edilgenleştirir; bireyleri korkak ve pasif hale getirir.
***
İsyanım, bu zincire… Çünkü gerçek ilerleme, ancak özgür düşünceyle mümkündür. İcazetin gölgesinde bilim doğmaz, sanat filizlenmez, umut yeşermez.
GÜNÜMÜZE DÜŞEN PAY
Bugün etrafımıza baktığımızda, biat edenleri de görüyoruz, yalakalıkla yol alanları da, her işi icazetle yürütmeye çalışanları da… İşte bu yüzden bu üç kavrama isyan etmek bir ahlaki tercih değil, toplumsal bir zorunluluktur. Bizim ihtiyacımız, sorgulayan beyinlere, onurlu duruşa ve özgür iradeye sahip bireylere. Çünkü bir toplumun gerçek gücü, alkışçılardan değil; hakkı, adaleti ve özgürlüğü savunanlardan doğar.