Dün bu köşede, Yuntdağı’nda Antep fıstığının önemi üzerine yazmıştım. Yazımdan sonra bağcılık konusuna da ilgi duyduğunu bildiğim Ziraat Mühendisi İbrahim Demran “Mustafa abi, üzümü unutma. Yuntdağı organik bağcılık için, özellikle şaraplık üzüm üretimi için çok uygun” dedi. Bu söz üzerine yazımın konusunu bağcılık olarak belirledim. Araştırdım, gördüm ki Sayın Demran çok haklı. Obasya karşısındaki Türkmen bağları en somut örnek. Yuntdağı için bağcılık sadece bir tarımsal faaliyet değil, kalkınmaya açılan bir kapı olacaktır
MANİSA: ÜZÜMÜN BAŞKENTİ
Manisa, üzümün anavatanıdır. “Manisa deyince üzüm, üzüm deyince Manisa” sözü boşuna söylenmemiştir. Antik çağlardan günümüze, üzüm bu toprakların simgesi olmuştur. Üzümün Manisa için sadece bir ürün değil, stratejik bir değerdir. Bağcılığı Yuntdağı’nda farklı üzüm türleriyle çeşitlendirmeliyiz.
***
Üzüm tanelerinde bereket, kültür, gelenek, emek ve umut saklıdır. Organik Bağcılık: Yuntdağı’nda kalkınmanın anahtarı olacak. Artık bağcılığı sadece geçmişten gelen bir alışkanlık olarak görme zamanı geçti. İklim değişikliği, küresel rekabet ve gıda güvenliği çağında organik bağcılık, sürdürülebilir üretimin anahtarıdır. Katma değerli ürünler, markalaşma ve ihracat hedefiyle yol almak zorundayız. Bağ sadece üzüm vermez, aynı zamanda geleceğe güven verir.
YUNTDAĞI’NIN POTANSİYELİ
Türkmen, Köseler ve Karaahmetli köylerinde başlatılan organik bağcılık denemeleri başarılı sonuçlar verdi. Yuntdağı’nın iklimi, toprağı ve doğallığı bağcılık için adeta biçilmiş kaftan. Yuntdağı, organik üzümle birlikte tarımda ve turizmde yeni bir kimlik kazanabilir. Hasat şenlikleri, bağ rotaları, tadım merkezleri ile hem köylümüz kazanır hem de bölgeye turizm canlılığı gelir.
ÇAĞRIM:
Manisa’nın geleceği bağlarda gizlidir. Üreticimizin emeğini korursak, gençlerimizi toprağa bağlarsak, üzümün yolunu açarsak, Manisa’yı yalnızca Türkiye’de değil, dünyada bağcılığın merkezi yapabiliriz. Üzüm, bu şehrin hem geçmişi hem geleceğidir. Gelin, Yuntdağı’nda bağcılığı büyütelim.