İsmail Aydın
Köşe Yazarı
İsmail Aydın
 

ÇİFTE STANDART VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ÜZERİNE BİR NOT

Geçtiğimiz günlerde İzmir’de düzenlenen CHP mitingi öncesinde alan hazırlıkları esnasında İhlas Haber Ajansı’ndan muhabir Ali İhsan Çiftçi ve kameraman Abdurrahman Derici’nin saldırıya uğradığı haberini üzüntüyle öğrendim. Olayın detayları ne olursa olsun, ortada görmezden gelinemeyecek bir gerçek var: Basın emekçilerine yönelik bu tür saldırılar, sadece bireylere değil, kamuoyunun haber alma hakkına da yapılmış bir saldırıdır. *** Gazeteciler yalnızca bir mesleği icra etmiyorlar; toplum adına görev yapan, bilgi akışını sağlayan, çoğu zaman zor koşullarda çalışan kamu hizmeti sağlayıcılarıdır. Gelirleri çoğunlukla sabit, meslekleri ise risklidir. Özellikle sahada çalışan basın emekçilerinin, siyasi görüşü ne olursa olsun, korunması ve saygı görmesi gerekir. GAZETECİLİK HALKIN VİCDANIDIR Kendini demokrat olarak tanımlayan herkes, hangi partiyi tutarsa tutsun, gazetecilere düşmanlık değil, anlayış göstermelidir. Çünkü gazetecilik, bireyin değil, halkın gözü, kulağı ve vicdanıdır. Hele ki bir gazeteciyi sadece mensubu olduğu kurum üzerinden yargılamak ve hedef göstermek, ne demokrasiyle ne özgürlükle ne de insanlıkla bağdaşır. ÇİRKİN SALDIRIYI KINIYORUM Bu nedenle, İzmir’de yaşanan bu çirkin saldırıyı bir kez daha en net ifadeyle kınıyorum. Bu, yalnızca iki basın mensubuna değil, Türk basınına yapılmış seviyesiz bir saldırıdır. Üstelik bu olay, karşıt görüşlü bir medya mensubuna farklı bir partinin mitinginde yapılsaydı, emin olun ortalık ayağa kalkardı. Çifte standardın en açık örneği budur. ÖZÜR, SALDIRININ GÖLGESİNİ SİLEMEZ Aynı gün, İHA Bölge Müdürü Özcan Aydın’ı arayarak sordum: “Herhangi bir özür ya da açıklama oldu mu?” Kendisi bana, üst düzey yöneticilerle görüştüğünü ama doğrudan bir özür gelmediğini, ancak zamanla İzmir İl Başkanı’nın muhabir arkadaşımızı arayarak özür dilediğini aktardı. Ne var ki bu gecikmiş özür, yaşanan saldırının gölgesini silemez. Basın özgürlüğüne vurulan her darbe, bizi daha kapalı, daha kutuplaşmış bir toplum haline getirir. Unutulmamalıdır ki basın susturulursa, sesini duyuramayan halk olur. *** Bu vesileyle altını özellikle çizmek isterim: Basına yönelik her türlü engelleme, tehdit ve şiddet sadece gazetecilere değil, bu ülkenin sağduyusuna ve demokratik değerlerine yapılmış bir saldırıdır. Kimsenin inancı, dünya görüşü ya da siyasi tercihi, bir basın emekçisine el kaldırma hakkını vermez. Bu mesleğe gönül vermiş insanlar, kalemlerini değil, vicdanlarını temsil eder. O yüzden hangi görüşten olursa olsun, herkesin ortak sorumluluğu, basın özgürlüğünü korumaktır. Aksi hâlde susturulan yalnızca gazeteciler değil, hepimizin geleceği olur.
Ekleme Tarihi: 22 Mayıs 2025 -Perşembe

ÇİFTE STANDART VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ÜZERİNE BİR NOT

Geçtiğimiz günlerde İzmir’de düzenlenen CHP mitingi öncesinde alan hazırlıkları esnasında İhlas Haber Ajansı’ndan muhabir Ali İhsan Çiftçi ve kameraman Abdurrahman Derici’nin saldırıya uğradığı haberini üzüntüyle öğrendim. Olayın detayları ne olursa olsun, ortada görmezden gelinemeyecek bir gerçek var: Basın emekçilerine yönelik bu tür saldırılar, sadece bireylere değil, kamuoyunun haber alma hakkına da yapılmış bir saldırıdır.

***

Gazeteciler yalnızca bir mesleği icra etmiyorlar; toplum adına görev yapan, bilgi akışını sağlayan, çoğu zaman zor koşullarda çalışan kamu hizmeti sağlayıcılarıdır. Gelirleri çoğunlukla sabit, meslekleri ise risklidir. Özellikle sahada çalışan basın emekçilerinin, siyasi görüşü ne olursa olsun, korunması ve saygı görmesi gerekir.

GAZETECİLİK HALKIN VİCDANIDIR

Kendini demokrat olarak tanımlayan herkes, hangi partiyi tutarsa tutsun, gazetecilere düşmanlık değil, anlayış göstermelidir. Çünkü gazetecilik, bireyin değil, halkın gözü, kulağı ve vicdanıdır. Hele ki bir gazeteciyi sadece mensubu olduğu kurum üzerinden yargılamak ve hedef göstermek, ne demokrasiyle ne özgürlükle ne de insanlıkla bağdaşır.

ÇİRKİN SALDIRIYI KINIYORUM

Bu nedenle, İzmir’de yaşanan bu çirkin saldırıyı bir kez daha en net ifadeyle kınıyorum. Bu, yalnızca iki basın mensubuna değil, Türk basınına yapılmış seviyesiz bir saldırıdır. Üstelik bu olay, karşıt görüşlü bir medya mensubuna farklı bir partinin mitinginde yapılsaydı, emin olun ortalık ayağa kalkardı. Çifte standardın en açık örneği budur.

ÖZÜR, SALDIRININ GÖLGESİNİ SİLEMEZ

Aynı gün, İHA Bölge Müdürü Özcan Aydın’ı arayarak sordum: “Herhangi bir özür ya da açıklama oldu mu?” Kendisi bana, üst düzey yöneticilerle görüştüğünü ama doğrudan bir özür gelmediğini, ancak zamanla İzmir İl Başkanı’nın muhabir arkadaşımızı arayarak özür dilediğini aktardı. Ne var ki bu gecikmiş özür, yaşanan saldırının gölgesini silemez. Basın özgürlüğüne vurulan her darbe, bizi daha kapalı, daha kutuplaşmış bir toplum haline getirir. Unutulmamalıdır ki basın susturulursa, sesini duyuramayan halk olur.

***

Bu vesileyle altını özellikle çizmek isterim: Basına yönelik her türlü engelleme, tehdit ve şiddet sadece gazetecilere değil, bu ülkenin sağduyusuna ve demokratik değerlerine yapılmış bir saldırıdır. Kimsenin inancı, dünya görüşü ya da siyasi tercihi, bir basın emekçisine el kaldırma hakkını vermez. Bu mesleğe gönül vermiş insanlar, kalemlerini değil, vicdanlarını temsil eder. O yüzden hangi görüşten olursa olsun, herkesin ortak sorumluluğu, basın özgürlüğünü korumaktır. Aksi hâlde susturulan yalnızca gazeteciler değil, hepimizin geleceği olur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.