Bertolt Brecht yıllar önce şöyle demişti: “Sofradan en fazla payı alanlar, bize kanaatkâr olmayı öğretiyor. Karnını doyuranlar açlara seslenip, gelecek güzel günlerden bahsediyor.”
NE KADAR TANIDIK GELİYOR DEĞİL Mİ?
Bugün de sofranın başköşesinde oturanlar, en büyük payı alanlar kanaatkârlığı öğütlüyor. Payına kırıntı düşenlere sabır tavsiye ediliyor. Açlara, tok olanlar gelecek güzel günlerden söz ediyor.
Oysa mesele çok basit: Sofra adil olursa kimseye kanaatkârlık dersi vermeye gerek kalmaz. Sofra adil olursa, umut boş bir vaat değil, herkesin yaşadığı ortak bir gerçek olur. Hakça paylaşılmayan ekmek doyurmaz, sofranın bereketi olmaz.
PAYLAŞIMIN BEREKETİ
Bizim kültürümüzde imece vardır. Anadolu’nun köylerinde bir tarlaya girildi mi, herkes aynı teri döker, aynı ekmeği yer. Sofra kurulunca kimse aç kalmaz. Çünkü sofranın bereketi paylaşmadan doğar.
***
İşte bu yüzden kanaatkârlık, kırıntıya razı olmak değildir. Gerçek kanaatkârlık, sofrayı büyütmek için elini taşın altına koymaktır.
KOOPERATİF SOFRASI
Ben yıllarımı kooperatifçiliğe verdim. Çünkü biliyorum ki kooperatifler sofrayı büyütmenin ve adil paylaşmanın en doğru yoludur. Birlikte üretmek, hakça bölüşmek… İşte gerçek umudun tarifi budur. Kooperatif sofralarında kimse aç kalmaz. Herkes aynı ekmeğe uzanır, aynı sofrada doyar. Çünkü orada kazanç da emek de ortak olur.
GERÇEK UMUT
Kanaatkârlık öğüdü, bir erdemden çok bir baskı aracına dönüştüğünde toplumun vicdanı yaralanır. Payın adil dağılmadığı yerde huzur da, barış da, mutluluk da eksik kalır. O yüzden gelin sofraları büyütelim. Gelin sofraları adil paylaşalım. Çünkü hakça bölüşülmeyen ekmeğin tadı olmaz.
***
Gerçek umut, sofraya oturan herkesin doyabildiği günlerde saklıdır. Hakça bölüşülmeyen ekmek karın doyurmaz. Adil olmayan sofrada ne huzur olur ne de bereket. Birinin tabağı dolarken diğerinin boş kalması sofrayı sofra olmaktan çıkarır. Gerçek refah, sofrada yan yana oturan herkesin gözünün doyması, gönlünün huzur bulmasıdır. Çünkü ekmeğin tadı, ancak paylaşıldıkça güzelleşir.