Değerli dostlar, bu haftaki yazımıza “Acısıyla tatlısıyla bir Kurban Bayramı daha geçirdik.” diye başlayacaktım ki bayramın ilk gününün akşamında gerçekten görünmez bir kaza yaşandı. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ferdi ZEYREK, elektrik akımına kapılarak ağır yaralandı. Hemen hastaneye kaldırılıp yoğun bakıma alındı. Üç gün süren yoğun bakım süreci, maalesef acı sonlandı.
ZAMANSIZ AYRILIKLAR ÇOK ÜZÜCÜ
Manisa’nın gülen yüzü, dürüst, güvenilir, iyi niyetli, çözüm odaklı, yardımsever, insancıl duyguları yüksek, gariban dostu Sayın Ferdi ZEYREK’in ölüm haberi geldi. Çok üzüldük, üzgünüz. Çünkü gerçekten iyi bir insanın aramızdan ayrılışına üzüldük. Zamansız ayrılıklar çok üzücü oluyor. Ferdi Başkana Allahtan rahmet, kederli ailesine baş sağlığı, Manisa halkına, dost ve yakınlarına sabır diliyorum. Işıklar içinde uyusun.
***
Gelelim bu haftaki yazımıza. Yazımızın başlığı, biraz farklı gelebilir. Bu yazı, bir öykü; ama gerçekten “özel ders” niteliğinde bir öykü. Önce okuyalım sonra değerlendirelim. Bağış yaptığı okulun konferans salonundaki ilk sırayı tümüyle eş, dost ve akrabalarına ayırmıştı zengin adam. Oluk gibi para akıtmıştı oğlunun eğitimi için. Şimdi ise başarı bekliyordu. Oğlunun başarısıyla gururlanacaktı. Ve tüm eş, dost ve akrabaları önünde göğsü biraz daha kabaracaktı. Adı gibi emindi oğlunun dereceye gireceğinden. İşlerinin yoğunluğu nedeniyle oğlu ile aralarındaki bağda kopukluklar yaşıyordu. Bu kopukluklardan dolayı bir türlü oğluyla göz göze bile gelememişti. Bu durumun çok da önemi yoktu kendisi için. Bir şekilde halledebilirdi bunu da.
***
Beklenen an gelmişti. Başta zengin adam ve akrabaları olmak üzere herkes heyecanla ve merakla bekliyordu o anı. Okul müdürü yurt genelinde yapılan sınavda büyük bir başarı gösteren öğrenciyi sahneye çağırdı. Öğrencinin üzerindeki giysinin rengi öyle solgundu ki belki o giysinin birkaç yerinde yaması bile vardı.
***
Başarı belgesini ve ödülünü alıp sahneden inerken giydiği kara lastikler “gacır, gucur" diye sesler çıkarıyordu. Çevrenin en zengin adamı pek bir sinirlenmişti bu duruma. Aynı okulda okuyan oğlu barajı dahi geçememişti. O zengin adam, sınavda birinci olan yoksul öğrenciyi sahneden inerken kolundan yakaladı. Ve bu başarıyı nasıl yakaladığını sordu. Her akşam köşkünün önündeki çöpten artık sebze meyveleri toplayan adamın oğlunu tanımıştı o an!
***
Çocuk, “Özel ders alıyorum.” deyince zengin adam bir kahkaha patlattı ve sözlerini şöyle sürdürdü. “Daha karnınızı doyuracak paranız yok. Nasıl özel ders aldırabilir ki baban sana? Kesin bir hile yapmışsınızdır. Senin baban, her akşam üzeri seyyar arabasıyla benim köşkün önüne gelir. Çürük çarık meyveleri toplayıp gider. Yanında çok defa seni bile gördüm.” deyince çocuk, kendisini az ileride ışıl ışıl gözleriyle bekleyen babasına bakar ve şöyle der: “Bana özel derslerimi babam verir. Hayat yarışında beni okutmaya çalışırken hayat bilgisini; sırf beni okutabilmek için hesap yapıp kılı kırk yararken matematiği; ne kadar yorgun olursa olsun baş ucumda masallar anlatırken Türkçeyi; en ufak derdimle dahi ilgilenirlen seçmeli dersleri; ailemiz için koca İstanbul’u yürüyerek dolaşırken coğrafyayı öğretir sanki bana. Babamın bana karşı verdiği bu dersleri boşa çıkarmamak için çok çalıştım bu sınava. Evet doğru dediniz. Bana sizin evinizin artıklarıyla koca bir hayat kurar babam... Bakın, babam bana bakarken gözleri nasıl da parlıyor. Siz ve oğlunuz ise yanyana dururken bile mutlu değilsiniz sanki. Siz oğlunuzu en pahalı özel okullara göndereyim derken ikiniz birden sınıfta kalmışsınız... Demek ki yalnızca parayla tutulan öğretmenlerle alınmıyor özel dersler. Sevgi dolu bağlardan ne dersler alınıp ne hayatlar kuruluyor bu dünyada.”
***
Zengin adam, o küçük çocuğun bu ders niteliğindeki sözlerinden sonra ne diyeceğini bilemez, başını öne eğer, biraz hayranlık, biraz kızgınlık biraz da pişmanlık içinde oradan ayrılır. Bu öyküde anlatılana benzer onlarca yaşanmışlıklara tanık olmuşuzdur. Özel okula göndermekle, özel ders aldırmakla gerçek başarı sağlanamıyor. Asıl başarı çocukları hayata hazırlayabilmekte. Kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlayabilmekte.
ÖLÇÜYÜ KAÇIRMAMAK GEREKİYOR
Evet gerçek başarı, eğitimden geldiği kadar sevgiden, ilgiden de gelir. Sevgiyle ilgiyle büyüyen çocuklar gerçek başarıyı yakalamış demektir. Yalnız ölçüyü kaçırmamak gerekiyor. Sevgi, ilgi gösterirken her şeyi ayarında, gerektiği kadar yapmalı. Atalarımzın dediği gibi “Kantarın topuzunu kaçırmadan”, “Azı karar, çoğu zarar.”
Sözün Özü:
İnsanlara verdiğiniz değer, onların sizinle olan ilişkilerini biçimlendirir. Kitap Yüzü