Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

DEĞER VE VEFA

Değerli dostlar, günümüzün en çok değer kaybına uğramış iki önemli kavramını ele alacağız bu hafta. Bunlar, yazımızın başlığını oluşturan “değer” ve “vefa”… Bu iki sözcüğü ve kavramı çok kullanırız. Hatta “vefa” sözcüğünün kalıplaşmış bir kullanımı bile vardı: “Vefa, İstanbul’da bir semt adı değil!” Ama şimdilerde bu durum değişti ve şöyle oldu: “Vefa, yalnızca bir semt adı olarak kaldı galiba!” Evet, bu iki kavramın anlamını ve iletisini anlatan güzel bir anıyı paylaşmak istiyorum. *** “Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenir. Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıkar ve konuşmasına başlar. Ama konuşmasının tıkanıklığından kafasının başka yerde olduğu anlaşılmaktadır. Daha birkaç cümle söylemiştir ki bir an duraklar, kahve bardağından bir yudum alır ve sonra kağıt kahve bardağını kaldırıp bakar. Derin bir nefes alır, ‘Biliyor musunuz ne düşünüyorum?’ diye sorar. *** ‘Bu konferansta geçen yıl hem de bu kürsüde konuşmuştum. Tek bir fark vardı; o zaman hâlâ bakanlık görevim sürüyordu. Buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı. Hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu. Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı. Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı. Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi. Sonra, çok özel, bir kapıdan içeri almışlardı. Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir fincanda kahve ikram etmişlerdi. Daha sonra beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.’ *** Eski bakan, derin bir nefes daha aldı, izleyicilere bir süre gülerek baktı ve devam etti.  ‘Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum.’ dedi. Bir an durdu ve sonra, ‘Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni hava alanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Odama kendim çıktım. Bu sabah buraya otelden yine kiraladığım taksi ile geldim. Kapıdan girerken güvenlikten geçtim. Kimliğimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona bile almadılar beni. Sonra da bulabildiğim yere oturdum. Canım kahve istedi ve oradaki görevliye sordum; bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi. Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kağıt bardağa kahveyi kendim doldurdum.’ *** Salondaki dinleyiciler gülmeye başlamıştı. Eski bakan, konuşmanını sürdürdü. ‘Sanıyorum geçen yıl o porselen bardak bana sunulmamıştı. Makamıma, ünvanıma sunulmuştu. Benim asıl bardağım işte bu.’ Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan izleyicilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. Alkışlar bitince de şöyle dedi. ‘Size verebileceğim en iyi ders işte bu. O tüm övgüler, hizmetler, ilgiler, avantajlar; rütbeniz, rolünüz, makamınız içindir. Onlar size ait değildir. Ve bir gün makamınız gittiğinde, göreviniz bittiğinde, porselen bardağınızı yerinize gelene verirler. Çünkü aslında layık olduğunuz hep kağıt bardaktır...’ der ve kürsüden iner.” HER İNSAN ÖNEMLİ BİRİ OLMAK İSTER İlginç anı böyle. Şimdi bu anıdan çıkaracağımız dersler, alacağımız iletiler olmalı. Her insan önemli biri olmak ister. Bu doğaldır. Yetenek varsa veya çeşitli yollarla ve yöntemlerle önemli makamlara da gelinebilir. Bu da doğaldır. Değerli olmak ise başka daha özel bir durumdur. Oysa önemli olunurken değerli de olmak pek düşünülmez nedense. Önemli bir makama geldikten sonra da önemli olmak ve o makamdan sonra da önemli kalmak herkese nasip olmaz. Hele de hem önemli hem de değerli olmak ve öyle kalmak pek az kişiye nasip olur. DEĞER VERİNCE DEĞİŞMEYECEK İNSANLAR… Değer bilmenin ne olduğunu sorduğumuzda şu cevapları alabilmeliyiz. Anlamını, önemini, değerini, bilmek. Yitirmeden anlamak; ardından değil, yanındayken anmak. Geçmişten ders alıp geleceğe değer vermek. Ünlü Rus yazar Anton Çehov, “Bir insana değer vermek, özen göstermek, onun değerini bilmek de bir kültürdür. Bunun eğitimi yoktur. Kitaplarda yazmaz. Bunun yolu, insan olmaktan geçer.” der. Basit bir insana değer verirsen seni ezer. Çünkü kendini vazgeçilmez sanır. Kişilikli bir insana değer verirsen o değer gördükçe seni yüceltir. Çünkü seninle değerli olduğunu bilir. Bazen düşünüyorum da ne kadar çok değer vermişiz değersizlere! Gereksinimiz olan tek şey nedir biliyor musunuz? Değer verince değişmeyecek insanlar… Sözün Özü: İnsan, en büyük hatayı birisine gereğinden fazla değer verdiğinde yapar. Kitap Yüzü  
Ekleme Tarihi: 16 Nisan 2024 - Salı
Mustafa ATALAY

DEĞER VE VEFA

Değerli dostlar, günümüzün en çok değer kaybına uğramış iki önemli kavramını ele alacağız bu hafta. Bunlar, yazımızın başlığını oluşturan “değer” ve “vefa”… Bu iki sözcüğü ve kavramı çok kullanırız. Hatta “vefa” sözcüğünün kalıplaşmış bir kullanımı bile vardı: “Vefa, İstanbul’da bir semt adı değil!” Ama şimdilerde bu durum değişti ve şöyle oldu: “Vefa, yalnızca bir semt adı olarak kaldı galiba!” Evet, bu iki kavramın anlamını ve iletisini anlatan güzel bir anıyı paylaşmak istiyorum.

***

“Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenir. Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıkar ve konuşmasına başlar. Ama konuşmasının tıkanıklığından kafasının başka yerde olduğu anlaşılmaktadır. Daha birkaç cümle söylemiştir ki bir an duraklar, kahve bardağından bir yudum alır ve sonra kağıt kahve bardağını kaldırıp bakar. Derin bir nefes alır, ‘Biliyor musunuz ne düşünüyorum?’ diye sorar.

***

‘Bu konferansta geçen yıl hem de bu kürsüde konuşmuştum. Tek bir fark vardı; o zaman hâlâ bakanlık görevim sürüyordu. Buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı. Hava alanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu. Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı. Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı. Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi. Sonra, çok özel, bir kapıdan içeri almışlardı. Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir fincanda kahve ikram etmişlerdi. Daha sonra beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.’

***

Eski bakan, derin bir nefes daha aldı, izleyicilere bir süre gülerek baktı ve devam etti.  ‘Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum.’ dedi. Bir an durdu ve sonra, ‘Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni hava alanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Odama kendim çıktım. Bu sabah buraya otelden yine kiraladığım taksi ile geldim. Kapıdan girerken güvenlikten geçtim. Kimliğimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona bile almadılar beni. Sonra da bulabildiğim yere oturdum. Canım kahve istedi ve oradaki görevliye sordum; bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi. Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kağıt bardağa kahveyi kendim doldurdum.’

***

Salondaki dinleyiciler gülmeye başlamıştı. Eski bakan, konuşmanını sürdürdü. ‘Sanıyorum geçen yıl o porselen bardak bana sunulmamıştı. Makamıma, ünvanıma sunulmuştu. Benim asıl bardağım işte bu.’ Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan izleyicilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. Alkışlar bitince de şöyle dedi. ‘Size verebileceğim en iyi ders işte bu. O tüm övgüler, hizmetler, ilgiler, avantajlar; rütbeniz, rolünüz, makamınız içindir. Onlar size ait değildir. Ve bir gün makamınız gittiğinde, göreviniz bittiğinde, porselen bardağınızı yerinize gelene verirler. Çünkü aslında layık olduğunuz hep kağıt bardaktır...’ der ve kürsüden iner.”

HER İNSAN ÖNEMLİ BİRİ OLMAK İSTER

İlginç anı böyle. Şimdi bu anıdan çıkaracağımız dersler, alacağımız iletiler olmalı. Her insan önemli biri olmak ister. Bu doğaldır. Yetenek varsa veya çeşitli yollarla ve yöntemlerle önemli makamlara da gelinebilir. Bu da doğaldır. Değerli olmak ise başka daha özel bir durumdur. Oysa önemli olunurken değerli de olmak pek düşünülmez nedense. Önemli bir makama geldikten sonra da önemli olmak ve o makamdan sonra da önemli kalmak herkese nasip olmaz. Hele de hem önemli hem de değerli olmak ve öyle kalmak pek az kişiye nasip olur.

DEĞER VERİNCE DEĞİŞMEYECEK İNSANLAR…

Değer bilmenin ne olduğunu sorduğumuzda şu cevapları alabilmeliyiz. Anlamını, önemini, değerini, bilmek. Yitirmeden anlamak; ardından değil, yanındayken anmak. Geçmişten ders alıp geleceğe değer vermek. Ünlü Rus yazar Anton Çehov, “Bir insana değer vermek, özen göstermek, onun değerini bilmek de bir kültürdür. Bunun eğitimi yoktur. Kitaplarda yazmaz. Bunun yolu, insan olmaktan geçer.” der. Basit bir insana değer verirsen seni ezer. Çünkü kendini vazgeçilmez sanır. Kişilikli bir insana değer verirsen o değer gördükçe seni yüceltir. Çünkü seninle değerli olduğunu bilir. Bazen düşünüyorum da ne kadar çok değer vermişiz değersizlere! Gereksinimiz olan tek şey nedir biliyor musunuz? Değer verince değişmeyecek insanlar…

Sözün Özü:

İnsan, en büyük hatayı birisine gereğinden fazla değer verdiğinde yapar. Kitap Yüzü

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.