Değerli dostlar, geçen haftaki yazımızın başlığı “Bunlar Kimin Eseri?” idi. O yazımızda ortaokul ve lise öğrencilerden oluşan bir grup öğrencinin yaz kampında yaptıklarını, emekli bir eğitimcinin yaşadıklarından aktarıyordum. Yazımızı kaldığımız yerden sürdürelim.
HOŞ OLMAYAN DAVRANIŞLAR SERGİLERLER
Kamptaki öğrencilerin uygunsuz ve sevimsiz davranışları hız kesmeden sürer. Dinlenme saatlerinde ve akşamları hoşça zaman geçirmek amacıyla etkinlikler düzenlenir. Örneğin zeka oyunları materyalleri ve başka oyun araçları. İşte bunlar, kullanıldıktan sonra bir türlü toplanmaz, alınanlar yerlerine konmaz. Oyun materyalleri yerlere atılır, hatta tekmelenir. Yine bu tür etkinlikler yaptıran ama sevmedikleri bir öğretmen olursa o öğretmeni kovdurmak için şikayet ederler, olmadık iftiralar atarlar ve hoş olmayan davranışlar sergilerler.
***
Kampta soğuk içecek sağlamak için buzdolapları vardır. Özellikle görevli öğretmenler, kendi adlarını yazarak buzdolaplarına koydukları suların, içeceklerin kullanılmaması, bu şişelerden öğrencilerin su içmemeleri için uyarılmalarına karşın bazı öğrenciler, “Ben, alır, içerim. Yazı mazı da görmem!” diyerek ukalaca, terbiyesizce ve saygısızca cevap verirler. Görevli öğretmenler, kamp süresince hiçbir öğrenciden –bir bardak su, çay isteme, sandalye getirtme vb gibi- özel istekte bulunmazlar. Tabildotlarını, bardaklarını kendileri kaldırırlar. Ama bazı öğrenciler yemek yedikleri tabildotları, su içtikleri bardakları bırakıp giderler. Bu öğrenciler ise her uyarıya ukalaca karşılık verir.
***
Havuzdan veya denizden çıkma zamanı geldiğinde defalarca söylenmesine ve uyarılmasına karşın bir türlü sudan çıkmazlar. Öyle ki yine bazıları, uyaran öğretmenlerin gözlerinin içine baka baka tekrar suya atlarlar. Denizde ve kumsalda bağırmalar, küfürlü konuşmalar, uygunsuz sözler ve davranışlar o kadar çok olur ki çevredeki insanlar rahatsız olur, şikayetler bir türlü bitmez. Uygunsuz ve kural dışı davranışlardan dolayı ceza(!) olarak telefonları alınan öğrenciler, ilgili görevli öğretmeni şikayet etmeye kalkarlar. Görevli öğretmenlerin araç, gereklerini izinsiz kullanırlar. Hatta bir öğretmenin parası ve kredi kartı çalınır. En acısı da kamp bitiminde hiçbir öğrenci, kampataki görevlilere teşekkür bile etmezler. Hatta kendi atıklarını, çöplerini bile toplamayı düşünmezler.
***
Bu durum karşısında görevli öğretmenimiz, buradan önceki görev yerinde başından geçen o ibretlik olayı şöyle anlatır. “Hafif-orta düzey zihinsel engelli öğrencilerin eğitim gördüğü özel eğitim okulunun 3. kademesinde (3. kademe lise düzeyi oluyor.) özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyordum. Kendilerinden hiçbir şey istemediğimiz halde sınıftaki tüm öğrenciler, okulun son haftasında herkesi şaşırtan davranışlar sergilediler. Kendi aralarında görev dağılımı yapmışlar; kimi merdiven getirip perdeleri indiriyor, perdeleri evine götürüyor, yıkatıp ütülüyor, sonra da getirip yine merdivene çıkıyor, yerine asıyor. Kimi masa örtülerini, sandalye minderlerini alıp evine götürüyor, yıkatıp üteleyip getiriyor. Pencere camları, dolaplar her yer tertemiz siliyor.
***
Bu işler yapılırken bir öğretmen arkadaş, ‘Çocuklar, siz ne yapıyorsunuz böyle? Kendinizi bu kadar niye yoruyorsunuz? Siz, bir daha bu okula gelmeyeceksiniz ki?’ deyince güler yüzlü, sevecen, çalışkan, duyarlı öğrencilerimizden biri ‘Öğretmenim, bizden sonra geleceklere temiz kalsın!’ dedi. Öğrencilerimizin bu sözü ve davranışı hepimizi çok duygulandırmıştı. Bu öğrencilerimizin en önemli özelliği, işe yaramak, yardımcı olmak ve boş durmamak anlayışında olmalarıydı. O öğrencilerimizin bu anlamlı ve güzel davranışlarını başka okullarda görmek neredeyse mümkün değil.”
***
Emekli eğitimcimiz, kampın son gününde, son saatlerinde yaşadıkları o olumsuz davranışlar karşısında birebir yaşanmış bu olayı anlatınca kampa gelen öğrenciler, biraz utanır gibi olurlar. Kendi atıklarını ve çöplerini biraz toparlarlar. Üstünkörü temizlik yaparak kamptan ayrılırlar.
İĞNEYİ KENDİMİZE BATIRALIM
Evet değerli dostlar, geçen haftadan aktardığım bu yaşanmış davranış bozuklukları ile ilgili sorularımız ve sorgulamalarımız olmalı. Geçen haftaki yazımızın başlığı bir soru idi: “Bunlar kimin eseri? Bu haftaki yazımızın başlığı da yine soru: “Kimler sorumlu?” Evet, soru çok… Yalnız, doğru ve mantıklı cevaplar bulmamız gerekiyor. Soruların cevaplarını, 5-6 hafta üst üste yazdığım yazılarda bulabilirsiniz. Çuvaldızı başkalarına batırmadan önce iğneyi kendimize batıralım.
Sözün Özü:
Çocuklar, anne babalarının kötü örnekleriyle bozulmaya devam ettikçe iyi bir gelecek oluşturulamaz. Kitap Yüzü