Değerli dostlar, son yıllarda ülkemizde yaşanan en önemli sorunların başında beslenme geliyor. Özellikle temel gıda maddelerine ulaşmada sorun yaşayan ve sıkıntı çeken halk, protein ağırlıklı beslenmeyi neredeyse gerçekleştiremiyor. Halkımızın bu tür sorunlar yaşaması yeni değil.
SORUNUN ASIL KAYNAĞINA HİÇ İNİLMEDİ
Osmanlı Devleti'nin son 200 yılı dahil olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin gıda politikasını emperyal güçler yönetmeye çalıştı. Halkın ve özellikle çocukların ve gençlerin sağlıklı beslenememesinden dolayı zihinsel ve bedensel olarak sağlam bir gençlik yetişemiyor. İlgililer, yetkililer ve işin uzmanları, bu beslenme sorununu önemsemediler. Sorunun asıl kaynağına hiç inilmedi, tartışılmadı, çözüm üretilmedi, önlem alınmadı.
***
Bakınız ilginç bir bilgi. Japonya'da çocuklara 7 yaşından itibaren kahvaltıda her gün en az iki yumurta yediriliyor. Ekmek genellikle yok; varsa da çok az. Her akşam ise sofrada kesinlikle deniz ürünü yani balık oluyor. Japonya ve Güney Kore, son 50 yılda ceviz alımında rekor kırıyor. Bu iki ülke son 50 yılda ceviz alımını yüzde 140 arttırmış. Çocuklarına durmadan ceviz yediriyor. Yine çocuklarına, okullarda günde en fazla iki öğün yemek yediriyor. Okullarda verilen bu yemekler tümüyle protein ağırlıklı gıdalardan oluşuyor.
GÜNEY KORE JAPONYA’YI ÖRNEK ALIYOR
Beslenme konusunda Güney Kore de Japonya'yı örnek almaya başlıyor. Bu ülkeler resmen çocuklara nasıl beslenmesi gerektiğini öğretiyor ve dayatıyor. Şeker, ekmek (tam buğday, kepekli farketmiyor) odaklı beslenmenin beyin hücrelerini öldürdüğü, beyin gelişimini mahvettiği belirtiliyor. Marketlerdeki karbonhidratlı gıdalar, paketli ürünler tümüyle o ülke halkı için operasyon aracı durumuna getirilmiş.
***
Başta ABD olmak üzere dünyada birçok ülkede bu tür paketli ürün ve karbonhidrat ağırlıklı gıda satışlarından dolayı dünyada obezite artmış, zeka geriliği yükselmiş. Çünkü tüm toplumlar, küresel gıda tekelinin güdümüne girmiş ve hazır gıda ile beslenme tutsağı olmuş. Günümüzde Batılı birçok ülke kendi ülkesindeki kullanılabilir beyinleri “Beyin Göçü” ile kendi ülkesine getirip aradaki farkı kapatmaya çalışıyor. Hatta özel olarak seçtikleri bireylerin beslenmesine önem vererek sorunu çözmeye çalışıyorlar.
***
Beslenmenin ne kadar önemli ve gerekli olduğuyla ilgili ilginç bir örnek vereyim. Kraliçe arı ile işçi arıların DNA’sının tümüyle aynı olduğunu biliyor muydunuz? O bal arısının kraliçe olması kalıtsal değil, tümüyle beslenme biçimiyle ilgili. Tüm larvalar, doğduklarında birbirinin aynısı. Ama yalnızca birkaç tanesi, gelişimleri boyunca bol oranda arı sütü ile besleniyor. Öbür arı larvalarına ise yalnızca nektar ile polen karışımı veriliyor. Aynı arının yumurtladığı aynı larvadan çıkan o küçük arıcıkları birbirinden farklı kılan şey genetikleri değil, yedikleri.
***
Bu beslenme farkı, o arı larvalarının bedenlerini ve kaderlerini baştan sona yeniden programlıyor. Yalnızca arı sütüyle beslenen larva, öbürlerinden iki kat daha büyük oluyor. Böylelikle birkaç haftalık değil 4-5 yıl yaşama gücüne kavuşur. Bu gücü ile her gün 2 bine kadar yumurtlayabilen yumurtalıklara sahip oluyor. Aynı DNA’ya sahip işçi arı kardeşleri ise asla üreyemiyor ve yalnızca birkaç hafta içinde ölüyor.
***
İşte tüm bu yaşam süreci farkı ve üreme gücü, yalnızca beslenmeden kaynaklanıyor. Bal arılarının incelenmesi sonucu ortaya çıkan bu olay, genetik kod değişmeden çevre veya beslenme yoluyla bazı genlerin açılıp kapanabileceğini kanıtlıyor. Epigenetik biliminin ortaya koyduğu bu inceleme ve araştırma sonuçları, çevrenin ve beslenmenin ne kadar etkili olduğunun en çarpıcı örneklerini oluşturuyor.
***
Şöyle çevemize baktığımızda yukarıdaki bilimsel araştırmaların ne kadar doğru ve ibret verici olduğunu çok iyi anlıyoruz. Ülkemizde çok ciddi ve bilimsel ulusal gıda politikası oluşturulmadan zihinsel, bilimsel ve bilişsel kalkınma sağlanması zor. Ülkemizde protein odaklı gıdalar ve ürünler pahalı iken karbonhidratlı ürünler neden daha ucuz? En kapsamlı protein kaynağı kırmızı et. Peki ülkemizde kırmızı ete ulaşma oranı nedir? Ülkemizde hayvancılığın durumu nedir? Son yıllarda hayvancılık alanındaki azalma ve daralma nasıl yorumlanabilir?
***
Ülkemiz nüfusunun büyük bir çoğunluğu sağlıklı beslenme gücüne ve imkanına sahip değil. İşte rakamlar ortada. Açlık sınırı değeri, yoksulluk sınırı değeri hepsi ortada. Bu ülkedeki insanların büyük çoğunluğu açlık sınırında ve yoksulluk sınırının çok altında bir gelirle yaşamaya çalışıyor. Matematiksel zekası, çözümleyici aklı, üretme beceisi olmayan, kodlamayı bilmeyen gençliğin olduğu ülke, yazılımda da üretimde de teknolojide de ilerleyemez. Hele hele yapay zeka hiç geliştiremez. Konuyu şöyle bağlayalım. Yediklerimiz, kim ve ne olduğumuz üzerinde gerçekten dönüştürücü bir etkiye sahip olabilir.
Sözün Özü:
Bedeninizi gerçek gıdalarla beslerseniz o da sizin için parlayacaktır. Jason Fale