Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

HUY HIRSIZLIĞI

Değerli dostlar, bu haftaki yazımızda birbiriyle bağlantılı iki ayrı öyküyü aktarıp bir yorum ve değerlendirme yapmak yerinde olacak. Önce öykülerimizi okuyalım. *** Bir gün genç bir adam yolda atıyla giderken yaşlı bir adam, o genci durdurur ve “Oğlum, ben yaşlıyım ve yorgunum. Bineğim de yok. İzin ver de atına biraz ben bineyim sen yaya yürü.” der. Genç adam, “Tamam amca, gel bin.” diyerek attan iner ve yaşlı adam ata biner. Genç adam, yaşlı adamın yüzüne tebessüm ederek yanında yürür. Üç beş adım atmışlardır ki yaşlı adam, atı hızlandırır ve kaçmaya başlar. Amacı, atı çalmaktır. *** Atının çalındığını anlayan genç adam, yaşlı adamın arkasından şöyle seslenir: “Amca, sen benim atımı değil huyumu çaldın. Benim evde bir tane daha atım var, ben ona da binerim. Ama bundan sonra her kim benden atımı isterse asla vermem. Haa, sakın o atı çaldığını da kimseye söyleme! İnsanlar, iyilik yapmaktan ve yardım etmekten vazgeçerler.” der. *   *   * İkinci öykümüz de şöyle. Kasabadaki işlerini bir an önce bitirmek için koşuşturan bir adam, öğle vakti acıktığını anlayınca bir lokantaya girer. Uygun bir yere oturup yemek ister. Yemeğini yiyip bitirdikten sonra hesabı ister. Elini cebine atar ama cüzdanını bulamaz. Yüzü sararır, bozarır, üzülür ve şaşırır. Sonra orada unuttuğunu hatırlar. Evet, ofis, ofiste kartını çıkardıktan sonra… *** Bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünür, şaşkın ve telaşlı biçimde biraz para bulma umuduyla ceplerini arar; ama her geçen saniye umudu azalır. Çaresizce tam konuşmaya başlayacakken lokanta sahibi ona, “Efendim, hesabınız ödendi.” der. Adam, şaşırır; bir süre sonra şaşkınlığını atarak “Hesabımı kim ödedi ki?” der. Lokanta sahibi, “Senden önce çıkan beyefendi, senin rahatsızlığını fark edip hesabı ödeyip gitti.” der. Adam yine şaşkındır ve şöyle der: “O kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Peki, borcumu ona nasıl ödeyebilirim?” Lokanta sahibi adama gülerek, “Çok kolay. Sen de bir başkasının hesabını başka bir yerde ödeyerek!” der ve şu ibretlik cümleyi kurar: “Böylece halk arasında iyilik sürer gider. Ne dersin?” *   *   * Evet, öykülerimiz böyle. Şimdi yorumlarımızı ve değerlendirmelerimizi yapalım. İnsanların güzel davranışlarını ve huylarını çalmak, onları yaptıkları iyiliklere pişman etmek ne kadar doğru? İnsanların güvenini sarsmak, iyi niyetlerini kötüye kullanmak ne kadar doğru? İnsanların kalbini bozmak, vicdanları fesada uğratmak, güzel duygu, düşünce ve davranışlarla bezenmiş yüreklerini pisliğe bulamak ne kadar doğru? İYİLİKTEN, GÜZELLİKTEN YANA TAVIR ALALIM Bu davranışlar, çevremize, dünyaya kötülük tohumları serpmek demektir. Elbette ki o tohumlar gün gelip filizlenecek, ağaç olacak ve zehirli meyvelerini mutlaka verecektir. Yapılan her kötülük gibi yapılan her iyilik de karşılığını bulacaktır. Biz insanlar, hep iyilikten, güzellikten ve yararlı olmaktan yana tavır alalım. Yapılan küçük bir iyiliği küçümsemeyelim. Ticarette, alış verişte, iş yerinde, evde, sokakta, mahallede, apartmanda kısacası yaşadığımız her yerde iyilik yapalım, dürüst davranalım. Ne ticari çıkarımız için ne siyasi geleceğimiz için ne de bir mevki makam için kimsenin güvenini sarsmayalım. *** İyi birinin huyunu çalmakla elimize yalnızca bir at geçer. Ama bu davranışla tüm geleceğimizi ve onurumuzu yitiririz. Toplumsal bozulmamızı en güzel anlatan söz, sosyal medyada çok dolaşıyor. Onu da belirtmekte yarar var. *** “Eskiden insanlar gördüğünü örter, görmediğini söylemezdi. Şimdilerde insanlar, gördüğünü yayıyor, görmediğini uyduruyor.” Ne kadar doğru ve gerçekçi bir belirleme… Sözün Özü: Biz yaptığımız iyiliğe kötülükle karşılık verdiler diye iyilik yapmaktan vazgeçecek değiliz. Kitap Yüzü
Ekleme Tarihi: 04 Kasım 2025 -Salı

HUY HIRSIZLIĞI

Değerli dostlar, bu haftaki yazımızda birbiriyle bağlantılı iki ayrı öyküyü aktarıp bir yorum ve değerlendirme yapmak yerinde olacak. Önce öykülerimizi okuyalım.

***

Bir gün genç bir adam yolda atıyla giderken yaşlı bir adam, o genci durdurur ve “Oğlum, ben yaşlıyım ve yorgunum. Bineğim de yok. İzin ver de atına biraz ben bineyim sen yaya yürü.” der. Genç adam, “Tamam amca, gel bin.” diyerek attan iner ve yaşlı adam ata biner. Genç adam, yaşlı adamın yüzüne tebessüm ederek yanında yürür. Üç beş adım atmışlardır ki yaşlı adam, atı hızlandırır ve kaçmaya başlar. Amacı, atı çalmaktır.

***

Atının çalındığını anlayan genç adam, yaşlı adamın arkasından şöyle seslenir:

“Amca, sen benim atımı değil huyumu çaldın. Benim evde bir tane daha atım var, ben ona da binerim. Ama bundan sonra her kim benden atımı isterse asla vermem. Haa, sakın o atı çaldığını da kimseye söyleme! İnsanlar, iyilik yapmaktan ve yardım etmekten vazgeçerler.” der.

*   *   *

İkinci öykümüz de şöyle. Kasabadaki işlerini bir an önce bitirmek için koşuşturan bir adam, öğle vakti acıktığını anlayınca bir lokantaya girer. Uygun bir yere oturup yemek ister. Yemeğini yiyip bitirdikten sonra hesabı ister. Elini cebine atar ama cüzdanını bulamaz. Yüzü sararır, bozarır, üzülür ve şaşırır. Sonra orada unuttuğunu hatırlar. Evet, ofis, ofiste kartını çıkardıktan sonra…

***

Bu durumdan nasıl kurtulacağını düşünür, şaşkın ve telaşlı biçimde biraz para bulma umuduyla ceplerini arar; ama her geçen saniye umudu azalır.

Çaresizce tam konuşmaya başlayacakken lokanta sahibi ona, “Efendim, hesabınız ödendi.” der.

Adam, şaşırır; bir süre sonra şaşkınlığını atarak “Hesabımı kim ödedi ki?” der.

Lokanta sahibi, “Senden önce çıkan beyefendi, senin rahatsızlığını fark edip hesabı ödeyip gitti.” der.

Adam yine şaşkındır ve şöyle der: “O kişinin kim olduğunu bilmiyorum. Peki, borcumu ona nasıl ödeyebilirim?”

Lokanta sahibi adama gülerek, “Çok kolay. Sen de bir başkasının hesabını başka bir yerde ödeyerek!” der ve şu ibretlik cümleyi kurar: “Böylece halk arasında iyilik sürer gider. Ne dersin?”

*   *   *

Evet, öykülerimiz böyle. Şimdi yorumlarımızı ve değerlendirmelerimizi yapalım.

İnsanların güzel davranışlarını ve huylarını çalmak, onları yaptıkları iyiliklere pişman etmek ne kadar doğru?

İnsanların güvenini sarsmak, iyi niyetlerini kötüye kullanmak ne kadar doğru?

İnsanların kalbini bozmak, vicdanları fesada uğratmak, güzel duygu, düşünce ve davranışlarla bezenmiş yüreklerini pisliğe bulamak ne kadar doğru?

İYİLİKTEN, GÜZELLİKTEN YANA TAVIR ALALIM

Bu davranışlar, çevremize, dünyaya kötülük tohumları serpmek demektir. Elbette ki o tohumlar gün gelip filizlenecek, ağaç olacak ve zehirli meyvelerini mutlaka verecektir. Yapılan her kötülük gibi yapılan her iyilik de karşılığını bulacaktır. Biz insanlar, hep iyilikten, güzellikten ve yararlı olmaktan yana tavır alalım. Yapılan küçük bir iyiliği küçümsemeyelim. Ticarette, alış verişte, iş yerinde, evde, sokakta, mahallede, apartmanda kısacası yaşadığımız her yerde iyilik yapalım, dürüst davranalım. Ne ticari çıkarımız için ne siyasi geleceğimiz için ne de bir mevki makam için kimsenin güvenini sarsmayalım.

***

İyi birinin huyunu çalmakla elimize yalnızca bir at geçer. Ama bu davranışla tüm geleceğimizi ve onurumuzu yitiririz. Toplumsal bozulmamızı en güzel anlatan söz, sosyal medyada çok dolaşıyor. Onu da belirtmekte yarar var.

***

Eskiden insanlar gördüğünü örter, görmediğini söylemezdi. Şimdilerde insanlar, gördüğünü yayıyor, görmediğini uyduruyor.”

Ne kadar doğru ve gerçekçi bir belirleme…

Sözün Özü:

Biz yaptığımız iyiliğe kötülükle karşılık verdiler diye iyilik yapmaktan vazgeçecek değiliz. Kitap Yüzü

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.