Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

KULAKTAN KALBE

Değerli dostlar, şöyle çevremize baktığımızda bizi o kadar çok şaşırtan olaylarla karşılaşıyoruz ki anlatması oldukça zor. Sosyal medyadan tutun da haber bültenlerine, internet sayfalarından izleyip gördüklerimize, birlikte yaşadığımız yerlerden ortamı paylaştığımız çevremize kadar pek çok yerde ilginçlikler var. Önce size güzel ve ilginç bir öyküyü aktarayım, sonra da öykünün iletilerini ve yorumlarımızı ele alalım.   *** Hükümdarlardan biri günün birinde ülkesinin en önemli heykeltraşını huzuruna çağırır. Hükümdar heykeltıraştan birer karış yüksekliğinde birbirlerine tıpatıp benzeyen altından üç insan heykeli yapmasını ister. Ama her heykelin birbirinden farklı olması gerekmektedir ve bu farklılığı da yalnızca ikisi bilecektir. Heykeller hazırlanır ve komşu ülkenin hükümdarına doğum günü armağanı olarak gönderilir. Gönderilen heykellerin yanına bir de mektup konur. *** Heykelleri yaptıran hükümdar mektubunda şöyle demektedir. “Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görülebilir; ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.” Heykeli alan hükümdar, önce heykelleri tarttırır, üç altın heykel de gramına kadar eşittir. Hükümdar, ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırtır, hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle inceler. Çağrılan kişiler heykellerin arasında bir fark göremezler. Günler geçer, tüm ülke halkı hükümdarın sıkıntısını duymuştur ve kimsecikler çözüm bulamamaktadır. *** Günlerden bir gün, fazla isyankâr olduğu için hükümdarın zindana attırdığı bir genç, hükümdara haber gönderir. Kültürlü, bilgili, okumuş, akıllı ve zeki bir insan olan bu genç, hükümdarın bazı emir ve isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştır. Merakını gidermek için başka çaresi olmayan hükümdar, bu genci çağırtır. Huzura getirilen genç, önce heykelleri tüm ayrıntısı ile inceler. Bu incelemeden sonra çok ince bir tel getirilmesini ister. Sonra getirilen telle heykelleri tek tek kontrol eder. *** Teli ilk heykelin kulağından sokar, telin ucu heykelin ağzından çıkar. İkinci heykele de aynı işlemi yapar, telin ucu bu kez diğer kulaktan çıkar. Üçüncü heykelde ise sokulan tel kulaktan girer ama bir yerden dışarı çıkmaz; ancak telin uzunluğu ölçüldüğünde kalp hizasına kadar indiği ve oradan öteye gitmediği anlaşılır. Komşu ülkenin Hükümdarı, heykellerin gizemini çözdüğü için mutludur. Hemen heykelleri gönderen komşu hükümdara istenilen cevabı yazar. *** Birinci heykel, kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir, diyor. İkinci heykel de bir kulağından gireni diğer kulağından çıkarıyorsa o insan da makbul değildir, diyor. Üçüncü heykel ise en değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır, diyor. *** Evet değerli dostlar, hükümdarın gönderdiği o üç altın heykelin gizemi ve gizemdeki iletiler böyle. Şimdi bu öyküden ve öykünün iletisinden yola çıkarak çevremizdeki insanları, tanıdıklarımızı, konuşup dertleştiklerimizi, iletişim kurup söyleştiklerimizi, alış verişimizi, tartışmamızı, kavgamızı şöyle gözümüzün önünde canlandıralım, yaşadıklarımızı gözden geçirelim; neler yaşamışız, neler yapmışız, neler duymuşuz? Sorularımıza bu öyküyü özetleyen birçok atasözü ile karşılık bulmak mümkün. DOĞRU DİNLENİLMELİ, DOĞRU ANLANMALI Ağzında bakla ıslanmayanlar, ağzından çıkanı kulağı duymayanlar, bir kulağından girip öbür kulağından çıkanlar; öbür yanda da ağzı kilit gibi olanlar, ser verip sır vermeyenler, daha niceleri… Kulağımız, dinleme organımız. Dinlemeye ve dinlenileni anlamaya yarar. Ama bu dinleme ve anlama işi doğru olmalı. Doğru dinlenilmeli, doğru anlanmalı. Asıl sorun nedir biliyor musunuz? Anlamak istemeyenlere anlatmak için uğraşmamız. İşte bu iş havanda su dövmeye benziyor. Son sözümüz de şu olsun. Her dinlemek, anlamak demek değildir. Anlamak, duyulanları akılla, mantıkla yorumlayabilmektir. Sözün Özü: Anladığını anlayanlar ile anladığını sananlar arasında çok fark var. Kitap Yüzü
Ekleme Tarihi: 26 Mart 2024 - Salı
Mustafa ATALAY

KULAKTAN KALBE

Değerli dostlar, şöyle çevremize baktığımızda bizi o kadar çok şaşırtan olaylarla karşılaşıyoruz ki anlatması oldukça zor. Sosyal medyadan tutun da haber bültenlerine, internet sayfalarından izleyip gördüklerimize, birlikte yaşadığımız yerlerden ortamı paylaştığımız çevremize kadar pek çok yerde ilginçlikler var. Önce size güzel ve ilginç bir öyküyü aktarayım, sonra da öykünün iletilerini ve yorumlarımızı ele alalım.  

***

Hükümdarlardan biri günün birinde ülkesinin en önemli heykeltraşını huzuruna çağırır. Hükümdar heykeltıraştan birer karış yüksekliğinde birbirlerine tıpatıp benzeyen altından üç insan heykeli yapmasını ister. Ama her heykelin birbirinden farklı olması gerekmektedir ve bu farklılığı da yalnızca ikisi bilecektir. Heykeller hazırlanır ve komşu ülkenin hükümdarına doğum günü armağanı olarak gönderilir. Gönderilen heykellerin yanına bir de mektup konur.

***

Heykelleri yaptıran hükümdar mektubunda şöyle demektedir. “Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görülebilir; ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver.” Heykeli alan hükümdar, önce heykelleri tarttırır, üç altın heykel de gramına kadar eşittir. Hükümdar, ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırtır, hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle inceler. Çağrılan kişiler heykellerin arasında bir fark göremezler. Günler geçer, tüm ülke halkı hükümdarın sıkıntısını duymuştur ve kimsecikler çözüm bulamamaktadır.

***

Günlerden bir gün, fazla isyankâr olduğu için hükümdarın zindana attırdığı bir genç, hükümdara haber gönderir. Kültürlü, bilgili, okumuş, akıllı ve zeki bir insan olan bu genç, hükümdarın bazı emir ve isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştır. Merakını gidermek için başka çaresi olmayan hükümdar, bu genci çağırtır. Huzura getirilen genç, önce heykelleri tüm ayrıntısı ile inceler. Bu incelemeden sonra çok ince bir tel getirilmesini ister. Sonra getirilen telle heykelleri tek tek kontrol eder.

***

Teli ilk heykelin kulağından sokar, telin ucu heykelin ağzından çıkar. İkinci heykele de aynı işlemi yapar, telin ucu bu kez diğer kulaktan çıkar. Üçüncü heykelde ise sokulan tel kulaktan girer ama bir yerden dışarı çıkmaz; ancak telin uzunluğu ölçüldüğünde kalp hizasına kadar indiği ve oradan öteye gitmediği anlaşılır. Komşu ülkenin Hükümdarı, heykellerin gizemini çözdüğü için mutludur. Hemen heykelleri gönderen komşu hükümdara istenilen cevabı yazar.

***

Birinci heykel, kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir, diyor. İkinci heykel de bir kulağından gireni diğer kulağından çıkarıyorsa o insan da makbul değildir, diyor. Üçüncü heykel ise en değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır, diyor.

***

Evet değerli dostlar, hükümdarın gönderdiği o üç altın heykelin gizemi ve gizemdeki iletiler böyle. Şimdi bu öyküden ve öykünün iletisinden yola çıkarak çevremizdeki insanları, tanıdıklarımızı, konuşup dertleştiklerimizi, iletişim kurup söyleştiklerimizi, alış verişimizi, tartışmamızı, kavgamızı şöyle gözümüzün önünde canlandıralım, yaşadıklarımızı gözden geçirelim; neler yaşamışız, neler yapmışız, neler duymuşuz? Sorularımıza bu öyküyü özetleyen birçok atasözü ile karşılık bulmak mümkün.

DOĞRU DİNLENİLMELİ, DOĞRU ANLANMALI

Ağzında bakla ıslanmayanlar, ağzından çıkanı kulağı duymayanlar, bir kulağından girip öbür kulağından çıkanlar; öbür yanda da ağzı kilit gibi olanlar, ser verip sır vermeyenler, daha niceleri… Kulağımız, dinleme organımız. Dinlemeye ve dinlenileni anlamaya yarar. Ama bu dinleme ve anlama işi doğru olmalı. Doğru dinlenilmeli, doğru anlanmalı. Asıl sorun nedir biliyor musunuz? Anlamak istemeyenlere anlatmak için uğraşmamız. İşte bu iş havanda su dövmeye benziyor. Son sözümüz de şu olsun. Her dinlemek, anlamak demek değildir. Anlamak, duyulanları akılla, mantıkla yorumlayabilmektir.

Sözün Özü:

Anladığını anlayanlar ile anladığını sananlar arasında çok fark var. Kitap Yüzü

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.