Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

LÜBNAN

Değerli dostlar, sosyal medyada ve internet dünyasında o kadar çok ve ilginç bilgiler var ki anlatılması zor. Bir bilgiye ulaştığında çorap söküğü gibi arkası geliyor. İzleyenler bilir, bundan önceki yazımızda bir gezginin “Tunus” ile ilgili gözlemlerini, izlenimlerini ve değerlendirmelerini aktarmıştım. Bu haftaki yazımızda da yine internet dünyasında çokça yer alan, paylaşılan bir bilgiseli, “Lübnan” ile ilgili bilinen ve yaşanan gerçekleri aktarmak istedim. Belki bazı okuyucular, bu paylaşımı görmemiş, okumamış olabilir. Dikkatle ve ibretle okunması dileklerimle…   LÜBNAN ORTADOĞU'NUN İSVİÇRE’SİYDİ   Lübnan Cumhuriyeti, Ortadoğu bataklığında açan bir çiçekti bir zamanlar. Ortadoğu'nun İsviçre’siydi. Lübnan'ın gözbebeği Beyrut ise Ortadoğu'nun Paris'i... Bir zamanlar Lübnan'da dengeli bir demografik yapı vardı. Nüfusunun yarıdan fazlası müslüman, yüzde 40'tan fazlası Hıristiyan ve geri kalanı da diğer dinlerden olan insanlardı. Etnik yapı olarak nüfusun büyük çoğunluğu Arap’tı. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Arapların yarıdan fazlası Müslüman, yüzde 10 kadarı Dürzi, geri kalanı ise Maruni Hıristiyandı. Yönetim, Maruniler’in elindeydi; ama üst kimlik Lübnanlı olmak olduğu için Lübnanlılar bir Hıristiyanın Cumhurbaşkanı olmasını önemsemiyorlardı. Ülkede barış vardı; demokratik bir ülkeydi. Kimse, kimsenin yediğine, içtiğine, giydiğine karışmıyordu.    FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER LÜBNAN'A SIĞINMAYA BAŞLADI   Tabii bu yıllar, uzun sürmedi. Lübnan, İsrail'in kurulduğu 1948 yılından beri Filistinli mültecileri alıyordu. 1948-1968 yılları arasında Lübnan'a yaklaşık 200 bin Filistinli mülteci gelmişti. Bu sayı bile Lübnan'ı zorlamaktaydı. 1967 yılında İsrail'in zaferi ile sonuçlanan 6 Gün Savaşı'nın ardından İsrail'i terk eden Filistinli mülteciler de Lübnan'a sığınmaya başladılar. Gelenler, Araplardı. Lübnanlıların hem ümmet kardeşleriydi hem de soydaşlarıydı. Lübnan halkı ensar, gelenler muhacirdi. Üstelik Avrupa ve BM de Lübnan'a mülteciler için para veriyordu. Birkaç yıl içinde Lübnan'a yüz binlerce Filistinli mülteci yığıldı. Gelenler içinde pek çok militan da vardı.    BİR ÜLKENİN DEMOGRAFİSİ DEĞİŞMİŞTİ   1970 yılına gelindiğinde “Kara Eylül” olayları ile Ürdün'den kovulan yüz binlerce Filistinli mülteci, akın akın Lübnan'a yerleşti. Birkaç yıl içinde Lübnan'a yerleşen Filistinli mülteci sayısı bir buçuk milyona ulaştı. Filistinli mülteciler artık Lübnan nüfusunun 3'te 1'ini oluşturuyordu. Barış ve huzur içindeki bir ülkenin demografisi değişmişti. Aslında Lübnan halkı, bu duruma büyük tepki gösteriyordu; mültecileri istemiyorlardı; ama ülkenin dini grupları “Onlar bizim ümmet kardeşimiz!” diye halkı etki altına alıyordu. Ülkedeki hümanist aydınlar da Batı’dan ve İsrail'den aldıkları fonlarla mülteci lehine konferanslar verip yazılar yazarak mülteci güzellemeleri yapıyorlardı. Değişen demografik yapı, sorunları da yanında getirdi.    DİNİ ÇATIŞMALAR BAŞLADI   Mültecilerden önce Müslüman-Hıristiyan nüfusu dengede olan Lübnan'da Müslümanlar büyük çoğunluk haline geldiler ve kaçınılmaz olarak dini çatışmalar başladı. Bu dini çatışmalar, uzun yıllar sürecek olan “Lübnan İç Savaşı”na dönüştü. Lübnan İç Savaşı ile birlikte ülkenin güneyi İsrail tarafından, kalan kısmı ise Lübnan hükümetinin çağrısı ile Suriye tarafından işgal edildi. Ülkede tam bir kaos vardı. Hıristiyan militan gruplar, Sünni militan gruplar, Şii militan gruplar, bunların dışında Filistin Kurtuluş Örgütü ve diğer Filistinli militan gruplar, Komünist militan gruplar, Baasçı militan gruplar, Dürzi militanlar... Her biri bir silahlı güç... Öte yanda İsrail ve Suriye ordusu... Barışın ve huzurun kenti, Ortadoğu'nun Paris'i Beyrut, tam bir harabe kente dönmüştü.   İÇ SAVAŞTA 300 BİN KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ   1975-1990 yılları arasında süren bu iç savaşta 300 bin kişi yaşamını yitirdi. Bir o kadarı da yaralandı ve 1 milyondan fazla insan Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldı. 1990'dan bugüne değin hala belini doğrultamayan Lübnan, 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı ile birlikte ikinci kez mülteci istilasına uğradı. Suriye iç savaşı ile birlikte Lübnan, bir buçuk milyondan fazla yeni bir mülteci istilası ile karşı karşıya kaldı. 6 milyon nüfuslu bu küçük ülke, geçtiğimiz yıllarda Beyrut limanında yaşanan patlamanın da etkisi ile resmi olarak iflas ettiğini duyurdu.   ***   Mülteciler, demografik işgal, demografik yapının değişmesi, demografinin bozulması, artan huzursuzluk, ekonomik sıkıntılar, iç savaş, terörizm, kaos ve iflas... Lübnan'da 1975 yılında yalnızca bir buçuk milyon mülteci vardı.    DEMOGRAFİK İŞGAL, ÜLKEMİZDE ÇOKTAN BAŞLADI   Türkiye'de ise 10 milyondan fazla mülteci-sığınmacı olduğu tahmin ediliyor; ama yalnızca tahmin ediliyor. Zira bu sayı, bundan da çok olabilir. Yani dün Lübnan'ın karşı karşıya kaldığı demografik işgal, ülkemizde çoktan başladı. Ülkemizin demografik yapısı bozuluyor. Maalesef halkın bir kısmı, ümmet kardeşi olarak gördükleri bu sığınmacılardan çokça zarar görmesine rağmen, sığınmacıları istemeyen halka karşı onları destekliyor.    ***   6 milyon nüfusa ve 10 bin kilometrekarelik alana sahip Lübnan, iç savaş yaşar, iflas eder; ama toparalanması kolay olur. Peki ya çevresi fırsat kollayan düşmanlarla dolu, 784 bin kilometrekarelik alanlı, 85 milyon nüfuslu Türkiye, bir iç savaş yaşar ve iflas ederse ne olur? Toparlanabilir mi? Tüm soruların yanıtı, yaşananlarda ve olup bitenlerde!   Sözün Özü Sahipsiz olan vatanın batması haktır. / Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Mehmet Akif ERSOY  
Ekleme Tarihi: 04 Temmuz 2023 - Salı
Mustafa ATALAY

LÜBNAN

Değerli dostlar, sosyal medyada ve internet dünyasında o kadar çok ve ilginç bilgiler var ki anlatılması zor. Bir bilgiye ulaştığında çorap söküğü gibi arkası geliyor. İzleyenler bilir, bundan önceki yazımızda bir gezginin “Tunus” ile ilgili gözlemlerini, izlenimlerini ve değerlendirmelerini aktarmıştım. Bu haftaki yazımızda da yine internet dünyasında çokça yer alan, paylaşılan bir bilgiseli, “Lübnan” ile ilgili bilinen ve yaşanan gerçekleri aktarmak istedim. Belki bazı okuyucular, bu paylaşımı görmemiş, okumamış olabilir. Dikkatle ve ibretle okunması dileklerimle…

 

LÜBNAN ORTADOĞU'NUN İSVİÇRE’SİYDİ

 

Lübnan Cumhuriyeti, Ortadoğu bataklığında açan bir çiçekti bir zamanlar. Ortadoğu'nun İsviçre’siydi. Lübnan'ın gözbebeği Beyrut ise Ortadoğu'nun Paris'i... Bir zamanlar Lübnan'da dengeli bir demografik yapı vardı. Nüfusunun yarıdan fazlası müslüman, yüzde 40'tan fazlası Hıristiyan ve geri kalanı da diğer dinlerden olan insanlardı. Etnik yapı olarak nüfusun büyük çoğunluğu Arap’tı. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Arapların yarıdan fazlası Müslüman, yüzde 10 kadarı Dürzi, geri kalanı ise Maruni Hıristiyandı. Yönetim, Maruniler’in elindeydi; ama üst kimlik Lübnanlı olmak olduğu için Lübnanlılar bir Hıristiyanın Cumhurbaşkanı olmasını önemsemiyorlardı. Ülkede barış vardı; demokratik bir ülkeydi. Kimse, kimsenin yediğine, içtiğine, giydiğine karışmıyordu. 

 

FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER LÜBNAN'A SIĞINMAYA BAŞLADI

 

Tabii bu yıllar, uzun sürmedi. Lübnan, İsrail'in kurulduğu 1948 yılından beri Filistinli mültecileri alıyordu. 1948-1968 yılları arasında Lübnan'a yaklaşık 200 bin Filistinli mülteci gelmişti. Bu sayı bile Lübnan'ı zorlamaktaydı. 1967 yılında İsrail'in zaferi ile sonuçlanan 6 Gün Savaşı'nın ardından İsrail'i terk eden Filistinli mülteciler de Lübnan'a sığınmaya başladılar. Gelenler, Araplardı. Lübnanlıların hem ümmet kardeşleriydi hem de soydaşlarıydı. Lübnan halkı ensar, gelenler muhacirdi. Üstelik Avrupa ve BM de Lübnan'a mülteciler için para veriyordu. Birkaç yıl içinde Lübnan'a yüz binlerce Filistinli mülteci yığıldı. Gelenler içinde pek çok militan da vardı. 

 

BİR ÜLKENİN DEMOGRAFİSİ DEĞİŞMİŞTİ

 

1970 yılına gelindiğinde “Kara Eylül” olayları ile Ürdün'den kovulan yüz binlerce Filistinli mülteci, akın akın Lübnan'a yerleşti. Birkaç yıl içinde Lübnan'a yerleşen Filistinli mülteci sayısı bir buçuk milyona ulaştı. Filistinli mülteciler artık Lübnan nüfusunun 3'te 1'ini oluşturuyordu. Barış ve huzur içindeki bir ülkenin demografisi değişmişti. Aslında Lübnan halkı, bu duruma büyük tepki gösteriyordu; mültecileri istemiyorlardı; ama ülkenin dini grupları “Onlar bizim ümmet kardeşimiz!” diye halkı etki altına alıyordu. Ülkedeki hümanist aydınlar da Batı’dan ve İsrail'den aldıkları fonlarla mülteci lehine konferanslar verip yazılar yazarak mülteci güzellemeleri yapıyorlardı. Değişen demografik yapı, sorunları da yanında getirdi. 

 

DİNİ ÇATIŞMALAR BAŞLADI

 

Mültecilerden önce Müslüman-Hıristiyan nüfusu dengede olan Lübnan'da Müslümanlar büyük çoğunluk haline geldiler ve kaçınılmaz olarak dini çatışmalar başladı. Bu dini çatışmalar, uzun yıllar sürecek olan “Lübnan İç Savaşı”na dönüştü. Lübnan İç Savaşı ile birlikte ülkenin güneyi İsrail tarafından, kalan kısmı ise Lübnan hükümetinin çağrısı ile Suriye tarafından işgal edildi. Ülkede tam bir kaos vardı. Hıristiyan militan gruplar, Sünni militan gruplar, Şii militan gruplar, bunların dışında Filistin Kurtuluş Örgütü ve diğer Filistinli militan gruplar, Komünist militan gruplar, Baasçı militan gruplar, Dürzi militanlar... Her biri bir silahlı güç... Öte yanda İsrail ve Suriye ordusu... Barışın ve huzurun kenti, Ortadoğu'nun Paris'i Beyrut, tam bir harabe kente dönmüştü.

 

İÇ SAVAŞTA 300 BİN KİŞİ YAŞAMINI YİTİRDİ

 

1975-1990 yılları arasında süren bu iç savaşta 300 bin kişi yaşamını yitirdi. Bir o kadarı da yaralandı ve 1 milyondan fazla insan Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldı. 1990'dan bugüne değin hala belini doğrultamayan Lübnan, 2011 yılında başlayan Suriye İç Savaşı ile birlikte ikinci kez mülteci istilasına uğradı. Suriye iç savaşı ile birlikte Lübnan, bir buçuk milyondan fazla yeni bir mülteci istilası ile karşı karşıya kaldı. 6 milyon nüfuslu bu küçük ülke, geçtiğimiz yıllarda Beyrut limanında yaşanan patlamanın da etkisi ile resmi olarak iflas ettiğini duyurdu.

 

***

 

Mülteciler, demografik işgal, demografik yapının değişmesi, demografinin bozulması, artan huzursuzluk, ekonomik sıkıntılar, iç savaş, terörizm, kaos ve iflas... Lübnan'da 1975 yılında yalnızca bir buçuk milyon mülteci vardı. 

 

DEMOGRAFİK İŞGAL, ÜLKEMİZDE ÇOKTAN BAŞLADI

 

Türkiye'de ise 10 milyondan fazla mülteci-sığınmacı olduğu tahmin ediliyor; ama yalnızca tahmin ediliyor. Zira bu sayı, bundan da çok olabilir. Yani dün Lübnan'ın karşı karşıya kaldığı demografik işgal, ülkemizde çoktan başladı. Ülkemizin demografik yapısı bozuluyor. Maalesef halkın bir kısmı, ümmet kardeşi olarak gördükleri bu sığınmacılardan çokça zarar görmesine rağmen, sığınmacıları istemeyen halka karşı onları destekliyor. 

 

***

 

6 milyon nüfusa ve 10 bin kilometrekarelik alana sahip Lübnan, iç savaş yaşar, iflas eder; ama toparalanması kolay olur. Peki ya çevresi fırsat kollayan düşmanlarla dolu, 784 bin kilometrekarelik alanlı, 85 milyon nüfuslu Türkiye, bir iç savaş yaşar ve iflas ederse ne olur? Toparlanabilir mi? Tüm soruların yanıtı, yaşananlarda ve olup bitenlerde!

 

Sözün Özü

Sahipsiz olan vatanın batması haktır. / Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Mehmet Akif ERSOY

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.