Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

VAZODAKİ ELMA

Değerli dostlar, son zamanlarda o kadar çok ilginç olayla karşılaşır olduk ki anlatılması gerçekten zor. Her geçen gün, insan karakterinin küme düştüğü, insani davranışların bir bir yok olduğu, acımanın ve sevginin yerini hoyratlığın ve vahşetin aldığı bir dünyada yaşar olduk. Hırsımız, kibrimiz, bencilliğimiz ve gururumuz o kadar zirve yapıyor ki sonucunun hem kendimize hem de çevremize zarar vereceği aklımıza bile gelmiyor. Bakınız, çok yıllar önce ünlü bilge ve düşünür Konfüçyüs, öyle güzel bir örnekle öyle anlamlı ve ibretlik ders veriyor ki daha güzel anlatılamazdı. Önce Konfüçyüs’ün dersine katılalım sonra da bu dersten kendimiz için ne gibi çıkarımlar elde edeceğimize bakalım. Konfüçyüs, her zaman olduğu gibi yine öğrencilerine ders vermektedir. Elinde boğazı dar bir vazo ile sınıfa gelir. Tüm öğrencilerin görebileceği biçimde vazoyu havada tutar. Diğer elinde de bir elma vardır. Elmayı vazonun içinde atar. Vazoyu masanın üzerine bıraktıktan sonra öğrencilerine şöyle der: “Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı alabilir.” Öğrencilerden biri atılır ve elini vazonun dar ağzından içeri sokar. Elmayı yakalar. Elmayı çıkarmaya çalıştıkça elma elinden kayar. Bir de elini vazoya sıkıştırır. Elini vazoya sıkıştırınca bu kez de “Elimi çıkaramıyorum!” diye bağırmaya başlar. Konfüçyüs, öğrencisine şöyle seslenir: “Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmezsen elini çıkaramazsın.” Öğrenci, elmayı vazodan çıkarmak için biraz daha uğraşır; ama bir türlü çıkaramaz. Elmayı da elinden bırakmak istemez. Öğrenci, sonunda elmayı bırakır ve elini vazodan çıkarır. Öğrenci, hocası Konfüçyüs’e sorar: “Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mıdır?” Konfüçyüs, “Nasıl olacağını göstereyim.” der ve vazoyu ters çevirir. Elma, kendiliğinden vazonun içinden yuvarlanıp çıkar. Öğrenciler, çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başlar. Konfüçyüs, öğrencilerine elmayı göstererek şöyle der: “Göründüğü gibi basit değil. Bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Hayatın akışında bazen ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek ulaşabilirsiniz. Bazen en doğrusu olayları kendi akışına bırakıp karışmamaktır. Sorunlara bakış açınızı değiştirdiğinizde farklı çözümler bulabilirsiniz. Konfüçyüs’ün dersi böyle. Peki, bizler için nasıl dersler vermiş olabilir? Aslında değerli olup da değerini bilmediğimiz o kadar çok şeyi bir çırpıda bırakıp atabiliyorken bu dersteki gibi hırslı, inatçı, olabiliyor muyuz? Aslında bizim için gelip geçici olan bazı şeyler için dersteki öğrencinin davranışı gibi ısrarla ona sahip olmak için inatla direniyor muyuz? Sağduyulu, mantıklı, duyarlı ve sorgulayıcı bir bakış açısıyla ve değerlendirme duygusuyla yaptıklarımızı, yapmadıklarımızı, davranışlarımızı, söylemlerimizi film şeridi gibi şöyle bir gözden geçirsek nasıl olur? Yukarıda belirttiğim gibi hırs, kibir, bencillik, gurur gibi insani değerlerimize zarar verici tutum ve davranışlardan vazgeçmemiz gerekiyor. Bu tür davranış, hem sağlığımız hem ilişkilerimiz hem de toplumsal saygınlığımız açısından yararlı olacaktır. Hiçbir şey vazgeçilmez değildir. Vazgeçilmez olanlar; iyi insanlar, dostluklar, ahlaklı ve erdemli davranışlar, sağlık gibi olmazsa olmaz değerlerdir. Bugünden sonra bir kez daha düşünün. Nelerden vazgeçebiliriz? Nerelerden vazgeçemeyiz? Herkesin vazgeçilmezi tabii ki farklı! Sözün Özü Vazgeçmek, her zaman zayıflık değildir. Bazen bırakacak kadar güçlü olmaktır.
Ekleme Tarihi: 29 Haziran 2022 - Çarşamba
Mustafa ATALAY

VAZODAKİ ELMA

Değerli dostlar, son zamanlarda o kadar çok ilginç olayla karşılaşır olduk ki anlatılması gerçekten zor. Her geçen gün, insan karakterinin küme düştüğü, insani davranışların bir bir yok olduğu, acımanın ve sevginin yerini hoyratlığın ve vahşetin aldığı bir dünyada yaşar olduk. Hırsımız, kibrimiz, bencilliğimiz ve gururumuz o kadar zirve yapıyor ki sonucunun hem kendimize hem de çevremize zarar vereceği aklımıza bile gelmiyor.

Bakınız, çok yıllar önce ünlü bilge ve düşünür Konfüçyüs, öyle güzel bir örnekle öyle anlamlı ve ibretlik ders veriyor ki daha güzel anlatılamazdı.

Önce Konfüçyüs’ün dersine katılalım sonra da bu dersten kendimiz için ne gibi çıkarımlar elde edeceğimize bakalım.

Konfüçyüs, her zaman olduğu gibi yine öğrencilerine ders vermektedir. Elinde boğazı dar bir vazo ile sınıfa gelir. Tüm öğrencilerin görebileceği biçimde vazoyu havada tutar. Diğer elinde de bir elma vardır. Elmayı vazonun içinde atar. Vazoyu masanın üzerine bıraktıktan sonra öğrencilerine şöyle der: “Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı alabilir.”

Öğrencilerden biri atılır ve elini vazonun dar ağzından içeri sokar. Elmayı yakalar. Elmayı çıkarmaya çalıştıkça elma elinden kayar. Bir de elini vazoya sıkıştırır. Elini vazoya sıkıştırınca bu kez de “Elimi çıkaramıyorum!” diye bağırmaya başlar. Konfüçyüs, öğrencisine şöyle seslenir: “Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmezsen elini çıkaramazsın.”

Öğrenci, elmayı vazodan çıkarmak için biraz daha uğraşır; ama bir türlü çıkaramaz. Elmayı da elinden bırakmak istemez. Öğrenci, sonunda elmayı bırakır ve elini vazodan çıkarır.

Öğrenci, hocası Konfüçyüs’e sorar: “Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mıdır?”

Konfüçyüs, “Nasıl olacağını göstereyim.” der ve vazoyu ters çevirir. Elma, kendiliğinden vazonun içinden yuvarlanıp çıkar.

Öğrenciler, çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başlar. Konfüçyüs, öğrencilerine elmayı göstererek şöyle der: “Göründüğü gibi basit değil. Bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Hayatın akışında bazen ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek ulaşabilirsiniz. Bazen en doğrusu olayları kendi akışına bırakıp karışmamaktır. Sorunlara bakış açınızı değiştirdiğinizde farklı çözümler bulabilirsiniz.

Konfüçyüs’ün dersi böyle.

Peki, bizler için nasıl dersler vermiş olabilir?

Aslında değerli olup da değerini bilmediğimiz o kadar çok şeyi bir çırpıda bırakıp atabiliyorken bu dersteki gibi hırslı, inatçı, olabiliyor muyuz?

Aslında bizim için gelip geçici olan bazı şeyler için dersteki öğrencinin davranışı gibi ısrarla ona sahip olmak için inatla direniyor muyuz?

Sağduyulu, mantıklı, duyarlı ve sorgulayıcı bir bakış açısıyla ve değerlendirme duygusuyla yaptıklarımızı, yapmadıklarımızı, davranışlarımızı, söylemlerimizi film şeridi gibi şöyle bir gözden geçirsek nasıl olur?

Yukarıda belirttiğim gibi hırs, kibir, bencillik, gurur gibi insani değerlerimize zarar verici tutum ve davranışlardan vazgeçmemiz gerekiyor. Bu tür davranış, hem sağlığımız hem ilişkilerimiz hem de toplumsal saygınlığımız açısından yararlı olacaktır.

Hiçbir şey vazgeçilmez değildir.

Vazgeçilmez olanlar; iyi insanlar, dostluklar, ahlaklı ve erdemli davranışlar, sağlık gibi olmazsa olmaz değerlerdir.

Bugünden sonra bir kez daha düşünün.

Nelerden vazgeçebiliriz?

Nerelerden vazgeçemeyiz?

Herkesin vazgeçilmezi tabii ki farklı!

Sözün Özü

Vazgeçmek, her zaman zayıflık değildir. Bazen bırakacak kadar güçlü olmaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.