22. Dönem TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, CHP’nin İmralı’ya gidecek heyete üye vermemesiyle ilgili yaptığı açıklama yeniden büyük bir tartışmanın fitilini ateşledi. Arınç, “CHP, ulusalcı düşünceyle buraya gitmekten imtina ettiyse seçimlerde yüzde 25’i bile bulamaz” dedi. Açık söylüyorum: Ben Bülent Bey’in söylediklerine katılmıyorum.
***
Bu tür açıklamalar şehit teröre binlerce şehit vermiş ailelerimizi derinden etkiler. CHP'nin İmralı’ya gitmemesini eleştirirken bunu oy yüzdesi üzerinden yapması doğru bulmuyorum. Çünkü bu ülke daha önce bir çözüm süreci yaşadı.
***
O dönemi unutanlar için hatırlatayım: PKK’lılar için ayaklarına gidildi, Dağdan inenlere özel mahkemeler kuruldu,
“Süreç bozulmasın” diye illegal eylemler görmezden gelindi,
Devletin otoritesi bilinçli şekilde geri çekildi. Peki ne oldu bu sonuçta?
Yüzlerce şehit! Evine tabutla dönen gençler, ocaklara düşen ateş, gözyaşı, acı, yıkım…
Sonra bir gece “süreç bitti” denildi ve her şey olduğu gibi rafa kaldırıldı.
SEBEBİ NE OLURSA OLSUN TERÖRLE İŞBİRLİĞİ YAPILMAMALI
Bunun adı barış bile olsa tüm şartlar Türk Devleti tarafından konulmalı ve uygulanmalıdır. Bugün CHP'nin İmralı’ya gitmemesi üzerinden eleştiri yapanlar, dün aynı CHP’yi meydan meydan dolaşıp “terörle işbirliği yapıyor” diye suçlamıyor muydu?
***
O zaman soruyorum: Ne değişti? Hangi acı hafifledi? Hangi yara kapandı? Hangi şehit ailesi “tamam barışalım” dedi? Bence CHP bu topa girmeyerek son derece akıllıca davranmıştır. Çünkü bu ülkede hangi milletvekili, hangi bakan, hangi parti olursa olsun…
***
Seçim bölgesine döndüğünde halkın karşısına geçip şu soruya asla cevap veremez: “Neden binlerce şehidimizin katiline gidip masaya oturdunuz?” Bu millet terörle iş tutanı affetmez. Bunu siyasetçiler çok iyi bildiği için yıllarca aynı dili kullandılar.
TERÖR BİTMELİ AMA ŞEHİT AİLELERİN CANI YANMADAN
Ben terörün bitmesini en çok isteyenlerden biriyim. Bu ülke evlat acısı görmekten bıktı. Ama beni rahatsız eden şey, uygulanan yol ve verilen imtiyazdır. Çünkü PKK terör örgütüyle bir barış sağlanacaksa bunun yolunu ve şeklini sadece Türk Devleti belirler. Devletin karşısındaki hiçbir yapı, hiçbir örgüt, hiçbir suçlu kendi şartlarını dayatamaz. Nasıl ki hakim karşısına çıkan bir sanık, hakimin sorgulama şeklini veya cezasını eleştiremezse; terör örgütleri de devletin belirlediği yöntem dışında bir masaya oturamaz. Benim takıldığım nokta da tam burasıdır:
***
Binlerce şehidimizin katledilmesine sebep olan, onlarca saldırının talimatını veren, Türk mahkemeleri tarafından ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen birisiyle nasıl oluyor da pazarlık masası kuruluyor? Eğer bir barış olacaksa bunun yolu bellidir: PKK ve tüm kol yapıları önce yargının verdiği cezayı çekecek, ardından hiçbir şart ileri sürmeden silahlarını teslim edecek, kendilerini lav ederek devlete teslim olacaklar. Bunun dışındaki her yol, her yöntem, her pazarlık devleti küçültür, milleti incitir. Barış, terör örgütlerinin dikte ettiği bir süreç değildir. Barışı belirleyecek olan devletin iradesi, milletin ortak vicdanıdır.
***
Bu halk çok acılar gördü, babasız kalan çocuklar, eşlerini toprağa veren kadınlar, oğullarını kaybeden anne babalar…
SAYIN ARINÇ'IN YAPTIĞI AÇIKLAMA YERİNDE OLMAMIŞ
Sayın Bülent Arınç’tan beklenen, milletin bu hassasiyetini gözetecek, toplumu incitmeyecek, devlet aklına yakışır bir açıklamaydı. “CHP gitmediyse bu onların kararıdır” demesi yeterdi. Ama “Yüzde 25 bile alamazlar” çıkışı ne siyasi gerçeklikle örtüşüyor ne de milletin yaşadığı acıları ciddiye alıyor.
***
Bu milletin tek beklentisi var: Terörle mücadelede gevşeme değil, kararlılık. Pazarlık değil, devlet ağırlığı. İmtiyaz değil, adalet. Ve unutulmasın: Bu ülke terörle masaya oturarak değil, devlet iradesinin gücünü göstererek huzura kavuşur.