Hava şartları müsait… Uçak her gün bakımdan geçiyor… Pilotlar, dünyanın sayılı eğitiminden geçmiş, tecrübeli askerler… E peki o zaman, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait bir kargo uçağı nasıl olur da düşer? Bu soruyu sormak artık “şüphecilik” değil, vatandaşlık görevidir. Bir ülkenin en güvenilir kurumlarından biri olan ordusuna ait uçak, durup dururken gökyüzünden yere iniyorsa, orada “kaza”dan daha fazlası vardır.
NEDEN BU TÜR KAZALAR HEP BİZDE OLUYOR?
Türkiye, geçmişte bu tür “kazaları” fazlasıyla yaşadı. Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri, İran liderinin uçağı… Hepsi “hava şartları” denilerek kapatılmak istendi. Ama zaman gösterdi ki bu olayların hiçbiri masum değildi. Hepsi birer sabotajın gölgesinde kaldı. Bugün de aynı tabloyla karşı karşıyayız. TSK’ya ait C-130’un düşmesi bize yine aynı soruyu sorduruyor:
YİNE BİR SABOTAJ MI?
Kazanın uluslararası hava sahasında olması ise çok manidar. Rastlantı diyebilir misiniz? Bu uçakların dışarıdan müdahaleyle, sinyal kesilerek veya elektronik karıştırmayla düşürülebileceği gerçeği, konuyu iyice derinleştiriyor. Belli ki biri, bir yerlerde Türk ordusunun damarına basıyor. İnsan sormadan edemiyor: Neden hep bizim başımıza geliyor? Neden bizim pilotlarımız, bizim uçaklarımız, bizim liderlerimiz bu kazaların kurbanı oluyor?
ARTIK YETER!!!
Bu millet artık “talihsizlik” masalına inanmıyor. Gerçek istiyor. Şeffaflık istiyor. Ve en önemlisi, hesap istiyor. Bu olayda parmağı olan kimse, ister içeriden, ister dışarıdan olsun, o el kırılmadan, o sistem çökertilmeden, gökyüzümüz güvenli olmayacak. Gökyüzü bizimdir. Ama görünen o ki, birileri gökyüzümüzü bile bize çok görüyor.
***
Ve unutmayalım: bu kazada giden sadece bir uçak, sadece mühimmat değildir. Onlarla birlikte onlarca can, vatan evladımız şehit olmuştur. Bu yiğitler kolay yetişmiyor; her birinin ardında aileler, yarınlar, umutlar var. "Vatan sağ olsun" deriz; şehitlerimizin mekanı cennet olsun. Ama bununla yetinmek, yalnızca dua etmek yetmez. Bunu yapanların yanına kar kalmamalı. Hesap sorulsun, her kim olursa olsun.